Eşitleştirme
Metin Çulhaoğlu
Eşitlikten, özgürlükten söz ediyoruz, bunları istiyoruz.
Bireyler olarak, başkalarıyla eşit, onlarla birlikte özgür olmayı arzuluyoruz.
Hepsi iyi güzel de hemen akla geliveren bir soru var: Bunları kim istemez ki?
Yaşamda istemek ve olmak dışında bir de yapmak edimi vardır. İlk ikisi görece daha kişi temelli ve sübjektiftir; dışa dönük müdahale öngörmeyebilir de. Ancak ikincisi, yapmak, mutlaka bir eylemliliği içerdiği gibi, eğer toplum ölçeğinde sonuç bekleniyorsa kolektif olmak zorundadır.
Esasen, komünistlerle solun diğer renkleri arasındaki temel ayrımlardan biri de buradadır. Andre Malrauxnun Umuttaki bir karaktere söylettiği gibi: Diğerleri bir şey olmak isterler, komünistler ise bir şey yapmak...
Komünistlerin, yaptıklarını, kendilerinin ötesinde toplum da bir şey olsun diye yaptıklarını eklersek, bu tespit doğrudur.
* * *
Yukarıda söylenenler, soL yazarı ve Sol Cephe sözcüsü Ali Rıza Aydının bir toplantıda vurgulayarak kullandığı bir sözcükten esinlenmiştir. Aydın, eşitlik özleminin, talebinin vs ötesine geçerek eşitleştirmeden söz etmiştir.
Aynı şekilde, özgürlük özlemlerinin ve taleplerinin ötesinde, gündemimizde bir de özgürleştirme maddesinin olması gerekir.
Hepsi eşitlik ve özgürlük isteyen farklı kesimler, kendi eşitlik ve özgürlük anlayışlarının ne olduğuna ilişkin uzun tartışmalara girebilirler. Belki bu tartışmalar bir yerde sonuca bağlanır ve herkes diyelim John Lennonun Imagine adlı parçasının içeriğinde anlaşır.
Ama iş burada bitmeyecektir...
Nasıl yapacaksın, böyle bir toplumu nasıl kuracaksın?
Kısacası, nasıl eşitleştirecek, nasıl özgürleştireceksin?
* * *
Marksistlerin bu sorulara yanıtı vardır.
Ama dikkat!
Marksistlerin yanıtı, eşitlik söz konusu olduğunda nihai bir tasavvura (herkese ihtiyacına göre) sahip olsa bile ilk büyük müdahale sonrasında tam eşitliğe giden yolu ayrıntılarıyla betimlemez.
Özgürlük söz konusu olduğunda ise, insanın özgürlüğü üzerine çöreklenmiş başlıca sorunu ortadan kaldıracak ilk büyük müdahale sonrası yaşanacak bireysel özgürleşme süreçleriyle ilgilenmez...
İlk büyük müdahale, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunun ürünü olan meta fetişizmine (giderek bununla doğrudan ilişkili yabancılaşmaya) son verilmesidir.
Eşitleştirmenin de, özgürleştirmenin de ilk ve en temel adımıdır.
Ama böylece her iş tamam olmaz.
Özel mülkiyete son verilmesiyle sağlanan eşitleştirme, daha sonraki inceltmelerle son şeklini alacak olan ham ağaç kütüğüne atılan kaba rendedir. Gerisi, daha uzun sürecek planya işlemleridir.
Metanın insan üzerinde egemenlik kuran bir nesne olmaktan çıkarılması (özgürleştirme) ise, toprağın taşlardan, ayrık otlarından, çerçöpten temizlenerek tarıma elverişli hale getirilmesidir. Kişi, bu ilk ve temel özgürleştirici müdahalenin ardından, kendi özgürlüğünü temizlenmiş ve elverişli hale getirilmiş bu tarla üzerinde gerçekleştirir.
Kısacası, bir şey olunsun diye bir şey yapılır.
* * *
İyi de, bu arada merkezi otorite, devlet vesaire, bunlar ne olacak?
Bu soru bizi yeniden en baştaki ayrıma götürüyor.
Eğer ortada olmak dışında yapmak diye bir gündem varsa ve bu yapma edimi de henüz kendi temelleri üzerinde gelişme durumuna gelmeyip içinden çıktığı kapitalizmin izlerini taşıyan bir toplumda gerçekleşecekse, yapmak için hangi örgütlenme, hangi otorite, hangi merkezilik gerekiyorsa işte o olacak, o kadarı olacaktır.
Unutmuş olanlar için bir kez daha hatırlatalım:
Devlet, komünist toplumda hangi değişimlerden geçecek? Başka bir deyişle, Devletin bugünkü işlevlerine benzeyen hangi toplumsal işlevler o zaman da sürecek? Bu soruya ancak bilimsel temelde yanıt verilebilir; halk sözcüğünü Devlet sözcüğüyle nasıl eşleştirirseniz eşleştirin, bu konuda bir arpa boyu bile yol alamazsınız. (Marx, Gotha Programının Eleştirisi).
Not: Bu yazı, Türkiyenin sıcak siyasal ortamında, AKPnin geriletilmesi mücadelesi, Sol Cepheyi güçlendirip yaygınlaştırma uğraşları sürerken, bu süreçlere Marksizmin ve sosyalizmin bu ülke ortamında belki yeniden kurulması belki de temellerinin berkitilmesi girişimlerinin de eşlik etmesi gerektiği düşünüldüğünden yazılmıştır.
sol