AKPnin Telafi İslamcılığı - Deniz Yıldırım
Filmin sonuna yaklaşıyoruz. Twitterın kökünü kazıdığını sanıyor, milyonlar yasakları deliyor; Berkini hedef gösteriyor, Haziran ruhu milyonların bedeninde büyüyor; bir çocuk uyanmıyor; milyonlar uyanıyor. Güçlenmiş, pekişmiş, sağlam anlamında, berkitmek kökünden türeyen Berkin, Haziranda yaşıyor ve şimdi Haziran daha Berkin, güçlenerek ilerliyor. Kaybedecekler, burası açık ve çılgınlık evresine girmeleri de bundan.
Önceki yazıda belirtmiştik. AKP Rejiminin kurucu ilkesi, baskıcı merkezi olarak Silivri Kamp Hukuku çöküyor. Yetmez; AKPnin rıza örgütleme ekseni, ahlaki önderliği de çöküyor. Gramsciyle anlatalım.
Hegemonya, zorlama gücüyle donatılmış rıza örgütlenmesidir ve bu örgütlenme bir toplumsal grubun ahlaki - entelektüel önderliği ele geçirmesiyle pekişir. Buradan hareketle AKP: başlangıç evresinde muhafazakar-demokrat AKPnin ideolojik önderleri kendi kadrolarından çıkmadı; partinin kuruluşundan eski rejimin tasfiye sürecinin tamamlanmasına kadar geçen süredeki yerleşme aşamasını liberal aydınların desteğiyle yürütmeleri, bu ihtiyacın uzantısıydı. Liberal kullanışlılar, AKPnin darbelerle, statükoyla, vesayetle mücadelesine inandırma ihalesinde yüklenici oldular; AKP-C eliyle inşa edilen Kamp Hukukuna meşruluğu bu aydınlar eliyle örgütlenen liberal sos kattı; sonrası malum. AKP İstanbul İl Başkanı Babuşcunun ifadesiyle tasfiye tamamlandı, liberallerle iş bitti, ideolojik önderlerle yollar ayrılırken ahlaki önderliği dinselle harmanlayacak inşa dönemi başladı. Bu tasfiye liberalizmini telafi İslamcılığı izledi.
Entelektüel önderlik açığını zemini düzleme aşamasında liberal aydınları konuşturarak kapatan AKP, moral (ahlaki) önderlik sözkonusu olduğunda başından itibaren bu liberal hegemonya ile bağlantılı biçimde darbelerle mücadele perdesinin arkasına yerleştirilen mağduriyet hikayelerine yaslandı. Bu hikayelerin liberal çerçevesinin içine ise, düzenin 90lardan bu yana derinleşen yönetme krizini tamamlayan çürüme hissine karşı, toplumsal düzeyde İslami harekete atfedilen yolsuzluk karşıtı AKlık, temizlik vurgusu yerleştirildi. Hikayeye göre AKP, 90ların çürüyen partileri gibi yolsuzluk yapmayacak, dünya malına yenilmeyecek kadar dindar ve muhafazakardı. Kuruluşundan itibaren AKP, ahlaki olanla dinsel olanı ilişkilendirmesi ve ahlaki olanla seküler olan arasına setler çekmesi üzerinden bu hikayeye yaslandı.
Bu hikaye dinsel değil ama liberal sınırlarına 12 Eylül 2010 Referandumuyla ulaştı. Ve AKP-C, aygıtlar içinde yerleşip kontrolü ele geçirdiğine ikna oldukça zorun dozunu arttırdı; kamp hukuku temelinde reddin reddi düzenini geliştirdi; karşımıza yağmaya dayalı bir ekonomi ve zor ilişkileri bu yağmacı karakterin önünü açacak şekilde yapılandırılmış bir siyasal rejim çıktı. Yağmacı birikimciliğin denetimsizlik ve hız arzusunu istibdat inşası tamamladı. İstibdat ile yağmacı birikimciliğin birbirini tamamlayan yükselişi, ideolojik ve ahlaki meşrulaştırma düzeyinde dinselleşmenin de dozunu artırdı. AKPnin ahlaki önderliği çözüldükçe, liberal takviyeli ideolojik önderliği geriledikçe ve karşıtlarına dönük baskının dozu arttıkça açığın telafisi ve zorun meşrulaştırılması süreçlerinde İslamlaşma daha da merkezileşti.
Özetle; AKP Rejiminde istibdat ile İslamlaşma birbirini tamamladı. Böylece AKP Rejimi, Türkiye tarihinin istibdat dönemlerine özgü devlet eliyle İslamlaşma eğilimini de sürdürdü; daha fazla zora yaslanan her baskıcı rejim gibi ahlaki önderliğinin zayıflığına, hegemonik araçlarla yönetememeye karşı bir telafi mekanizması; toplumsal uyanışların bastırılmasına karşı bir pansuman tedavisi ve zorun meşrulaştırılması yolunda bir rıza unsuru olarak İslamizasyonu pekiştirdi. Abdülhamit istibdadını tamamlayan İslamlaşma; 12 Eylül darbe rejimini tamamlayan İslamlaşma ve AKP Diktasını tamamlayan İslamlaşma daima benzer zor/rıza denklemlerinden beslendi. Türkiyede istibdat ile İslamlaşma bu açıdan kardeştir. Ve devlet eliyle her İslamlaşma hamlesi, hegemonik üstünlüğün değil, yönetememe evresindeki baskıcılığın kanıtıdır ve toplumsal düzeydeki isyanlaşma eğilimleri güçlendikçe İslamlaşma bir isyansızlaştırma stratejisi olarak yüzeye çıkar. Bunu yaşadık.
Nasıl mı? AKP toplumsal-siyasal muhalefetin yükselişi karşısında artan oranda çıplak zora başvurdukça ve muhalefet cephesi giderek genişledikçe kendi tabanına kapandı ve safları sıklaştırıcı bir önderlik stratejisi olarak da İslamcılığa açıktan yaslandı. Hegemonik araçları zayıflayan AKP, tabanına kendisine yönelen muhalefetin nedenlerini muhalefetin yeterince Müslüman olmadığını ima ederek açıkladı. Kendisine yönelik muhalefetin gerekçesini sahih İslami değiller imasıyla açıklamak, iktidarın meşruiyet ve moral kaynaklarını daha da dinselleştirmesine, ideolojik dayanaklarını ve liderin temsilini de kutsallaştırmasına yol açtı. İş, sultanlar camii anlamına gelen selatin cami yaptırmaya ve Erdoğanın Allahın bütün vasıflarını taşıdığını belirtmeye kadar vardı.
Kendisini sahih Müslümanlığın ölçüsü haline getiren AKP siyasallığı, bu sayede toplumsal-siyasal muhalefete destan karakterli savaşını da İslami çerçeveden sunmaya ve darül harp karşısında cihat mücadelesi verdiği izlenimi yaratmaya başladı. Bunu Hazirandan beri daha net gördük, ama öncesi de vardı. İzmirin AKPye muhalefeti farklı bir dindarlık anlayışına sahip olmasıyla, Kürt hareketinin muhalefeti İslam dışı karakterde ve hatta Zerdüşt olmasıyla açıklandı. Bütün bunları Haziranın Alevi ayaklanması olduğu yönünde destan yazan İçişleri Bakanlığının istihbarat raporları tamamladı. Kaldı ki taktik değildi, AKP gerçekten böyle düşünüyordu; rejime göre isyan varsa bu isyan yeterince dindar olmayanlardan, seküler muhalefet damarlarından geliyordu; 4+4+4 sisteminin başlangıcı için Denizlide bir İmam Hatip Lisesini seçen Erdoğan bu okullardan terörist, anarşist yetişmediği için mi karşı çıkıyorsunuz? diyerek neslin dindarlaşması ile itaatkarlaşması arasında rabıta kurduklarına işaret ediyor; Arınç ise dindar olmayıp isyankar mı olsunlar? sorusuyla bu bakışı tamamlıyordu. Halk içinde güçlenen muhalefetin isyanlaşma evresi, iktidar merkezlerinde daha fazla baskı gücünü tamamlayan İslamlaşma evresini çağırıyordu. İsyan varsa İslam yoktu; İslam yoksa İsyan vardı. AKPnin kodlaması böyleydi.
AKP hegemonik krizi derinleştikçe ve yönetemez hale geldikçe ahlaki ve entelektüel önderlik açığını İslamcı bir dille gidermeye; artan muhalefetin nedenini muhalefetin yeterince dindar olmamasıyla açıklayarak muhafazakar taban üzerindeki denetimini sıkılaştırmaya; polisin katliamlarından doğan ahlaki yönetme krizlerini seküler anlam dünyasını hedefe oturtarak aşmaya çalıştı. Bununla amacı kendisini İslamın ölçüsü haline getirmekti. İslami olmayan, solcu, ateist, terörist, Alevi, Zerdüşt olan bunları; özetle davayı hedefe koyanları öldürmeyi, düşmana karşı yazılan bir destan olarak yansıtması da; 14 yaşındaki çocuğunu mezara koymuş bir anneyi miting alanında yuhalatması da bu anlayışın uzantısıydı. Muhalefeti zor aygıtları dışında bir seçenekle denetlemesinin mümkün olmadığı koşullarda, muhafazakar tabanı İslamcı bir moral önderlik dili üzerinden denetlemek dışında seçeneği kalmadı.
Örnekler son zamanların yönetme krizlerinde sıklaşmıştı; bu dönemde Erdoğan, polis ve istihbarat ağırlıklı istibdat modelindeki her ahlaki önderlik açığını ve yönetme krizini, karşıtlarının seküler anlam dünyasının ahlaksızlığını kanıtlamaya çalışarak telafi etmeye çalıştı. Bu nedenle AKP İslamcılığı, bir telafi İslamcılığıdır: gelişen toplumsal-siyasal muhalefet damarının moral önderliği ele geçirdiği koşulları geri çevirmek için, karşıtlarının seküler karakterini hedef tahtasına oturtma, kendisini sahih Müslümanlığın ölçüsü haline getirme ve muarızlarını ahlaksızlaştırarak kendisini yeniden ahlakileştirme yoluyla telafi. Her moral önderlik krizini bir İslami tartışma ile sonlandırmaya, ahlaki üstünlüğü yeniden buradan ele geçirmeye çalışmaları bu telafi arayışıyla bağlantılıdır.
Bu durumu kanıtlayacak örnek epey fazla: Roboskideki katliamın yarattığı ahlaki önderlik krizinde Erdoğanın sarfettiği her kürtaj bir Uluderedir sözü ve buna bağlı çıkarttığı kürtaj tartışması da; Reyhanlıda 54 can AKPnin Suriye politikası sonucu kaybedildiğinde öne atılan alkol yasası tartışması da böyle bir telafi krizinin dışavurumudur; Haziranda gençlerimiz birer birer öldürülürken camiye ayakkabıyla girdiler, alkol aldılar, başörtülü bacıma saldırdılar propangandası böyle bir telafi krizinde inşa edilmiştir. Medeni Yıldırım Licede öldürüldüğünde, orada başka iş var, uyuşturucu vurgusu da bu ahlakileştirme temelinde yapılmıştır. Özetle AKP güçlendikçe değil, sıkıştıkça; zor aygıtlarını gerilettikçe değil, öne çıkardıkça telafici temelde İslamcılaşmıştır. Bu nedenle telafi İslamcılığı, AKPnin hegemonyasının değil; ahlaki önderlik ve yönetme krizinin; diğer bir ifadeyle hegemonya krizinin semptomudur.
Bu semptomu Gezi çırılçıplak açığa vurdu. Haziran Ayaklanması, AKPnin moral üstünlüğünü iyiden iyiye kırdı; Türkiye halkı AKPnin biçtiği elbise ve dayattığı yağmaya dayalı baskıcı ve İslamcı yaşam modeli dışında alternatif bir kamusallığın varlığını Gezi ile keşif ve inşa etti ve sonrasında iktidar bloğu içinde Haziranın yarattığı çatlaklar Aralık restorasyon çözümünde yankılandı. Bu süreçse AKPnin çözülen moral önderliğini/hegemonyasını en hassas yerinden vurdu. Bir yandan aklık vurgusuyla kurulmuş bir partinin baştan aşağı yolsuzluklara bulaşmış karakterinin açık edilmesi; diğer yandan toplumun İslami temelde yapılandırılması için muhafazakar aile kurumunu modelleştiren tepedeki projenin aktörlerinin hemen tüm kirli işlerini çocukları aracılığıyla gördüğünün açığa çıkması; AKPnin ahlaki önderliğine sağlam bir darbe daha indirdi. Telafi İslamcılığı, İslamcılığın iddia ve dayanaklarını da dökmeye, sarsmaya başladı.
Artık çok net: AKP yönetemiyor, telafi İslamcılığı sona eriyor. The end yazısını görmeden bunu söyleyebiliyoruz. Şimdi esas meselemiz: ahlaki-entelektüel önderliğe yakın, seküler, kamucu ve demokratik karakterde, Haziranca siyasal çözümleri mi öreceğiz; yoksa çöken binanın restorasyonuna evet mi diyeceğiz? Halkız; direniyoruz; isyanı yeniye mayalayarak geliyoruz; yeniyi kurmak için görevlere hazır mıyız?
Deniz Yıldırım (Yrd. Doç. Dr., Ordu Üniversitesi)
(23 Mart 2014, BirGün Pazar)