Üç numaralı trimat: Birutè Mary Galdikas ve orangutanlar

Birutè Galdikas Endonezya yağmur ormanlarında orangutanları gözlemlemek için, Kamp Leakeyi kurmuştur. Bir toplantıda Kamp Leakeyin değişmez kuralını şöyle özetler: Bu kampta öncelik orangutanlarındır; bilim ikinci, yerliler ve diğer insanlar üçüncü ve bizler yani Batıdan gelen araştırmacılar en sonuncuyuz.
Ebru Oktay
Bir mücadele öyküsünün sonunda ortaya çıkan eserden etkilenerek, başka bir mücadeleye atılan bir insan. Birutè ilk kitabını kütüphaneden edindiğinde, henüz 6 yaşındaydı ve yaşamının gidişatı neredeyse belirlenmişti. Cruious George 1930larda Almanyada Nazi işgalinden kaçan bir çiftin yarattığı, daha sonra tüm dünyaya mal olan ve çeşitli ülkelerde en önemli çocuk kitapları arasında yer alan bir seriydi. Sarı şapkalı bir adam ile yanındaki afacan maymunun maceralarını anlatıyordu. Galdikas ailesi, asıl köklerinin olduğu Litvanyadan önce Birutèün doğduğu Almanyaya, oradan da Torontoya geldiklerinde, meraklı kızları bu kitapla hayatının mesleğine karar vermişti; araştırmacı olacaktı.
Eğitim yaşamı
Aile, 1964de Kanadadan Amerikaya taşınınca, Birutè doğa bilimleri alanındaki eğitimini, önce Vancouverdaki British Colombia Üniversitesinde (UBC); daha sonra da Los Angeles Kaliforniya (UCLA) Üniversitesinde sürdürdü. 1966da hızla aldığı psikoloji ve zooloji lisans derecesinden sonra, 1969da da antropoloji alanında master derecesini tamamladı. Hayatını belirleyecek çalışmaları yapacağı Kenyalı antropolog Dr. Louis Leakey ile tanışması da mezuniyet döneminde olmuştu.
Aslında Birutè, insanın nereden geldiğini 5 yaşından beri sorguluyordu. Maymundan evrildiğimizi öğrenmişti ama, daha fazlasına ihtiyacı vardı. 12 yaşında Torontadaki High Parkta Vahşi Yaşam bölümüne girip Huron ya da İrokua yerlileri gib saatlerce sessiz ve gizlice etrafı gözlemlemeyi seviyordu.
Seçtiği dal olan antropoloji, özellikle de fiziksel antropoloji, insan doğasının sırlarını, atalarımız ve akrabalarımızın evrimini, büyük maymunlar üzerinden anlamamıza yarayan en etkili alandı. Birutè Galdikas, hayatını orangutanlarla ilgili çalışmalara adadı. Bu büyük maymunların neden insan atalarımızın evrim yoluna girmediklerini merak etti. İnsanoğlu, bir arada olmayı öğrenebilmiş çeşitli tipte maymun türlerinden evrilmişti. Oysa orangutanlar bunu asla öğrenemedi. Milyonlarca yıl değişmeden kaldılar, çünkü yaşadıkları ormanlar değişmedi ve her zaman kendilerine yetecek yiyeceği, yalnız kalabilecekleri ıssız alanları bulabildiler.
Bir aşamadan sonra Birutèün asıl amacı orangutanları araştırmaktan ziyade, orangutanları korumak oldu. Fotoğrafı çeken Birutèün ilk kocası Rodney Brindamour. (National Geographic arşivi)
Leakeyin melekleri: Trimatlar
Bu merak ve kararlılıkla Galdikas, önceleri konuya pek sıcak bakmayan ünlü antropolog Louis Leakeyi orangutanlar üzerine saha çalışmaları yapmasına yardımcı olması için ikna etti. 1971de henüz 25 yaşındayken Borneo Adasına yaşam biçimleri o zamana kadar hemen hiç incelenip anlaşılamamış bir maymun türü olan orangutanları izlemek üzere gitti. Böylece Leakeyin şempanze ve goril araştırmalarında destek verdiği Jane Goodall ve Dian Fosseyden sonra, Birutè Galdikas da orangutan araştırmalarını alınca; Leakeyin melekleri üçlüsü tamamlanmış oldu. Birutè Leakeyin parlak mirasına büyük katkı sağladı. Birutèün orangutanların az bilinen davranışları, yaşam ortamları ve beslenmelerine ait gözlemlerle oluşturduğu bilgilerden pek çok bilim alanında faydalanıldı.
Yine bu çalışmalarda Endonezyanın balta girmemiş yağmur ormanlarının biyoçeşitliliğine dikkat çekildi ve çeşitli basın yayın organlarında bulguların paylaşılmasıyla tüm dünyanın ilgisi ve desteği sağlanmış oldu.
Borneonun güneyindeki yağmur ormanlarında hava kararıyor. Karanlık, gürültüyle çekilen perde gibi etraftaki böceklerin kurbağaların orkestrasına katılıyor ve kulakta testere etkisi yaratıyor. Ufacık bir esinti bile yok. Hiçbir şey görmüyorsunuz, ama her şeyi işitiyorsunuz.
Burası cennet ve cehennemin bileşimi gibi. Yaşamın ve ölümün taşarak, köpürerek kendini gösterdiği, duyularınızın canlandığı bir yer. Ama duyularınıza güvenemezsiniz. 3,5 metre boyundaki ağaçlar, neredeyse 90 dereceyi bulan nemli sıcak, sürekli yağmur yağdığını düşündüren bir hava Birutè sülükler, karıncalar, örümcekler ve arılarla yaşıyor. Onları beslemek insanlara düştüğünde, ısırıklarının acısız olmasına memnun oluyorsunuz. Dünyanın tüm meyvelerine baskın gelecek tattaki hindistancevizi ve diğer meyve ağaçlarının altından geçerken dikkatli olmalısınız; çünkü düşerken sizi öldürebilirler. Burada 600den fazla ağaç türü, 200 kadar memeli ve 550den fazla kuş türü yaşam sürüyor. Ancak sadece büyük Asya maymunu, tek kırmızı maymun olan orangutanlar burada yaşıyor.
Birutè Galdikasın ev olarak seçtiği mekân işte burası. Birutè Louis Leakey ile tanıştığından beri aklında hep orangutanlarla ilgili yapmak istediği çalışma vardı. Önce reddedilmesine rağmen nihayet 1970de, Goodallın Londradaki evinde Leakeyin başrolü oynadığı bir buluşma ayarlandı. O ana kadar Jane Tanzanyada 10 yıldır; Dian ise Zaire ve Ruwandada 3 yıldır çalışmalar yapıyordu. Birutè bu kadınlara karşı korkuyla karışık bir hayranlık içersindeydi. Onların da desteğiyle o akşam Birutèün Endonezyaya gidişi onaylanmıştı. Böylece trimatlar (tree primates) ilk kez ortak bir sonuç ortaya koymuşlardı.
Para desteğini bulmak biraz zaman aldı. Yine de 1971 Eylülünde Birutè ve eşi Rodney Brindamour, yanlarında büyük sırt çantaları, biraz kırtasiye malzemesi, iki yağmurluk, basit bir ışık kaynağı, basit mutfak kap kaçağı olacak şekilde yola çıktılar.
Daha önce orangutanlarla ilgili yapılan çok kısıtlı ve kısa süreli araştırmalar sonucunda onların yalnızlığı epeyce sevdikleri, meyvelerle beslendikleri, her gece ayrı ağaçlarda olmak üzere kendilerine yuva yaparak geceyi orada geçirdikleri öğrenilmişti.
Ancak doğum aşamaları, erkeklerin savaşı, annenin bebeğini nasıl ve ne kadar taşıdığı, ergenlikten erişkinliğe ne zaman geçtikleri bilinmiyordu. Sadece erkeklerin ergen olduktan sonra üremeyi bıraktığına dair bir fikir oluşmuştu.
İlk planları gayet iyi haritalandırılmış Sumatradaki parka gitmekti. Fakat daha önce hiç kimsenin yanıtını bulamadığı gerçekleri aradıkları için hiç haritalandırılmamış, 250. 000 hektarlık bir alana yayılan güney Borneodaki Tanjung Putingde karar kıldılar. Orman bekçilerinin kurduğu alana geldiler ve buraya Kamp Leakey adını verdiler. Yağmuru ilk kez gerçekten hissediyorlardı.
National Geographic, Ekim 1975 tarihli sayısının kapağını Birutè ve orangutanlara ayırmıştı.
Çift, sefillik içinde yaşıyordu. Sadece konserve ve muz yiyorlar, giysileri çürüyor, defalarca ısırıldıkları yerleri kaşırken her seferinde sepsis tehlikesi atlatıyorlardı. Birutè, termosuna doldurduğu soğuk kahve ile sabahın ilk ışıklarıyla en azından bir anlık görebileceği ışıldayan kırmızı bir kürk ararken, Rodney de palasıyla ağaç dallarını keserek bir sonraki gün geçebilecekleri ufak bir patika oluşturmaya çalışıyordu. Hava karardıktan sonra kampa ancak dönebiliyorlardı.
Onları bulamıyor, göremiyor, iletişim kuramıyordum; umutsuzluğa kapılıyordum diyordu Birutè. Bir kez bir an ağaçların yaprakları arasından tüylü kürkü görebildiğinde de, botlarını çamurdan kurtarmaya çalışırken elinden kaçırmıştı.
Yağmurlar başladığından, sezon, takibe pek uygun değildi. Kuru zeminde takip kolaydı ancak bu hayvanlar ilgiden pek hoşlanmadıklarından sıklıkla ağaç dallarını savuruyor, homurdanıyor ve büyük bir titizlik ve isabetle idrar ve dışkılarını takipçilerinin kafalarına bırakıyorlardı.
Sıkı gözlemler ve anıtsal bir doktora tezi
Birutèün ilk gözlemleri orangutanların beslenme, ağaçlara çıkma ve yuva yapmalarıyla ilgili oldu. Genellikle her akşam farklı bir ağaca yuva yapıp sabah ayrılıyorlardı, hatta bazen kestirmek ya da bir yağmur fırtınasından korunmak için gündüz de bunun için uğraşıyorlardı. Aynı zamanda diğer büyük maymunlardan farklı olarak yağmur damlalarından korunmak için ağaç dallarından çatı yapıp yuvayı tamamen çevreliyorlardı. Meyvelerin yanı sıra ağaç kabuklarından yumuşak olanları da seçip yiyorlardı. Özellikle banitan isminde, kırılması zor iki çekirdekli bir meyvenin çekirdeklerini çıkarmak ve içindeki özü yemek çok hoşlarına gidiyordu. Yavru orangutanlar çeneleri yeterince güçlü olmadığından annelerinin ağzından bu özü kapıyorlardı.
Orangutanlar, diğer büyük maymunlardan farklı olarak grup halinde dolaşmadıklarından ve ağaçlarda yaşadıklarından gözlemlenmesi en zor türdü. Bazen bir tanesini bile göremeden tüm gün geçebiliyordu. Tekil karşılaşmalar da olmuyor değildi. Bu durumlarda Birutè korkmaktan çok parlayan turuncu kürklerinin muhteşem görünüşüne hayran kalıyordu. Çünkü onlara zarar vermedikçe, aslında çok çekingen ve yumuşak olduklarına inanıyordu.
İlk dört yılda Rod ve Birutè gözlem yaptıkları 6804 saat içinde 58 farklı canlı türü tanımlamışlardı. Birutè, ateşliyken veya kesilen yerleri kanıyorken bile gözlem yapmayı bırakmadı. Zira zaten yalnızlığa alışkın çekingen orangutanları inceleyebilmenin başka yolu yoktu. Throat Pouch adını verdikleri erkek orangutanı ancak 6 ay içinde kendilerini yadırgamayacak hale getirmişlerdi. Orangutanlar son derece ağırbaşlı, sakin, acelesiz hayvanlardı. Bütün günü neredeyse hiçbir şey yapmadan dinlenerek geçirebiliyorlardı. Kendilerini yavaşça belli ediyorlardı. Birutè bir kez bir erkeğin sırtını çalı parçası kullanarak yani alet kullanarak kaşıdığını, bir kere de dişi bir orangutanın yavrusunu ağaç dallarıyla tımarladığını izleyebilmişti. Birutènin amacı, onları, doğumlarından ölümlerine kadar gözlemlemekti.
Erkeklerin dişiler ve yaşam alanları için birbirleriyle güreşe benzer kavgalarını izledi. Zaman zaman sadece bitişik iki ağaçta birbirlerine dikdik baktıklarını gördü, zaman zaman sadece ardı ardına gelen homurtular biçiminde uzun bağırışlarla birinin diğerini kaçırdığını gözlemledi.
Erkek ve dişinin çiftleşmeleri öncesinde yaklaşık 3 gün süreyle birlikte beslenmelerini, sokularak yaslanmalarını, insanlar gibi çiftleşmelerini, bazen dişinin adeta gününü bilerek erkeği çiftleşmeye yönlendirdiğini görmüştü. Genellikle uyumlu giden bu süreç, bazen sakin bir dişinin adeta deliye dönmesiyle de başlayabiliyordu. İzledikleri dişilerden biri olan Beth, çiftleşmeden önce erkeğin suratına dallar fırlatıyor, midesine vuruyor ve penisini çimdikliyordu. Daha sonra ikisi birlikte ormanda kayboluyorlardı.
Birutè aynı zamanda tecavüzü de gözlemlemişti. Bu diğer isteğe dayalı çiftleşmelerden çok farklıydı, hatta dişiler bu isteksizliği ve zoru belli eden garip bir hırıltı çıkarıyorlardı ki, Birutè buna tecavüz homurtusu adını vermişti. Yerlilerin uyarılarına göre vahşi erkek orangutanlar, bazen, özellikle adet dönemindeki kadınlara da tecavüz edebiliyorlardı.
Birutè, orangutanlar arasındaki sosyal ilişkileri gözlemleyen ve belgeleyen ilk kişiydi. Bazen genç bireyler, özellikle de dişiler bir arada olabiliyordu (7 yaşından erişkinliğe kadar). Bazen günlerce birlikte geziyor, bazen de birbirlerini tımarlıyorlardı.
Jane ve Dianın başlangıçta tuttukları saha anlatıları şeklindeki notlardan farklı olarak Birutè, tanık olduğu her davranışı dakika dakika kontrol sayfalarına not alıyordu. Fokal hayvan örneklemesi denen yöntemle, her seferinde tek bir hayvana odaklanıyordu. Orangutanların beslendiği yüzlerce böcek ve bitkiyi özenle kataloglamıştı. Hatta bunları bazen kendi de tadıyordu.
Birutèün 333 sayfalık doktora tezi, 1972de ölen Louis Leakeye adanmıştı; UCLAda 1978de kabul edildi. Eleştirmenler tezi anıtsal olarak nitelerken; Jane Goodall, verilerinin de saha çalışmaları kadar mükemmel olduğunu vurguluyordu.
Birutè aslında orangutanların insanların en yakın akrabası olduğu tezini ispatlayamamış; bu yakınlık daha sonraki DNA analizleriyle de onaylanarak şempanzelerin olmuştu; ancak yine de insanın atalarının ağaçtan inmeden önce nasıl yaşadıklarını belgeleyen önemli sonuçlar elde edebilmişti.
Bu başarılı çıkıştan sonraki 10 yıl içinde Birutènin işine olan ilgi giderek azaldı. Kariyeri gibi özel hayatı da dramatik bir şekilde yolundan sapmıştı. Eşi Rod Brindamour, 1979da Birutèü terk etti. Zira bu işin ömür boyu sürecek bir iş olduğunu anlayamamıştı. Gerekli veriler toplandıktan sonra normal yaşantılarına geri döneceklerini düşünüyordu. Oysa Birutèe göre bu iş hayatının tamamıydı.
İki yıl sonra Birutè, Endonezya yerlisi olan (Dayak) Pak Bohap bin Jalan ile epey uzun süren bürokratik işlemlerden sonra evlendi. Eşi, Birutèden 7 yaş küçük ve epeyce kısa boyluydu. Orada ki Ortodoks Müslüman Melayuların aksine de Dayaklar domuz eti ve orangutan dahil her şeyi yemekte, avlamakta özgürdüler. Bu evlilikten sonra Pak Bohap Birutènin işinin tam bir destekçisi oldu ve pek çok konuda ona yardım etti.
Birutèün araştırması genişledikçe ve uzadıkça masrafları da artıyordu. Leakey Vakfı için bu alışıldık bir durum değildi, çünkü trimatlar projesi kısa süreli araştırmalar ya da her seferinde tek araştırmaya yönlenecek şekilde desteklenmekteydi. Asla tam anlamıyla yetmemekle birlikte, birçok kuruluştan fon bulunmaya çalışıldı. Bu arada dünya gözlemcileri o bölgeye para karşılığı gönüllü guruplar getirmeye başladı. Kamp, 1984-1993 arası epeyce geliri buradan elde etti. Gelen herkes 1800 dolar ödüyor, ormana salınacak yetim orangutanlara bakıyor, Dayak yerlileriyle orangutanları gözlemek ve kaydetmek üzere ormana gidiyor, botanik çeşitliliği not ediyor, o arada gördükleri kaçak avcıları da görevlilere bildiriyorlardı. Bu destek elbette çalışmanın hızın arttırmıştı. 1985in Aralık ayında yapılan 936 saatlik gözlemin sonuçları, Birutèün ilk yılın tamamında elde ettiğinden fazlaydı.
Birutè ve ikinci kocası Dayak yerlisi, Pak Bohap.
Birutèe en büyük eleştiri çalışmalarını yayımlamaması konusunda geliyordu. İlk yılına dair hemen hiçbir şey yayımlamadığı için son 10 yıl içinde ki çalışmalarının da karanlık olduğu söylenmişti. Bunun üzerine 1995 ve 1999da, ardı ardına iki yayın yaptı: Reflection of Eden (biyografi) ve Orangutan Odysses.
Ancak eleştiriler bununla da bitmedi. Kanadalı romancı ve gazeteci Linda Spaulding, Birutèü ve yöntemlerini eleştiren bir dizi kitap çıkardı ve yetim orangutanları doğal hayatlarına döndürme projesinin, rehabilitasyon aşamasının onlara yarardan çok zarar verdiğini savundu. (The Follow ve The Dark Place in the Jungle). Hatta bu konuda Birutèe, deşifre edilmeyen bir dava da açıldı. Bir kısım biliminsanı da onu verileri yeterince ve zamanında paylaşmamakla suçladı. Tabii bu arada Birutèün kurduğu Orangutan Vakfının her hafta kişi başı 3400 dolar olacak şekilde kampa gezi düzenlediği, ancak bu ziyaretçilerin veri toplamada Birutèe bir fayda sağlamadığı unutuluyordu. Açıkcası Birutè bilimsel veri geri bildiriminde yetersiz kaldığının farkındaydı. Bu işi yapılacak 302 günlük önemli işinin arasında sayıyordu mutlaka. 340 yetim orangutanın bakımıyla uğraşmak, bilimsel verileri güncelleme konusunda elbette sıkıntı yaratıyordu. Web sayfaları bile ancak 2008de aktifleşebilmişti.
Bir başka konu da Birutèün pek çok Endonezyalı öğrenciye akıl hocalığı yapması, çalışmalarının da burada ki bilimsel dergilerde yayımlanması, dil farklılığından dolayı Avrupalı ve Amerikalı bilim çevrelerine ulaşamamasıydı.
Born to Be Wild adlı, yetim orangutan ve fillerle ilgili 2011 yapımı doğa belgeselinde Birutè de yer almıştır. Birutè, belgeselin afişi önünde, anlatıcı Morgan Freeman ve kendisi gibi belgeseldeki katılımcılardan olan Kenyalı yazar Dame Daphne M. Sheldrick ile birlikte.
Orangutanlara kol kanat germek
Bütün bu eleştirilere rağmen Birutèün çalışmaları ve kampı, orangutanlara yapılan yasadışı davranışlara dikkat çekti. Yetim orangutan yavrularının kamp olmadan bağımlı hayattan doğal hayata geçme şansları olamazdı. Ayrıca kamp, sosyal ilişkilere de yardımcı oluyordu. Bir yılda 700den fazla Endonezyalı kampı ziyaret ederek, serbest bırakılan orangutanları görebilmişti.
Bu hayvanlar doğal hayattakinden daha kilolu, daha çabuk erişkinliğe ulaşan ve daha çok doğurabilen özelliktelerdi. Hatta bir keresinde Birutè, implante edilebilen doğum kontrol yöntemi uygulamayı bile düşünmüştü.
Çalışmalarının ilk zamanlarında, 1974de bazı orangutanların cilt hastalığına yakalandığını gören Birutè, herhüngi bir çare olabileceği düşüncesiyle doku örneklerini ABDye yollamıştı. Yine bir kısım öldürücü olabilecek hastalıkları ortaya çıktığında, yiyeceklerinin içine ilaçlar saklayarak onlara vermiş, bir arkadaşıyla yapmak istediği ciltaltı cihazla takip işini ise rafa kaldırmıştı. Bütün amacı orangutanların kendi doğal ortamlarında yaşam hakkı olduğunu anlatabilmek oldu, bunun için sürekli çabaladı. Bir toplantıda Kamp Leakeyin değişmez kuralını şöyle özetlemişti: Bu kampta öncelik orangutanlarındır; bilim ikinci, yerliler ve diğer insanlar üçüncü ve bizler yani Batıdan gelen araştırmacılar en sonuncuyuz.
Birutè, geleneksel Batı dünyasının iyi bilinen isimlerinden sayılmaz. Yine ABD yasalarıyla belirlenmiş güneydoğu asya yağmur ormanlarının veya hayvanlarının korunması gurubu içersinde de değildir. Artık o evlenerek de yörenin yerlisi olmuştur ve bulunduğu alana bu şekilde destek vermektedir. Her zaman bulunduğu ortamdaki saygınlığını; Kesinlikle otorite değilim, sadece etkiliyim diyerek açıklar.
Yine de Batı dünyasında aldığı 20ye yakın ödülün yanında, OFInin (Orangutan Foundation International) kurucusu ve başkanı; Kanada Orangutan Vakfının da yardımcı kurucusudur.
Sonuçta, aynı Jane ve Dianda olduğu gibi Birutèü oraya götüren şey başlangıçta bilim olsa da, orada tutan şey kesinlikle başka olmuştur.
KAYNAKLAR http://www. science. ca/scientists/scientistprofile.php
Birutè Galdikas-Brindamour, Orangutans, Indonesias People of the Forest, National Geographic Magazine 148 (4), October 1975, ss.444-473.
Birutè Galdikas, Galdikas responds, Newsweek 131(26), 29 June 1988, s.17
Sy Montgomery, Walking with the Great Apes Jane Goodall, Dian Fossey, Birutè Galdikas-, Chelsea Green Publishing, 2009, 281 s.
Yaşayan en yakın akrabalarımız olan şempanzeler, goriller ve orangutanları çalışmak için onlarla vahşi doğada uzun yıllar birlikte yaşayan kadınlar hakkında okumak için lütfen tıklayınız:
- Maymunlarla yaşayan kadınlar: Jane Goodall, Dian Fossey ve Birutè Galdikas; Nalân Mahsereci, Bilim ve Gelecek, Sayı 122.
- Jane Goodall, nam-ı diğer Leydi Şempanze: primatolojide çığır açan alaylı araştırmacı; Nalân Mahsereci, Bilim ve Gelecek, Sayı 122.
- Kimse gorilleri daha fazla sevmedi: Dian Fossey ve gorilleri, Nazan Mahsereci, Bilim ve Gelecek, Sayı 122.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.