Erdem, onur, şeref, haysiyet, vicdan diyenler, eşitlik diyenler, özgürlük diyenler, aşk diyenler, barış diyenler, kardeşlik diyenler, bağımsızlık diyenler yolculadılar Tarık Akanı, hem de yalnız İstanbuldaki törenlerle değil, işlerini güçlerini bırakıp TV başlarına kilitlenerek, milyonlara ulaşarak yaptılar bunu.
Salona provalar sırasında çöktü hüzün.
Taş Mektepli Ali boynuma sarılıp hıçkırınca saplandı yüreğime hançer.
Sanatçı arkadaşlarımın hiçbirini böyle görmemiştim daha önce.
Hüzün alınlardan taşmış gövdelerini kuşatmış, ne ağızlardan çıkan sesler onların ne davranışlar.
Bir köşede Rutkay Azizi yakalıyorum ağladı ağlayacak, Zülfü Livaneli almış başını ellerinin arasına sahnenin tavanına bakıyor, Fazıl Say bir şeyler mırıldanıyor hıçkırır gibi, Genco Erkal bakakalmış bir noktaya gözlerini oradan ayıramıyor, Güvenç Dağüstünün elleri titriyor, Arif Keskiner vermiş sırtını sahnenin yan duvarına ayakta durmaya direniyor, Kıymet Coşkuna elini sürsen ah diyecek hali kalmamış, Turgut Kazan yüzünü kapatıyor, bir yerlerde Menderes Samancıların gözlerine saplanıyorum, ağlama diyor bana.
Zor biliyor musunuz, zor.
Yürekten bir parça yolculamak ölmekten daha beter çünkü.
Salon doldu demek hata, salon tarihinin en kalabalık anlarını yaşadı.
Dışarıda insan seli, Tiyatrodan Camiye kadar insan.. insan.. insan.
Törene başladığımızda salondan duyduğum o sarayın soytarısı değil halkın sanatçısıydı ilk sesti.
Yalnız olmamak ne güzel sevinçtir bilir misiniz?
Çok olmak, çok olup aynı şeyleri haykırmak, aynı türküleri söyleyip aynı şiirlere dokunmak, ne demektir bilir misiniz?
Bunu söylerken bizi cenazeler birleştiriyor diyenleri anımsıyorum.
Doğrudur belki.
Acılara tutunuyoruz ya ondandır.
Acılarımızı haykırarak insanlığın yüreğine yüreklerimizi katmaya çabalıyoruz ama ne çare, vicdan çürümüş, ulaşamıyoruz.
Her şeye rağmen akışı olağan gidişine bırakmamaya çabaladık.
Kimse yazmadı, çizmedi galiba ama saygı duruşu yapılmadı, yaptırmaya gerek kalmadı, yani şimdi saygı duruşu demeye, çünkü daha ilk cümlemi kurduğum andan itibaren salon ayaktaydı ve Tarık Akanı alkışlıyordu, kalakaldım.
Nebil Özgentürkün belgeselinden sonra konuşmalar yapıldı.
Daha ilk adımda Özlemin konuşmasıyla hüzün çoğaldı salonu doldurdu, Rutkay Azizin konuşmasıyla saplandı kaldı.
Taş Mektep Çocuklarından sonra Fazıl Pianonun başına oturduğunda salonda karınca sessizliği vardı, ön sırada oturan Bedri Baykamı ağlarken yakaladım.
Bu canım ülke ve insanlık için bir armağan olan Genco Erkal Yaşamaya Dairi okurken Sadık Gürbüzün başını öne eğip hıçkırdığını gördüm, Metin Denizin kendi sessizliğine teslim oluşunu gördüm, Aydemir Gülerin sevgiyle ve umutla Genco ağabeyi seyrini gördüm, Levent Tüzelin iç çektiğini gördüm, Tamer Leventin gözlerini sildiğini gördüm,Ataol Behramoğlunun umudunu gördüm, iniltiler duydum salondan.
Sonra Yiğidim Aslanım söylenirken tüm salonun şarkıya eşlik edişini yaşadım, ülkemin en güzel korolarından biri çıktı ortaya, tüm salon ve sahnede Nâzım Korosu.
Şef İbrahim Yazıcı gözlerini kısmış, hayatın sesini dinliyordu.
Bitti.
Son sözlerimi söyledim.
Karanfil Kızıldır, Tarık Akanda Kızıldır ve Kim ne söylerse söylesin ikisi de insanlık yaşadıkça kızıl kalacaklar.
Gericiliğe ve sanat-sanatçı düşmanları yobazlığa inat.
Çıktık.
Sonrası Teşvikiye.
İnsan selinin ortasında kaldık.
Kalabalığın içinde Ankarada bir Ocak ayını anımsadım.
Kar ve yağmur ve soğuk bir Ocak ayı, binlerce siyah şemsiye düştü aklıma.
Kalabalıktık, mahşer olmuştuk.
Kalabalığız, mahşer olduk.
Durdum bir köşede.
Sonra gidip dokundum tabuta, Barış ordaydı, Özlem ordaydı sarıştım çocuklarla.
Bakırköy, sen hep var ol emi kardeşim.
Öyle kal, hep aydınlığın, sevginin, barışın, kardeşliğin, sıcacık gülüşlerin ilçesi.
Binler oldunuz.
Tarık Akan bin kez daha Tarık Akan oldu.
Tüm saltanat sevicilere, saray soytarıları tapınmacılara inat.
Sürü kazandı, Yol kazandı, Maden Kazandı, Hababam Sınıfı kazandı, 1 Mayıslarda en önlerdeki gülüş kazandı.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.