Face'ten aldım bu yazıyı. Sanırım yakın bir zamanda SOLportal'da da yayınlanır. Okuyan'ın 24 Haziran seçimlerine ilişkin bu görüşünün, -ve sanırım partinin tavrı da bu yönde olacaktır- pek de yararlı bir tutum olduğunu düşünmüyorum. TKP henüz seçimlerde nasıl bir tutum takınacakları konusunda somut bir açıklama yapmadı. Ama K.Okuyan'ın açıklamaları gidişin bu yönde olacağını gösteriyor. Bence her cümlesinin teker teker ele alınması gereken bir yazı. Bu yüzden seçimle ilgili başka bir başlık varken buna da ayrı bir başlık açıldı.
"Bugün işçi sınıfının hemen kazanması mümkün değil. Ancak kazanma sürecine girmesi için 24 Haziranda mevzi elde etmesi gerekir. Ne olabilir bu mevzi?
Erdoğanların, Akşenerlerin, Ekmeleddinlerin, Kılıçdarların, Güllerin şov dünyasının karşısına geçip ben buradayım ve bu ülkeyi sizin tepişmelerinize bırakmayacağım demesi, bunun hissedilmesidir. Bunun gerçekleşmesi için düzen siyasetine mutlak olarak kapıların kapatılması, tavır alınması, bayrak gösterilmesi, bazı başlıklarda oyunbozan olunması gerekir. İşte bu gerçekleşirse düzen siyasetinin cilvesi sonucu Erdoğanın kaybetmesinden ülke adına halk adına bir güzellik çıkar.
Önce Erdoğana karşı birlik olalım, hele bir gitsin bu güzelliği yok eder, sadece ve sadece çirkinlik üretir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Akşenere oy vermeye hazırlanan sözüm ona solcular çirkinlik jeneratörüdür.
Halk böyle kazanamaz.
Halk 24 Hazirana sıkıştırılarak kazanamaz. Halk 1 Mayısı 24 Hazirana, 24 Haziranı 25ine ve sonrasına bağlayarak kazanır.
Zayıf bir 1 Mayısın ardından 24te Erdoğan kaybetse de emekçiler kaybeder. 24 Haziranda bu düzenin ötesini gösterenler istim aldıklarını göstermezse, Erdoğan kaybetse de o zihniyet kazanır."
Kemal OKUYAN / Sol Dijital
Bu ileti en son melnur
tarafından 25.04.2018- 13:11 tarihinde, toplamda 3 kez değiştirilmiştir.
Kemal OKuyan'ın olduğu söylenen yazıyı bir daha okuyunca aceleye getirilmiş ve içinde mantık hataları varmış gibi duran bir yazı gibi geldi bana. Kemal Okuyan böyle bir yorumda bulunur mu? pek de sanmıyorum. Biraz daha bekleyelim, nasıl olsa parti seçim kararının ne olduğu konusunda bir açıklama yapacaktır. Ama şu var; ilk defa bir seçim öncesinde Sol yazarlarını bu kadar tepkili görüyorum. Bana anlamsız bir tepki olarak geliyor. Sanırım, bir boykot öncesi ön alma gibi bir durum var. Sanki ortaya çıkacak tepkileri ölçmeye çalışıyorlardır, gibi.
24 Haziran seçimi Türkiye'de ne ilk seçim ve ne de son seçim olacaktır. Kılıçdaroğlu'ndan Akşener'e, Erdoğan'dan Bahçeli'ye kadar bir yığın düzen siyasetçisinin de katıldığı ne ilk ve ne de son seçim olacaktır. Her kapitalist ülkede olduğu gibi, ülkemizde de bu tür siyasetçiler bitmez. Dün de Erbakan'ı, Türkeş'i, Demirel'i ve Menderes'i vardı bu sistemin. Dolayısıyla bu tür liderler var diye seçimi sosyalistlerin görüş alanından çıkarma yolundaki söylemler gerçekçi gelmiyor bana. Düzene karşı olunması düzen dışına çıkılmasını gerektirmez. Tam tersine düzen dışına çıkılarak düzene muhalif olmanın etkisi de pek olmuyor. Sesimizi sadece birbirimize duyurmuş oluyoruz o kadar!
Kaldı ki, bu seçimin öneminin de bir başka olduğunu söylemeye gerek var mı? Türkiye elden çıktı, çıkıyor. Geldiğimiz yere bakın, Ayşe öğretmen üzerinden bu ülkeye tekrar tekrar bakın. ''Çocuklar ölmesin'' diyen bir öğretmen 6 aylık çocuğuyla içeri tıkılıyor; ''çok kan alacak'' diyebilen bir mafya lideri dışarda! Hayatı hemen hemen F.Gülen'le mücadele ederek geçen Hikmet Çetinkaya Gülen örgütüyle ilişkilendirilerek 7 yıl hapis cezası alıyor. Türkiye artık buralara geldi. Tek adam diktatörlüğü fiili olarak uygulamada, şimdi bunun kurumlaşmasının ve anayasal bir çerçeve içine alınması oylanacak. Seçimin özü bu. Nasıl olur da bu seçim sudan gerekçelerle önemsiz hale getirilebilir. Nasıl olur da ''bu koşullarda oynamıyorum'' denilebilir? Erdoğan seçimi çok az bir oy farkıyla kazanırsa bunun vebali üzerimizde kalmaz mı?
Evet, doğru; '' Bugün işçi sınıfının hemen kazanması mümkün değil. Ancak kazanma sürecine girmesi için 24 Haziranda mevzi elde etmesi gerekir.'' K.okuyan doğru bir saptamada bulunmuş. Bu seçim, her seçimde olduğu gibi işçi sınıfının mevzi kazanma, işçi sınıfına alan açma ve seçim sonuçlarının işçi sınıfına bir öncekinden daha fazla potansiyel kazandırma olarak görülmelidir ve böyle görüldüğünde Erdoğan'ın iktidardan düşürülmesi yolunda düzen siyasetinin -eksik veya yetersiz olsa da- çabalarına katkı koymak düzenin bir parçası haline gelmek de değildir.
Bu yüzden seçime katılım en yüksek düzeyde olmalı ve Erdoğan karşıtlığı yolunda bir konumlanış savunulmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda Akşenere oy vermeye hazırlanan sözüm ona solcular çirkinlik jeneratörüdür. demiş, K.Okuyan. Erdoğan karşıtlığına karşıtlığı M.Akşener üzerinden yapmaya çalışıyor. Benzer tavır Aydemir Güler'de de vardı. O da Erdoğan karşıtlığını A.Gül üzerinden yapmıştı. Partinin siyasi duruşunu haklı göstermek için bu iki isim ortaya atılıyordu. Şimdi CHP'nin adayının Muharrem İnce olacağı ortaya çıktı. Büyük olasılıkla seçim birinci turda sonuçlanmazsa ikini tura Erdoğan ile Muharrem İnce kalacak! K.Okuyan ve Aydemir Güler ne diyecek; TKP verdiği bu kararı gözden geçirmeyecek mi?
''İkisi de aynı'' söylemi realiteye ne kadar uygun?
Ya da TKP'nin bu duruşunun sosyalistlere kazandıracağı ne var?
Böyle bir süreçte partinin, sonuçta Erdoğan'ın işine yarayacak bir kararı savunması bence hiç de kolay değil.
CHP'nin cumhurbaşkanı adayı olarak M.İnce'nin kesinleşmesi bir heyecana yol açmadı da değil! Erdoğan'dan, konuşmasından, ses tonundan, çağ dışı düşüncelerinden, cumhuriyet kazanımlarına saldırısından bıkmış milyonlarca insan belki de ilk kez sandığa heyecan içinde gidecekler. M.İnce böyle bir heyecan da yarattı. TKP'nin bu heyecanın dışında, hatta karşısında konumlanması pek akıllıca gelmiyor bana. Düzenden yana olmak, olmamak, emperyalizm, gerici ittifak gibi söylemlerle Erdoğan karşıtlığındaki konumlanışı eleştiri altına almanın sosyalizm mücadelesine bir katkısı olacağı, yüzü sola dönük insanlarımıza bir umut vereceği ve böyle bir pozisyonun işçi sınıfına alan açacağı...-ı hiç inandırıcı değil.
Kemal Okuyan'ın Ceyda Karan'a verdiği bir röportaj var. Orada söylemeye çalıştıkları daha somut:
''Türkiye Komünist Partisi'nin diğer partilerden farkının düzen değişikliği talebi olduğunu vurgulayan Okuyan, "TKP, AKP'ye karşı mücadele ediyor, üstelik de bugün mücadele ettiğini söyleyenlerden çok daha önce başladı mücadeleye ama biz bütün mücadelemizi düzen değişikliği talebine bağlamaya çalışıyoruz, düzen değişikliği olmazsa bir iyileşme olmayacağını söylüyoruz. Sol sol olmaktan çıktı, düzen değişikliği talebi olmadan sol olmaz"
Bu konularda pek çok yorumumuz var. Sonuçta TKP'nin özellikle cumhurbaşkanlığı seçimindeki kararının çok da doğru olmadığını söylemem, partinin genel konumlanışının yanlış olduğu anlamına gelmiyor. Böyle söyleyişim, konuyu bu şekilde ortaya koyuşum, ''kafa karışıklığı''na veya bir ''çelişki''olarak yorumlanmamalı. Sürekli yineliyorum; Türkiye'nin bugün bir yığın sorunlar içinde bocalıyor oluşunun ve gericiliğin kuşatması altında oluşunun en önemli nedeni toplumsal alanda güçlü bir sosyalist-komünist partinin bulunmayışıdır. TKP'nin öteden beri izlediği siyasetin bu eksikliği giderme yönünde önemli bir işlev gördüğünü de söyledim. Kemal Okuyan bu konuya değinmiş. Milletvekili seçimlerinde bağımsız aday göstermelerinde hiçbir yanlışlık yok. YSK seçime parti olarak katılımı engellemişse bu sorunu aşmanın yolu bağımsız adaylarla seçime katılmak olacaktır; doğrudur; ama başkanlık seçimlerinde verilen kararın aceleye getirilmiş bir karar olduğunu düşünüyorum. Tekrar edeyim; umarım 24 Haziran'a kadar yumuşatılır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.