CHP'nin 36. Olağan Kurultayı bugün 10.00'da başlıyor. İki gün sürecek kurultayda genel başkanlık için Kılıçdaroğlu, İnce, Kocasakal, Eminağaoğlu ve Çabuk adaylıklarını açıklasa da, yarışın Kılıçdaroğlu ile İnce arasında geçeceği tahmin ediliyor. Parti Meclisi için bin aday yarışacak. Çarşaf listeyle seçim yapılacak.
CHP'nin 36. Olağan Kurultayı, bugün saat 10.00'da Ankara Spor Salonu'nda başlayacak. Yarın da devam edecek. Kurultayın ilk gününde genel başkan, ikinci gününde ise 60 kişilik Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri belirlenecek.
Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in ortak imzayla Divan Başkanı olması bekleniyor.
Genel başkanlığa Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra Yalova Milletvekili Muharrem İnce, eski İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve eski CHP İstanbul Ümraniye İlçe Başkanı Alpaslan Çabuk adaylıklarını açıkladı. Yarışın Kılıçdaroğlu ile İnce arasında geçmesi bekleniyor.
1266 delegenin oy kullanacağı kurultayda, genel başkan adaylığını açıklayanların yarışa girebilmesi için 127 imza ile divana başvurması ve adaylıklarını resmileştirmesi gerekiyor.
Çarşaf liste uygulamasının devam edeceği kurultayda, 52 PM üyesi doğrudan delege tarafından seçiliyor. Bilim Yönetim ve Kültür Platformu üyeliği için 8 isim de doğrudan PM'ye giriyor.
Kurultay başladı; iyi kötü var olan heyecan şu anda konuşmakta olan Kılıçdaroğlu'nun o bildik konuşmasıyla sönümlendi gibi... Ben dahil eminim ''acaba ne söyleyecek'' beklentisi içinde değil. Bu beklentisizliğe bir de hitabet sorunu eklendiğinde çekilmez bir hal alıyor. Şu anda ''barışı 3 ya da 4 yıl içinde Anadolu'nun her tarafında götürmezsem bu partinin başında kalmam'' mealinde bir şeyler söylüyor
Gerçekten şaka gibi!
CHP hiçbir dönemde bu kadar sıradanlaşmamıştı.
CHP delegesi olsaydım, Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının içeriği ve konuşma biçimine bakıp ''bu kişi koca CHP'nin başında olmamalı'' diye düşünürdüm. Umarım delegenin büyük bir çoğunluğu da böyle düşünüyordur.
NOT: Kılıçdaroğlu bu olağan genel kurulda son seçim konuşmalarından birini yapıyor. Eline onu mu tutuşturmuşlar yoksa elinden bu kadarı mı geliyor, anlamadım.
Meydan okuyormuş, hem de feriştahlarına! Öyle söylüyor. Peki neden girdiğin her seçimi yenilgiyle kapattın? O zaman meydan okumuyor muydun, yoksa meydan okuman işe yaramıyor muydu? Hadi diyelim ki, meydan okuman yeni aklına geldi, işe yarayacağını nereden bilecek yurttaşlar
Muharrem İnce konuşuyor, mutfaktan birşeyler almaya gitmekte zorlanıyorum, gerçekte iyi bir hatip. Kandeğişimine ihtiyaç olduğu çok açık. Program, kadro, hepsi tamam, tartışılabilir ama liderlik özellikleri ve hitabet açısından Kılıçdaroğlu Muharrem İnce'yle aşık atamaz. Bu durum bu farklılık belki bizim siyasetimize çok daha uygun, çok daha etkileyici. Kitlelere ulaşmada ne söylendiği önemli olduğu gibi, onun nasıl söylendiği de önemli.
Umarım CHP delegesi bu fırsatı kaçırmaz!
Güçlü ve Erdoğan'la yarışabilecek bir CHP'ye de ihtiyaç var bu ülkede!
İnce konuşmasını tamamladı. Bence bir kurultay için iyi bir konuşmaydı. Kitleleri heyecanlandırabilen bir konuşmaydı. Program ve kadro bir eksiklik gibi dursa da, ben CHP'nin başında Muharrem İnce'yi görmek isterim. Umarım seçilir ve daha önemlisi Kılıçdaroğlu umarım bu konuşmayı dinledikten sonra yarıştan çekilir ve partiyi İnce'ye bırakır
Kılıçdaroğlu kazandı. Muharrem İnce konuşmasında bir doğrunun altını çizmişti. ''CHP'de bir genel başkanın nasıl geleceği belli de, nasıl gideceği belli değil.' Evet, partilerimizdeki delege ağalığı bu şekilde sonuç verdi, ve İnce bir kez daha yenilgiye uğradı. Sokaktaki yurttaş, CHP'liler, konuya tarafsız bakabilenler ve hatta delege olmayan CHP üyeleri bile Muharrem İnce derken, sadece ayak oyunları ve sistemin zaaflarıyla Kılıçdaroğlu bir kez daha genel başkan seçilmiş oldu.
Kılıçdaroğlu'nun seçildiği ilk kongreyi hatırlıyorum. ''Partiyi birinci parti haline getirmezsem bu koltukta oturmam'' diyordu. O günün heyecanıyla Deniz Gezmiz'e selam yolluyor, ilk fırsatta iktidar olabileceğinin umudunu veriyordu. Olmadı tabi. Kılıçdaroğlu'nun belli bir ideolojisi yoktu; bir kadrosu da yoktu. Hatta siyasi bir programı da bulunmuyordu. Sadece iyi niyetliydi ve sadece iyi niyet de politikada hiçbir işe yaramıyordu.
Girdiği her seçim bir hüsrandı. Bütün seçimleri kaybetti. AKP onun döneminde sadece iktidar partisiyken devleti ele geçiren bir parti haline gelmişti. Gericiliğe yol veren, türbanı ta meclise sokan ve ona kamu alanında bir meşruiyet kazandıran da oydu. O günüm koşullarında açılmış bir Diyanet'in bugünkü yapısına meşruiyet kazandıran da yine oydu. İmam Hatiplerin bu kadar yaygınlık kazanması ve nerdeyse eğitimin merkezi bir konumuna yerleştirilmesine ''onları biz kurduk'' söylemiyle kendine pay çıkaran da oydu.
Liberallerin bu ülkeye ne kadar zarar verdiğini hala anlayamayan ve ne kadar liberal varsa partiye dolduran da oydu.
Kemalizm'den, sol kemalizmden, anti-emperyalizm, devrimcilik ve halkçılıktan söz etmesine rağmen bütün bu ideolojik duruşa karşı çıkan da oydu.
Kılıçdaroğlu kısaca bütün siyaset bilmezliğine rağmen ve bunun da farkında olmasına rağmen genel başkanlığındaki ısrarı hiç kuşku yok Erdoğan'ın tek adam ideolojisinin 2019'da gerçekleşmesiyle son bulacaktır. Bu süreçte sosyalist sol sürece etki edecek bir yeterliğe ulaşamadığında CHP'nin ( ve buna HDP'yi de eklersek) yani düzen solunun da etkisiyle ülkemiz çok daha karanlık bir döneme girecektir.
Kılıçdaroğlu'nun tek ''başarısı'' bu sonucun ortaya çıkmasında bilerek veya bilmeden etkin bir rol oynamasında yatıyor.
Habere göre CHP Kurultayından komünistler heyecana kapılmış.
Kuşkusuz ülkenin ikinci büyük partisinin kongresi önemlidir, ancak heyecan başka bir çağrışım yapar. Galiba solda bir tek komünistler heyecanlanmadı geçen hafta sonu.
Zaten haberin başlığında da ironi vardı. Alışılageldiği üzere CHP kongresinden çıkan sonuç eski hamam eski tas olunca, sosyal medyada azımsanmayacak sayıda CHPli politik konumlarını sorgulamış ve bu sorgulama içinde TKPye katılma, artık TKPye oy verme deklarasyonları da önemli yer tutmuş... Normaldir ve solcuların CHPden bir şey çıkmayacağını düşünerek komünizmle heyecanlanmaları önemsiz değildir. Kemal (Okuyan) dünkü söyleşisinde umutlarının adresini değiştirme eğilimi gösterenlere açıkça çağrı yaptı zaten
CHP ortalaması yeter ki değişsin arzusuna meyletmişti. Kongre de cevaben bir şey değişmeyeceği yönünde karar aldı. İçeriksizliği çok belli olan, değişimin içeriği ve yönüne dair duyarlılıktan yoksun olan bu arzuyu, ne yadırgıyorum ne de ayıplıyorum. CHPyi karakterize eden hareketsizliktir. Muharrem İncenin eleştirileri içinde Kılıçdaroğlunun vagonu sallamakla yetindiği anlamına gelen vurgular da vardı. Haklıdır. Yürüyüştü, haftalık konuşmalardı, açık hava toplantılarıydı her defasında geriye bakıldığında hareketsiz birinin kesik kesik öksürmesinden öte bir izlenim kalmıyor!
CHP budur, daha fazlasını niye bekliyorlar da demeyeceğim. Geçen Haziranında dediğimiz gibi adaletin, aranması gereken bir erdem ve ertelenemez bir toplumsal ihtiyaç olduğu doğruysa, değişim beklentisi meşrudur, hatta ilerleticidir.
Lakin Değişimin içeriğinin ilerici, yönünün sol olması gerektiği de bir o kadar açık değil midir?
Sahi, ne değişsin isteniyor olabilir ki? Ekmeleddin, Sarıgül gibi isimlerle, anayasanın bir kere ihlalinden bir şey olmayacağı gibi taktiklerle, yoksulların kendilerini nerede yakmaları gerektiği gibi önermelerle, hem laikliğe ihanet hem de beyhude olan imam hatip ve tarikat aklamaları gibi politikalarla, savaş destekçiliği gibi saçmalıklarla ilgili olmayan bir değişim mi? Değişsin ama bunlar çok güzel, kalsın, yeni Ekmeleddinler bulalım diyen var mıdır?
Peki bu kongrede, bu içerik açısından ne olabilirdi? Muharrem İnce kazansaydı ne değişecekti?
İçerik bilinci ve yön duygusu yoksa biraz kalın biraz ince ne fark eder! Muharrem beyin Kemal beyle karşılaştırılmasından değişimden başka her şey çıkar. Heyecandan unutanlara hatırlatmak durumundayım:
10 Kasım 2013de o dönem CHPli olan müftü İhsan Özkes büyük yaratıcılık olarak mevlit okutur. Başkaları da vardır safa giren, ama İnce en göze çarpan şahsiyettir. O ve arkadaşlarının Türkiye laisizminin önde gelen ismi Atatürkün ölümünde camiye girmelerine mi takılalım, namaz ve dua resimlerini servis edip laikliğin canına okumalarına mı kızalım, bu adamları sıraya sokan şahsın üç gün sonra CHPyi bırakmasına mı gülelim?
Bu olayın üstünden yıllar geçmiş artık. Ben geçtiğimiz hafta sonundaki kongreden heyecanlanmaya takılıyorum.
Yalnız olay orada bitmiyor. Dört küsur yıl önce o gün, şimdi değişim heyecanının simgesi Muharrem bey, camilerimiz açıksa bunu da Atatürke borçlu olduğumuzu hatırlatmış.
AKP ile kim daha dindar yarışına girmekten usanmayanlar; size söylüyorum!
Mustafa Kemali bu işin içine sokmaya çalışmayın. Kusura bakmayın; bu aptallığa bir son verin: Atatürk, yıktığı sultanlarla, nokta koyduğu halifelerle, modern, seküler atılımlarına muhalefet edenlerle ve bunların bugünkü izleyicileriyle dinsellik yarışına sokulursa, bilin ki, kaybeder.
Ve bu iyi bir şeydir. Laiklerin dinselleşmede yobazlar karşısında herhangi bir şansı olmaması hakikaten iyi bir şeydir. Farkında değiller, ama laiklikten dönme sosyal-demokratların da öyle bir şansları yoktur.
Muharrem İnce hazır camiye gitmişken, her laiklikten dönme din tüccarı, sağcı politikacı gibi kapıda konuşmaktan kendini alamamış ve devam etmişti Atatürk olmasaydı demiş, adınız Ahmet, Hasan, Hüseyin değil Dimitri olurdu, Yorgo olurdu
Ben de, şovenizm ve nefret suçu diyeceğim! Kurtuluş savaşını ve cumhuriyeti böyle anlatmak Türk sağının geleneğidir.
Neymiş? Demek ki, Değişsin de isterse demek yanlışmış. Adı Dimitri veya Yorgo olmak günah değildir, ama Türk-Müslüman olmayanları aşağılamak, Türkiyenin Hıristiyanlarını on yıllarca başarıyla (!) ülkeden kaçırmak tarihsel bir ayıptır. Bunu övmekse nefret suçu. Üstelik Anayasayı ihlal, laikliğe ihanet, savaş kışkırtıcılığı vs için kongreyi başkasının kazanması gerekmez. Dahası CHPlilerin kendi aralarında bunlar için yarışması, iktidarda AKP varken son derece boş bir iştir. Kim seçilirse seçilsin Erdoğanın karşısında nal toplar.
Değişim istemeye dönersek; en az adalet aramak kadar saygın ve meşrudur bu. Mesele değişim dendiğinde artık sosyalizmden aşağısının kurtarmayacağını görmekte. Bu kadar yoğun kiri, bu kadar kalın pislik tabakasını ancak sosyalizmle temizleyeceğiz. İşte bunun heyecanı benzersiz olacak.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.