SF'de bir başlık. ''Kurt'ler SIIRRI'ya, Turk Solcular CHP'ye''
Açan arkadaş (atila) şöyle demiş:
Bulundugum yerde yogun bir tartisma yasaniyor. S. S. Onder CHP'nin oylarini bolecekmis. Ayni zamanda Sirri abimize karsida bir tepki orgutleniyor, pek su ustune cikmasada malum gercek bu.
Yaniliyorlar... Sirri'nin adayligi CHP'ye yarayacak. Soyle dusunelim diyelimki Sirri cekildi ve dediki oylarinizi CHP ye verin. Kurtler sizce dinleyecek mi? Yoksa agirlikla tabani dindar olan bu kesim AKP'ye mi oy verecek? Sadece din vurgusu yuzunden. O halde Sirri sayesinde AKP, Kurtlerin ciddi oranda oylarindan yoksun kalacak.
Zaten hepimizin bildigi bir gercek, sol, sosyalistler daha dogrusu sol dusunen butun kesimler CHP'ye oy verecek. TATAVA yapmayacak yani. Sagda solda Sirri'ya verdik dediklerine de inanmayin
Yanıt Ekim arat'tan gelmiş:
Hesaplar şöyle yapılıyor.Haziran direnişine katılmış ama hiç oy kullanmamış ve bu güne kadarda kullnamayı düşünmeyen bir kitle var.Bu kitle gençlerden oluşuyor ezici bir şekilde ve oranları %2 ye yaklaşıyor.Zaten İstanbul'da seçimlerin kaderini belirleyecek olanda bu orandır.Şimdi CHP nin bu kitleyi etkileme yada tarafına çekme şansı yok ama Sırrı Süreyya'ya sempati ile bakıp onunla ilişki kurabilecek bir kitle bu.Bu yüzden Kürt oylarından çok bu oyları istiyor CHP tarafı.Kürt halkını düşündüklerini sanmıyorum.Zaten böyle bir şey olsa kürt halkı ile ilgili bir tane olumlu sözleri yada sahiplenilecek bir talepleri olurdu.
Öte yandan Sırrı Süreyya'ya yada temsil ettiği siyasete sadece Kürt olarak baktırmak ve kafası karşık dünya görüşü oturmamış yada olmayan bu %2 yi kendi saflarına çekmek istiyorlar.
Geziye katılanlar kimlerdi bunun araştırmaları mevcut.Bunlardan bile öğrenebiliriz.
Olaya böyle bakmak zorundayız.Son günlerde bel altı siyaset iyice ayyuka çıktı.Son gün karar değişiklikleri hesapları yapılıyor.Bu saatten sonra kimse çekilmez.Omugasızlar hariç.
CHP Düzenin sol çürümüşüdür!
İçişleri Eski Bakanı İdris Naim Şahin CHP Çekmeköy İlçe Teşkilatı tarafından düzenlenen Ordulular Buluşması programına katıldı. Şahin konuşmasında CHP Çekmeköy Belediye Başkanı adayı Seyfettin Yıldırım'a destek verdi.
Burjuva siyasetinin halk arasında tanınan adı omurgasızlıktır.Yağmaya bir dönem kiminle devam edeceğini karar aldırdıkları bir orta oyunudur seçimler.CHP bir düzen partisidir.Adında olan halk yönetmeye sıra geldiğinde çakallla hırsızla işbirlikçiyle bir anda yer değiştirir.Yarın Cüppeli Ahmet Efendi de Fatih'ten destek atabilir.
İktidar halkın eline değil halkı soyacak bir dönem ezecek bir sömürücü grubunun yani burjuvazinin gerici olan bir başka ekibinin eline geçecek olmasıdır.
Halktan bu kadar nefret eder burjuvazi ve onun partileri.Halkı yönetime ortak etmek değil yönetmek için bir araya toplarlar.
Kapitalizmde devlet halka baskı kurar ,Sosyalizmde halk devlete.Bu kapitalist kokuşmuşluğu tercih etmek yerine ,devrimi ve sosyalizmi tercih etmek için mücadeleye katılmak gerçek ikinci tek seçenektir.
CHP ne kadar işbirlikçi hayin hırsız karaktersiz halk düşmanı gerici varsa halka karşı bunları topluyor.Bunların iktidarı AKP gericiliğinden hiç bir biçimde ayrılamaz.Gerici olan öte yandan burjuvazidir.Sağı yada solu hiç fark etmez.
O zaman bize düşen proleter olanı örgütlemek proleter olan yolu yürümektir.Bu da devrimdir.Burjuvazi ile bataklığa proletarya ile gerçek bir geleceğe yol alabiliriz.
Elbette ben CHP yi yada başka bir düzen partisini desteklemediğim gibi Sırrı'yı yada HDP yide desteklemiyorum.
atila mahlaslı arkadaş sonra şöyle bir yorum yapmış:
Bir soz vardir: ''Zulmun Artsin ki Tez Zeval Bulasin''
Buna sadik kalarak o halde soyle mi demeliyiz? Birakin AKP'yi CHP'yi. Zulum artsin da cabucak devrim yapalim Zulmu kimin yaptigina bakmayin...
(not: kanimca CHP bu Katil'den ve onun partisi AKP den daha az zulmeder. O halde AKP kalsin duzenin zevali cabuk olsun diyebilir miyiz ekim arat)
Ve ekim arat'tan yanıt:
Bu sistem meselesidir.Sistem sadece parlementodan oluşmuyor.Bir sermaye diktatörlüğüdür Türkiye cumhuriyeti.Parlementosuzda yönetilebilir kuşkusuz bir dönem bu olmuşturdan.Cunta dönemleri vardır.Bu sadece Türk Sermaye devletini de özgü değildir.
AKP bu arabayı yürütemez ama bilinen şu ki yerine gelende yürütemez.O zaman olağanüstü durumda yönetilir.İtalya ,Yunanistan,Mısır ,Tunus da olan Tekonokrat geçiş hükümetleri kurulur.Bundan her düzen partisinden birileri yer alır.Ve bir geçiş sağlanır.Bu dönem aynı zamanda bir soygun ve kemer sıkma dönemidir.
Örneklerine yukarda saydıklarımdan araştırıp bakabilirsiniz.Ama bu da çözmemiştir.Toplumun sorunları daha da eylemli bir biçimde alanlara akmaya devam etmiştir.KOlayından Cuntacılık da yapamazlar.Tekono faşizm olarak ileriye çıkıyorlar son yıllarda.Bizimde geçmişimiz Milli Cephe vb isimler ile olmuştur.Ama bu dönem adı değişir geçiş hükümeti olur.
http://www.sosyalistforum.net/politik-gundem/68028-kurt%27ler-siirri%27ya-turk-solcular-chp%27ye.html
Bu tür yorumlarda tartışılması ve açıklığa kavuşturulması gereken pek çok konu ortaya çıkıyor. Konu sıkıntısı çekerken bu tür yorumlarda söylenenleri bir de burada ele alıp yorumlamak yararlı olur diye düşünüyorum.
Yazılanlardan pek bir şey anlamadım. Ekim Arat'ın ne söylediğinden özellikle. CHP'ye oy vermem diyor, HDP'ye de vermezmiş. Kime vereceği belli değil. Ne söylemek istediği de belli değil. Bu konudan nasıl yorumlar çıkar onu da bilmiyorum
atila'nın Ekim arat'a sorusu da tam mazohistlik kanimca CHP bu Katil'den ve onun partisi AKP den daha az zulmeder. O halde AKP kalsin duzenin zevali cabuk olsun diyebilir miyiz ekim arat)
Ekim arat cevap vermemiş, böyle bir soruya onay verilebilir mi? O zaman her seçimde partiler içinde en faşist en gerici olan partilere oy verelim. Zulüm yapsın, devrim şartları oluşsun!
atila mahlaslı arkadaş, ''bu seçimde solcular ve sosyalistler -İstanbul için- CHP'ye oy verecekler'' diyor. Sadece 30 Mart seçimi ile ilgili de değil bu saptaması. 12 eylül öncesinden beri bu böyle. CHP Ecevit'le birlikte ''ortanın solu''na açıldığından beri solcuların sosyalistlerin hemen hemen tamamı CHP'ye yönelmiştir. 1950 seçimleri hariç çok daha önceki seçimlerde de böyle olmuştur. Devleti kuran parti olması, burjuva aydınlanmasının temel niteliklerini simgeliyor olması vb. Bu süreçte TİP dışında yasal bir partinin hemen hemen bulunmaması, zamanın TKP'sinin CHP'yi işaret etmesi ve daha pek çok tarihsel neden de sayılabilir. Bugünse, Erdoğan'ın diktatörlüğünün iyice su yüzüne çıkmış olması, onu geriletmek ve siyaset alanından uzaklaştırmak, CHP'ye yönelmenin bir gerekçesini oluşturmaktadır. Daha düne kadar AKP'yi destekleyen liberal ve dönek kadronun da bu noktaya gelmesinin en önemli gerekçesi budur. Bu yüzden atila mahlaslı arkadaşımızın bu saptaması doğrudur.
Sırrı Süreyya'nın adaylığının CHP'ye yarayacağını söylemesi de bir anlamda doğrudur. Bugünün koşullarında Sırrı Süreyya Önder'in CHP'ye yönelmiş kürt oylarından çok AKP'ye sıkışmış kürt oylarını alabileceği söylenebilir. Bunu seçimlerde göreceğiz. Ama şuna katılmıyorum. Sırrı Süreyya Önder HDP-BDP kararıyla CHP lehine seçimden çekilirse ve bunu kitlesine doğru bir şekilde anlatabilirse, bir önceki seçimde aldığı 300 bin oyun çok önemli bir kısmının CHP'ye gidebileceğini söyleyebilmek çok yanlış olmaz. Bu konuda kürt önderliği kendi kitlesi üzerinde tartışılmaz bir belirleyiciliğe sahiptir.
Ne var ki, HDP-BDP Öcalan'ın açıklamalarından sonra böyle bir karar almaz ve alamaz. Bunu kitlesine de açıklayamaz. Kendi açılarından bunun gerekçesi de bulunmuyor. Bana göre meşruiyetini yitirmiş bir AKP'yle çözüm sürecinin gerçekleşemeyeceğini görmekteler. KCK'nın açıklamaları da bu yönde. Öcalan ise biraz daha önünü görmeye çalışıyor. 30 Mart'tan sonra oluşacak siyasi konjöktür kürt hareketinin nasıl bir strateji izleyeceğini bize gösterecektir. Kısaca Sırrı Süreyya'nın şu an için CHP lehine seçimlerden çekilmesini gerektiren bir durum ortada bulunmamaktadır ve Öcalan'ın açıklamaları da bu konuda bağlayıcıdır.
Ekim Arat'ın yanıtının konuyla doğrudan ilintili kısmı bu. Bana göre pek de doğru bir çözümleme olduğu söylenemez. Bir kere gezi olaylarına katılanların aydınlanmacı, laik, yurtsever ve yüzü sola dönük kitleler olduğu tespitini yapalım. Bu kitleler Erdoğan'ın baskıcı, yaşam biçimine müdahaleci, otoriter ve gerici siyasetine muhalif kesimlerdi. Bu kitleler için sosyalist olmadıklarını ancak yüzlerinin sola dönük olduklarını söyleyebilmek mümkün. Bu kitlenin Sırrı Süreyya'ya-HDP'ye yöneleceğini sanmak yanılgıdır. Nesnelliği okuyamamaktır. Bu kitle içinden çok küçük bir kesim HDP'ye ve sosyalist partilere gidebilir. Ama çok büyük bir kesimi de zaten CHP'ye yönelecektir. En somut gerekçe de zaten Erdoğan'a duyulan tepkinin onları AKP'nin en ''güçlü'' karşıtına yönlendireceği gerçeğidir. 30 Mart yaklaşırken, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk olayları ortaya çıkmışken ve sonrasında Erdoğan ve AKP aleyhine bir yığın tapeler ortaya dökülmüşken aksi de olamaz. Kısaca gezi direnişinde ortaya çıkan kitlelerin çok önemli bir bölümü var olan iklim nedeniyle CHP'ye yönelecektir. Bugün İstanbul anketlerinde CHP ile AKP'nin baş başa çıkıyor olmasının nedeni de budur.
Burada başka bir durum var. Bir kaç aydır, AKP'nin sürekli inişte, CHP'nin sürekli çıkışta olduğu gerçeği AKP karşıtı kürt seçmenin kendiliğinden CHP'ye yönelmesine yol açabilir mi? İstanbul'u meşruiyetini yitirmiş bir Erdoğan'ın alması mı kürt hareketinin işine gelir, yoksa yakın bir dönemde bir denge unsuru olarak ortaya çıkacağı ileri sürülen CHP'nin alması mı? Bu konuların kürt önderliğinde tartışılmadığını söyleyebilmek zor. Eğer tartışılıyor, ve ikinci seçenek öne çıkıyorsa büyükşehir belediye başkanlığının kazanılması noktasında ''bir bölen'' olmamaya da özen göstereceklerdir diye düşünüyorum.
CHP Düzenin sol çürümüşüdür!
Ekim arat böyle bir önermede bulunmuş. Bence bu tür önermeler bir yazıyı ilginç kılmanın ötesinde bir anlama sahip olacaksa, öncelikle bu önermeyi açıklayacak ifadelere de mutlak surette yer verilmeli. Arat'ın sonraki söyledikleri bu önermeyle de, konuyla da çok ilgili değil. ''CHP düzenin sol çürümüşüdür'' demek, CHP'nin sol bir parti olduğunu, bu solculuğun ''düzen solu'' anlamına geldiğini ve son tahlilde de ''çürümüş'' olduğunu anlatmaktadır. Ekim arat da bu anlamda kullandıysa, konuyla doğrudan ilişkili olmasa da, bu önermeyi mutlaka açıklamalıydı. Üstelik 'düzen solu'' olarak nitelese de, bulunduğu platformda CHP'nin ''faşistin de faşisti'', ''gericinin de gerici'' olduğu yolunda yerleşik bir yargı oluşmuşsa bu konuyu çok daha derinlikli olarak açıklamak durumundaydı. Ama yapmamış, İdris Naim örneği vermiş, sosyalizm devrim demeye getirmiş ve konu da orada boğulup kalmış.
CHP kendini sosyal demokrat parti olarak tanımlamaktadır. İçinde gerçekten sosyal demokrat kişiler, solcular, sosyalistler de vardır. Ama zaman zaman, Türkiye'de ''CHP'den bir sosyal demokrat parti olur mu?'' tartışmalarının yapıldığına da tanık olduk. Sosyal demokrasi Avrupa'daki partilerde Marksist bir geçmişe sahiptir. Oysa CHP devleti kuran bir parti olarak devletçi refleksleri ve iç güdüleri olan bir partidir ve böyle bir kökeni vardır. Böyle bir partiden Avrupa'daki gibi bir sosyal demokrat parti beklentisi içine girmek ne kadar sağlıklı bir düşünce olabilir? Kaldı ki, Avrupa'nın burjuva devrim tarihi ile Türkiye'nin burjuva devrimi tarihi de örtüşmemektedir. Tarihsel anlamda çok farklı süreçlerden ve koşullardan geçilmiştir. CHP için şunu söyleyebilmek mümkün; CHP kitlesel anlamda ilerici bir partidir. Konjöktüre bağlı olarak yalpalama gösterse de, genel özelliklerinin bu nitelemeye uygun düştüğünü söyleyebilmek mümkün.
Arat'ın ''çürümüşlük''le neyi anlatmaya çalıştığını anlamak zor. Bugün hem kadro ve hem de söylem düzeyinde sağa kayışını işaret etmek istiyorsa, onu da anlayabilmek mümkündür. 2002 seçimleriyle birlikte merkez sağın çökmesiyle birlikte AKP buradaki boşluğu doldurmuş, ve 12 yıl bu ülkeyi otoriter tarzda yönetmiştir. Gelinen nokta ortada. Rüşvet, yolsuzluk ve akılalmaz bir çürümüşlük ve tek adam yönetimi; kısaca gerici dinci faşizm. Böyle bir tablo merkezde tekrar bir boşluk yaratmıştır. CHP bugün bu boşluğu doldurmaya çalışıyor. Dün ne kadar soldaydı, tartışılabilir ama, bugün hem söylem ve hem de kadro yönünde sağa açılması merkezde oluşan bu 'yeni'' boşluğu doldurma hevesindendir. Sonuç şu: Kabul edelim etmeyelim, CHP solculuğu dün de düzen solculuğuydu, bugün sağa açılma yönündeki eğilimleriyle yine düzen solculuğudur. Ama sosyalist solu daha fazla ilgilendirmesi gereken konu, CHP tabanının aydınlanmacı, laik ve sola dönük yüzüdür...Ve bu haliyle de sosyalist sola kazandırılabilecek en yakın kesimdir.
''Elbette ben CHP yi yada başka bir düzen partisini desteklemediğim gibi Sırrı'yı yada HDP yide desteklemiyorum. ''
Ekim Arat'ın yazısını bitiriş cümlesi de bu: CHP'yi neden desteklemediğini bu yazılarında bol bol anlatmış ama, Sırrı'yı ve HDP'yi neden desteklemediğine ilişkin bir şey söylememiş. Gerek görmemiş diyerek geçelim de şu soruyu soralım. Ekim Arat'ın bütün bu söylemeye çalıştıklarından ne çıkaracağız? CHP'yi desteklemeyeceğiz, ''Sırrı'yı HDP'yi desteklemeyeceğiz''. Peki ne yapacağız? Ekim Arat'tan bunu öğrenemiyoruz. En azından bu yazısında yok. Bir sorun mu bu? Evet, bir sorun. Hem de çok önemli ve solcular, sosyalistler için mutlaka aşılması gereken bir sorun.
İdeoloji önemli. Sosyalist ideolojiyi ve mümkünse Marksist Leninist dünya görüşünü öğrenmenin ve içselleştirmenin bir yolunu da bulabilmeliyiz. Ama bütün bunların yanında güncel siyaseti olabildiğince basitleştirmekten, tüm burjuva partilerinin ''hepsinin bir ve aynı'' olduğu yüzeyselliğinden de kurtulabilmeliyiz. ''Onların hepsi bir, kurtuluş devrimde'' diyerek sınıfsal bir mücadele içinde olduğumuzu sanmak da bu konuda yapılan en önemli yanlışlardan yapılan biri ve belki de başlıcası. Oysa siyaset solcular için güncele devrimden bakmaktır. Günceli önemsemek, doğru okumaya çalışmaktır. Önemsenmeyen, yok sayılan bir güncelden siyaset üretemeyeceğiniz gibi, siyasi kanalları kapalı ideolojik tezlerden de devrim falan çıkmaz.
Kitleleri, partileri, ve parti yığınlarını doğru okumak, doğru değerlendirmek, sola yakın olanlarıyla uygun siyasi araçlar geliştirerek bağ kurmak zorunluluğu her solcunun öncelikli sorumluluğu olmalıdır. Bunlar önemsenmeden, bu konuda çözümlemeler yapılmadan, doğru siyasi pozisyonlar alınmadan internet ortamında bulunan Marksist ustalardan alıntıları üstelik çoğu kez özünü de kavramadan yinelemek devrimci sosyalist mücadeleye hiç bir katkı yapmamaktadır. Yaşanan onca yıl bu katkının kitlesel anlamda hiç gerçekleşmediğini ortaya koymaktadır.
Doğrudur, CHP de, HDP-BDP de, diğer burjuva partileri de sosyalist solun asla içinde bulunmaması gereken yapılanmalarıdır. Ama bu durum, ''bütün partiler aynı'' basitliğinde de ele alınmamalıdır. Hele partilerin kitleleri arasında bir ayrım gözetmemek de içine düşülen bir başka yanlıştır. Ve en önemli yanlışımız, sosyalistlere, sol sempatizanlara ''sol ve sosyalist partilere gidin,örgütlenin'' çağrısını yapmıyor olmamızdır. Eğer bu konuda da ''hepsi bir, onlardan bir şey olmaz'' yüzeyselliğine düşüyorsak, bundan sonra söyleyeceklerimizin eleştirilen ''çare Sarıgül'' sloganından bir farkı olmayacaktır.
Sanıyorum, bu konularda aşılması gereken epey sorunumuz var!