Bu şebeke dağılır ya da dağıtılır
Kemal Okuyan
Tarih, 9 Aralık 2012. soL Gazetesinde manşet, Antalyada Genelkurmay Rezaleti. Habere göre, Rixos Otelde Özgür Suriye Ordusunun silahlı militanları bir araya gelmiş ve kendilerince bir Genelkurmay Başkanı seçmişti. Otel çalışanları, toplantıya MİT Müsteşarı Hakan Fidanın da katıldığını ve masrafların Katar Büyükelçiliği tarafından ödendiğini ileri sürmekteydi. Yetmezmiş gibi, bu rezalete bir de skandal eklenmiş ve toplantı için ayarlanan ilk otelin sahibi, müşterilerin kim olduğunu görünce bütün ekibi kapı dışarı etmişti.
Bu haberde ne var?
Devlet terörü var. Komşu bir ülkeye dönük silahlı faaliyeti bizzat organize ediyorsunuz çünkü.
Aymazlık var. Antalyada lüks bir otelde, TC vatandaşı olmayan silahlı kişilerin toplantı yapmasına ön ayak oluyorsunuz çünkü.
Kalitesizlik var. Başıbozuklardan ve toplama paralı askerlerden oluşan bir silahlı gruba Genelkurmay Başkanı seçiyorsunuz çünkü.
Beceriksizlik var. Eğer iddia doğruysa, böyle bir toplantıya üst düzey bir bürokratın katılmasına göz yumuyorsunuz çünkü.
Bu olayda 11 yıllık iktidarı karakterize eden her şeyi bulabilirsiniz.
Şimdi Bilalin Yasin el Kadı ile fotoğraflarına bakakalıyoruz. Yine lüks bir otelin lobisinde iş çeviriyorlar!
Yasin el Kadının kim olduğu açık. Yıllardır adı El Kaide ve Müsşüman Kardeşler ile birlikte anılmış, ABD ve diğer ülkelerde hakkında soruşturma açılmış, terörist listesine konulmuş, sonra yine ABD tarafından faydalı görülünce aklanmış bir Suudi işadamı. Tayyip Erdoğanın kefilim dediği ilginç bir şahsiyet.
Bilal Erdoğanın kim olduğunu biliyoruz. Ailenin gemicikli Bilal oğlanı. Bu ikisi arasındaki ticari ilişkilerin içeriği soL ve diğer yayın organlarında işlendi, işleniyor. AKP iktidarının ne menem bir şey olduğunu bu olay da açıkça gösteriyor.
Şimdi
Ortada kamu kaynaklarını yağmalayan, yasaları takmayan, sıkışırsa yasaları kafasına göre değiştiren, emperyalist ülkelere birinci sınıf hizmette bulunurken cebini, kasasını, ayakkabı kutusunu dolduran bir şebeke vardı.
Karşı-devrimci bir şebeke. Gözükara bir şebeke. Açgözlü bir şebeke. Kalitesiz bir şebeke.
Türkiyede toplum bu şebekenin gemisini daha rahat yürütmek için uyguladığı karartmayı reddetti.
Şebekenin içinde pasta kavgası ayyuka çıktı, ortalık karıştı.
Emperyalist merkezler, şebekenin açgözlülüğü ve kalitesizliği ve de beceriksizliği karşısında şaşkınlığa düştü.
Cemaat ve AKP arasındaki gerilim deniyor. Yakında bu gerilim ayrıntıya dönüşebilir. Ayrıntıya dönüşebilir çünkü Türkiye kapitalizmi bu şebekeyle devam edemez. Soygun ve sömürü düzenine çeki düzen verilmesi gerekir, acilen.
Burada savcılarla istedikleri gibi oynuyorlar ama yakın gelecekte en az üç başlıkta şebekenin uluslararası platformda yargı süreçleriyle baş başa kalması mümkün. Hiç acımazlar, emperyalist hiyerarşide bu kadar hata yapanın, isterse dünyanın en sadık hizmetkarı olsun, ipini çekiverirler.
Şam yönetiminin Birleşmiş Milletler nezdindeki Türkiye hakkında soruşturma başlatılsın başvurusunun hangi kanıtlarla destekleneceği şimdilik bilinmiyor. Suriyenin BMye sunduğu 108 kişilik yabancı terörist listesinde TC vatandaşı yok. Ama kınama filan değil, doğrudan soruşturma talebinin gerisinin geleceği ve Suriye Konferansı sırasında bir dizi dosyanın masaya konacağı belli.
Yasin el Kadı meselesi ise illa son yolsuzluk skandalıyla bağlantılı bir biçimde gündeme gelecek ve terörist faaliyetlerin finansmanıyla ilgili dertler açılacak şebekenin başına.
Deniz Fenerinin yeniden pişirileceği de konuşulanlar arasında. İç hukukta iç edilmişti bu soruşturma, hatırlayın. Dış hukuku bilemeyiz!
ABD ve diğer emperyalist ülkeler, kendi kontrollerindeki devasa şebekenin bazı noktalarını zamanla kesip, ellerindeki kan ve kiri silmekte kullanıyor, biliyoruz.
Sıra bizimkilere geldi, geliyor
Bunlar çok yolculuk yapıyorlar ama bir süre sonra dışarıya çıkmak istemeyebilirler!
sol