bundan 2 yüzyıl önceki sosyalist-komünist tezleri günümüze aynen uyarlamak hatalı olur. marksizm 19 yy.nin, leninizm ise 20 yy.nin ideolojisi ve tezleri oldu. üstelik kendi dönemlerinde de aksayan, tam çözüme kavuşturulmamış, yeterince ele alınıp incelenememiş teorik sorunları vardı.
marks da, lenin de büyük beyinler, büyük bilim insanlarıydı ve özellikle lenin büyük bir politikacıydı ve devrimciydi. ancak uğraştıkları sorunlar o dönemlerin sorunlarıydı. tezlerinden bir kısmı sonradan pratik hayat tarafından yanlışlandı. bilgi kaynakları da sonraki bilim tarafından düzeltildi ve doğru bilgilerle değiştirildi.
o tezlerde yatan bilim yöntemini almaya evet... o tezlerin bilimsel özünü alıp günümüze uyarlamaya ve geliştirmeye evet... ama o tezleri, kuran ayeti gibi aynen alıp günümüzde de geçerli olacak diye, mevcut pratik hakikatin içine yerleştirebilmek için orasını burasını kırpıp bükmeye, zorlamaya hayır!
aksi halde çözümsüz bir gülünçlük içine düşmek kaçınılmaz olur.
mesela burjuvazi sizin fikir hürriyeti anlayışınızdan daha ileri bir anlayışa sahip duruma geçer.
sen de bir yandan burjuvaziden fikir özgürlüğü talep ederken, öte yandan da, iktidarı alınca onun sadece örgütlenme ve iktidara gelme hürriyetini değil, fikir hürriyetini de gaspedeceğini ilan eden, çelişkili bir duruma düşmüş olursun.
sen burjuvaziden talep ediyorsun ama ona aynısını vermeyeceğini de peşinen söylüyorsun!
bu, işin teorik açıdan defolu olan kısmı. bir de pratik açıdan içler acısı kısmı var. o da geçmiş reel sosyalist deneyimlerde ve bizim eski sol yıllarımızda yaşanan içler acısı pratiğimizdir. yani, burjuvaziyi de değil, kendi yoldaşlarını, onların fikirlerini "burjuvazinin fikridir" deyip yasaklamak, baskı altına almak, o fikirleri savunanları da en acımasızca ortadan kaldırmak şeklinde tezahür eden bir pratik...
bunlara "yaşanmadı" diyebilir misiniz? "kol kırılır, yen içinde kalır" diyebilir misiniz? hayır, kol da kırıldı, yen de içinde kalmadı. biraz ilgilenen herkes biliyor. kendi mücadele arkadaşlarını, kendi yoldaşlarını, hatta kendi siyasal grubundaki, partisindeki fraksiyonal düzeyde ayrı düşen omuzdaşlarını bile fikir ayrılığına düşüp, onunla çatışan, onu öldüren, "oportünizmin, reformizmin, uzlaşmacılığın, emperyalizmin, kapitalizmin sol içindeki nesne ajanları" diyerek de bu infazlarına ideolojik kılıf uyduran bir sol(!) pratik geçmişte yoğun biçimde yaşandı. sosyalist sol, ister devlet düzeyinde, isterse kendi küçük parti-grup vb yerel iktidar düzeyinde olsun, iktidarı ele geçirdiği her yerde faşizan bir pratik ortaya koydu. bunun ideolojik altyapısı ise elbette geçmişden gelen o sol tezlerdir. "iktidar kirletir" açıklaması ile birlikte, bir de bu ideolojik altyapı birleşince kirlenmenin hızlanması ve yaygınlaşması kaçınılmaz hâle geldi.
Sayın Kaçak,Doğrulardan yola çıkıp yanlışlara varılmaz. .
Aykırı bir duruşunuz var. sanırım bunun içinde forumlardan kovuluyorsunuz. Benim gibi.
Şu bir gereçek . yada brim için gerçek. Düşünceler maddi yaşamın yansımasından başka birşey değildir. Ve biz ancak o maddi yaşamın bize izin verdiği ölçülerde ,yada çerçevede düşünce geliştiriiz. Hatta bazen zorlarız da. Bu kez ya trajedi yada komedi ile karşılaşırız. Bu kez düzeltmelerde yapmaya başlarız. Ancak bu düzeltmelerde de yanlışlıklar ortaya çıkar. Çünkü düzelteyim derken tam karşıtı durumuna yada karşıtın yanlarına düşülür. Bu da tehlikeli .
Örneğin sosyalizmin kapitalizme karşı yenilgileri,''abi marksizm ölüymüş ya. '' noktasına getirdi. Hata ''oğlum sosyalizm bitti başka birşey bulmalıyızı '' toplumları sürekledi. Bunu günümüz de anarşizme doğru bir kayış olarak ta görmek mümkün. İktidarlardan nefret etme. ,devletten nefret eteme,sivil toplum denilen ,sivillerin örgütlenmesi gerektiğini ve bunun iktidarsız ,çervesiz ,sınırları belli olmayan muğlak ,ne olduğu netleşmeyen durumlarla karşılaşılması gibi.
Bu arada mistisizm hortlaması içine kapanmalar ,aidiyat ,kök aramalar ''nerden geliyoruz abi '' soruları gündeme geldi. Kapitalizm fütursuzlaştı ve kenid kurallarını bile çiğner ,dün sendikalar olmadır diyen burjuva ,def edin bunları demeye başladı. Yani Keynesi bile inkar eden pozisyona büründü. Halbu ki o Keynes onun hayatını kurtarmıştı.
Kısaca Marx'ın deyimiyle toplumlar koşar ve duvara vurur,yenilir. yere perişanca serilir, ölü gibi yerde yatar,tepiklesen,üzerine çıksan kılını kıpırtatmaz. Toplumlar geçmişe döner o eski denilen elbiselerini giyer ve ortaya endamla çıkar. Esasında bu yeni denilen eski elbiselerdir ama eskimemiştir. Bu arada toplumlar sürekli güç toplar, dinlenir ,gününün tarih öncesinin sorunlarına dalar . Onları bıçkalar ,sarsar ,didik didik eder. Etikçe güçlenir ta ki o yıkamadığı tosladığı duvarı yıkabileceğine inandığında yine kalkar o duvara yüklenir.
Evet Marx ve benzerleri (ki proudhonun bence ayrıcalığı vardır)19 yy düşünürü idi,lenin ve benzerleri 20 yy düşünürleri, şimdi ise 21 yy dayız. Peki bizim düşüncelerimiz ne?
Sanırım bunun cevapları :Burjuva düşünce özgrlüğünden daha ilerde düşünce özgülüğü sunabilecek olanı bulmakta yatmakta.
Sosyalizm gökten zembile gelecek olan olmadığını hepimiz biliyoruz. Marx'ın deyimiyle nasıl bir sonraki toplumsal sistemler var olan sistem içinden çıkmışsa sosyalizmde bu sistem içinden çıkacak. Toplumalr soyut şeylere inanırmış gibi gözükselerde bu çaresiz ve zavallıklarından olduğunu sanırım biliyoruz. Çünkü soyut şeyler binmek yanlış beygire binme tehlikesidir aynı zamanda .
Yine de bir ayet alalım.
''insan, soyut düşüncenin engebelerle dolu alanında dörtnala at sürüp avlanmaya çıktığı zaman, kötü bir beygire binmemeye dikkat etmelidir. Engels.
sen burjuvaziden talep ediyorsun ama ona aynısını vermeyeceğini de peşinen söylüyorsun!
Türkiye sosyalist hareketi (TSH) önce bu zihniyetten temizlenmeli. Bu zihniyetin zaten TSH içinde bir yeri yok, kapıdan kovsan bacadan giriyor, bazen kovmaya da gerek kalmadan kendini solcu olarak tanımlamaya devam ediyor ve liberal zehirleri solun içine akıtmaya devam ediyor. AKP gericiliğini başımıza bela edenler de bunlar. Türkiye'nin demokratikleşeceğini, bağırsaklarını temizlediğini ileri sürenler de bunlar. Liberalizmin bu mide bulandırıcı özelliğinden sol arınmadıkça liberalizme karşı ideolojik üstünlük de yaratılamayacaktır.
Melnur söylemiş, sosyalizmde burjuvaziye ihtiyaç yok, burjuvazinin ideolojisine de. Sosyalizmde bile burjuvazinin ideolojisinin yaşatılması gerektiğini söyleyen bir kafanın toplumda hala sol olarak adlandırılması Sovyetlerin çöküşünden sonra liberal saldırıların bir yüzü haline gelmiştir. Solun hala bu gericilikle uğraşması, bu gericiliğin hala sol içinde kendine yer bulması TSH'nin sosyalist mücadelede çok uzun bir yolunun olduğunu gösteriyor.
Sorunumuz şu : Nasıl bir düşünce özgürlüğü olmalıdır ki burjuvaya takla atıralım. Nasıl bir örgütlenme hakkını savunmalıyız ki burjuvaya soluk aldırmayalım,soluğunu keselim. Ağzını yüzünü dağıtıp onu perişan edelim.
Açık açık konuşun, sosyalist düzende burjuvaziyi ayakta tutacak liberal düşüncelere, burjuvazinin yaşam kaynağı olan özel mülkiyete özgürlük tanınacak mı, tanınmayacak mı? Gerçekten burjuvaziye soluk aldırmamak isteniyorsa onu tekrar ayakları üstünde diriltecek her türlü yaşam hakkı elinden alınmalıdır. Burjuvaziden daha fazla özgürlük isteniyorsa, burjuvazinin tüm yaşam hakkı elinden alınmalı, proleteryanın tüm ideolojik, politik ve ekonomik yaşam alanı genişletilmelidir. Konuyu dolambaçlı bir hale getirmenin anlamı yok.
Sayın Kaçak,Doğrulardan yola çıkıp yanlışlara varılmaz. .
Aykırı bir duruşunuz var. sanırım bunun içinde forumlardan kovuluyorsunuz. Benim gibi.
Şu bir gereçek . yada brim için gerçek. Düşünceler maddi yaşamın yansımasından başka birşey değildir. Ve biz ancak o maddi yaşamın bize izin verdiği ölçülerde ,yada çerçevede düşünce geliştiriiz. Hatta bazen zorlarız da. Bu kez ya trajedi yada komedi ile karşılaşırız. Bu kez düzeltmelerde yapmaya başlarız. Ancak bu düzeltmelerde de yanlışlıklar ortaya çıkar. Çünkü düzelteyim derken tam karşıtı durumuna yada karşıtın yanlarına düşülür. Bu da tehlikeli .
Örneğin sosyalizmin kapitalizme karşı yenilgileri,''abi marksizm ölüymüş ya. '' noktasına getirdi. Hata ''oğlum sosyalizm bitti başka birşey bulmalıyızı '' toplumları sürekledi. Bunu günümüz de anarşizme doğru bir kayış olarak ta görmek mümkün. İktidarlardan nefret etme. ,devletten nefret eteme,sivil toplum denilen ,sivillerin örgütlenmesi gerektiğini ve bunun iktidarsız ,çervesiz ,sınırları belli olmayan muğlak ,ne olduğu netleşmeyen durumlarla karşılaşılması gibi.
Bu arada mistisizm hortlaması içine kapanmalar ,aidiyat ,kök aramalar ''nerden geliyoruz abi '' soruları gündeme geldi. Kapitalizm fütursuzlaştı ve kenid kurallarını bile çiğner ,dün sendikalar olmadır diyen burjuva ,def edin bunları demeye başladı. Yani Keynesi bile inkar eden pozisyona büründü. Halbu ki o Keynes onun hayatını kurtarmıştı.
Kısaca Marx'ın deyimiyle toplumlar koşar ve duvara vurur,yenilir. yere perişanca serilir, ölü gibi yerde yatar,tepiklesen,üzerine çıksan kılını kıpırtatmaz. Toplumlar geçmişe döner o eski denilen elbiselerini giyer ve ortaya endamla çıkar. Esasında bu yeni denilen eski elbiselerdir ama eskimemiştir. Bu arada toplumlar sürekli güç toplar, dinlenir ,gününün tarih öncesinin sorunlarına dalar . Onları bıçkalar ,sarsar ,didik didik eder. Etikçe güçlenir ta ki o yıkamadığı tosladığı duvarı yıkabileceğine inandığında yine kalkar o duvara yüklenir.
Evet Marx ve benzerleri (ki proudhonun bence ayrıcalığı vardır)19 yy düşünürü idi,lenin ve benzerleri 20 yy düşünürleri, şimdi ise 21 yy dayız. Peki bizim düşüncelerimiz ne?
Sanırım bunun cevapları :Burjuva düşünce özgrlüğünden daha ilerde düşünce özgülüğü sunabilecek olanı bulmakta yatmakta.
Sosyalizm gökten zembile gelecek olan olmadığını hepimiz biliyoruz. Marx'ın deyimiyle nasıl bir sonraki toplumsal sistemler var olan sistem içinden çıkmışsa sosyalizm de bu sistem içinden çıkacak. Toplumalr soyut şeylere inanırmış gibi gözükseler de bu çaresiz ve zavallıklarından olduğunu sanırım biliyoruz. Çünkü soyut şeyler binmek yanlış beygire binme tehlikesidir aynı zamanda .
Yine de bir ayet alalım.
''insan, soyut düşüncenin engebelerle dolu alanında dörtnala at sürüp avlanmaya çıktığı zaman, kötü bir beygire binmemeye dikkat etmelidir. Engels.
sayın owert, hortis'in, yani benim ef'den suat tarafından kovulmamı burada dile getirip eleştirdiğin için öncelikle teşekkür ederim. ancak bunu, ben sf'den çok haksız ve çirkin biçimde kovulduğum zaman da orada yapmanı beklerdim. oysa hatırladığım kadarıyla orada, uzaklaştırılmış, cevap vermesi engellenmiş olana bir tane de sen vurmuştun.
son mesajına gelirsek ve sondan başlayacak olursam, engels'in öyle bir sözünden haberim yoktu. bana çok verimsiz ve sıradan bir söz gibi geldi. çünki "soyut düşüncenin engebeleriyle dolu bir alanda" zaten dörtnala gidilemez. altındaki en küheylan kısrak olsa yine de gidemezsin. kötü bir beygirle belki de daha temkinli yol alabilirsin. kısrak şahlanıp seni atabilir sert bir tepenin yamacında. ama kötü beygir dikkatli ve ağır da olsa seni en azından tepesinde dolaştırır.
"avlanmak" da soyut düşünce ile ilgisiz bir ifade gibi geldi bana. "keşif" daha uygun olurdu. yani engels, eğer bu söz ona aitse, kötü benzetme yapmış.
belki de o yılların algısıyla kıyaslamak gerekir. anakronik değerlendirme yapmamak gerekir. teoriyi nasıl zamanının koşullarına göre değerlendiriyorsak ve bir ayet gibi almamak gerektiğini söylüyorsak, edebî metinleri ve söz sanatlarını da öyle değerlendirsek iyi olur.
soyut düşüncenin engebeli alanlarında dolaşmak ve hakikati keşfe çıkmak başlı başına heyecan vericidir. bu forumdaki gençlerimiz ve onların ağabeyi ne yazık ki düz ve dar bir alanda ayet tekrarına dayalı bir zikir ayinini yeterli görüyorlar. bu da bana çok sıkıcı geliyor. yaşça ihtiyar ama kafaca muzır ve haşarı bir çocuk olarak ben duvarlara tırmanmak, pencereden, kapıdan veya bacadan dışarı kaçmak, engebeli tepelerde dolaşmak istiyorum.
ne yazık ki bunu bu forumda yapmak çok zor. kaldığım sürece içeridekilerin aklını çeleyim, onlara che gibi biraz serüvenci olma aşısını aşılayayım diyorum ama olmuyor. panzehire karşı çok dayanıklılar. dışarı çıkarlarsa, temiz havanın onları öldüreceğini sanıyorlar.
ben diyorum, inanmıyorlar. bir de siz deyin bakalım, belki ikna olurlar.
yaşça ihtiyar ama kafaca muzır ve haşarı bir çocuk olarak ben duvarlara tırmanmak, pencereden, kapıdan veya bacadan dışarı kaçmak, engebeli tepelerde dolaşmak istiyorum.
Sen öyle bir ortam olmasını istiyor olabilirsin, ancak biz de buranın çocuk bahçesine dönmesini istemiyoruz, nolacak şimdi