Haziran 2013te AKPnin Gezi Parkını yok etme girişiminin bardağı taşırmasıyla başlayan halk hareketi, 2015 yılına gelindiğinde sosyalist solun yanlışları ve eksikleriyle sosyal demokrasi ve radikal demokrasi ikilemine sıkıştırılmış oldu. 2014ten 2017ye dört seçim ve bir referandum dışında AKPye karşı direnç oluşturan kitleleri sürükleyen demokrasi mücadelesi bir sonuç vermiş değil.
Komşumuz Yunanistanın son beş yıllık hikayesinden ders çıkartılmayan Türkiyede radikal demokrasi kanalı umut olarak pazarlanmaya devam ediliyor. Bir yanda Kürt Sorununun çözülmesi üzerinden kendi var eden ve Türkiyelileşme söylemleri havada kalan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve diğer yanda bağımsız bir sol odak iddiasını AKPyi geriletmek için feda etmiş olan Birleşik Haziran Hareketi (BHH), şimdi ise yüzde 49luk hayır oyları üzerinden yollar arıyor.
Yunanistandan çıkartılamayan dersler
2012 yılında Yunanistan ekonomisinin iflasıyla birlikte sosyal demokrat PASOKun da tamamen çökmesinin ardından SYRIZA iktidara geldi. Avrupa Birliği (AB), Avrupa Merkez Bankası (AMB) ve Uluslararası Para Fonundan (IMF) oluşan Troyka ile pazarlıkları sürdürülen kurtarma paketlerinin işçi ve halk düşmanı karakterine karşı durma sözüyle iktidara gelen SYRIZA kısa sürede bu sözlerini tepkileri yumuşatan söyleminin rahatlığıyla unuttu.
Bu doğrultuda, 2014 yılında kurtarma planlarına ilişkin tartışmalar sonucunda parti içi muhalifleri tasfiye edecek bir erken seçime dahi gidildi. Hatta, siyaset tarihinin en büyük oyunlarından biri olan 2015 referandumunda hayır propagandası yapan SYRIZA, referandumun danışma niteliğinde olduğunu ve bağlayıcı olmadığını açıklayarak Troykayı da en baştan rahatlatmıştı.
Hiçbir anlamı olmayan Kreditörlerin Yunanistana sunduğu reform paketini ve IMFnin Yunanistan için yayınladığı sürdürülebilir istikrar analizini onaylıyor musunuz? sorusunun sorulduğu referandumun üzerinden geçen iki yılda, SYRIZA artık bir yandan Anayasa değişikliği önerisiyle tartışma eksenini belirlemeye çalışırken bir yandan da PASOK ve onun içinden çıkan diğer sosyal demokratlarla yan yana gelip koalisyonun küçük ortağı ulusalcı ANEL yerine genişleyen bir merkez sol hükümetin hesaplarını yapıyor.
Yunanistan deneyiminden elde kalan sonuç ise, ne kadar radikal olunursa olunsun düzeni ehlileştirme ve yeniden biçimlendirme çabalarının sonuçsuz kalacağının en büyük kanıtı oldu.
Eğitim boykotundan AKPyi geriletmeye
Şubat 2015te ağırlıklı olarak Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri tarafından laik eğitim için yapılan boykotlarda bir siyasi çıkış yakalayan BHH, Haziran 2015 seçimlerine giderken bu çıkışın üzerine bağımsız bir sosyalist odak kurmayı denemek yerine, içeride ortaya çıkabilecek tartışmalara da engel olmak adına, AKPyi geriletmek denilerek siyasetteki iddialar geri çekilmiş oldu.
2007 yılında, AKPnin iddiası niteliğindeki İkinci Cumhuriyet projesinin Türkiye burjuvazisini ikna etmek zorundaydı. Bununla birlikte, 1999-2001 krizlerinden çıkışta büyük yararı olan AKPnin yerine elinde bir alternatifi olmayan patronlar artan karları ile birlikte gidişattan genel olarak memnundu. Bu dönemde, AKP karşıtı siyaset aynı zamanda sermaye sınıfını pusulasız bırakma ihtimalini barındırıyordu.
Bununla birlikte 2013 Haziranının ardından geçen sürede burjuvazinin daha geniş kesimlerinin emperyalizmin de talepleri doğrultusunda İkinci Cumhuriyet projesine ikna oldukları ve düzen siyasetinin bu yönde şekillendirildiğini görmek gerekiyor. Bu bağlamda, AKPli veya AKPsiz sermaye düzeninin bütünsel olarak girdiği yeni yolda artık AKPnin tek başına hedef alınmasının anlamı değişmiş oluyordu.
AKPyi geriletmeye takılan bir siyaset yaklaşımı, siyaset dilini Gezi mizahı ile sınırlayan, siyasi adresi olmayan eylemler yapan, HDP ile CHP arasında salınıp duran, işçi sınıfı ile bağ kuramayan, kendi kitlesini programsız bırakırken AKPnin kitlesini dağıtacak hiçbir hesabı olmayan bir hali aşamıyor. Bu haliyle, BHHnin zaten güçlü olmayan kitleselliğinin siyaseten de zayıf kaldığı ve HDP ile CHP tarafından belirlendiği görülüyor.
Radikal demokrasi ile sosyal demokrasinin evliliği mümkün mü?
Henüz iki yıl önce ana akım medyada, yeri geldiğinde türküleriyle de büyük yer tutan Selahattin Demirtaştan bir Çipras yaratma çabaları artık çok gerilerde kaldı. 2015 Haziran seçimlerine giderken Türkiyelileşme diyen HDP, AKPnin seçimlerden istediğini alamaması ve Suriyenin sınırlarının tartışmaya açılmasının Türkiye tarafından tehdit olarak algılanması nedeniyle başlatılan çatışma sürecinin ardından bugün tekrar bir barış sürecinin başlamasını bekliyor.
Çözüm süreci sırasında Haziran 2013te darbe gören, AKPnin gericilik hamlelerine inanç özgürlüğü diyerek su taşıyan, Kürt halkının temsiliyetini daha geniş ölçüde sağladıkça sermaye ile arasındaki mesafeyi hızla daraltan, Ergenekon, Balyoz gibi operasyonlarda devletin yeniden yapılandırılmasına büyük destek sunan HDP, 2015 yılına gelindiğinde bu kez sıkışan çözüm sürecinde AKPyi geriletmek diyerek sosyalist solu da kendisine tabi kılmayı başarmıştı.
Tüm bu süreç sonunda, HDP, CHP ile birlikte İkinci Cumhuriyet muhalefeti haline geldi. AKPnin projesine ikna olunmasıyla, bu kez, hedef düzenin ehlileştirilmesi ve yeniden yapılandırılması için demokrasi mücadelesi oldu. 16 Nisan referandumunun ardından ise, CHP ile benzer şekilde, hayır oyu veren yüzde 49a göz dikilmiş durumda.
Referandum sonrasının gündeminde sosyal demokratlar ile radikal demokratların bir kez daha AKPnin zeminini sorgulamak ve orada gedikler açmak yerine giderek sermaye düzeniyle aralarında sorunlar oluşan hayırcıların uzaklaşmaması var.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.