İnsanlık testi
Kemal Okuyan
Telefon konuşmaları yayınlanıyor. Bir cemaat liderinin Türkiyenin en önemli iki kapitalist ailesiyle dünya piyasalarına açıldığı gerçeği, yani bizim yıllardır bir bir söylediklerimiz, kabak gibi ortaya çıkıyor. Ne diyorduk? Piyasa gericilik üretir diyorduk, cemaat okulları azgelişmiş ülkelerde işbirlikçi-işbitirici bürokrat ve siyasetçi yetiştirmek üzere kuruldu diyorduk. Okulların arkasında büyük tekeller ve TSK var diyorduk. Burjuva laisizmi çöktü, tarih oldu diyorduk, laikliği, aydınlanma bayrağını emekçi halk taşır diyorduk.
Biz doğru konuşuyorduk. Telefonda konuşan ise Fethullah Gülen değil sadece, sermaye sınıfıdır.
Artık siyaseten bitmiş, uzatmaları oynayan Başbakan balkon değil de mezarlık konuşması yapıyor. Binlerce kilometre yol yaptık, nasıl yolsuzluk yapabiliriz diyor
Adalet Sarayı inşa ettik, siz bize ne ediyorsunuz ey vefasız savcılar, hâkimler diye soruyor
Sermaye diktatörlüğüne gerçekten inanmış, fanatikçesine inanmış birinin sözleridir bu. Meramı da şu: Eyyy patron sınıfı, eyyy benimle zenginliğine zenginlik katan nankörler! Siz kazandınız, biz kazandık. Şimdi neden oyun bozanlık ediyorsunuz? Eyyy yargı mensupları, sizi de çatısı akan köhne binalardan çıkarıp, sarayların içine tıktık, sıra benim padişahlığıma geldiğinde mi itiraz ediyorsunuz?
Konuşan kim mi? Konuşan siyasi bir meftada cisimleşmiş piyasa tanrısıdır.
Burjuvazi işçi sınıfına çektirdiklerinin bedelini ödemektedir. Sermaye gericiliği, gericilik de sermayeyi kusmaktadır.
17 Aralıkta ayakkabı kutusundan ortalığa saçılan paralar, TCDD ihalelerindeki yolsuzluklar, belediyelerden yayılan pis kokular, bunları hukukla çözemezsiniz. Hukuka siyasetin elinin değmesi gerekir. Siyasete de emekçi ahlakı!
Bugünkü rezaletin ardında piyasa faşizmi vardır, emeğin haklarının gaspı vardır, özelleştirme vardır, Avrupa Birliği macerası vardır, tarımın çökertilmesi vardır, kıyıların, ormanların, akarsuların özel girişimciler tarafından işgali vardır.
Yoksul kitlelerin payına dinsel inançlar, zenginlerin payına talan, yağma, aşırı kâr!
Mesele budur.
Kapitalistlerimiz o kadar mutlu, o kadar mesut, o kadar pervasızdı ki, paracıklar istiflendikçe bu iş tuttu demiş, AKP rejimine, cemaatlere kapı aralamıştır.
Gericilerimiz o kadar özgüvenli, o kadar hazımsız, o kadar salaktı ki, sırtları sıvazlandıkça, emperyalist merkezler tarafından kabul gördükçe ve gemicikler yürüdükçe hayal görmeye başlamıştır.
Saadet zincirini, nasırına basılan halkımız koparmıştır.
Şimdi, birileri yolsuzlukların üzerine gitmek, birileri adaletsizliğe son vermek, birileri Kürt sorununu çözmek, birileri hükümet olmak için sermayenin, kapitalizmin, uluslararası tekellerin, patron sınıfının, özetle piyasa aktörlerinin ardı ardına gelen itiraflarına kulak tıkıyor. Özetle, sömürü devam etsin ama bağzı şeyler kahrolsun denmekte.
Seçenek sizin. Kapitalizmle baş edemeyiz, biz önce cemaatin defterini dürelim diyebilirsiniz. Hele bir Erdoğandan kurtulalım diye düşünebilirsiniz. Birini ötekine tercih edip büyük siyaset yapabilirsiniz.
Kendinizi test edin. İnsansanız, kusarsınız!