"Zayıfı da ezerim rüşvet de yerim" - Melih Pekdemir
Her şey Kahpe Bizans filminde Mehmet Ali Erbilin söylediği şarkıdaki gibiydi:
imparator olmayı canım, kolay mı sandın? / dünyaya kazık çaktım, duyulsun adım. / kral da benim, sultan da benim/ bin kere ölsem yine gelirim. / zayıfı da ezerim rüşvet de yerim/ tüm sofralarda hazır yerim./ ne demek sevgi ne demek dostluk/ benim kendimden başka dostum yok./ ne halkı takarım ne fakire bakarım/ keyfimi bozanın anasını satarım./ yağmur olur yağar rüzgâr olur eserim./ küçük zelzeleler benim eserim
Lakin öncü küçük zelzeleler neticesinde rejimin fay hattı bir kez daha kırıldı, devlet ikiye bölündü, paralelleşti...
Ve aslında paralel devlet dedikleri, ikili iktidar
Malum, benzer bir durumu Ergenekon sürecinde yaşamıştık, ikili iktidar sancısı altı yıl önce İttihatçı Ergenekon ile İtilafçı AKP kavgası olarak gündeme gelmişti.
Şimdi yine ikili iktidar ortamında, AKP ile Cemaat ittifakı çözülürken devlet de çözülmüş oluyorsa, bir nevi İnterregnum (hükümdarsız dönem), yani Fetret Devri mi yaşanıyor?
Hal böyle kabul edilince, bu dönemin aşılması için tek seçenek olarak Erdoğansız AKP çözümü dayatılıyor.
Fiili monarşi rejimi kabak tadı verdi. Ama monarşilerde de İnterregnum Yasağı vardır. Yani kral ölünce devlet başsız kalmaz, saltanat kesintiye uğramaz. Vesayet değil veraset raconu geçerlidir. Kral öldü yaşasın kral! lafı bu yüzden söylenir.
Şimdilik şunu görebiliyoruz: Vesayet, her neyse, değişmeden kalacak ama Erdoğanın varisi Bilal oğlan olamayacak. Bu kesin. Çünkü kâğıt üzerinde monarşi rejiminde değil sömürge tipi bir cumhuriyetteyiz.
Ve bu tipimizden ötürü gidişatın yönünü ABD tercihi sayesinde görebilmek mümkün.
Özel bilgiye, bulguya da gerek yok. MŞ (Malum Şahıs) ABD indinde hâlâ matah bir şahıs olsaydı Cemaat güçleri bu kadar gözünü karartamazdı.
Gezideki dönemeç ardından bölgede rüzgârların aleyhine esmesi, Ortadoğudaki fiyaskoları, Şanghaycı şantajları, Çinden füze satın almaya cüret etmesi gibi gelişmeler ardından MŞnin ayakları nihayet suya erdirildi.
Japonya seyahatinde tarihi bir açıklama yaparak, Yeni Osmanlıcılık iddialarından vazgeçirilmiş olduklarını alenen şöyle ilan etti:
Türkiyenin bölgesel ve küresel güç olmak gibi bir hedefi yok. Türkiye sadece üzerine düşen görevi yapmak suretiyle bir yere oturtuluyor.
Yani? Bölgesel ölçekte Yeni Osmanlıcılık hevesleri kursaklarında kalmış, ABDnin verdiği görevleri ifa etmekle yetineceklermiş.
MŞ de interregnum ya da ikili iktidar koşulları imkân tanıdığı sürece, yani belli bir süre daha, bölgede olmasa da memlekette kral da benim sultan da benim demeye devam edebilecekmiş.
Görelim bakalım gidişat ne yana: Elbette kral ölüyorken, yaşasın kral diyenler öte yana, bozuk düzende sağlam çark olmaz, bu pisliği halk temizleyecek diyenler bu yana