Kapitalizmde ne yapılırsa yapılsın büyük çoğunluklar sosyalizm yanlısı olmaz. Olanların büyük çoğunluğu ise düzen solundan başka bir şeyi savunmaz. İnsanların büyük çoğunluğunu ikna ederek sosyalizme ulaşılacağını sanmak hatadır. Kitlelerin büyük çoğunluğu bu düzenden memnun değillerdir ancak kapitalizmden başka bir düzen olabileceğinin de bilincinde değillerdir. Bu koşullarda devrim olabilmesi komünist partilerin hatırı sayılır bir kitleye sahip olması, kitlelerin memnuniyetsizliğini tavan yaptıracak bir düzen krizi olması gerekir. Devrimin olabilmesinin asgari şartları bu. Krizin derinleşmesi burjuvazinin yönetemez hale gelişi, kitlelerin ''yeter artık bıktık'' demesiyle ortaya çıkan kitle muhalefeti komünist öncüyle de birleşebilirse kapitalizmin yıkılabilmesinin tüm koşulları yerine gelmiş olur. Son hesaplaşmada sonuç ne olur, artık orası da o günün mücadelesiyle ortaya çıkar. Benim devrimci teorim bu.
Buradaki arkadaşlar, özgürlük mevzusuna faydacı bir açıdan bakarak, ifade özgürlüğünü benimsemenin ezilenlerin mücadelesine ne gibi bir yarar getireceğini hesap ediyorlar, daha doğrusu ifade özgürlüğünden yana olanlardan bu yönde bir cevap bekliyorlar. Bazıları ise ifade hürriyetinin liberalleri kapsamadığını iddia ediyor; yani, liberal olmanız, her türlü hukuk dışı muameleyle yüz yüze gelmeniz için yeterli bir gerekçe bu arkadaşlar için. Melnur'un "liberal özgürlüğü özgürlük kavramıyla eşitlemeyin" uyarısı buna bir örnektir; bu noktada Melnur'un, sözünü ettiği "liberal özgürlüğü içine almayan" özgürlük kavramının ne olduğunu bize açıklaması gerekir.
Bunların ikisi de hak ve özgürlüklere inanan birisinin kabul edemeyeceği hatalı yaklaşımlar. Birincisi, özgürlükler fayda-zarar hesaplarına sokabileceğiniz iktisadi bir olgu değildir. Ya koşulsuz olarak özgürlükten yanasınızdır ya da özgürlüğün karşısında. Eğer başkalarının ifade özgürlüğünü fayda-zarar denklemi açısından değerlendiriyorsanız, biliniz ki katıksız bir özgürlük düşmanısınız. İkincisi; liberallerin, muhafazakarların, hatta dincilerin ve faşistlerin bile fikirlerini serbestçe ifade etme ve paylaşma özgürlüğüne sahip olduğuna inanmıyorsanız, yalnızca partinin izlediği politikayla uyum içindeki kafalara bu hakkı tanıyorsanız, evet, bir kez daha özgürlük düşmanısınız. Üçüncü ve son olarak, özgürlükler toplumun çeşitli kesimleri arasında bölüştürebileceğiniz, kimisine verip kimisinden kısabileceğiniz bir şey değildir. Daha önce de söylediğim gibi, herkesin, her kesimin ifade hürriyetinin koşulsuz olarak kabul edilmediği bir toplumda kimsenin ifadesi hür olamaz. Herkes, potansiyel birer fikir suçlusudur bu toplumda; her ideolojiden insan, fikirlerini çeşitli biçimlerde paylaşırken bir kez daha düşünmeli, düşüncelerini bir otosansür süzgecinden geçirmelidir; aksi halde, "devrim için tehlikeli düşünceleri yaymak" filan gibi bir suçlamayla karşılaşılması olasıdır.
Bir de, bazı arkadaşlar ifade özgürlüğü denilince insanların kendi aralarında tartışmalarının serbest bırakılmasını anlamış sanırım. Bunu tartışmak bile gerekmez. Bütün insanların kendi aralarındaki tartışmaları denetleyebileceğiniz bir mekanizma yoktur zaten. İsteseniz bile yapamayacağınız bir şey bu. İfade özgürlüğü derken anlatmak istenilen, düşüncenin çeşitli biçimlerde (örneğin; kitaplar, bilimsel makaleler, gazeteler, filmler, resimler, müzikler, hatta ve hatta heykeller...) yansıtılmasının, paylaşılmasının özgürlüğüdür.