Alıntı Çizelgesi: melnur yazmış
Sosyalizm işçi sınıfının ideolojisidir. Bir sosyalistin temel sorumluluğu da temel önceliği de sadece sadece sosyalizmi savunmaktan ve işçi sınıfının enternasyonal çıkarlarını gözetmekten geçer. Bu çerçevede kendi bağımsız gündemini oluşturmalı ve bu konuda siyasi araçlar geliştirmeli ve bu yolla sınıfa ve emekçi halka dokunabilmeyi öne çıkarmalıdır. Ülkede kurumsallaşan siyasi ve dinci gericiliği (AKP faşizmini) geriletmeyi önemsemelidir. Kürt ulusal hareketine asla yedeklenmeden ama kürt halkının her türlü demokratik ve kültürel haklarının yanında olabilmeyi ve bu konuda gerekli dayanışmayı da gösterebilmelidir. Ve en önemlisi bilimsel sosyalizmin en temel çıktısı olan ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifine de sıkı sıkıya sarılmalıdır. Ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifini es geçip, ( enternasyonal sol)enternasyonal mücadele gibi soyut, belirsiz ve bu koşullarda hiç bir anlamı olmayan bir kavramı öne çıkarmak, gerçekte, kürt ulusal hareketinin paydaşlarıyla birlikte sosyalist iperspektifi ve dolayısıyla sosyalist gündemi terketmek demektir. Arkadaşımızın saflaşma başlığıyla yazdığı yazı da tipik bir örneğidir bunun. [/size]
Sosyalizm işçi sınıfının çıkarlarını gözeten, onu prangalarından kurtarmak isteyen bir ideojidir, fakat yukarıda belirttiğiniz gibi latin Amerika ülkeleri işçilerini bir kenar koyarsak bu bilince sahip işçiyi dünyada ve özellikle de ülkemizde bulmak gerçekten imkansız gibi görünüyor bana. Emekçiler, inandıkları din adı altında bile olsa neoliberal köleci bir düzene karşı çıkmak yerine sol ideolojiye karşı çıkıp, onu din karşıtlığı ile yaftalayıp akp gericiliğini tercih etmektedirler. Böyle bir toplumda solu savununca da destek bulacağınıza yalnızlaşmanız işten bile değil, örneğin muhafazakar iç anadoludan bir sosyalist parti nasıl oy alabilir, sadece din konusu bile sağ kesimin elinde en büyük koz durumunda.Bu halk kesimlerinden inancınızı ve tanrıyı bırakın, sömürüye karşı çıkın dediğinizde nasıl bir tepkiyle karşılaşırsınız bir düşünün. Din eleştirisi olmadan da Marx'ın tabiri ile gökyüzünün eleştiri yapılmadan yeryüzünün eleştirisi sağlam temellere oturmayacağına göre dinsel hipnozdaki halkın yaşadığı hayal dünyasını bırakması demek, yani kral çıplak demesini beklemek imkansız olmasa da bana oldukça düşük bir ihtimal gibi geliyor ama gelecek ne getirir tabiki bilinmez. Din, milliyet ve aile gibi konularda sosyalizmin halkın değerleri ile uzlaşma konusunda ne kadar esneyebilir, bence bunu tartışabiliriz. Esnemenin, ideolojinin kendine yabancılaşması sonucunu doğurma riskini de gözardı etmemek gerekir.