"SAVAŞ BİR CEHENNEM İSE BARIŞ CENNETTİR
Tarihi bir sonuç almak üzere başlattığımız bu sürecin geldiği noktayı şöyle tanımlayabilirim. Savaş bir cehennem ise barış cennettir. Biz, bir ayağımızı cehennemden çıkarttık ama diğer ayağımızı da çıkarma konusunda ortaya konan engeller mani olduğu için arafta beklemekteyiz. Barış süreci amacına uygun formatlarla geliştirilmeye çalışılıyor. Bizim barış irademiz tüm engellemelere rağmen başlattığımız günkü kararlılığındadır. Fakat şu da bilinmelidir ki, arafta sonsuza kadar kalınamaz. Bu cehennemi şartlardan biran önce ülkemizi ve bölgemizi kurtarmak için herkes ivedilikle ve sarsılmayacak bir irade ortaya koymalıdır.
Yaşanan son gelişmeler de göstermektedir ki, süreç biran önce tahkim edilip, tam demokratik bir ülke inşası gerçekleşmezse içeride ve dışarıda savaş isteyen demokrasi düşmanı güçler komplolarına hız vereceklerdir. Bu topraklar son iki yüz yıldan beri hep bir darbe ateşiyle kavrulmaktadır. Bizim geliştirdiğimiz süreç anti darbecidir. Ve demokratik bir toplumu hedeflemektedir.
BU ATEŞE BENZİN TAŞIMAYACAĞIZ
Sürecin içinde ve dışında olan herkesin bilmesi gereken iki önemli hususu belirtmek isterim: Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır. Ancak demokratik çözüm sürecine gönülsüz ve kavrayışsız yaklaşanlar da bilmelidir ki, bu ateşi söndürmenin tek yolu demokratik barışı biran önce gerçekleştirmektir."
Öcalan ne olursa olsun ''barıştan'' yana tavır koyuyor. ama şu barışın ne olduğunu, içerisinin ne ile doldurulduğu bir türlü bilinmiyor. Öcalan biliyor mu, o da belli değil. Öcalan'ı destekleyenlerin bildiğini de sanmıyorum. Bir biat anlayışı içinde Öcalan'dan gelen her açıklamayı sorgulamaksızın kabul ediyorlar. Roboski'nin üstüne yatan, KCK'da binlerce kürdü içerde tutan, anadilde eğitim konusunda hiç bir yeşil ışık yakmayan bir iktidarla sürdürülmeye çalışılan bu barış nasıl bir şey belli değil. Öcalan'ın söylediklerinde daha da önemli bir bölüm var. AKP nasıl ki, yolsuzlukların üzerini örtmek için paralel devlet ve dış mihraklara başvuruyorsa, Öcalan da bu sürece darbe korkusu yayarak katkıda bulunmaya çalışıyor.
Bu gençler böylesi seviyeli ve nitelikli yazmayı hocalarından öğrenmişler galiba. Baksanıza hocalarından çıt yok, demekki her şey yolunda gidiyor onun için.
Öcalan ne olursa olsun ''barıştan'' yana tavır koyuyor. ama şu barışın ne olduğunu, içerisinin ne ile doldurulduğu bir türlü bilinmiyor. Öcalan biliyor mu, o da belli değil. Öcalan'ı destekleyenlerin bildiğini de sanmıyorum. Bir biat anlayışı içinde Öcalan'dan gelen her açıklamayı sorgulamaksızın kabul ediyorlar. Roboski'nin üstüne yatan, KCK'da binlerce kürdü içerde tutan, anadilde eğitim konusunda hiç bir yeşil ışık yakmayan bir iktidarla sürdürülmeye çalışılan bu barış nasıl bir şey belli değil. Öcalan'ın söylediklerinde daha da önemli bir bölüm var. AKP nasıl ki, yolsuzlukların üzerini örtmek için paralel devlet ve dış mihraklara başvuruyorsa, Öcalan da bu sürece darbe korkusu yayarak katkıda bulunmaya çalışıyor.
Öcalan'ın darbe göndermesi Erdoğan'ın ''dost modern'' dediği darbe. Askeri bir darbeyi kastettiğini düşünmüyorum. Cemaat ile AKP arasındaki çekişmede kürt hareketi Erdoğan'dan yana tavır koyuyor. Apo da öyle. ''Barış süreci''nin bozulmasını istemediği gibi cemaatin kürt sorununa yaklaşımını -haklı olarak- kendine yakın da bulmuyor.
Burada haklı olduğunuz bir yer var; bu barış süreci olarak nitelenen süreçte belli bir antlaşmaya varılmış mı? Apo dahil kürt hareketinin hemen hemen tüm etkin paydaşlarının bu sürece böylesine bağlanmasının nedeni ne olabilir? Federasyon, demokratik özerklik gibi kürt hareketinin öteden beri dillendirdiği oluşumların AKP tarafından kabul edilebilirliği yok. AKP ana dilde eğitime de karşı. Geriye ne kalıyor? ''Bu yolla AKP'yi sıkıştırıp demokratikleşme yönünde adım attırmaya çalışıyoruz'' deniliyorsa, bu demokratikleşmeden kürt halkının payına nelerin düşeceği de kürt hareketi tarafından açıklanmalıdır. Bunu da yapmıyorlar, ''demokratik cumhuriyet'' dedikleri ise klasik bir demokratikleşme talebinden başka bir şey değil.
Bu mu barış süreci!
Kürt hareketi ML doğrultuda bir bağımsız devlet anlayışından, federasyona, sonrasında demokratik özerkliğe, sonrasında ''olmazsa olmazımız ana dilde eğitim''den yana olmaya mı geriledi? 30 yılı aşkın en çetin koşullarda mücadele veren bir önderlik ''demokratikleşme yeter'' mi diyor? Üstelik AKP ile. Roboski katliamını bile ört bas eden AKP ile mi sürdürülecek bu barış süreci?
Başka bir şey var!