CHPli milletvekilleri 1 Mayıs için harekete geçti
AKPnin 1 Mayıs kutlamaları için Taksimi yasaklamasının ardından CHPli milletvekilleri de harekete geçti. Milletvekilleri Taksim çağrısı yaparken CHPli Sezgin Tanrıkulu da mecliste Taksim Meydanının adının 1 Mayıs Taksim Meydanı olarak değiştirilmesi için yasa teklifi verdi
AKPnin tüm yasaklamalarına karşı emek örgütleri Taksim çağrısı yaparken CHPli milletvekilleri de harekete geçti. CHP sözcüsü Haluk Koç, 1 Mayıs kutlamalarının Taksimde yapılması gerektiğini söyleyerek Hüseyin Avni Mutlunun kanunsuz emir verdiğini ifade etti. Gösteri yapma hakkını kullanan kişinin gösteri yapacağı yeri belirleme hakkı olduğunu da savunan Koç, 1 Mayıs kutlamaları Taksimde yapılmalıdır, yapılacaktır dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da Meclis Başkanlığına verdiği bir teklifle mevcut yasadaki 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ifadesinin İşçi ve Emekçi Bayram olarak değiştirilmesini talep etti. Tanrıkulu ayrıca Taksim Meydanının adının da 1 Mayıs Taksim Meydanı olarak değiştirilmesini talep etti. Tanrıkulu, 1 Mayısın ulusal bayram ve tatil ilan edilmesine rağmen her yıl bayram olarak değil toplantı ve gösteri yürüyüşü olarak değerlendirildiğini vurguladı. Tanrıkulu şöyle konuştu:
Taksim Meydanı, kanlı 1977 1 Mayısıyla beraber işçi bayramının sembolik kutlama alanı haline gelmiş ve 1 Mayısla özdeşleşmiştir. Bu nedenle işçiler tüm yasaklama ve engelleme kararlarına rağmen bayramlarını aynı zamanda 1977nin anma yeri olarak Taksim Meydanında gerçekleştirmek istemektedir. İşçi sağlığı ve güvenliği konusunda yeterli tedbir alınmaması nedeniyle hemen her gün ölüm ve yaralanma haberlerinin alındığı Türkiyede en fazla işçiler bayram yapmayı hak etmektedirler. Ancak bu zorlu yaşam koşullarına rağmen İstanbulda Taksim Meydanında yapılmak istenen kutlamaların engellenmesi çeşitli olaylara sebebiyet vermekte ve işçiler bu özel ve anlamlı günlerinde bile bayram etmekten mahrum kalmaktadırlar.
CHP İstanbul Milletvekili Süleyman Çelebi ise düzenlediği basın toplantısında Taksim yasağını eleştirerek 1 Mayıs işçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü. Kölelik koşullarına karşı bir direnişin adıdır 1 Mayıs ifadelerini kullandı.
Sendika.Org
bu çok güzel
1 Mayıs öncesi Taksim Meydanında genişletme bahanesiyle hukuk dışı inşaat
1 Mayısa 13 gün kala Taksim Meydanında yol genişletme çalışması yapıldı. Meydanda herhangi bir çalışma yapmak hukuka aykırı
1 Mayısa 13 gün kala Taksim Meydanında yol genişletme çalışması yapıldı. Meydanın Tarlabaşına açılan, araçların U dönüşü yaptığı bölümde yaklaşık 8 metreye bir buçuk metre genişliğinde beton kesildi. Cumhuriyet Caddesinden meydana girilen bölümde de genişletme yapmak için alan belirlenmiş bulunuyor.
Sendika.Orga konuşan Avukat Can Atalay, meydan hakkında herhangi bir imar planı olmadığını, yargı kararı nedeniyle meydanda herhangi bir inşaat çalışmasının yapılamayacağını aktardı.
Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.
Sendika.org
AKP Taksim'e çıkılmaması için fiziki engeller oluşturma peşinde. O da yetmezse evde tutmaya zorlandığını söylediği yüzde elliyi de meydanlara dökmekten çekinmezler.
Meydan vermiyoruz, meydan okuyoruz!
Gerek egemenler cephesinden gerekse de soldan hiç kimse bu bir yıl yaşanmamış gibi davranarak 1 Mayısı tartışamaz, 1 Mayısa ilişkin tutum belirleyemez. Haziran İsyanının damgasını vurmadığı bir 1 Mayıs olabilir mi? Türkiyenin kalbindeki meydan Taksim artık 1 Mayıs alanı olmanın ötesinde ülke tarihinin gördüğü en büyük halk isyanının da doğduğu yerdir. Taksim, Kızılay
Çürümüş diktatöre meydan vermeyeceğiz diyerek halkın zapt ettiği meydanlara sahip çıkmak aynı zamanda düzeni değiştirme iddiasına sahip çıkmaktır
Geçen yılki 1 Mayıstan başlayarak bu yılki 1 Mayısa kadar yaşadığımız koca bir yıl, ülke tarihinin benzeri görülmemiş tarihsel olaylarına tanıklık ettiğimiz bir dönem oldu. Ve üstelik bu dönem noktalanmış, tamamlanmış değil. Hala canlı, hala dinamik ve hala ezilenler lehine zaferle tamamlanabilecek bir süreç olarak ilerliyor.
Yerel seçim sonuçları Tayyip Erdoğan dahil hiç kimseyi memnun etmedi. Tam da bu yüzden siyasetin hiçbir öznesi yeni bir siyasal proje ortaya koyamıyor, herkes seçim öncesi pozisyonunu ve çizgisini devam ettirmekle meşgul, şimdilik. Yerel seçim sonuçları beklenen kırılmayı yaratmadı. Sadece fay hatları üzerindeki gerilimi daha da arttırdı. AKP aynı gerici, yolsuz ve iktidarda kalmak için her şeyi yapabilen tarzını devam ettirecek. Sağa açılma projesi iflas eden CHPde (her ne kadar cumhurbaşkanlığı seçiminde bir kez daha sağla ortaklaşma denenecek olsa da) ulusalcıların sesi biraz da fazla çıkacak ama kısır muhalefet değişmeyecek. Politikasızlığına rağmen aradan sıyrılarak en başarılı parti olan MHP bildiğimiz gibi. Kürt hareketi bir taraftan bekleme/pazarlık sürecini demokratik özerklik söylemiyle zorlarken diğer taraftan yeni bir yasal temsiliyet (BDP-HDP birleşmesi) gündemiyle uğraşacak. Devrimci/sosyalist solun tümü son bir yılda yaşanan depremlerden (deneyimlerden) kendi geleceği için etkili sonuçlar çıkarmayı erteleyecek. Ancak sokak, statükocu siyasetin tüm bu iç rutinini bozabilecek en tehlikeli güç olarak, burjuva siyasal aktörler için korku salmaya devam edecek.
AKP kaldığı yerden devam ediyor, ancak bu kez daha ürkek bir saldırganlıkla. Seçimlerin hemen ardından halkın gündemini çok yakından ilgilendiren (?!) iki sorunu çözmekle işe başladı; HSYK ve MİT. Aslında bunlar halka sorun çıkarmaktan başka bir işe yaramıyorsa da bu iki sorun da AKPnin geleceği ile dolaylı, Tayyip Erdoğanın geleceği ile doğrudan ilişkili. Şu an onu kaygılandıran en önemli konu, cumhurbaşkanlığına giden yolda Cemaatin bir arıza çıkarmasını engellemek. Ancak seçimlerde verdiği başarı görüntüsüne rağmen eli güçlenmedi ve parti içinde kaygılı olanları ikna edemedi. Anayasa Mahkemesine ise öfkesinin iki nedeni var. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıçın cumhurbaşkanı adaylığına hazırlandığı/hazırlandırıldığının farkında. İkincisi ise Anayasa Mahkemesinin aldığı iki karar planlarını bozabilecek nitelikte. Twitter ve Youtube yasaklarının kaldırılması, her an yeni bir tape bombardımanına maruz kalma riski ile karşı karşıya bırakıyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu düzenlemesinin bazı maddelerinin iptali ise HSYK üyelerini işlevsiz hale getirip, Adalet Bakanını HSYK yerine çalıştırma planını bozmuş durumda. 26 HSYK üyesinin 13ünün cemaatçi olduğu bir yapıda, Cemaat (paralel devlet) üyelerini yargılayıp cezaevine göndermek çok zor olacak. İlk girişim başarısız oldu bile. (Adanada tutuklanan polisler ve askerler bir üst mahkeme tarafından salıverildi.) Üstelik karşı operasyon bir yana kendisine yönelen tehditleri de hala bertaraf edebilmiş değil. Karşı operasyon için elinde sadece MİT kalmış durumda.
MİT Kanununda yapılacak değişiklik, aslında daha önce Beşir Atalayın dediği gibi fiili durumu yasal hale getirecek. Yani MİT daha öncede her türlü dinleme/izleme faaliyetini yapıyordu, ülke içinde ve dışında operasyon da yapıyordu, şimdi bunlar yasal hale gelecek, üstelik yine de sorun yaratacak durumlar olursa yasaların ve yargının bulaşamayacağı halde olacak. Örneğin; MİTin yasadışı dinleme yapması durumunda savcılara verilen resen soruşturma açma yetkisi, şimdi tamamen kaldırılıyor (Eskiden bu madde işletiliyor muydu, elbette işletilmiyordu ama şimdi savcılar da bir risk barındırdığı için kağıt üzerinde bile bu yetkilerinin olmaması gerek). Fethullahın dinleyen, operasyon yapan paralelleri varsa Tayyipin de aynı işlevde MİTi olacak. Tabii Tayyipin MİTi (tıpkı Fethullahın Cemaati gibi) sadece Cemaate karşı çalışmayacak, kendi karşısında kim varsa hepsi istihbarat ve operasyon konusu olacak. Hatta Tayyip Erdoğanın en yakınındakiler bile. Çünkü AKPnin içerisinden bile Erdoğan gitsin, bari AKP kalsın, yoksa AKPyi de götürecekler endişesi artık iyice duyulur hale geldi.
Üstelik Tayyip Erdoğanın daha çok çalışması lazım (derdi bitmiyor bu adamın). Dertlerinden en azından beş yıl tamamen kurtulmasını sağlayacak en ideal makam cumhurbaşkanlığı şüphesiz. Tayyip-Emine Köşke, Abdullah- Hayrünnisa Başbakanlık konutuna (1) formülü şimdilik yürürlüğe girmiş durumda, her ne kadar önümüzdeki dört ayda çok fazla şey değişebilecek olsa da. Bu konuda Erdoğanın en büyük avantajı karşısına çıkacak/çıkartılacak adayın AKP karşıtlarının tamamının oyunu alamayacak olması. CHP, MHP ve BDPnin üzerinde anlaşacağı bir adayı bulmak imkansız. Ancak Tayyip Erdoğan ülke siyasetinde var olduğu sürece de toplumun bölünmüşlüğü/kutuplaşması engellenmek bir yana çok daha köklü bir biçimde artarak devam edecek. Kürtlerin, sosyal-demokratların ve hatta MHP kitlesinin Tayyip Erdoğan kişiliğinde birleştirdikleri AKP karşıtlığının yanında bu kitlelerin birbirlerine karşı olan husumetleri de (tarihsel, kültürel, sosyal,vb) varlığını güçlü bir biçimde sürdürüyor. Tayyip Erdoğanın çok övündüğü bir tek ilin dışında bütün illerde yüzde 20nin üzerinde oy aldık, biz Türkiyenin her yerindeyiz lafzı aslında tek bir şeyi açıklıyor; bütün kutuplaşmalarda AKP kutbun bir tarafında yer almaktadır.
Tayyip Erdoğanın yaratmak için özenle uğraştığı bu kutuplaştırmanın, nasıl operasyonel bir hal aldığının en somut kanıtı 1 Mayıs günü yaşanacak. Hak-İş Kayseride, Memur-Sen Diyarbakır İstasyon Meydanında ve Türk-İş Kadıköy Meydanında.
Cemaatin Cihan Sendikalar Konfederasyonu ismiyle kamu sendikaları kurduğu ve Pak ismiyle de işçi sendikaları kurmaya başladığı ve Cemaatin bu konuda en güçlü olduğu yerlerden birinin de Kayseri olduğu biliniyor hatta bilinen bir başka şey de Kayserinin en büyük sermaye grubu olan Boydakların da Cemaate yakın olduğu. İşte bu noktada sermayeden ve iktidardan bağımsız işçi konfederasyonu Hak-İş, Tayyip Erdoğanın tetikçiliğini yapıp üstelik üye işçilerini de bu tetikçiliğe ortak edip 1 Mayısı yani işçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma gününü Kayseride kutlama kararı almış! (2)
Doğrudan AKPye bağlı alt teşkilat konumunda olan Memur-Senin 1 Mayısı kutlamak için neden Diyarbakırı seçtiği zaten malum. Tayyip Erdoğan, Kürtleri çok sevdiği için (Uludere, Rojava) onlarla bağını çok sıcak tutmak istiyor, olsa gerek!(3)
Türk-İş ise büyük olduğu için en büyük tetikçilik işi ona verilmiş durumda; Taksime alternatif Kadıköy. Ne diyor Türk-İş Başkanı Kavlak; Meydan öne çıkıyor bizim isteklerimiz, taleplerimiz bir türlü bu nedenle dile gelmiyor. Bu yüzden son dönemde Taksim Meydanı üzerinde ortaya çıkan hassasiyeti de dikkate alarak Kadıköy Meydanında bu mitingi yapma kararı aldık. Tayyip emir vermiş ama akıldışı sonuçlarını hesaba katmamış. Uydurduğu mazeret, yaptığı işe tekrar mazeret olacak!
Egemenlerin Tayyip Erdoğan nezdinde toplumu kutuplaştırma, kendinden olmayanı düşmanlaştırma siyasetine karşı ezilenler, uyum göstermeyecek, uzlaşma çağrısı yapmayacak, orta yol aramayacaktır. Bunu en somut haliyle geçen yıl Taksimde kanıtlamışlardı ve hemen ardından Haziran İsyanında. Unutulmamalıdır ki Haziran İsyanına giden kıvılcım 1 Mayıs Taksim Meydanından çakılmıştı. 1 Mayıs bu yıl da DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve tüm devrimcilerle, demokratlarla birlikte Taksim Meydanında kutlanacak. Kızılay Meydanı da Ankaralı devrimcilerin, demokratların 1 Mayıs alanıdır kuşkusuz. Gerek egemenler cephesinden gerekse de sol cenahtan hiç kimse bu bir yıl yaşanmamış gibi davranarak 1 Mayısı tartışamaz, 1 Mayısa ilişkin tutum belirleyemez. Haziran İsyanının damgasını vurmadığı bir 1 Mayıs olabilir mi? Ethemin Kızılayda can vermesi göz ardı edilebilir mi? Üç milyon insanın ülkenin tüm şehirlerindeki meydanları zapt etmesi tarihsel istisna olarak mı kalacak? AKPye, Tayyip Erdoğana karşı biriken milyonların öfkesi İçişleri Bakanının, valinin icazeti ile dindirilebilir mi? Bu yıl 1 Mayıs alanları özgürlük ve adalet sloganları ile coşacak!
Geçen yıl 17 Nisanda bu köşede şunlar yazılıydı:
1 Mayıs, tarihle geleceğin buluşma noktasıdır. İşçi sınıfının komünden sovyete, oy hakkından 8 saatlik çalışma hakkına kanı ve canıyla yazdığı mücadele tarihiyle işçi sınıfının iktidar mücadelesinin yani sosyalizm hedefinin buluştuğu meydandır 1 Mayıs meydanı. 1 Mayıs, simgelediği tarih ve gelecek dışında bugünün çatışmaları ve devrimci dinamiklerinin de o meydana çıktığı, emeğin sermayeye o meydanda meydan okuduğu günüdür.
Ve yine geçen yıl 1 Mayısın hemen ardından 2 Mayısta ise:
AKPnin provokasyon rejimi yüz binlerin sesini bastırmaya yöneliktir. Ancak AKP ve özellikle Tayyip Erdoğan anlayacaktır ki o ses Türkiyenin her meydanından büyümeye devam edecek. Gelecek yıl Taksimde buluşmak bir kez daha kaçınılmaz!
1 Mayıs 2013ün ardından Taksimde patlak veren Haziran İsyanı, hem bu kaçınılmazlığı doğrulamış hem de Taksimin ve 1 Mayısların önemini katbekat artırmıştır. Türkiyenin kalbindeki meydan Taksim artık 1 Mayıs 1977nin belleğini taşımanın, 1 Mayıs alanı olmanın ötesinde ülke tarihinin gördüğü en büyük halk isyanının da doğduğu yerdir. Taksimde patlak veren Haziran İsyanı, Her yer Taksim her yer direniş sloganının yayıldığı ülkenin dört bir yanında, halkın zapt ettiği bütün kent meydanlarına basit protestonun değil isyanın, özgürlüğün ve düzeni değiştirme iddiasının damgasını vurmuştur. Çürümüş diktatöre meydan vermeyeceğiz diyerek bu meydanlara sahip çıkmak aynı zamanda düzeni değiştirme iddiasına sahip çıkmaktır. Ve 1 Mayıs bu iddianın ileriye taşınacağı en önemli gündür.
1 AKP, mayısın ilk haftası cumhurbaşkanı adayını açıklayacak.
2 Hak-İşin gerekçesi; Biz 1 Mayısın Kayseride yapılmasını bilerek, tartışarak belirledik. Hak-İş bölgede önemli bir üye sayısına sahip, sanayi açısından gelişmekte olan ve İç Anadoluda olması dolayısıyla Kayseri 1 Mayısı hak ediyor.
3 Memur-Senin gerekçesi; Beş yıl önce 6 konfederasyonun birlikte karar alarak 1 Mayısı Taksim Meydanında kutladıklarını anımsatan Gündoğdu, Ama konfederasyonlar orada bilhassa DİSK ve KESK, sözlerinin arkasında durmadılar. Çünkü orada Türk-İş Başkanını sözcü seçmiştik ve ona karşı bazı olaylar oldu, istediğimiz verimi çok alamadık
sendika.org
Türkiye'de hakim sınıflar faşist kafadan ve emekçilerin direnişini her ne pahasına olursa olsun kaba kuvvetle ezme zihniyetinden kurtulamayacak gibi görünüyor. BUgün iktidarda olan AKP de, 1 Mayıs 1977 katliamını yapanların, daha sonra Taksim'i yasaklayan 12 Eylül faşistlerinin izindedir. Kafa aynı kafadır. Aradan yıllar geçmiştir. 1 Mayıs 1977'de doğan çocuklar bu yıl 37 yaşında olacak. 1 Mayıs 1977'yi yapanlar da, yaşayanlar da, çoğunlukla hayatta bile değil, en azından sahnede değil, yıllar geçmiş, insanlar değişmiş, bireyler yerlerini başka bireylere bırakmış, ama kafa aynı. Bu ülke faşizmden kurtulamayacak mı?
Bu yılki 1 Mayıs'ın özel bir önemi var. Geçen yıla kadar, hakim sınıflar, kutlayın ama bizim istediğimiz yerde diyorlardı, böylece 1 Mayıs gösterilerinin önemini ve etkisini azaltmak, görkemsiz ve sıradan bir miting haline sokmak istiyorlardı. Halka da, bunların amacı miting değil, anarşi çıkarmak diyordu faşistler. Bu olay AİHM'ye gitti ve AİHM, yalnız miting yapmanın değil, mitingi istediği yerde yapmanın da temel bir hak ve özgürlük olduğuna karar verdi. Bu karar çok önemlidir. Bu kararın üzerine de, 1 Mayıs gösterisinin mutlaka Taksim'de yapılması gerekir. Olması gerektiği gibi. Zincirleri kıra kıra, faşistlerin kafasına vura vura.