Sosyalist partiler için seçimler ve parlamento sistemin olanaklarından yararlanıp seslerini daha geniş kitlelere duyurma aracından başka bir şey değildir. Ama bunun böyle olması, seçimlerin sosyalist partiler için hiç bir anlamı olmadığı anlamına da gelmez. Seçimler aynı zamanda emekçi halkla buluşma noktasında savunageldikleri siyasetin ne oranda karşılık bulduğunun da bir göstergesidir. Türkiye'de sıkıntı da tam bu noktada başlıyor. Ne yazık ki solcular sosyalistler ( hemen hemen hepimiz) ''nasıl olsa kazanamaz'', ''oyumuz boşa gidecek'' ve benzer saiklerle bu konuyu es geçtik. Özellikle CHP'yi destekledik, yetmedi iktidarı için de elden gelen her şeyi yaptık. Sonuç hep hüsran. Ve yıllar da hep böyle geçti. Sonuçta bir türlü etkin bir sosyalist-komünist partiye sahip olamadık.Böyle olduğu için de önüne gelen parti işçi sınıfı ve emekçi halkın her türlü hakkını gasp etmekten çekinmedi. Güçlü ve etkin bir komünist partinin bulunduğu bir ülkede emekçi halkları böylesine kolay ortadan kaldırılabilir mi? Taşeronluk bu kadar yaygınlaştırılabilir mi? İnsanlık için utanç duyulması gereken sadaka kültürü böylesine kurumsallaştırılabilir miydi?
Bu sorun aşılmalı, sırtımızdaki bu kamburdan kurtulmalıyız. Sosyalistler sosyalist bir partide bulunmalıdırlar. Sosyalistler sosyalist parti ve adaylara oy vermelidirler. Karşımıza çıkarılan sağcı adaylara yüz vermemelidirler. Üstelik belediye seçimleri de bu konuda çeşitli seçenekler de sunabiliyor. Partilerin aldıkları oy oranları bu seçimlerde ''il genel meclisi'' oylarıyla belirleniyor. Sosyalistler hiç olmazsa il genel meclisi için oylarını sosyalist-komünist partilere yöneltmelidir. Her il ve ilçenin durumu farklı. Farklı adaylar içinde AKP'yi geriletecek ve yüzü sola dönük adaylar tercih edilebilir, ama hiç olmazsa il genel meclisi seçimlerinde kendi sosyalist partilerimize yönelmeliyiz. Bir sosyalist parti düşünün, aylarca yıllarca o kısıtlı olanaklarıyla halkla buluşmaya çalışıyor, çeşitli siyasi araçlar bularak toplumu aydınlatmaya ve ona öncülük yapmaya çalışıyor, ama seçim dönemi geldiğinde sosyalistlerden bile oy alamıyor! Böyle bir şey olabilir mi? Her şey bir yana, o sosyalist parti halkla birliktelik kurma yolunda gösterdiği çabanın doğru olup olmadığını, halkta bir karşılık bulup bulmadığını nasıl test edecek?
Aynılar aynı yerde toplanmalı. Benim söyleyeceğim budur. Sosyalistler eğer partileri farklı bir karar almamışsa verecekleri oy sosyalist partilere olmalıdır.
Türkiye sol-sosyalist hareketinin etkinliğiyle seçimlerde aldığı oy'un örtüştüğü söylenemez. Yıllardır böyle. 12 Eylül öncesinden başlayarak sol sosyalist kadroların önemli sayılabilecek bir kısmı CHP içinde bulunmaktadır. Hem doğrudan yönetim kadrosunda, milletvekili olarak, il ve ilçeler yöneticilik yaparak ve çok daha fazlası oy vererek. Bireysel yaşamımızda sol-sosyalizm üzerine ahkam kesmek ve seçimler geldiğinde çoğunlukla CHP'ye yönelmek, bana göre artık gerçekçi bir siyasal tutum değildir. ''AKP gerici faşist bir parti ille de karşısında olmalıyız'' şeklinde bir yönelimle ''haydi oylar CHP'ye'' demek artık kurtulmak gereken bir ''hastalık'' haline gelmiştir. Bu ülkenin AKP'si biter mi? AKP'yi bu sistem yaratmıyor mu? Dün Mendereslerin, Demirellerin, Özal, Erbakan ve Türkeşlerin karşısına yine aynı gerekçeyle çıkmıyor muyduk? Bugün AKP karşıtlığını hemen hemen aynı retorikle sürdürmüyor muyuz? Ve yarın AKP tarihe gömülse bile, bir başka gerici-faşist parti bu ülkenin başına musallat olmayacak mı?
Belediye seçimleri hepimize farklı olanaklar vermektedir; Ankara'da üç MHP'linin karşısına ortak bir sol adat çıkarılacak? Buna nasıl gözlerimizi kapayabiliriz? İstanbul'da Aydemir Güler, Hatay Defne'de Sibel bir sosyalistin gözlerini kapayabileceği adaylar mı?
Sosyalist solun seçimlerde de karşılık bulması gerek. Seçimlerde alınan oy'un bir sosyalist örgütlenme için moral değerleri açısından anlamı vardır, halka dokunma, halkla birliktelik kurma yolunda geliştirdiği siyasi pratiğin ne kadar etkisi olduğunu anlayabilmesi gerek. Sol-sosyalistler seçimlerde sosyalistlere komünistlere oy vererek onlara destek, omuz vermiş olmaktadırlar. Bence bütün bunların hep birlikte düşünülmesi gerekiyor.
Bu seçimlerde muhtar seçimleri hariç dört ayrı sandığa oy atacağız. İlçe belediye başkanı, il belediye başkanı, ilçe belediye meclis üyeliği ve il meclis üyeliği. Partilerin aldığı oyun Türkiye genelini ilgilendiren sonucu il genel meclisi için kullanacakları oydur. Solcular, sosyalistler hiç olmazsa bu sandık için kendi partilerine yönelmelidirler. Sol bu seçimlerde ne yapmalı sorusunun yanıtı, seçim bağlamında bence böyle bir tutum olmalıdır.
(Uzunca bir yazının sonuna gelmişken kapı çaldı, iki kişi yanlarında içi dolu bir çuval, biri bir paket uzattı ve ''AKP'den geliyoruz, ikramımız bir kahve olacak'' mealinde bir şeyler söyledi. Tam da burada AKP gericiliğini yazarken üstelik. ''Önce yolsuzlukların hesabı verilsin'' diye çıkıştım. Bir şey söylemediler, zoraki bir gülümsemeyle ''peki peki' diyerek bir alt kata indiler. O kızgınlıkla yazıyı sürdürürken yanlış bir tuş mu bilmiyorum, bir sıçrama, yazı gitti. Gel şimdi tekrar yaz!)
Şunu söylemek isterim, ''Sol ne yapmalı?'' sorusu hemen her dönemde önemli bir soru olmuştur ama sanıyorum, hiç bir dönemde bugünkü kadar önemli olmamıştır. Önemi de AKP'nin ülkeyi getirdiği durum ve ülke insanına dayatmaya çalıştığı koşullardan kaynaklanmaktadır. AKP bir burjuva partisidir, AKP gerici bir burjuva partisidir ama çok daha önemlisi AKP üç dönemdir iç ve dış konjöktürün de etkisiyle topluma gerici-faşist bir anlayışı egemen kılmaya çalışan bir partidir. Düne kadar otoriter bir siyaseti topluma egemen kılan bu AKP, gelinen noktada otoriterliğini totaliter bir yapıya dönüştürmenin adımlarını da atmaktan da çekinmemektedir. İnternet, MİT ve HSYK düzenlemeleriyle ve bunların yasalaşarak yürürlüğe girmesiyle tek adam diktatörlüğü bu toplumda egemen hale gelecektir. İşçi sınıfı düşmanlığında Cunhuriyet tarihinin en gerici anlayışı içinde olan AKP yine Cumhuriyet tarihinin rüşvet ve yolsuzluk rekorları da kırmış, içerde halkımıza çektirdikleri yetmiyormuş gibi, dışarda Suriye halkına çektirdikleri de bu işin cabasıdır.
Uzatmayalım; sosyalistlerin bu dönemde önemsemeleri gereken iki konu vardır.
1- AKP'yi mutlak surette geriletecek, elden geliyorsa iktidardan edebilecek bir siyaseti öne çıkarmak,
2-Sosyalist solu güçlendirecek bir çabanın içinde olmak.
Sol'un yapması gereken budur. Özellikle sosyalist solun görev ve sorumluluğu budur. Kim uyduruktan açıklamalarla bu iki konunun etrafında dolaşıyor, kim hangi gerekçelerle olursa olsun, AKP'yi es geçiyor veya sosyalist solun dışında bir öneri sunuyorsa, kiö ''gerçek komünistlik'' lafazanlığı altında, ''solun işi AKP değil, devrim yapmaktır'' şarlatanlığına soyunuyorsa, anlayın ki, ya sosyalizmle ilgisi yoktur, ya siyasi okuması bulunmamaktadır ya da şu ya da bu gerekçe nedeniyle gizli AKP'cidir. Bunun başka da bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum.
Biraz düşününce 'solun ne yapması gerektiği'' sorusu garip bir soru değil mi? Bu garip soruya bile hiç kanıksamadan yanıt vermemiz de aynı biçimde garip değil mi? Soruyu biraz daha somutlaştırıp sosyalist solla sınırladığımızda sosyalist solun ne yapması gerektiği sorusu da en az bu soru kadar garip değil mi?
Bu hale geldik!
Bir sosyalistin sosyalist bir örgütlenme içinde olması bir gereklilik değil mi? Bir sosyalistin içinde bulunduğumuz ''özgün'' koşullarda AKP gibi gericiliği toplumsallaştıran ve kurumlaştıran bir yapıyı geriletmek önceliği değil midir?
Neyi tartışıyoruz ki!