Sağına açık soluna kapalı
Merdan Yanardağ
Önümüzdeki yerel seçimlerde neden CHPye oy vermemiz gerektiğini bilen var mı? CHPnin bu seçimlerde kimliğini belirginleştirecek, sokaktaki insanın gözünde farkını ortaya koyacak ilkesel bir yaklaşımını duydunuz mu?
CHP, toplumda heyecan dalgası yaratacak bir siyasal eylem planı ve hedef koydu da bizim mi haberimiz olmadı?
CHP, toplumcu, halkçı, cumhuriyetçi, aydınlanmacı ve bütün bu ilke ve yaklaşımları içinde taşıyan sol bir siyasal çizgiyi partinin ekseni haline getirdi de biz mi göremedik?
Sahi CHP diğer partilerden farklı olarak nasıl bir yerel yönetim modeline sahip? Eğer böyle bir model varsa, hangi boyutlarıyla aydınlanmacı ve hangi hizmetleriyle halkçı olacak?
YIKICI REKABET
CHPde sadece aday yarışı var, onu da eline yüzüne bulaştırmakla meşgul. Partiyi sağa kaydıracaklar, doğru dürüst onu da beceremiyorlar. Her şeyi Parti Meclisi (PM)ne bırakan bir anlayışla, insanlar arasında yıkıcı bir rekabete yol açmaktan başka sonuç yaratmadılar.
Oysa, PM toplantısından önce bütün kararlar örgütsel demokrasi, katılım ve disiplin içinde olgunlaştırılır. Adaylar belirlenir, görevdeki başkanlarla görüşülür, tepkiler yumuşatılır, partiye yıllardır hizmet edenlere yeni görevler önerilebilirdi. Böylece toplumun önündeki insanların hem onurları korunur hem de gururları kırılmazdı. PM, son kararların verildiği, gerekli düzeltmelerin yapıldığı ve esas olarak ulusal siyaset ve hederlerin tartışıldığı bir toplantı yapardı. Olmadı.
DÜRÜST OLMAK YETERLİ Mİ?
CHP esas olarak yolsuzlukların açığa çıkarılması üzerinden bir kampanya yürütüyor. Dolayısıyla, Biz dürüstüz, çalmayız demiş oluyor. Bir de, Oyları bölmeyin, AKPden kurtulmak için tek ve en büyük seçenek biziz diyor. Başka?... Daha ötesi yok! Demokrasi, özgürlükler, cumhuriyetçilik, halkçılık gibi ilkeler bile geriye çekilmiş durumda. Fiili durum bu.
Çünkü partinin sol kimliğinin üzeri örtülmek ve böylece merkez sağ seçmene açılmak isteniyor. Bu bir seçim taktiği mi? Belli değil, daha köklü bir tutum olarak görünüyor?
Dürüst olmak solcu bir politikacı ve dava insanı için gerekli bir şarttır ama yeterli şart değildir. Farkı siyaset yaratır. Kaldı ki, tespit edilen adayların bir bölümü bu bakımdan da tartışmalıdır.
SAĞA AÇILMAK
CHP, daha önce merkez sağ ya da muhafazakâr partilere oy veren yurttaşların desteğini almaya çalışmayı, partinin eksenini sağa kaydırma şeklinde anlıyor. Elbette partinin ne ölçüde solda olduğu tartışılabilir. Sol Gazetesi yazarı Metin Çulhaoğlunun da belirttiği gibi ( 13 Şubat 2014) CHPde sıradan üyelerden örgüt yöneticilerine, milletvekillerinden partili uzmanlara kadar aydınlanmayı, laikliği, halkçılığı, özgürlükçülüğü, kamuculuğu, anti-emperyalizmi ve yurtseverliği sıkı sıkıya sahiplenen insanların sayısı hiç az değildir. Hatta Anadolu ve Trakyadaki taşra örgütleri başta olmak üzere, il ve ilçe yöneticilerinin büyük çoğunluğu devrimci ve sosyalist kökenli kişilerden oluşur. CHPye daha soldan gelenler ağırlık taşıyor.
Kendisini sosyalist olarak tanımlayan CHPlilerin sayısı sanılandan fazladır.
Gel gelelim bu örgütsel yapıya karşın CHPye bugün gönül rahatlığıyla sol bir parti demek çok zordur. Sosyal demokrasinin sınırlarında duran bir sistem partisi demek daha doğru olacaktır. Merkezi yapılanması ve egemen politik çizgisi itibariyle CHPnin profili budur. Örneğin CHPnin özelleştirmelere ve bu anlamda artık dünyada merkez sağ partilerin bile terk ettiği neo-liberal ekonomi politikalarına karşı olup olmadığı bile belli değildir. Özelleştirmeci milletvekillerinin ve yöneticilerin sayısı hayli fazladır.
Kuşkusuz merkez sağ ya da muhafazakâr seçmeni kazanmak için çalışmanın yanlış hiçbir yanı yok. Tam tersine, bunu yapmadan partiyi büyütmek, etki alanını genişletmek ve iktidara taşımak mümkün değil.
Ancak merkez sağ seçmenin kazanılmasının yolu, sağcılaşmaktan değil, toplumu arkasından sürükleyecek, heyecan yaratacak, sloganları insanların dillerinde dolaşacak siyasetler geliştirmekten geçer. Muhafazakâr ve merkez sağ seçmen, onlara güven verilerek kazanılır. Oysa sağa kaymak, muhafazakâr seçmenin gözünde de güven yaratmaz, samimi bulunmaz.
Solun 1970li yıllardaki büyük yükselişi, sağcılaşarak değil, devrimcileşerek gerçekleşti. Bu durum CHP için de geçerliydi. CHPnin 1977 seçim bildirileri, afişleri bugün olsa, hakkında yasadışı aşırı sol örgüt davası açacak savcılar çıkabilir.
YENİ REJİMİ ONAYLAMAK
CHP sağa kayarak, Cemaatle örtülü bir işbirliğine yönelerek, gerçekte ABD desteğiyle kurulan yeni rejime, dolayısıyla cumhuriyetin tasfiyesine de evet demiş oluyor. Yöneticilerin tek tek özel niyet ve düşünceleri ne olursa olsun, nesnel durum budur. CHP hızla yeni dinci rejimin, ılımlı İslam Cumhuriyetinin solu ve/veya muhalefeti olmaya doğru gidiyor.
CHP topluma dayatılan dinci rejimin esasına güçlü bir itiraz yöneltmiyor.
Böylece partide tuhaf bir örgütsel gerilim ve çarpılma oluşuyor; örgütü ve kararlı tabanı sol ve Cumhuriyetçi olan CHP, sağ siyasetler izleyen bir merkez partisine dönüşüyor. Türkiyenin yeni merkez partisi, eğer becerebilirse, CHP oluyor.
CHP Türkiyenin temel sorununu, AKP iktidarına son vermeye indirgiyor.
SOLA KAPILAR KAPALI
CHP kendi sağına alabildiğine açılırken, soluna ise kapılarını sıkı sıkıya kapatıyor. Ancak bazı solcular/sosyalistler nedense bu durumu anlamamakta ısrar ediyor.
CHP merkez yönetiminde kendi solundaki çevre ve örgütlerle ilişkileri sürdürecek, bu alanla ilgilenecek bir görev ve anlayışı bile yok.
Kuşkusuz tek tek binlerce CHPlinin, milletvekillerinin sosyalist solla ilişkileri var. Ancak bu ilişkiler örgütsel değil, bireysel. Resmi özellik taşımıyor, bağlayıcı değil.
Oysa, sosyalist sol, seçim sandığıyla ölçülemeyecek bir toplumsal güce sahip. Büyük işçi ve memur sendikalarının, Mimar ve Mühendis Odaları gibi meslek birliklerinin, Baroların, hekimlerin üye olduğu demokratik kitle örgütlerinin hemen hemen tamamının yönetiminde sosyalist sol var. Bu kesimler toplumun hem en eğitimli hem en ileri hem de en örgütlü kesimlerini oluşturuyor.
Bir dizi sosyalist parti ve grup var.
CHP yönetimi, sola elin mecbur yapıyor. Sosyalistlerin son anda kendilerini destekleyeceğini hesap ediyor. Ancak bunun için zahmet edip doğru dürüst bir görüşme bile yapmıyor.
CHP kendi soluyla ilişkilerde saygısız hatta küstah denebilecek bir tavır ve üsluba sahip.
BEDELİ AĞIR OLACAK
CHP izlediği bu çizgi nedeniyle, özellikle Ankara ve İstanbulda ağır bir bedel ödeyebilir. Belki sağdan oy alır, ama solu kaybettiği için yenilgiye uğrayabilir. En azından böyle bir olasılık var ve ben bu olasılığın giderek güçlendiğini düşünüyorum.
Örneğin İstanbulda Sırrı Süreyya Önder CHP ile ilkeli ve açık bir işbirliğinden yana olduklarını söylemesine karşın, kendileriyle bir görüşme dahi yapılmadı. Oysa, yapılan bütün kamuoyu araştırmalarında Sırrı Süreyya Önderin oyları % 7 gibi yüksek bir orana ulaşmış durumda. Böyle bir oy düzeyi İstanbulda seçimi kazandırır da kaybettirir de. Kaldı ki bu oranın daha da artacağı görülüyor.
İstanbul ve Ankara siyasal İslamcılardan bıkmıştı. Son gelişmelerle birlikte AKPnin seçimi kaybedeceği neredeyse kesindi. CHP izlediği seçim stratejisiyle AKPye hayat öpücüğü vermiş durumda.
SOL, SARIGÜLE MECBUR MU?
CHP sol seçmenin kendisine mahkûm olduğu konusunda yanılıyor. İstanbulda Mustafa Sarıgülün Kadir Topbaştan farklı olarak nasıl bir belediyecilik yapacağını bilmiyoruz. Sarıgül hangi alanlarda halkçı, kamucu, toplumcu bir belediyecilik yapacak belli değil. Örneğin, kentsel dönüşüm, üçüncü hava limanı, yeni köprü konularında ne düşündüğü konusunda hiçbir şey söylemiş değil.
Cemaatle örtülü ilişkilerinin bulunduğu açıkça ileri sürülmesine karşın, bu konuda cevap vermiyor. Susmak kabul etmek anlamına geliyor. Ortada sadece kazanmaya endekslenmiş saçma bir durum var.
İstanbulda değerli arkadaşım, TKPyi yaratan kadronun önderlerinden, Sol Gazetesi yazarı Aydemir Güler de aday. Güler, bildiğim kadarıyla adaylar arasında sosyalist programla seçime giren tek isim. Yani İstanbullu yurtsever, sosyalist seçmenin başka seçenekleri de var.
İşçi Partisi adayı Levent Kırca da başka bir önemli seçenek sunuyor. İP ayrıca bütün ülkede kendi adaylarıyla seçime giriyor. Çünkü İP Genel Başkan Vekili Hasan Basri Özbeyin yaptığı açıklamaya göre; seçim işbirliği yapmak için başvurmuşlar, ancak CHP yönetimi kendilerine 3 aydır cevap bile vermemiş. Böyle bir saygısızlık olamaz. İP bu seçimlerde etkili olacak.
ANKARANIN SONUCU BELLİ
İstanbulun yanı sıra 30 Mart 2014 seçimlerinin ikinci önemli kapışma alanı hiç kuşkusuz Ankara olacak. Ancak CHP seçime girmeden Ankarada yarışı kaybetmiş durumda.
Ankarada kim seçilirse seçilsin sağ kazanmış olacak. Çünkü yarış iki kayıt dışı ülkücü ile bir resmi ülkücü arasında geçecek.
Yanlış anlaşılmasın, ülkücü Mansur Yavaşı Deniz Gezmiş, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal gibi solun sembol isimlerine geçmişteki konuşmalarında hakaret etmesi nedeniyle eleştirmiyorum. Elbette kınıyorum, ama Mansur Yavaş bir ülkücü ve öyle düşünüyor. Çıktığı televizyon programlarında o konuşması anımsatılınca, geçmişi, siyasal gerilimlerine bağlıyor.
Yavaş, neden CHPye geldiğini de bir merkez partisi olmak esprisi üzerinden açıklıyor. Kendi açısından iyi de gidiyor. Ankarada Mansur Yavaş CHPye değil de, CHP Mansur Yavaşa katılmış görünüyor.
ANKARADA SOL SEÇENEK
Ankarada TKP, ÖDP, Emekçi Hareket Partisi, Halkevleri ve bazı sosyalist gruplar ortak bir sol aday çıkardı. TMMOB eski genel başkanlarından Kaya Güvenç cumhuriyetçilerden sosyalistlere kadar uzanan geniş bir kesimin ortak adayı olarak tanımlıyor kendisini. Ben Ankaradaki gerçek tek sol adayın Kaya Güvenç olduğunu düşünüyorum. Güvenç, tahmin edilenden daha yüksek bir oy alacak.
Benim adayım Kaya Güvençtir. Tereddütsüz.
CHP KAZANABİLİR Mİ?
Birkaç bölgede ki tümü ilçe düzeyinde ÖDP ile yaptığı işbirliği dışında, CHP kendi soluna kapalı davranmayı sürdürüyor.
Sevgili Necdet Saraçın söylediği gibi eğer İstanbul ve Ankarada ya da bu illerden birinde CHP kazanırsa, kendisine rağmen kazanacak. Seçmen son anda, Allah kahretsin deyip, sırf AKPden kurtulmak için istemediği halde CHPye (Sarıgül ve Yavaşa) oy verebilir. Sanırım seçim yaklaştıkça bu eğilim daha da güçlenecektir.
CHP yönetiminin moralini bozmak ve kimseyi üzmek istemem ama yukarıda (bu yazıda) sıraladığım nedenlerle İstanbul ve Ankaranın kaybedilme olasılığı hayli yüksek görünüyor.
Çünkü CHP, pergelin sabit ayağını kıracak ölçüde sağa savruluyor. Oysa yapması gereken şey, pergelin serbest ayağıyla oynamaktı. Sonucu görmek için fazla beklemeyeceğiz.
yurt
Sağ CHP/Tunç Sipahi
Böyle bir şey var mı? Bugün CHPli olmanın sağı, solu, merkezi var mıdır? Hayır, muhtemelen böyle siyasi analiz olmaz. Zaten böyle analiz yapacak kadar nahif ve/veya bilgisiz değilim. Yanlış anlamayın: CHPde solcular, sosyalistler olmadığı için değil. CHPyi sol kanat, merkez, sağ kanat diye tasnif edecek bir netlik olmadığı, koordinatlar böyle çıkmayacağı için olmaz. Taban açısından bakarsak, önemli bir niceliği solun değerleriyle barışık saymamız gerekeceği için de böyle tasnif yapmak güç.
Burada bahsettiğim bir anlayış, bir hava, bir kabulleniş halidir. Sağ CHPli kimdir o halde? Eğitimli, iyi bir işi olan, hali vakti yerinde, zeki, modern bir türdür. Siyasete çok daha önemli olan işinden -mesela doktordur, hayat kurtarıyordur- vakit bulup arada bir göz atıverdiği zaman, çok da yanlış şeyler söylemez. Aslında 2013 yılında siyaset onun radarına fazlasıyla girmiştir. Düşünür, yabancı dillerde analizlere bakar, basını izler ve şunları söyleyebilir: Hımm, Abbas yolcu. Ama ışınlama teknolojisinin üretimi ağır, alternatif de hazır değil. Sarıgül-Yavaş hamleleri bununla ilgili olsa gerek. Lakin işe yarar mı? Yarasa ne olacak? Yeni AKP ile yaşamak zorunda mı kalacağız? Ben bunların tümünden rahatsızım. CHP de beni rahatsız ediyor bu çizgisiyle. Ama ne yapmalı?... Çok da pratiktir: Hımm, Feyzioğlu çıkışı var, zamanlama manidar mı? Tam öncesinde kumpas deniyordu: Bunların siyasi bir anlamı olmalı. Kime yarar? Cankurtaranlık mı demeliyiz? Tartışalım. Hem x düşünce kuruluşunun raporunda -bak Obamaya yakın ha o kuruluş- deniyor ki......
Güzel. Biraz daha ince argümanlarla bezenince gündemi oldukça yakından takip eden kaygılı ve şüpheci bir profil ortaya çıkıyor. Net biçimde hem Cemaat, hem AKP karşıtı. Laik ama laik olmaktan çok ötesi. Laiklik refleksiyle hareket etmiyor. Cumhuriyetçi. Ama Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa ona yetmiyor. Carl Schmitt öyle bir yerden yakaladı ki, Hitleri Nasyonal Bolşevizm durdurabilir miydi sence?, Lieberman reformları başarılı olsaydı, Gorbaçov hiç mi çıkmazdı, daha erken mi çıkardı?, Federalist Papers okunmadan demokrasi tartışılamaz. Ve böyle devam edebilirsiniz sohbete. Bilgilidir; yazmaz ama okur.
Ancak bu, sağ CHPli profilidir. Neden? Bundan bir adım sonrası onun için hayal edilemez de onun için. Hımm, evet, haklısın, TİP yüzde 3 almıştı, ama etkisi çok daha büyüktü. Böyle olursa CHP de kendisine gelir. Hem zaten sosyal demokratların bir derece sola çark etmeleri için sosyalist solda bir cazibe merkezi olmalı. Ama nasıl olacak ki? Hımm, sen akıllı adamsın, tecrüben de var, olur mu sence böyle bir sola kayış? Olur mu diyorsun? Şimdi değilse ne zaman mı diyorsun? O da doğru ama... Önce bir olsun öyle bakarız, malum halk cahil bizde. Sonuç bizimkilerin bir bildiği vardır ile yine kerhen CHPye oy verdim arasında bir yerde oluşacaktır. Evet, aslında solcuyum, ama ne yaparsın, bütün söylediklerine katılmamakla beraber son gün yine CHPye oy verdim modeline sağ CHP diyorum. Efendim biz sorumlu davranmalıyız, efendim devlet aklı, efendim yok zaten birbirimizden farkımız, yok o kadar da değil, adamlar başta iyiydi, özelleştirmeler başarılıydı, keşke bizimkiler de... modellerine haydi uğurlar olsun demekten başka bir şey elden gelmez.
Sağ CHPli dediğim insanlar ilginç tipler yani. 3-4 ay sonra elim kırılsaydı da vermeseydim, ama bu defa son demeleri de beklenir: Mevsim normallerine girer. Hayatında bir kez bir sosyaliste oy verse, bir tek yazıdaki tek bir cümleden, bir tek konuşmadaki tek bir vurgudan rahatsız olup yine CHPye dönecek olanlar da bu tanıma giriyor. CHP çizgisine, solculuktan falan da değil, çok başka sebeplerden sürekli itiraz eden, ama bu hattı mantıksız ve tutarsız bulduğu halde 20 sene arka arkaya oy veren, lakin tutarlı insanlara en fazla tek şans verecek olan tür de bu tanıma giriyor. Yetenekli insanlar bunlar. Leb demeden leblebiyi anlıyorlar. Bu ülkenin geleceği onlara ihtiyaç duyuyor. Ama... bu kadar işte.
Kim bilir, belki sınıfsal bir nedeni vardır.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/tunc-sipahi/sag-chp-85965
Sol CHP/Tunç Sipahi
Sağ CHP bir iklim ise sol CHP de öyle. Ama bu, sola çekilebilecek, sosyalizme kazanılamasa bile sosyalistlerle sokakta kol kola girebilecek bir katman. Çünkü sol CHP halktır. Ve şöyledir. Öğretmendir, arkadaşlarıyla muhafazakar bir Anadolu kentindeki tek kızlı-erkekli lokalde buluşup, Eğitim Bir Sen baskı yapıyor, ne yapacağız diye konuşur. Defterdarlıkta memurdur: Dört yanımız puşt zulası deyiverir arkadaşlarına. Bunların verdiği hasarı 10 yılda zor temizleriz diyen bakkal da, Egede girdiğim bir berber dükkanında bu kadar da olur mu abi, sen biliyor muydun bunların bu kadar olduğunu? diye soran çaycı da, çocukları Haziran günlerinde bir kasabanın meydanında yürüdü diye emniyete çağrılan aileler de, CHPye oy veriyorlarsa Ali İsmail Korkmazın can arkadaşları da... Onlar Yusuftur, Alperdir, Burcudur; Denizin, Devrimin, Ulaşın yanıbaşında olanlardır.
Bu son ifadeyle beraber sol CHP rumuzunu kaldırıyorum: Onlar soldur, bizdendir.
Sol CHP, sosyalistlerin doğal sesleniş alanıdır.
Kandırılmış, bilmedikleri, okumadıkları, okusalar anlayamayacakları dinle onları aldatan, dinle halkı efsunlayanların uyuşturucusu altındaki emekçiler bizim doğal sesleniş alanımız değil mi? Hayır, değil. O sonraki iş. Bizim işimiz önce anlayanlara anlatmaktır. Aydınlanma, özgürlük, yurtseverlik, eşitlik diyoruz. Daha ne diyelim? Sosyalistlerin sosyalist olmaları doğaldır ve çok önemli bir sorun sosyalistlerin bir bölümünün sosyalist olmamasıdır. Tamam, sosyalistlerin biz sosyalistiz demesi henüz siyaset değildir. Ama sosyalistlerin sosyalist olmaları olmazsa olmazdır. Daha da ileri gidiyorum: Uzun süredir sosyalist olmayan sosyalistler envanterden çıkarılmalıdır. Geçmişin gölgeleri ve etiketler üzerinden bakmayı artık kabul etmemeliyiz.
Kadınlar nasıl giyinmeli? sorusunu soran bir ankete rastladım. Artık bilmem, doğru yanlış. Yüzde 32 eşit yurttaş gibi derken, yüzde 17 Benazir Butto tarzı -hafif bir tülbent örterek, saç görünüyor, yüzde 46 türban, gerisi burka diyormuş. Doğrudur, yanlıştır ama sosyolojik çalışmalarla ve seçim çalışmalarıyla örtüşüyor. Bizim işimiz önce yüzde 32dir, sonra diğer yüzde 17dir. Yüzde 46+ bizim en son derdimizdir. Tek boyut bu değildir ama bu boyut olmazsa olmaz boyuttur. Şimdi durup, İslamın donduğu dönemin dahi gerisine, mesela 1165 yılına dönüp seslenemeyiz. Sesimiz 12. Yüzyılda yankılanmaz. İşte bu yüzden de...
Sol CHP, sosyalistlerin doğal sesleniş alanıdır.
Çünkü bu, bizim halkımızdır. Bunlar kapatılmak, toplumsal hayattan sürülmek istenen kadınlardır; bunlar Alevilerdir; bunlar taşaronlaştırmaya karşı, taammüden iş cinayetlerine karşı, özlük haklarına saldırıya karşı, sömürüye karşı 2013 boyunca her yerde direnen emekçilerdir. Bunlar emperyalist uşağı, hırsız, katil çetelerin hedefindeki insanlardır. Bunlar Suriyedeki kanlı savaşın nasıl yürütüldüğünü bizzat görerek bilen, ABDnin ve İsrailin uluslararası paralı askerlerinin Suriye halkına nasıl saldırdığını bizzat yaşayan, ruh hastası şeriatçı katillerin kim olduklarını tanıyarak onlardan nefret eden, Hatayın, bölgenin halkıdır. Bunlar 200 yıllık mücadele sonunda insan olanlardır. Bunlar CHP en büyük sol siyasi parti, muhalefet orada diye düşünerek CHPye oy verenlerdir. Sosyalistler ne yapsınlar? Ancak insanlara hitap edebilirler. Henüz insan olamayanlar sonraki iş. Bu nedenle...
Sol CHP, sosyalistlerin doğal sesleniş alanıdır.
Sol CHP, siz kime ve nasıl muhalefet ediyorsunuz, ne zaman ettiniz, iktidara gelseniz 11 yıllık korkunç karşı devrimin verdiği hasarı nasıl ortadan kaldıracaksınız, başımıza bu işi saran ve adına burjuvazi denen sınıfın neresindesiniz, bu felaketin baş sorumlusu ABD ile hangi noktada anlaşacaksınız, siz deli misiniz, siz sağcı mısınız? diye sorduğu an, sosyalistler kılıçlarını atmaya başlar.
Başka kimse yok mu?
Kürt sosyalistlerini, Kürt emekçilerini Cemaat kalemlerinin yıllardır uydurduğu sahte tarih tezleriyle, dönek solcu eskilerinin bit pazarından yağdırdığı momenti geçmiş siyasi tespitlerle, AKP ve Cemaatin bir koalisyon olduğunu, yıllardır içiçe geçtiğini anlamazlıktan gelenlerin çizdiği gerici siyasi taktiklerle oyalanmamaya çağırabiliriz. Ve çağırıyoruz. Siyasi dengeleri değişen, ağırlık merkezi sola kayan bir ülke hepimizin ortak kurtuluşu içindir.
Biz sosyalistsek, elbette ki bu ülke hepimiz içindir.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/tunc-sipahi/sol-chp-86028
İnsanlar ve partiler.../Kemal Okuyan
İki gün önce Ömer Faruk Eminağa-oğlunun güzel bir yazısı yayımlandı soLda. Yaklaşan yerel seçimlerde partilerin, düşüncelerin, ilkelerin bir önemi kalmadığından şikayetçiydi. İsimler uçuşuyordu etrafta ve gelinen noktada partilerin kimi aday göstereceği kadar, kimin hangi partiden aday olacağı da konuşuluyordu.
Hangi partiden aday olsam?..
Ne saçma soru değil mi? Ama artık bu ülkede her şey saçma!
Şu sıralar parti değiştirenlerin eski partilerinden neden ayrıldıklarına, neden yeni partilerini tercih ettiklerine ilişkin ilaç için tek bir şey duyamıyoruz. Mansur Yavaşın MHP ve CHPye dair değerlendirmelerini ben bilmiyorum. Ama sanki bilmek ayıp hale geldi! Önemli olan, Mansur Yavaşın Ankarada adaylığı
Yarın seçilse ve birkaç ay sonra ben aslında MHPliydim, geçici bir yol ayrılığımız oldu, şimdi yuvaya dönüyorum dese kimin bir şey demeye hakkı olabilir ki? Geldiği gibi gider, kimse gıkını çıkaramaz. Soran olursa, siz benim düşüncelerimi merak etmediniz ki der, haklı olur.
Düşünün, bir düşüncesi olup olmadığını bile bilmiyoruz.
Çünkü fark etmiyor. CHP, MHP, AKP arasındaki ayrımlar silikleşiyor.
İsmi etrafında fırtınalar koparılan Mustafa Sarıgülün memleket ve dünya meseleleri hakkındaki fikri nedir? Bu arkadaş neden CHPden kopmuş, neden yeni bir hareket örgütlemiş ve şimdi neden CHPden aday olmuştur?
Neden belli bir partiden aday gösterilmeyen birini aday gösterebilecek yedek partiler mevcut? Bir siyasi parti açıkça beni aday göstermediniz madem, ben de size gösteririm derinliğiyle hareket eden tuhaf insanları içine alıp, onların hırslarına kapı aralar?
Benim siyasal düşüncem, ilkelerim şudur, bunları her fırsatta dile getirdim, partim ise bir süredir başka bir doğrultuyu tercih ediyor ben de ilkelerime uygun şu partide mücadeleme devam edeceğim diyen yok. Doğrusu bu olurdu.
Oysa ben de şu partiden aday olurum diyenlerin çoğu, eski partilerine kararınızı değiştirirseniz, göreve hazırım mesajını geçmeyi de ihmal etmiyor. Eşsiz bir sorumluluk anlayışı!
Parti yok lider var, daha doğrusu kendini lider sananlar. Program yok, şunun bunun imajı var. İlke yok, fetişler var. Kitle yok, fanatik bir güruh var.
Düzen siyaseti böyle işliyor. Bizim de elimiz ayağımıza dolaşıyor. Çünkü biz programda, ilkelerde, dünya görüşünde güçlüyüz. Karşımızda ise deniz anası gibi bir siyaset tarzı var, eğilip bükülüyor, esniyor, şekilden şekile giriyor. Azıcık dik dursa hakkından geleceğiz.
Peki ne yapacağız?
Siyaseti kişiselleştirmek bize göre değil. Ama karşımızda yalnızca insan suretleri varsa ve bu halkın yolunu kesiyorlarsa, onları da çiğneyip geçmek boyunumuzun borcudur.
http://haber.sol.org.tr/yazarlar/kemal-okuyan/insanlar-ve-partiler-87978