Sosyalizmde ifade özgürlüğü
Metin Çulhaoğlu
Sosyalizm karşıtlarının ara sıra dile getirdikleri kaygılar arasındadır: Bunlar gelirlerse hepimizi asarlar, keserler, sürerler
Bir de, okumuş yazmış ve aydın çevreler vardır ki bunlar özellikle düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda çok hassastırlar. Sosyalist bir iktidarda farklı fikirlerin dillendirilmesine izin verilmeyeceğini, bunların baskı alıntına alınıp yasaklanacağını düşünürler. Dahası, sağcı da değil, sosyalist kimlikli bir arkadaş 14 yıl önce bir panelde şöyle demişti: Bugün Türkiyeye sosyalizm gelirse daktiloyu bile yasaklar
Sahiden bu kadar mı?
İsterseniz, bu soruya sosyalist iktidarda insan hakları ve hukuk bağlantılı genel yanıtlar vermek yerine başka bir yoldan gidelim: Bugün Türkiyede sosyalist bir iktidar olduğunu varsayalım ve bu iktidarı günümüzde sıkça yazıp çizen, belirli bir formasyona sahip, özgürlükçü kimi figürler bazında test edelim.
Sonra, bunlar kurmaca değil gerçek figürler olsun.
* * *
Örneğin Cumhuriyet Bilim-Teknoloji yazarı Celal Şengör sıkı aydınlanmacıdır. Ödünsüz laik, hatta ateist, bir de fazlaca elitisttir. Ama aynı zamanda azılı bir Marksizm ve komünizm düşmanıdır.
Şengörün istediğini yazmasının önünde hiçbir engel olmamalıdır. Sosyalist iktidarın kurumları değil ama savunucuları Şengörle tartışacak, kendisiyle bu anlamda uğraşacaktır elbette. Örneğin Şengör ülkenin bilim, teknoloji ve yükseköğrenim politikalarının başta Hava Kuvvetleri olmak üzere Ordu tarafından belirlenip uygulanması gerektiğini savunursa buna itiraz edenler çıkacaktır.
Tartışıp dursunlar, niye yasaklansın ki?
Ha müspet bilim ve çağdaş teknoloji aşkına Hava Harp Okulu vesayeti isteyip üstüne bir de darbe yapmaya kalkarsa o başka
* * *
Sosyalizm, sağcı ideolog Ahmet Turan Alkanı yasaklar mı?
Ne gereği var? Tersine, Alkanın örneğin Türk sağının, solun iktidar olmasına imkân sağlayan tarihsel hataları gibi başlıklarda yazdıkları mutlaka kimi değerli tespitler de içerecektir.
Bunlardan yararlanmak dururken Alkan neden susturulsun ki?
* * *
Sosyalist iktidar, Ertuğrul Özkökü yasaklamak şöyle dursun kendisine zarif bir doğum günü hediyesi bile verebilir.
David Fincherın Oyun filminde olduğu gibi, Özkök, iyi düşünülmüş bir organizasyonla, gerekli ortamlar ve oyuncular da sağlanarak örneğin devrimci bir dönemin Parisine, oradan Latin Amerikadaki gerilla mücadelelerine taşınır. Kendisine renkli görüntüler eşliğinde dayanılmaz heyecanlar, gerilimli saatler ve duygusal anlar yaşatılır.
Sonra, Sürpriiiz! İyi ki doğdun Ertuğrul
En kaliteli şaraplar da cabası
* * *
Taha Akyol biraz sorunlu değil mi?
Neden öyle olsun?
Akyolun, Kaderde merkezi planlamaya dayalı bir ekonomide yaşamak da varmış. Piyasanın adaletsizlikleri, dengesizlikleri vardı gerçi; ama o düzenin insan tabiatına hitap eden rekabet, yarışmacılık ve performans gibi unsurlarının yarattığı dinamizmi özlemiyorum dersem yalan olur tadındaki yazılarının kime ne zararı olabilir?
Sonra, kumanda ekonomilerinde kendini içe kapanarak biriktiren bireyin özgürlük arayışı konusunda Akyolun ünlü düşünür Sigmund Theodor Ranshoffere yaptığı atıflar da mutlaka dikkate alınacak, bunlardan yararlanılacaktır.
* * *
Halil Berktay sorun olabilir gibi, ama
Hiç olmayabilir de. Çünkü kendisi her şeyden önce devrimde ve iktidarda Doğu Perinçekin olup olmadığına bakacak, yoksa rahatlayıp bu ülkede kalmaya karar verecektir.
Sosyalist iktidarla yeniden yapılandırılacak bir tarih kurumunda örneğin «feodalizmden kapitalizme geçiş araştırmalarının kendisinin sorumluluğunda yürütülmesinde hiçbir sakınca yoktur.
* * *
Murat Belge, Etyen Mahçupyan, Altan biraderler ve sağdan olsun soldan olsun daha pek çoğu
Uzun sözün kısası, özgürlükçü aydınlar sosyalizmden o kadar da korkmasınlar.
Zaten sosyalist iktidar kurulduğunda bu iş, uzun yıllar süren, seksen sekiz çeşit ömür törpüsü sol içi tartışmanın ardından gerçekleşmiş olacak.
Böyle badirelerden geçmiş insanlar neden sizinle özgürce tartışmaktan korkup başka yollara tevessül etsinler ki?
sol
Sayın umut, siz herhalde ne astığınızı tam olarak ya anlamıyorsunuz veya okumadan asıyorsunuz. Yukarıda astığınız makale ile yönetici olduğunuz bu forumdaki kendi davranışınız birbirine zıt. İfade özgürlüğünü savunan kendisi gibi düşünmeyene hemen düşmanlık yapıyorsun deyipte yasaklama cezası vermeyi düşünmez. Sizin davranışınız astığınız makaleye yüzde yüz zıt.
Sn.VforVendetta;
Bir konunun anlaşılabilirliği kullanmaya çalıştığımız kavramların ne anlama geldiğinin açık seçik bilince çıkarabilmesiyle olanaklıdır. Bizim böyle bir sorunumuz var ve öncelikle hepimiz böyle bir sorunun üstesinden gelebilmenin bir yolunu bulabilmeliyiz. Sosyalizm kavramı da böyle bir kavram. Sosyalizmin bilimsel-kuramsal anlamı bir şekilde açıklığa kavuşturulmadan, açıklığa kavuşturulmuş haliyle içselleştirilmeden bu konularda söylenecek her şey flu kalıyor ve çok da anlaşılmıyor. Çok daha önemlisi, bu sorundan kurtulmadıkça yapmaya çalıtığımız değerlendirmeler de sorunlu bir hale geliyor ve en azından somut bir anlama sahip olamıyor. Böyle bir durum var.
Merkezi planlama olmalı mıdır, olmamalı mıdır sorusunun yanıtını sağlıklı verebilmek her şeyden önce sosyalizme yüklediğimiz anlamla ilgilidir. Önemli bir konu bu. Aslında sosyalizmle doğrudan veya dolaylı olarak ilintili herhangi bir konuda konuşurken de önemli. Çünkü söyleyeceklerimizin doğruluğunun veya yanlışlığının anlaşılabilirliği sosyalizmle doğrudan ilişkilidir. ( Bir konunun sosyalist olanlarla olmayanlar arasında tartışılması bu anlamda farklıdır). Eğer söylediklerimiz sosyalist ideolojinin bütünlüğüne aykırıysa, ne söylemeye çalışırsak ve hangi gerekçeyle söylemeye çalışırsak çalışalım daha baştan yanlış olacaktır. Sosyalizm mi, demokratik sosyalizm mi konusu da böyle bir zemine oturmalıdır; yoksa anlaşılabilirliği olmamaktadır.
Konuyu biraz açarsak, sosyalizm dediğimiz kuruculuk dönemi en genel anlamıyla kapitalizmden komünizme ( sınıfsız topluma) geçiş sürecidir. Ekonomik anlamda kapitalizmin kaotik üretiminden sosyalizmin ( kuruculuk döneminin) planlı ekonomisine geçiştir. Bu bir zorunluluktur. Sosyalist kuruculuğun olmazsa olmazıdır. Sınıfsız toplumu amaçlıyorsanız ki, sosyalist ideolojiden yana olmak bu anlama gelir, o zaman böyle bir konunun tartışılır olması bile sosyalizme aykırıdır. Yasaklansın anlamında söylemiyorum, oraya da geliriz ama, söylemek istediğim hem sosyalistim deyip hem merkezi planlamayı reddetmek daha baştan sakat ve çelişik bir tavırdır. İlk paragrafta söylemeye çalıştığım da budur.
Bu konu bizim toplumumuzda ve özellikle AKP dönemi boyunca çok büyük bir sorun halini aldı. Sol ve sosyalizm kavramları içeriğinden öylesine farklı anlamlarda zihinlere sokuldu ki, sosyalizmi içselleştirmeden somut bir biçimde zihnimize akıtmadan bu konuda düşünceler ileri sürmeye başladık. Dolayısıyla anlaşabilmek de kolay olmadığı gibi, konuşmaya çalıştığımız konuyu anlaşılabilir hale getirmek de mümkün olamıyor.
Bu konuları tartışmaya çalışırken, bir başka önemli konu da yine yukarda söylenilmeye çalışılanlarla doğrudan ilgili olarak kuram üzerinden tartışmaya özen göstermektir. Kuram anlaşılmadan pratiği yorumlamak mümkün değildir. Kuram yanlışlanmadığı sürece pratikteki hataların kuramdan kaynaklanacağı öngörüsü de her zaman yanlıştır. Bu hatayı da çok yapıyoruz. Ve bu sorundan da kurtulamıyoruz. Herhangi bir konuda, herhangi bir hata-yanlışlık ortaya çıkıyorsa, beklemediğimiz durumlar oluşuyorsa, anlaşılması gereken şey, ortada bir hata olduğudur. Sadece budur. Hata kuramdan da kaynaklanabilir, uygulamadaki herhangi bir hatadan da. Dönüp kuramdaki ortaya koyamıyorsuk, hata pratikteki işlemlerdedir. Çok tekrar ettiğim bir örnek var, onu vereyim; Yerçekiminden kurtulabilmek için bir cisme saniyede 11 km. hız-itme gücü- vermek gerekir. Bir uzay gemisi inşa ediyoruz, bir rokete yerleştiriyoruz, hesaplarımızı kontrol ediyoruz ve ateşleme yapıyoruz. Ama roket ya rampadan daha ayrılmadan infilak ediyor, ya da havalandıktan sonra patlıyor. Hata pratikte de olur, kuramda da. Kuramı ele alıyoruz; doğru; bir cisim yerçekiminden kurtulmak için saniyede 11 km. itme gücüne sahip olabilmeli. Eeee, o zaman? Pratikte bir hata var. Bu sonuçlarla çok karşılaştık. Uzaya gönderdiğimiz araçlarımızın önemli bir kısmı, başarılı olamadı. Ama hep denedik. Olmadı yine denedik. Bilimsel bakış, bilimsel yöntem de bunu gerektirir.
Bilimsel sosyalizmi temel çıktılarıyla da içselleştirebilmeliyiz. Bilimsel sosyalist ideolojiyi bütünlüklü bir biçimde kavrayabilmeliyiz. Ne kadar samimi olursak olalım, sosyalist ideolojinin bütünselliğini bozabilecek bir reddiye içine girmek gerçekte sosyalizmi reddetmek demektir. Proleter diktatörlük, merkezi planlama, ''sosyalizmde demokrasi'' veya ''sosyalizmde ifade özgürlüğü'' konuları hep bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir.
Sosyalizmde ifade özgürlüğü konusuna gelmeden önce, yine hatırlamak durumunda olduğumuz bazı konular var. Yukardaki yorumda değinmeye çalışmıştım, ''sosyalizmde ifade özgürlüğü'' konusu sosyalizmin ne olduğuyla da doğrudan ilişkili. Eğer sosyalizmi ''herkese demokrasi'' gibi bir sistem sanıyorsanız, bu konuyu anlayabilmek mümkün değildir. İşin özü, püf noktası da burada yatıyor. Onun için sosyalizmle doğrudan ilişkili konuların tartışılması sosyalistlerle farklı bir zeminde tartışılır, sosyalist olmayanlarla veya sosyalizmi farklı bir ''düşünce-ideoloji'' olduğunu sananlarla farklı bir zeminde... Bu yüzden, bu türden tartışmalarda kişinin ''solcuyum'', ''sosyalistim'' demesi yeterli olmuyor. 'Hatırlamak zorunda olduğumuz bazı konular'' da bu noktada önem kazanıyor.
Sosyalist ideoloji kapitalist toplumda iki temel sınıf olduğunu söyler. Burjuvazi ve proletarya. Sermaye sınıfı ve işçi sınıfı. Özel mülkiyet sahipleri ( üretim araçları sahipleri) ve yaşamını sürdürebilmek için emeğinden başka bir şeyi olmayanlar. Sosyalist devrim ikincilerin iktidarı öncü partileriyle almasıdır. Siyasal devrim dediğimiz olgu da budur. Amaç, sosyalizmi kurmak ve sınıfsız toplum ( komünizm) sürecinde yol almaktır. ( Hatırlamak zorunda olduğumuz konu aşağı yukarı bu.) Şimdi bu süreçte birincinin (yani burjuvazinin) hiç bir hak ve özgürlüğü yoktur. Yani sosyalist sistemde ''herkse demokrasi'' yoktur. Örgütlenme ve ifade özgürlüğü de yoktur. Buraları geçelim. Ama bu durum, Metin Çulhaoğlu'nun anlattığı konularla ilgili değildir. Çulhaoğlu'nu söylediği anlamda ifade özgürlüğünün bunlarla da ilgisi yoktur.
( Çıkmam gerek, sonra devam ederiz.)