Hasan Basri Özbey: PKK ve Apo gerçeğini aydınlatıyoruz! Varan 1 Apo'nun 'taşeron' itirafı
PKK lideri Abdullah Öcalanın 1999 yılında koğuşunda yapılan sorgu görüntüleri kamuoyuna açıklandı. İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbeyin basın toplantısıyla izlettiği tarihi görüntüler, gündeme oturdu. Öcalan 16 Şubat 1999 günü öğle saatlerinde Poyraz isimli hücumbotla İmralı Cezaevine getirildi. Şimdi Ergenekon tertibiyle Silivri Cezaevinde 5. yılını dolduran Albay Hasan Atilla Uğur, Öcalanı teslim aldı ve tarihi sorgu başladı.
Öcalan: Elimizdeki gücü emrinize vereceğim
*Devletin direkt olarak bir şey yapmasına gerek yok, biz taşeronuz. Bunlarla, yeni Kafkasyadan Suriyeye bütün güçle Türkiyenin emrine vereceğiz.
*Bana işaret edin, şu ülkede şu tehlike vardır diye; benim için çocuk oyuncağıdır. Ortadoğuda, Avrupada hangi ülke olursa olsun, Rusyada dahil, nerede olursa olsun fark etmez. Bakın görün o zaman dünya nasıl idare edilir. Tek isteğim şunu deyin: Apo iyi çalış, görevini iyi becer! Bunun bazı küçük olanaklarını isteyeceğiz.
*Türkiye ölçülerine göre hiçbir devrimci bunu yapamaz. Hemen işbirlikçi derler. Uzlaşıp teslim oldu derler. Ama ben yaptım.
*Çünkü bazı şeyleri devlet olarak yapmak olmaz ve zordur. Biliyorsunuz, ABD dev dünya gücüdür ama o bile taşeron kullanır. Dünyada en büyük işleri bunlar yapar.
*Şu anda milyonlarca insanı bağlayabilirim bu devlete. Mimar gibi bağlayacağız... Ve Kürt olayında beş on ülkeye tonlarca istihbarat, para vs. ile dev şeylerin yapamadığını, tek başıma ve kuruş masraf ettirmeden ben yürüteceğim.
Kürt yurttaşlarımızı taşeronlardan kurtarıyoruz
İP Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, kamuoyunun merakla beklediği basın toplantısında, Abdullah Öcalanın sorgu görüntülerini paylaştıktan sonra Türkiye halkını, Türkü ve Kürdüyle devre dışı bırakan bir açılım süreci yaşıyoruz. Artık buna dur diyoruz! dedi.
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün İstanbulda düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalanın 1999 yılında İmralı Adasında yapılan sorgu görüntülerini basınla paylaştı. Özbey, basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği basın toplantısında Öcalanın sorgu görüntülerini ekrandan izletti. Aydınlıkın 16-24 Aralık 2013 tarihleri arasında 9 gün boyunca yayımladığı Öcalanın sorgudaki söz konusu konuşmalarını PKK yayın organı Fırat Haber Ajansının (ANF) asparagas olarak nitelediğini hatırlatan Özbey, Asparagas değil hakikat dedi.
Serok Aponun devlete hizmet aşkı!
Bu görüntülerin Öcalan ve PKK gerçeğini gözler önüne serdiğini belirten Özbey, PKK liderini halka tanıtıyoruz. ABD emperyalizminin, AKP ve PKKnın parlattığı Serok Apo ile İmralıda devlete hizmet aşkını ve taşeron olma arzusunu ortaya koyan Abdullah Öcalan aynı kimlik midir? Bu soruya halkın vereceği cevap önemlidir. Görüntüleri yayımlayarak özellikle Kürt halkını, gerçeği cesaretle saptama olanağına kavuşturuyoruz dedi. Özbeyin açıklamasının satırbaşları şöyle:
Asparagas değil hakikat
Aydınlık gazetesi,16-24 Aralık 2013 tarihlerinde Abdullah Öcalanın İmralıda yapılan sorgusunda söylediklerini haber yaptı. PKKnın Fırat Haber Ajansı, söz konusu haberin asparagas olduğunu iddia etti. Şimdi söz konusu haberin görüntülerini kamuoyuyla paylaşıyoruz.
Türkiye halkını, Türkü ve Kürdüyle devre dışı bırakan bir Açılım süreci yaşıyoruz. Artık buna dur diyoruz! İşçi Partisi, sorunları çözen partidir. Kürt sorununu da halkla birlikte çözeceğiz. Açılımı kapatıyoruz! Halkın bileğindeki kelepçeyi çözüyor, enstrüman sürecine son veriyor, milletin çözüm sürecini başlatıyoruz.
Ermeni sorununu çözdük Kürt sorununu da çözüyoruz
Ermeni soykırımı yalanı sorununu Avrupa başkentlerinde verdiğimiz mücadele ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde elde ettiğimiz zaferle çözdük. Sözde Ermeni soykırımı sorununu nasıl çözdüysek, Kürt sorununu da, PKKnın gerçek yüzünü liderinin ağzından milletimize göstererek, çözüm yoluna koyuyoruz.
Açılım çıkmazına son veriyoruz
AKP ve PKK; ABD dayatması Açılım politikaları ile Kürt sorununu bugün daha büyük çıkmaza sürüklemişlerdir. İşçi Partisi, halkımızı aydınlatarak çıkmazın önünü açıyor.
Apoyu dize getirenler şimdi hapiste
Abdullah Öcalanı, bugün İşçi Partisi Merkez Karar Kurulu üyesi olan E. Albay Hasan Atilla Uğur sorguladı. Öcalanın söyledikleri, Atilla Uğurların Türkiyeye yaptığı hizmetin büyüklüğünü gösteriyor. Apoyu dize getiren komutanlar, Albay Uğur ve diğer kahraman subaylar şimdi, Türk Ordusuna düzenlenen kumpaslarla hapisteler.
İki model
Apoyu, Jandarma Albay Hasan Atilla Uğur sorguladı. Apo sorguda teslim oldu! Onlar, teslim alınan Apoyla ittifak kurdular, Meclise aldılar! İki model önümüzde durmaktadır: Biri, Açılımdır. Bu modelle, Apoya, bölücülüğe teslim olunmaktadır. Diğeri ise başarı modelidir. Yani Apoyu teslim almaktır.
Hasan Atilla Uğur, İşçi Partisinin lider kadrosundadır. İşçi Partisi olarak üstlendiğimiz ana muhalefet göreviyle çözümlere önderlik ediyoruz: Bölücü kalkışmayı önlüyoruz! Kardeş kavgasını önlüyoruz! AKP+PKK tasarısını durduruyoruz! ABDnin Açılım saldırısını durduruyoruz! Püskürteceğiz! Bölünmeye set çekiyoruz! Türkiyeyi büyük bir beladan kurtarıyoruz! Sadece Türkiyemizi değil, bölgemizi de büyük bir beladan kurtarıyoruz! Batı Asyada birlik, bütünlük ve barışın yolunu açıyoruz!
Bu daha başlangıç
Bugün Milletimizle paylaştığımız görüntüler daha başlangıçtır. Yarın ve izleyen günlerde görüntüleri sunmaya devam edeceğiz. Tek çözüm Birliktir! Türküyle, Kürdüyle büyük Türk Milletinin birliğini yeniden sağlayacağız! Milletimizi birleştireceğiz, vatanımızı böldürmeyeceğiz! Çözüm İşçi Partisinde!
Türkiyeyi bilgilendiriyor ve özgürleştiriyoruz
İşçi Partisinin Öcalanın kendi ağzından açıklamalarını bire bir kamuoyunun bilgisine sunmasının, sorunun çözümüne katkı anlamında bazı nesnel sonuçları şunlardır:
1) PKK ve Apo gerçeği aydınlanıyor
Bu görüntülerle PKK liderini halka tanıtıyoruz. ABD emperyalizminin, AKPnin ve PKKnın parlattığı Serok Apo ile İmralıda devlete hizmet aşkını ve taşeron olma arzusunu ortaya koyan Abdullah Öcalan aynı kimlik midir? Bu soruya halkın vereceği cevap önemlidir. Görüntüleri yayımlayarak özellikle Kürt halkını, gerçeği cesaretle saptama olanağına kavuşturuyoruz.
2) ABDnin elindeki araç alınıyor
Öcalan, İmralıda iki süreç yaşadığını avukatları aracılığıyla birkaç kez anlattı. Birincisi; Kemalist olduğunu söylediği, ABD emperyalizminin denetiminde olmayan subaylar ile görüşmeleridir.
İkincisi; ABD denetimindeki MİT görevlileri ile görüşmeleridir. 2004 yılından beri yürüyen süreç, ABDnin patronluğundadır. Biz, Türkiye halkı ve İşçi Partisi, bunu kabul edemeyiz. Şimdi, ABDyi elindeki en önemli kozdan yoksun bırakıyoruz.
3) AKP, araçsız kalıyor
ABDnin elindeki araç, aynı zamanda BOP Eşbaşkanlığı tarafından enstrüman olarak tanımlanmıştır. Bundan sonra öyle tanımlanması zorlaşacaktır. Çünkü enstrümanın elverişliliği, toplumun belli bir kesimi üzerindeki etkisi nedeniyledir. Halkımızın hiçbir kesimi, hele özgürlüğe en çok ihtiyacı olanlar, araçlarla yönetilmeyi kabul edemezler. Halka güvenmeyenler olabilir. Halkın sürü gibi güdüleceği görüşünde olanlar hep vardır. Ama biz halkımıza güveniyoruz, Kürt yurttaşlarımıza güvenimizin temelsiz olmadığını biliyoruz.
4) ABD-AKP-PKK üçlüsünün Kürt Açılımı artık daha zor
Öcalanın ağzından açıklanan gerçekler, Türkiye halkına kurulan tuzağı bozuyor.
Barış açılımı perdesi altındaki planlar, Kürt halkına ait olduğu iddia edilen kimi talepler üzerine inşa edilmişti. Oysa PKK lideri, o taleplerin geçersizliğini vurgulamaktadır. Ve çözümün Türk milli devleti çerçevesinde Kemalist Devrimde olduğunu belirtmektedir. Açılım, Kemalist Devrimi yıkmak içindi. Ancak şimdi Açılımın kendisi zora giriyor.
5) Bölge ülkeleri arasında fesada son veriliyor
PKK tarihi, bölge ülkeleri arasında fesatlar kışkırtma tarihidir. Kuşkusuz o fesadın arkasında hep ABD ve AB emperyalistleri oldu. Bu yayın, fesadı yürütenlerin ağzından itiraflar içermektedir. O nedenle açıklamalar, yalnız Türkiye için değil, bütün bölge ülkeleri için, komşular arası kardeşlik ve işbirliği olanaklarını güçlendiriyor.
6) Halkı özgürleştiriyor
En önemlisi ve belirleyici olanı, bu görüntüleri yayınlayarak Türkiye halkını bilgilendiriyoruz ve özgürleştiriyoruz.
İşte Apo işte çözüm! Varan-2: Örgütüne, arkadaşlarına güvenmeyen lider
"Bütün örgüt tektir. Merkez Konseyi, silahlı olanları da dahil, bakın bir altı ay verin, ben hallederim. Gerçi onlar biraz ütopiktirler ama hallederim." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Bu Kürtçülük konusunu halledeceğim." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Bizim arkadaşlar devleti ile çok uzak düşmüş. Şimdi bunu hemen halletmeliyiz." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"... bütün örgütü de aşarak devlete her an koşmaya hazır bir pozisyon arz ettim. Çok önemli... örgüte diyeceğim gel devletini tanı... bir defa hata yaptık, bir daha yapmayalım." (Aydınlık, 17 Aralık 2013 )
"En temel şart terörden uzaklaşmak değil midir? Sonrasında örgütün tasfiyesi gelecek, zaten şiddet bitti mi ortada örgüt kalmaz. Anlayış düzeyini düzeltiyoruz, örgütlenmesini dağıtıyoruz. Zaten bu böyle olur. Yani tek tek itirafçı örgütü dağıtamaz, tümüyle silahsızlatacağım." (Aydınlık, 17 Aralık )
"Bir gün gösteririm isterseniz size ben PKK'lılarla nasıl savaştım. Eğer devletten daha fazla savaşmadıysam görün, kanıtlayacağım size bunu" (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Bir Cuma'ya (Cemil Bayık), bir Botan'a karşı, bir bizim Osman'a karşı, bir Ebı bekir'e karşı, Ali Haydar Kaytan'a karşı. bir Duran'a, Duran Kalkan'a karşı yürüttüğüm mücadeleyi küçümsememek lazım. Korkunç adamlardır." (Aydınlık,18 Aralık 2013)
"Yalnız Osman değil, bütün merkez, eğer gerçekten ben olmasam örgütü terk edebilirler... Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil, parmaklarında oynatırlar, farkında bile olmaz." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"PKK ile savaşmak demek, PKK'nın merkezi ile savaşmak demek, devleti anlamayanlarla savaşmak demektir. Şunun için bunları söylüyorum, devlet de savaştı tabii ama ben de PKK ile savaştım. Ve şimdi benim yapacaklarım var, milyonlar var. Mecnun gibi tapıyorlar." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Ben, Suriye'de benden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat ettim... Cemil Esad ile dirsek temasına girdim; çünkü nerede ise ayağımı kaydırıyorlardı. İşte o zaman tedbirimi aldım... Suriye alternatif bulamadığı için bana mecbur kaldı." (Aydınlık, 18 Aralık 2013)
"Kardeşim Ferhad kod Osman'ı Isfahan'a çekmeye çalıştılar. 93'ten beri be bunlarla mücadele ediyorum. Cuma'yı kontrol altına almak için çalıştım. Talabani'nin onun üzerinde çok çalışması vardı." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"... bizim içimizde de sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar. Binlerce bizim insanlarımızı ve askerleri katlettiler. Anlamsızdı. Ben şiddet yüzde 95 hata idi demiştim. Şimdi avukatlar gelmişler buna karşı çıkıyorlar ve o 'yüzde doksan beşe de sahip çık' diyorlar. Ben bunu yapamam." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Tayfun Talipoğluna söyledim... Kendisi şahidimdir... 'Genelkurmay'a söyleyin beni fazla emeyin lütfen' dedim." (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Benim için hizmet önemlidir. (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Biz devleti tanımadan devlete karşı çıkmaya yeltendik." (Aydınlık, 22 Aralık 2013)
"Fazilet hatada ısrar etmemektir. Benim aslında bakarsanız 'aman ben zordayım bana elinizi uzatın' dediğimi görürsünüz." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Arkadaşlara söyleyeceğim olduğu gibi Türkiye ile birlikte yürüyün diyeceğim. İddiaların, eylemlerin çoğunu kabul ediyorum." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Devletin hizmetinde dev gibi bir demokratik çalışmayı şimdi yapabilirim. Şimdi bunu yıkmaya çalışıyorlar aslında. Asılsam bile size her zaman teşekkür edeceğim." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Eğer devlet bana hizmet imkânı verirse, çok açık söylüyorum, inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak. Ben dün şeyi söyledim, yani Doğudaki halkın Cumhuriyetin taze bir kanı haline getirilmesidir." (Aydınlık, 24 Aralık 2013)
"Gel şunu yap deyin, bu benim için emirdir." (Aydınlık, 17 Aralık 2013)
"Ben devletin.. oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım" (Aydınlık, 17 Aralık 2013))
"Devletin adamı olmak da çok büyük bir onurdur." (Aydınlık, 170 Aralık 2013)
İğne ucu kadar hizmetim olursa ne mutlu bana" (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Hiçbir şey istemiyorum, rütbe, şu, bu, istemiyorum. Sadece çalışma imkanı istiyorum." (Aydınlık, 20 Aralık 2013)
"Ben eylemlere yüzde 90 karşı idim. En büyük hizmet tutkusu bendedir." (Aydınlık, 16 Aralık 2013)
"Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim olacak, milyonlarca insanın gücünü ilaç gibi kullanacağız." (Aydınlık, 16 Aralık 2013)
İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, bugün İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında Abdullah Öcalan'ın sorgu görüntülerinin ikinci bölümünü basın mensuplarıyla paylaştı ve Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektubun açıklanmasını istedi. Özbey'in açıklaması şöyle;
APO'YU TESLİM ALMIŞTIK
Öcalan'ın İmralı konuşmaları baştan aşağı "hizmet sunmaya" hazır ve elinden geldiğince "hizmet eden" bir insanın konuşmalarıdır.
"Gel şunu yap' deyin, bu benim için emirdir", "Ben devletin... oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım", "Bendeki hizmet aşkını görün", "İğne ucu kadar hizmetim olursa ne mutlu bana", "Hiçbir şey istemiyorum, rütbe, şu, bu istemiyorum. Sadece çalışma imkânı istiyorum", "Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim olacak, milyonlarca insanın gücünü ilaç gibi kullanacağız."
Bu sözleri, bugün İşçi Partisi MKK üyesi olan E. Albay Hasan Atilla Uğur'un başında bulunduğu ekibe söylemiştir.
Abdullah Öcalan'a bu sözleri söyleten, TSK'nın ülke bütünlüğünü ve iç barışı savunmadaki kararlılığı ve teröre karşı mücadelede elde ettiği başarıdır.
Öte yandan kendisinden daha büyük bir güce dayanmak, "teslim olmak" PKK'nın genlerinde vardır. Türkiye gibi bir ülkede, etnik temelde örgütlenen ve hedefine ulaşmak için silaha başvuran bir örgüt başka türlü olamaz.
PKK ilk kurulduğu yıllardan itibaren hep bir güce dayanmıştır. Başka bir ifadeyle teslim olmuştur.
1975-1980 arası MİT'e, 1980-1991 Suriye Muhaberatı'na, 1991-1999 hem Suriye Muhaberatına hem ABD'ye, 1999-2003 TSK'ya, 2003'ten bugüne kadar ise ABD'ye ve ABD üstünden MİT'e dayanmıştır.
Misyonunu "taşeron" olarak belirleyen örgüt, 1999'da TSK tarafından yenilgiye uğratılınca, liderinin ağzından kendisini mağlup edene "hizmet" teklif etmektedir.
Kürt yurttaşlarımızın üzerinde düşünmeleri gereken gerçek budur. Böyle bir örgüt ve böyle bir liderden, halkın yararına nasıl bir "hizmet" beklenebilir?
ÖRGÜTÜNE, ARKADAŞLARINA GÜVENMEYEN LİDER
Öcalan'ın konuşmalarının bir başka çarpıcı yanı, örgütünün lider kadrosu hakkında verdiği bilgidir.
Öcalan'a göre partisinin lider kadrosu,
Her an şu veya bu devlet tarafından devşirilebilir.
Avrupa ülkeleri, PKK kadroları üzerinde çalışmakta ve kendine bağlamaktadır.
İran, Barzani, Talabani, Rusya, Avrupa ülkeleri PKK içinde çeşitli kadrolara çengel atmışlardır.
Suriye'de "kendisinden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat etmiştir".
Öcalan, "PKK'nın merkezi ile devletten daha fazla savaştığını" söylemektedir.
Bütün bu bilgileri veren Öcalan, devlete örgütü "dağıtma" sözü vermekte ve bunu nasıl yapacağını anlatmaktadır.
İşte PKK gerçeği budur.
İMRALI'DA NELER OLUYORMUŞ
1999 yılından bu yana "İmralı'da neler oluyor" sorusuna farklı cevaplar verildi.
Artık bu sorunun yanıtı, Abdullah Öcalan'ın ağzından kamuoyuna sunulmaktadır.
APO'NUN TAYYİP ERDOĞAN'A MEKTUBU:
O MEKTUPTA HER ŞEY VAR
2012 yılı Eylül'ünde Abdullah Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı son mektup, PKK'nın "taşeron" niteliğini göz önüne sermesi bakımından son derece önemlidir.
AÇILAN MİT KANALLARI
Abdullah Öcalan İmralı'ya giden BDP heyetine Açılım sürecinin nasıl başladığını anlatmıştı. "Cezaevi Müdürüne 'MİT Müsteşarı Hakan Bey'i yalnız bırakmamak gerekir" dedim. Sözlü, yazılı iletişime geçtim. 5 ay önce tekrar kanal açıldı, diyalog başladı." (İmralı Tutanakları, Milliyet, 28 Şubat 2013) Öcalan'ın bu açıklamasından öğrendik ki, MİT görevlileri ile kendisi arasında bir "kanal" varmış ve o kanal 2012 yılı Eylül ayında "tekrar" açılmış.
'KANAL'I AÇAN MEKTUP
Öcalan, 1999 yılı Şubat ayında İmralı'ya getirilmesinden beri subaylarla ve MİT görevlileriyle görüştüğünü avukatlarına anlatıyordu. Bu anlatımlar, PKK'ya bağlı haber ajansları tarafından kamuoyuna duyuruldu ve kitap olarak da yayımlandı.
Ancak bu yayınlarda, Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektuba hiç değinilmedi.
Oysa o mektup, "kanalın açılmasını" sağlayan mektuptu.
Görüşmelerin başlaması için, Abdullah Öcalan'dan öncelikle bir taahhütname istendiği anlaşılıyor. Önce Apo, "hizmet" niyetini belgelemeliydi.
O mektup açıklandığı gün görülecektir: PKK lideri, kendisinin hangi görevleri yerine getireceğini yazılı olarak verdi. Zaten bizzat Apo, kendisinin "araç" görevi yaptığını açık açık söyledi (Özgür Gündem, 18 Ağustos 2013).
Şimdi, bütün Türkiye halkının bu ilişkileri öğrenmesi, şarttır.
ERDOĞAN, APO'NUN MEKTUBUNU AÇIKLAMALIDIR
Mektup, Tayyip Erdoğan'ın elindedir.
Abdullah Öcalan'a yazdırtılan mektubun içinde ne var?
Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan'ın mektubunu açıklamalıdır!
AÇILIM NEYİ KAPATIYOR?
Türkiye halkından ve özellikle Kürt yurttaşlarımızdan gizlenen nedir?
"Demokratik Açılım" perdesi altında, halktan gizli hangi dolaplar çevrilmektedir?
Anadolu'da ve Trakya'da yaşayan bu halkın başına hangi çoraplar örülmektedir?
Açılım, neyi kapatıyor?
Bu soruların cevaplarını, yayınladığımız görüntülerde yer alan Abdullah Öcalan'ın ağzından sözcüğü sözcüğüne öğreniyoruz.
BARIŞ DEĞİL SAVAŞ
Ülkemizin geleceği karanlık oyunlarla belirleniyor.
Yürüyen süreç, ABD-İsrail'in Türkiye himayesinde Kürdistan, yani İkinci İsrail planıdır.
Plan, milli değildir, Amerikan emperyalizmi ve İsrail siyonizminindir.
"Barış, barış" tempoları tutularak, ülkemiz ABD'nin kanlı senaryolarının içine itiliyor.
Bu süreç bir barış süreci değil, kanlı savaş sürecidir.
PATRON ABD, ERDOĞAN TAŞERON
Tayyip Erdoğan'a bu planın uygulaması ihale edilmiştir. Her şart altında, sonuna kadar hizmette kararlıdır.
Bu planın yürümesi için, Öcalan'ın örgüt üzerindeki otoritesi bizzat Tayyip Erdoğan iktidarı ve bir kısım medya tarafından neredeyse kutsallaştırılıyor.
Uygulanan disiplin, büyük patronun, yani ABD'nin disiplinidir.
MEKTUP AÇIKLANMALIDIR
ABD'nin güdümündeki planın esasını yansıtan mektup açıklanmalıdır.
AKP bu plana yatmış, Türk milletine kabul ettirmenin yollarını aramaktadır.
Öcalan da mektupta yüklendiği sorumlulukların gereğini yapmaktadır.
O mektubu artık ne Tayyip Erdoğan, ne de Abdullah Öcalan gizleyebilir.
Hangisi daha yürekliyse, o açıklamalıdır.
Artık bu süreç halktan gizli götürülemeyecektir.
İşçi Partisi, buna izin vermeyecektir.
Enstrümanla çözüm girişimini bozguna uğratmakta kararlıyız!
Halkın birleşerek özgür çözümünün önünü açıyoruz!
Mektup açıklanmalı, halk neyin planlandığını öğrenmelidir!
HERKESE ÇAĞRI
AKP ve BDP yöneticileri ve üyeleri dahil, Türkiye'de yaşayan herkese çağrımız, halkın bilgilenme hakkı içindir.
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan o mektubu açıklamalılar!
Özellikle Kürt kökenli yurttaşlarımıza sesleniyoruz:
Bu enstrüman ilişkileri kelepçeli ilişkilerdir.
Kelepçe, halkın bileklerine takılmıştır.
Abdullah Öcalan üzerinden halk rehin alınmıştır.
Gerçekleri bilmek, bütün Türkiye halkını, özellikle Kürt yurttaşlarımızı özgürleştirecektir.
Halkla birlikte bütün siyasal partileri, bütün basın kuruluşlarını, gazeteleri, televizyonları ve sosyal medyayı göreve çağırıyoruz!
Öcalan'ın Tayyip Erdoğan'a yazdığı mektup derhal açıklanmalıdır!
Aydınlık
Öcalan suç duyurusunda bulundu İP'den yanıt gecikmedi: Merak etmeyin ham hallerini de yayınlayacağız
İşçi Partisi'nin "İmralı'daki Apo" gerçeğini yayınlamasının ardından Öcalan'ın avukatları İşçi Partisi'ne suç duyurusunda bulundu. Apo'nun avukatları "Esasında mevcut olmayan bir konuşma teknoloji vasıtasıyla mevcutmuş gibi sahte olarak üretilmiş ve servis edilmiştir" dedi.
Görüntülerin ham halleri dağıtılacak
Apo'nun avukatları tarafından İşçi Partisi'ne yapılan suç duyurusuna İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem Ulusal Kanal ekranlarından cevap verdi. Görüntülerin kesinlikle montaj olmadığını söyleyen Senem, "Bu görüntüler, belgeler devletin arşivlerinde zaten var. Dava açacaklarmış açsınlar. Yaşadıklarımızı biliyoruz . 80 öncesi Doğu'da devrimcileri yok etmek üzere kurulan birlikleri biliyoruz. Apo, 80'den sonra Suriye muhaberatının emrine girdiğini itiraf ediyor bakınız. Devrimci subayların sorgulamalarından anlaşılıyor ki o zaman Türkiye hizmetine çalışmak istediğini söylüyor ve 2004'ten sonra Amerika'nın kontrolüne giriyor. Bunlar varken sözlerin çarpıtıldığı ve montaj olduğunu söylemek yanlıştır. Kaldı ki görüntünün ham hali de basınadağıtılacak." ifadelerini kullandı.
Aydınlık
Öcalan yakalandıktan sonra yüzseksen derece dönüş yapmış ve çözülmüş. Söyledikleri yenilir yutulur cinsten değil.
Abdullah Öcalan'ın Sorgudaki Görüntüleri Çıktı - 3
Abdullah Öcalan'ın Sorgudaki Görüntüleri Çıktı - 4
Öcalan görüntüleri travma yarattı/ Kürt siyasi çevreleri 'enstrümanlığı' tartışıyor
Abdullah Öcalan'ın yayınlanan görüntüleri büyük tartışma yarattı. Öcalan'ın itirafları üzerine başlayan tartışma Kürt siyasi çevrelerinin internet sitelerine ve haber bloglarına böyle yansıdı
İşçi Partisi'nin açıkladığı Abdullah Öcalan görüntüleri Kürt siyasi çevrelerinde de yoğun bir şekilde tartışılmaya başlandı. Sosyal medya ve internet sitelerindeki tartışmalarda, Abdullah Öcalan'ın çizgisi üzerine değerlendirmeler yapıldı.
Serbesti: Düşman karşısında iki büklüm
Serbesti Forum adlı sitede, "Öcalan gerçek yüzünü gösteriyor" başlıklı yazıda yer alan yazı şöyle:
"Kürtlere yöneldiğinde aslan kesiliyordu - 'düşman karşısında' ise iki büklüm olmuş, adi, işbirlikçi bir Öcalan görünüyor.. Ne hayinmiş kendiniz görün! O kadar çok yiğitlerimizin canını aldı ki - haddi-hesabı yok!"
Rızgari tam metin verdi
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbey tarafından İşçi Partisi İstanbul İl Merkezi'nde yapılan açıklamada Öcalan'ın 1999 yılında Emekli Türk Albayı Hasan Atilla Uğur tarafından yapılan sorgusuna ait görüntüler deşifre edildi. Aydınlık gazetesi de daha önce dizi olarak yayınladığı Abdullah Öcalan´nın sorgu ifadelerinin video görüntülerini yayınlamaya başladı.
Kurdistanaktuel: İtiraflar korkunç
PKK Kurucularından Selim Çürükkaya'nın yazarları arasında bulunduğu kurdistanaktuel adlı sitede Editörden imzasıyla yayımlanan yazıda, konuyla ilgili şu satırlara yer verildi:
"Bundan bir müddet önce Aydınlık Gazetesi Abdullah Öcalan'ın 1999 Yılında İmralı'daki itiraflarını yayınlamıştı. Bu itiraflar yayınlanırken AKP Hükümeti, MİT veya Adalet Bakanlığı Öcalan'ın fotoğraflarını basına servis etmişti. Hükümet yanlısı gazeteler Öcalan yanlısı internet siteleri televizyonlar ve basın kitleleri Öcalan ın fotoğrafları ile oyalamıştı.
Kitlelerin Öcalan' ın itiraflarını okumaması için Öcalan'ın fotoğrafları üzerinde hararetli tartışmalar başlatılmıştı. Fotoğrafların üzerinde çok duruldu, ama itirafların üzerinde durulmadı. Gerçi itiraflar çok korkunçtu. Öcalan açıkça kendisinin Türk devletinin eri olduğunu söylüyordu.
Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığını iddia ediyordu.
Ve kısacası Öcalan öyle şeyler söylüyordu ki; 15 yıldır yazı yazan bütün Apocu kalemlerin yazdığı her şeyin yalan olduğunu ispatlıyordu.
14 yıldır Öcalan'ın lehine yorum yapan Kürt ve Türk aydınlarının yazdıkları çöplüğe gidiyordu. 'Devletle pazarlık yapıyor', 'Kürtlerin lideri barış yapıyor', 'Mandela gibidir...' teraneleri hep boş çıktı.
Biz bu çöplük 'aydınların' yerinde olsaydık en azından bu güne kadar bir itirafçıyı kılavuz kabul ettiğimizden dudaklarımız moktan çıkmadı der, artık yazmazdık.
Ama nerde bunlarda utanılacak yüz? Onlar kılavuzden daha uyuz!
Nihayetinde Aydınlık gazetesinin yazdıklarının yalan olduğunu ne Kandil'dekiler ne de BDP söyledi.
Öcalan Aydınlık'taki yazı dizisi yayınlandıktan bir kaç gün sonra verdiği bir demeçte, 'Ben devletletle pazarlık yapmıyorum, verdiğim sözü yerine getiriyorum' diyerek yazı dizisini onayladı. Ama duymak ve görmek istemeyenler o kadar aymaz ki!"
Telaşı diline vurdu!
PKK'nın yayın organlarından Özgür Gündem gazetesi, dün İşçi Partisi, Doğu Perinçek ve Hasan Atilla Uğur'u hedef aldı. Öcalan'ın sorgu görüntülerinin yarattığı telaş gazetenin diline de yansıdı. "Hedef sürecin mimarı" başlıklı haberinde İP ve Perinçek'e karşı CIA ve MİT merkezli psikolojik savaş malzemelerini tekrarlayan gazete, "görüntüler montaj" savunmasından öteye gidemedi. Özgür Gündem yazarı Günay Aslan görüntülere ilişkin sosyal medyada, İşçi Partisi Genel Başkanı'na saldırdı. Yine PKK yanlısı sitelerde Perinçek, Aydınlık ve İşçi Partisi'ne yönelik saldırı içerikli yazılar yayınlandı.
Aydınlık
İmralı'daki APO konuştu, onlar panikledi
Önce Aydınlık'ta yayımlanan PKK'nın "asparagas" demesi üzerine İşçi Partisi'nin yayınladığı Abdullah Öcalan sorgusunun görüntüleri Türkiye'nin başlıca gündem maddeleri arasında.
Çok sayıda köşe yazarı Öcalan'ın sorguda ifade ettiği sözleri yorumladı. İşte yorumsuz olarak o yazarların yazılarında öne çıkan satırlar:
Öcalan'ı itibarsızlaştırma projesi
Barış sürecinin iki önemli aktörü var:
Tayyip Erdoğan ve Abdullah Öcalan. İkisi de kendi hitap ettikleri kitleyi çatışmasızlığa ve çözüme ikna etmek için, riski göze aldılar, ellerini taşın altına koydular.
Kimler bunlar acaba? Öcalan'ın 15 yıl önceki sorgusunun kasetlerini elde etme yeteneğine kimler sahip olabilir? (...)
Hükümet ve MİT'in, 'Öcalan'ın itibarsızlaştırılmasını' istemeyeceğini de hesaba kattığımızda, fotoğraf netlik kazanıyor...
Oral Çalışlar - Radikal
Öcalan'ın kaseti
Doğrudan soracak olursak; BDP ve Kandil, Öcalan'a karşı tavır alabilir mi?
İnternete sızan ses kaydında malum kişi, paralel devletin amaç ve beklentisini şöyle özetliyordu:
"İmralı'nın hükmü bitti. Bundan sonra tekrar çatışmalı bir süreç geliyor. İmralı, hapiste olduğu için mecburen yandaş. O sempatik olmak durumunda ama öbürleri bunu kabul etmek zorunda değil."
Kurtuluş Tayiz - Akşam
Apo'nun itirafları
Bu görüntüleri yayınlamasının çeşitli amaçları olabilir. Bunlardan biri Apo'yu, Ankara'nın işbirlikçi olarak göstererek, Kandil'i hareket geçirmek. Yani /Barış Sürecini /dinamitlemek.
Tamam ama Apo'nun o dönemde böyle laflar ettiği zaten biliniyor. Daha uçaktayken başlamıştı "/işbirlikçi/" konuşmalara. Sorun, "Siyaset icabı gerekliydi" diyecektir. Kürt siyaseti kendini Başbakan Erdoğan'a endeksledi. Ne yolsuzluk operasyonu bozdu bu yakınlaşmayı, ne de PKK'lı üç kadının Paris'te öldürülmesi... Apo'nun taa 15 yıl önce söyledikleri ise hiç bozmaz. Kimse heveslenmesin.
Emre Aköz - Sabah
Öcalan, Perinçek, Devrim...
Bu halde, İşçi Partisi bizzat teyit etmektedir ki; devletin benzer parçalarıyla hapishanede bulunan Doğu Perinçek, sosyalist kimliğiyle değil, devlet içi bir hesaplaşma neticesinde, tıpkı bu devletin 'paşalar'ı gibi hapis yatmaktadır...
Evet, Abdullah Öcalan da bir gerilla hareketinin, dahası bir halk hareketinin lideri olarak, yakalandığında hiç de iyi bir sınav veremedi. Ama o kadar...
Hakan Gülseven - Yurt
Bunlar iki halkın da düşmanı
Mesaj net.
"Ey Kürtler, bugün barışı destekleyen Öcalan'a güvenmeyin sizi satıyor!
Ey muhafazakârlar, Türkler, Erdoğan'a güvenmeyin Öcalan'la iş tutuyor!"
Melih Altınok - Türkiye
Ulu-Sol Paralel İttifakı
Sosyal medyayı kullanıyorsanız girin bakın. Ana yayını "Ulusal Kanal" yapmış ama görüntüleri en çok kim paylaşmış?.. Zahmet etmeyin söyleyeyim. 7 Şubat'tan beri Erdoğan'ı hedefe koyarak kim yayın yapıyorsa, 17 Aralık ve 25 Aralık tuzaklarını kim canhıraş "büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonu" diye sunuyorsa, Öcalan'ın "Ulusal Kanal" logolu görüntülerini de onlar dağıtıyor internette..
Ersoy Dede / Yeni Akit
Kaset savaşları
Ne diyor Öcalan? "Taşeronum ben, bana iş verin." Teslim olduğu gün "Görev verilirse yaparım" diyen Öcalan değil miydi zaten? O halde niye bu yemeği ısıtıp yeniden servis ediyorlar?
Candaş Tolga Işık - Posta