17 Aralık tarihi Haziran direnişinden sonra AKP cemaat ortaklığının iç yüzünü deşifre eden bir başka önemli milat oldu. İçinde bakanların, bakan yakınlarının, sözde işadamlarının ve bürokrasinin bulunduğu bir örgütlenmenin bu ülke yoksullarının alın terlerini nasıl iç ettikleri açık seçik ortaya döküldü. Daha düne kadar yandaş basın, bakanlar ve hatta balbakan tarafından göklere çıkarılan savcılar bu kez tu kaka ilan edildi, çete ve paralel devlet olarak nitelendirildi. Ergenekon, Balyoz, Oda tv., devrimci karargah davalarıyla devleti pisliklerinden temizlediği ileri sürülen ve adeta kahraman ilan edilen emniyet müdürlerinin de önceden fişlendiği ortaya çıktı ve ordan oraya sürgünler başladı. Savcılar kolluk güçlerine emirler veriyor, kolluk güçleri savcıları dinlemiyor, en son TIR olayında görüldüğü gibi savcılar inceleme yapamıyor, soruşturma yürütemiyor.
AKP'nin ileri demokrasi anlayışının geldiği son nokta bu.
Bir anlamda ikinci cumhuriyet'in yargısal anlayışı bu.
Ergenekon, Balyoz, Oda tv. KCK, devrimci karargah ve benzeri bir yığın davada usulsüzlükler yapılmış olabileceği şimdi akıllarına geldi. Aslında bu durum da bir takiyye...Yani yine takiyye yapıyorlar. Cemaatin elinde kendilerinin sonunu getirecek bilgi ve belgelerin olduğunu biliyorlar. AKP başının üzerinde sallanan demoklesin kılıcından kurtulmak istiyor ama bu da o kadar kolay değil. 11 yıllık iktidarında ''ne istedilerse veren'' bir başbakan cemaatin özellikle yargı ve emniyet içinde çok güçlü olduğunun farkında. Bu yüzden cemaate yönelik sürekli bir operasyonu tek başına yürütebilmesi de mümkün değil. Ergenekon, ve Balyoz başta olmak üzere kimi davalarda yeniden yargılama yapılabileceği sinyalleri vermesi bir kısım ulusalcıları yanına çekme isteğinden kaynaklanıyor. '' Barış süreci''nin bozulmasını istemeyen kürt hareketi ise zaten AKP'nin yıpratılmasından yana değil. CHP desen Erdoğan'sız ve AKP'siz bir AKP siyaset anlayışını iktidar olmak için, çoktan benimsemiş durumda.
İktidar çürüdü, çürüyor. İçte ve dışta gelinen nokta AKP'nin 11 yıllık iktidarıyla tam bir çöküntü içine girdiğini gösteriyor. Hem bir kısım ulusalcıların ve hem de kürt muhalefetinin takındığı tutumların AKP'yi iktidarda tutmaya yaradığı-yarayacağı açık. Oysa haziran'la ortaya çıkan umudun kaybolmaması gerek. Haziran'la ortaya çıkan isyan kültürünün sola, sosyalizme akması gerek. Sosyalistlerin sürece müdahil olması gerek. Sistem artık kendini sürdürebilir kılmakta zorlanıyor. Halkımız ilk kez bu çirkinliğe başkaldırıyor. Toplum içten içe kaynıyor.
Türkiye solu-sosyalist hareketi için önemli günlerin eşiğinde olmadığımız iddia edilebilir mi? Emperyalizme, gericiliğe, işbirlikçiliğe ve piyasacılığa karşıt bir sesin yükseltilmesi gerekmiyor mu? Çok açık, bu ülkenin sola, sosyalistlere ihtiyacı var.
Sol için tam zamanı.
En solda, en gerçekçi/Metin Çulhaoğlu
Yaşanılan ve adına devlet krizi de denen son hengamede sol öyle bir canlandı, öyle bir üretkenleşti ki ortalık yol yordam önerilerinden geçilmez oldu. Öyle bir-iki de değil, aşağıda tam 6 (yazıyla altı) adet böyle sol öneri var.
Birinci yol: Ne güzel işte, devlet çözülüyor! Belki iş çok daha sonraki evrelere kalmadan sönümlenebilir de. Gerçek solcular, Marksistler olarak bizim işimiz, bu sürecin daha da olgunlaşmasını beklemek olmalı. Zaten öteden beri ulus devletin sonu diyorduk, demek Türkiyede böyle tecelli edecek
İkinci yol: Solcular olarak bizi hep somut öneride bulunmuyorsunuz, elinizi taşın altına koymuyorsunuz diye eleştirirlerdi. İşte tam sırası; aksaklıkları, bozuklukları düzeltecek, devleti gerçekten demokratikleştirecek, kuvvetler ayrılığını güvence altına alacak Anayasal, yasal, HSYKsal vb. önerilerimizi hemen sıralayalım
Üçüncü yol: Öyle bir dönem ki, ne koparsak kârdır. Gün bugündür. Ergenekon-Balyoz tutsakları hele bir dışarı çıksın, Türkiyenin kaderi değişecek, hemen sonraki adım da milli hükümet olacaktır
Dördüncü yol: Ne dersek diyelim, Erdoğan büyük bir halk desteğine sahip; kitlelerin tercihini o temsil ediyor. Paralel devlet sözünü benimseyip kullanması, yarın derin devleti de temizleyeceğinin işaretidir. Zaten Erdoğan gibi halk önderleri yataydan dikeye ani geçişler yapar. Sonra, çözüm sürecinin onunla başladığını ve sürmekte olduğunu da unutmayalım
Beşinci yol: Hiçbiri değil; şöyle bir etrafınıza baksanıza
Abdullah Gül yakınlarda iki önemli çıkış yaptı. Birincisi, son operasyonların Gezi direnişiyle ilişkilendirilemeyeceğini söyledi. Bu, Erdoğanla net bir mesafe açıştır. İkincisi, yaşanılan kargaşanın Kürt sorununda çözüm çabalarını geri plana itebileceğine ilişkin endişelerini dile getirdi. Şimdi, böyle önemli bir figürün, Sarıgüllü bir CHPyle ve geldiği yere, yani sivil topluma doğru biraz daha çekilen bir Cemaatle bir araya geldiğini düşünün. Türkiyenin çehresi bir anda değişir vallahi
Altıncı yol: Yukarıda sıralanan yolların (üçüncüsü hariç) hepsi belirli doğrular içeriyor; ancak toparlayıcı eksen eksikliği var. Her birindeki doğruların, ulusal sorunu da çözecek bir demokratik özerklik-demokratik cumhuriyet ekseninde bir araya getirilmesi halinde Türkiyenin önü açılacaktır
* * *
Nasıl ama
Ne? Alo, tam duyulmuyor: Yani bunlardan hiçbirinin sizi kesmediğini mi söylüyorsunuz?
Ha demek bu yollardan bazılarını sol ama pek gerçekçi bulmazken, diğerlerini az çok gerçekçi sayıp bu kez yeterince solda görmüyorsunuz
Şimdi anlaşıldı.
O zaman, bir de aşağıdaki yolu düşünmeye ne dersiniz?
Siz ister iddia, ister tez, ister tespit deyin, ortada apaçık duran gerçek şu:
En genel kapsamı ve karşılığıyla solun, egemenlerin ana akım siyasetinden, devletin bekası eksenli yeniden yapılanma süreçlerinden, iyiden iyiye tefessüh etmiş (kokuşmuş) düzenden ve bu düzenin işte çözüm diye ortaya attığı-atacağı alternatiflerden köklü biçimde kopup kendini ayrı bir yerde kurması açısından son derece elverişli bir dönemden geçilmektedir
Türkiyede sol, otuz küsur yıldır ilk kez, üstelik hiç de marjinal kalmadan kendini apayrı bir yerde kurma, burada daha da güçlenerek ileriye yürüme fırsatlarını yakalamıştır.
Hakkı verilirse, yürünen yol, yukarıda sıralanan altı yol arasında en solda görünenden çok daha solda olacaktır.
Daha önemlisi: Eğer gerçekçilikse, altı yol arasında en gerçekçi görünen bile gerçekliğe bu yol kadar denk düşmeyecektir.
Kısacası, solda kalırken gerçekçiliği elden bırakmamanın, gerçekçi olurken de soldan kopmamanın yolu yordamı iyiden iyiye belirginleşmiştir diyoruz.
Solda kal, solu iste
Gerçekçi ol, gerçekçi olanı iste
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/metin-culhaoglu/en-solda-en-gercekci-85646
Evet; tam zamanı ''solda kal, solu iste'', solda örgütlen...
Ve ''gerçekçi ol, gerçekçi olanı iste...''