Cephe, kongre, direniş
Aydemir Güler
Sol Cephenin kuruluş toplantısı var. Ama bu yazı toplantıdan önce yazılıp sonra okunacak. Bu durumda burada yalnızca dilekte bulunabilirim: Sol Cephenin Haziran direnişçilerinin kitlesel örgütlenmesi olma yolunda gelişmesini diliyorum. Türkiyenin eksiği örgüt. Bunu gidermeye koyulduğumuzda, ülke bir kez daha değişecek.
* * *
Bir haftadır Sosyal Bilimler Kongresine değinmeyi aklımdan geçiriyorum. Galiba soL portal ve gazetede Attila Aytekin ile Serpil Güvenç ele aldılar. Attilanın söylediği gibi Haziran Direnişi damga vurdu kongreye. Serpil ise Türkiye sosyalizminin Kürt sorununu ihmal ettiği iddiasına belgeleriyle itiraz etti. Çok iyi yaptı!
Ben de Kongre daha fazla geride kalmadan yazayım dedim.
* * *
ODTÜde yapılan kongreyi yalnızca akademik bir ortam sanmayın. SBK Ankaranın ve Akademyanın sol entelijansiyasına mâl olmuş bir organizasyon. Ankaranın, en sevdiğim yanı, genç-yaşlı sol nüfusun entelektüel-politik merakıdır. İstanbulun boş kalan salon sendromuna nadiren rastlanır başkentte.
Kongre de öyleydi. Öğretim üyesi, öğrenci, Ankaralılar... Haziranı altı ay önce haber veren mekanlardan birine, ODTÜye aktılar üç gün boyunca.
Ben Sosyalistlerin Meclisinin bir oturumunda konuşmacı, Barış Derneği panelinde de yönetici olarak bulundum. Gitmişken birkaç toplantıya da kafamı uzattım.
* * *
Kafamı uzattıklarımda, Akademinin Haziran damgasının hakkını veremediğini düşündüm doğrusu. Kuşkusuz sağlıklı değerlendirmeler de vardı. Ama öyle flaşlar çakar ki bazen, üstünü örtüverir her şeyin!
Örnek: Gezide sadece AKP karşıtlığı yapanlar...
Haziranda milyonların ortak paydası hükümet istifa sloganı değil miydi? Bu sesi marjinal, sapma ilan edenlerin nerede yaşadıklarını merak ediyorum!
Nereye denk düştüklerini anlamak ise zor değil: Bu, bildiğiniz Meclis muhalefetidir.
Hükümeti istifaya, Meclisi erken seçime çağıran bir muhalefet AKPyi gericilik tarihine gömerdi. Birbirine zıt üç parti bunu yapmamakta anlaştı.
* * *
Tabii sadece AKPye karşı çıkmak lafına, bu üçünün arasında en çok Kürt ulusal siyasetinde ve onunla ittifak halindeki Türk sosyalistlerinde rastlanıyor. Bir de kızıla boyuyorlar: AKP yetmez, sorun sistem sorunu. Siyasi iktidar mücadelesi daraltır. Biz Gezide, parklarda yeni bir hayat inşa edelim. Dalga mı geçiyorlar!
* * *
Sonra; kadınlar direnişe erkeklere rağmen katılmış...mış. Bunu da duydum kulaklarımla!
Kadınların hayatın her alanında geri plana itilmeye çalışıldıkları açık. Ama Türkiye halkı bu genellemenin istisnasını yarattı. Bu da açık!
Haziran Direnişinin bu yönünü görmezden gelmek kadınların özgürlük mücadelesine hançer vurmaktır.
* * *
Bazı analizleri yanlış bulabilirim. Tartışırız. Peki yanlış değil de yalansa ne yapacağız?
İstanbulda eylemlere katıldım. Ankaraya döndükten sonra katılamadım. Çünkü her akşam evimin önünde Onuncu Yıl Marşı söyleyen milliyetçiler toplanıyordu. Ben de bir Kürt olarak...
Yalana karşı tartışamayız. Türk milliyetçiliğine karşı da yalanla mücadele edemezsiniz. Kürt liderliğinin yaptığı üç dramatik ama rastlantısal olmayan yanlışı böyle aklayamazsınız.
* * *
Bu yazıyı da üç yanlışı sıralayıp bitireyim:
Birincisi, direnişi Kürt sorununu çözmeye niyetle bir hükümeti devirmeye çalışan güçler üstünden okumak. Tayyip ağzı yani!
İkincisi, kadın özgürlüğü konusunda olduğu gibi Kürt başlığında da yaşanan muazzam bilinç sıçramasına karşın, Direnişi milliyetçilikle karalamaktı. Ay yıldızlı bayrak sokağa çıkan örgütsüz yığınların en kolay ve alternatifsiz sembolüydü. Örgütsüzlük kötüdür; sadece yurttaş kimliğine sahip olmak yetersizdir. Ama memlekette en yaygın simgenin solun, halkın eline geçmesi çok ama çok iyidir. Milliyetçilikmiş, ırkçılıkmış... palavra.
Üçüncüsü ise direnişten rant devşirme çabaları. Sürüyor!
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/aydemir-guler/cephe-kongre-direnis-84234