Diktatör müttefik arıyor
Kemal Okuyan
AKP bir ittifak projesiydi. Uluslararası boyutunu bir kenara koyuyorum, içeride gerçek anlamıyla bir gerici koalisyonun üzerinde yükselmişti. Erdoğan ve ekibinin mutlak otoritesine aldanmayın, bu koalisyon olmasaydı, o otorite ancak evde, en fazla mahallede sökerdi.
Günlerdir yazıyoruz, AKPyi bugüne taşıyan güçler desteklerini büyük ölçüde çekti. Dolayısıyla Erdoğanın ayakta kalabilmek için bağırıp çağırmanın ötesine geçmesi, kayıplarını telafi edecek yeni ittifaklara yönelmesi gerekecek.
PKK Kürt sorununda adım atarsan, seni cemaate karşı savunuruz demiş oldu. Ancak bu tek başına yeterli olmadığı gibi, AKPdeki dağılmayı hızlandırabilecek riskler barındırıyor.
Başka ne olabilir?
11 yılın mağdurlarını yanına çekmek.
Burada ilk akla gelenlerden biri, silahlı kuvvetler.
Başbakanın baş siyasi danışmanı Akdoğan ne demiş: Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir. Amaca ulaşmak için her yolu mübah görenlerin nasıl hastalıklı anlayışlar ürettiğini iyi bilir.
Son zamanlarda dile getirilen ben yapmadım, o yaptı iddiası, bu kez ciddi bir açılım olarak karşımıza çıkıyor ve AKP cemaati TSKya komplo yapmakla itham ediyor.
Bu, başı sıkışık Erdoğanın TSKya ittifak çağrısıdır.
Daha da açığı Polis Partisi şefi Tayyip, partisi makineyi dağılınca, bu sefer Asker Partisinin kapısını çalmaktadır.
Ancak nasıl olacak? Asker Partisi çoktan küme düştü, bu saatten sonra AKPye bir faydası olmaz. Kaldı ki, dün NATOya, ABDye bakarlardı, bugün de bir değişiklik yok. ABD askere git AKPyi kurtar mı diyecek?
Yoksa Erdoğan ABDye orduyu arkasına alarak kafa tutmaya mı hazırlanıyor?
Olmaz ya, böyle fantaziler varsa birilerinin kafasında, bilsinler ki, ABD emperyalizmine ancak bağımsız aktörler, halka dayanarak diklenebilir. Amerikancı bir iktidarın Vaşingtona dayılanması van minüt hükmündedir, o kadar!
Ama yine de dağılan gerici koalisyonun büyük parçalarının ittifak arayışına girmesi önemsenmelidir. Cemaat, uluslararası dinamiklerin de yardımıyla bu arayışta erken yol aldı ve alan kapattı. Örneğin CHPnin yerel seçim aday profili yalnızca oy hesabına dayanmamakta, yeni ittifakların rengini taşımaktadır.
Erdoğan ise şu ana kadar mutlak otoritesini kullanarak savaşacağı izlenimi vermekteydi. Yalçın Akdoğanı ciddiye alacak olursak, demek ki o da, madem koalisyon bitti, bir tekme de ben savurayım diyerek AKP mağdurlarına ben iyi polisim demekte ve çılgınca ittifak projeleri üzerine kafa yormakta.
Bu ülkede cemaatle örtülü ittifakları gerçekçi olalım beyler diyerek onaylayan muhalifler varsa, cemaate karşı AKPnin uzatacağı eli tutmanın fena fikir olmayacağını düşünen muhalifler de vardır illa ki.
Çünkü bunlar hele hele azıcık soldan muhaliflerse, sadece karşı olmayı bilirler. Sadece karşı olmak, karşı olanların sonu gelmeyen birlik ve ittifakları için yanıp tutuşmak demektir.
Evet karşı olmak her zaman gerekir, taraflaşma olmadan siyaset olmaz ama kendin de olmalı, kurucu misyonla hareket etmeli ve özgürlük denen büyük ülküyü her tür otorite karşısında muhalif konumlanış olarak tariflemekten vazgeçmeli.
Kuşkusuz AKPnin derdi soldan birilerini değil, eski muktedirleri yanına çekmek. Ancak Türkiyede düzen içi her ittifak girişimi sol amigolara gereksinir. Bu işi en iyi ne yazık ki sol yapmaktadır.
Bakalım, bitmiş bir iktidarın yeni ittifak arayışları kimleri heyecanlandıracak?
sol