Yenilgiler partisi CHPnin toplumsal gerçeği Dr. Mustafa Peköz
CHP-Gülen Cemaat ittifakının, CHPye herhangi pozitif bir artısının olmadığı çok daha belirgin olarak ortaya çıktı. Cemaat tabanının AKPye oy verdiği anlaşılıyor
Seçimler bir bakıma AKP ile CHP arasında bir irade savasına dönüşmesine rağmen, ne AKP ne de CHP seçimin galibi oldu. Şaibe ve hilelerin çok yoğun olarak yaşandığı bu seçimler, politik krizi çözmek yerine çok daha derinleştirecek bir sürecin başlangıcı denebilir. Ağustos 2014teki cumhurbaşkanlığı seçimi ve 2015teki genel seçim dikkate alındığında krizin kesintisizce devam edeceği görülüyor.
Küresel güçlerin belli bir desteğini alan devlet partisi CHP, önümüzdeki yıllarda en azından hükümet ortaklığına hazırlanıyor. CHPnin geleneksel ideolojik-politik çizgisinde belli bir revizyona gidilerek, uluslararası sermayenin iç ve bölgesel ihtiyaçlarına yanıt veren bir konuma gelmesi için çok yönlü hazırlıkların yapıldığı biliniyor. Bu bakımdan AKPnin bugünkü pozisyonunun, önümüzdeki iki yıl içerisinde çok daha hızla değişeceği biliniyor. Türkiye çok daha büyük politik sürprizlerle karşı karşıya.
Küresel sermaye nasıl bir Türkiye istiyor sorusuyla, nasıl bir CHP isteniyor sorusu arasında bir bağ var. CHPnin geleceği Türkiyenin bölgesel konumlanışıyla ilgili olarak değişecektir. Bu bakımdan CHPnin sürecin aktif bir aktörü haline getirilmesi için çok daha önemli projeler gündeme konulacaktır. Türkiyenin toplumsal gerçeği dikkate alındığında bunun çok kolay olmayacağı da biliniyor. Küresel güç ilişkilerinin yeni Ortadoğu stratejisini Erdoğanlı bir AKP üzerinde kurmayacağı netleşmiş bulunuyor. AKPnin iç dengelerindeki değişiklik politik denklemi etkilese de, küresel sermaye uyumlu bir CHPyi sürece dahil etmeye karar vermiş bulunuyor. Bu bakımdan CHPnin toplumsal gerçeğini doğru okumak, CHPnin üzerinde yükseldiği toplumsal dinamikleri iyi analiz etmek önemlidir. Bu aynı zamanda CHPnin politik kimliği bakımından da bize bir fikir verebilir.
1977deki politik gücüne yeniden kavuşacağı hayalini kuran CHPde bu beklenti hiçbir zaman gerçekleşmedi. İç iktidar kavgası/çatışması sonucu, hizipleşmeler, gruplaşmalar ağırlıklı olarak ön palana çıktı. Güncel politikalar üretmek yerine, kurultaylar partisine dönüşerek grupların kendi iç çatışmalarıyla kamuoyunun gündemini meşgul etti.
Liderlerin değişimi dahi kendi doğal akışı içinde olmadı, en son Baykal, küresel sermayenin bilgisi dahilindeki kaset komplosuyla liderlikten uzaklaştırıldı ve Kılıçdaroğlu genel başkanlığa getirildi. Devlet bürokrasisinden gelen, klasik politikacı özelliklerine sahip olmayan, Kürt ve Alevi kökenli Kılıçdaroğlu, aynı zamanda CHPnin politik yönelimini merkez sağa doğru çekmeye başladı.
CHP, 21. yüzyılın Adalet Partisi olma yolunda
Ancak CHP, halen geleneksel devlet politikasının dışına çıkamaması ve sıradan bir burjuva muhalefetini dahi örgütleyememesi sonucu egemen sınıfların güdük elit partisi görüntüsündedir. Katıldığı bütün seçimlerde oy oranında belirli bir artış gösterse de özellikle son 12 yıldır AKP iktidarı karşısında yenilgi ile çıkan CHP, toplumun çeşitli sosyal katmanlarından soyutlanmış bir parti görüntüsü vermeye devam ediyor. Kılıçdaroğlu ve ekibi, sosyal tabanını geliştirmek için CHPyi ideolojik ve politik bir revizyona tabi tutarak temel bir değişikliğe yönelmek yerine, özellikle merkez sağa açılmaya başladı. Geleneksel Kemalist çizgiden kurtularak Avrupadaki sosyal demokrat partilere uyum sağlamayı başaramayan CHPnin, 1980ler öncesinin Adalet Partisinin 21. yüzyıl versiyonu olmaya çalıştığı anlaşılıyor.
CHP ve halktan soyutlanmış elit kadroları
İş Bankası gibi bir tekelin hisselerinin yüzde 28ine sahip olan CHP (bundan doğrudan gelir elde edemese de) ekonomik olarak Türkiyenin en güçlü partisidir. Ekonomik gücü, devlet içerisindeki geleneksel etkinliği, Kemalist yazar ve entelektüellerin desteklediği önemli bir kadro gücüne sahiptir. Ancak bu kadro toplumsal ilişkileri örgütleyecek bir yapıya sahip değildir. CHPnin merkezi kadro gücü halktan soyutlanmış, halkın toplumsal sorunlarından uzak, örgütlenme yeteneğinden yoksun görünüyor. CHP, hiçbir il örgütünün veya ilçe örgütünün toplumu kucaklayan alt örgütlenme birimleri bulunmuyor. Kadın ve gençlik alanında oturmuş işleyen örgütleri yok. Kadınlar, AKPnin faaliyetlerinin çok önemli bir gücünü oluştururken, CHPli kadınlar elitleşmiş ve toplumsal ilişkiler içinde yer almayanlardan oluşuyor. CHPnin gecekondu bölgelerinde, mahallelerde kurumsal çalışması bulunmuyor. Faaliyetleri gündelik olmayıp, sadece seçimlere endeksli ve geçicidir. Toplumun laik görünen elit güçleri olarak talimat vermeye alışmış, tam da Kemalist devletin kadro tipleri olarak toplumu küçümseyen özelliklere sahiptirler.
CHP, politik mücadele ve örgütsel aygıtlar yaratmada sonderece önemli olan görsel basını kullanma kapasitesine de sahip değildir. Ciddi bir ekonomik gücü olmasına rağmen, toplumsal mücadelede önemli bir işlev gören intenet ağlarını örgütlemede, televizyon ve gazete gibi toplumsal ilişkileri örgütleyen araçları kullanmada son derece başarısız ve perspektiften yoksundur. Bu bakımdan, günümüzün en önemli politik ve örgütsel yönlendirme aygıtlarını oluşturma perspektifinden yoksun olduklarını, toplumsal değişimleri görerek halkı yönlendirme becerisine sahip değiller.
CHPde örnek belediyecilik bulunmuyor
CHPnin elinde bulunan belediyeleri koruması, toplumsal hizmetin varlığından çok politik saflaşmanın getirdiği bir reaksiyondan kaynaklanmaktadır. Türkiyede örnek gösterilecek, kendilerinin deyimiyle sosyal demokrat belediyecilik örneği bulunmuyor. Tersine, elitlerin rüşvet ve soygun alanları, yani rant paylaşımı olarak ön plana çıkıyorlar. Doğal olarak geleneksel devlet partisi olarak işlev gören bir partinin sosyal demokrat belediyecilik anlayışını uygulama şansı da bulunmuyor. Belediyeler aynı zamanda yerel alanlarda toplumsal uzlaşmayı sağlayabilecek önemli roller üstenebilecek bir özelliğe sahiptirler. CHP belediyeleri toplumsal kucaklaşmayı sağlamak yerine, Ege bölgesinde olduğu gibi sosyal çatışmayı derinleştirebilecek şekilde milliyetçiliğin geliştirilmesinde önemli bir rol üstleniyorlar.
CHPdeki oy artışı alternatif oluşturmak için yeterli değil
CHPnin seçimlerde almış olduğu oylar onun toplumsal gücünü ve etki alanını ortaya koyması bakımından önem kazanmaktadır. En azından CHPnin bugün karşı karşıya olduğu politik durumu konusunda bize somut bir veri sunmaktadır.
Devlet kuran ve bir dönem sol argümanlarla % 42 oy alan CHPnin 1995lerden günümüze kadar geçen dönem içerisinde kitlesel desteğinin giderek zayıflaması, toplumun elitleşen kesimlerinin partisi haline gelmiş olması tesadüfi değildir. Cumhuriyeti kuran parti olarak 1995 seçimlerinde ülke barajını kıl payı ile aşarken, 1999 seçimlerinde ise % 10luk ülke barajının altında kalarak ilk kez parlamento dışı kaldı. 2002 yılında ise % 20nin altında aldığı oy oranı ile tek muhalefet partisi olarak parlamentoya girdi. 2004te % 18,3, 2007de% 20.8, 2009da % 23.0, 2011de % 25.9 ve 30 Mart 2014de gerçekleşen yerel seçimlerde aldığı oy ise % 28.
Ana muhalefet partisi olarak daha aktif bir politika yapması ve toplumsal tepkiyi arkasına alması beklenen CHP, tersine cılız, kendisiyle uğraşan, sadece devletin statükocu yapısını korumaya çalışan, kendine güvensiz bir parti görünümü yansıtmaya devam ediyor. 2004-2014 yılları arasında gerçekleştirilen bütün seçimlerde, muhalefet partisi olarak almış olduğu oy oranı CHPnin Türkiyenin siyasal yapısını kucaklayacak düzeye henüz gelmediğini gösteriyor.
Genel olarak solun bu düzeyde gerilemesinin birçok başka faktörleri bulunmaktadır. Bu, hem uluslararası ilişkiler hem de Türkiyenin iç siyasal dengeleri bakımından ele alınıp tartışılması gereken ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Genel olarak soldaki gerilemenin ve toplumsal muhalefetin başka kanallara akmasının nedenleri üzerinde ciddi olarak durulması gerekiyor.
CHPnin durumu, sol ve veya sosyalist hareketin genel durumuyla kıyaslanamayacak farklı bir düzlemdedir. Çünkü devlet kuran bir parti olarak, Cumhuriyet tarihi boyunca devlet içerisinde ciddi bir güce sahiptir ve devletin stratejik politikalarının belirlenmesinde halen belli bir ağırlığı bulunuyor. Sosyal demokrat veya ortanın solu/demokratik sol gibi kavramlar kullanarak toplumun önemli bir kesimini hedefleyen bir politika yürüttüğümü düşünen bir partinin bu düzeyde gerilemesinin nedeni; yine bu partinin ideolojik, politik çizgisi ve pratik yönelimleridir.
CHP özellikle 1999dan sonra, geçmişte üzerinde politika yaptığı toplumsal tabanı değiştirmeye yöneldi. Belki bunu çok bilinçli bir politik tercihi olarak yapmadı ama programatik yönelimleri, politik söylemleri ve yeniden kurmaya çalıştığı ilişkiler sistemi bunun somut bir verisi olarak ele alınabilir. 30 Mart 2014teki yerel seçimlerde ortaya tablo CHPnin oluşturmaya çalıştığı yeni toplumsal tabanının ekonomik durumu ve politik yönelimi hakkında bize bazı somut fikirler verebilir.
Konumuz bakımında, ekonomik ve politik olarak güçlü olan ve kendisini sol cephede göstermeye çalışan CHPnin ülke genelinde almış olduğu oy oranları, burjuvazinin ekonomik-politik ilişkileri içerisinde kendisini yenileyerek toplumun farklı sosyal katmanları kucaklamadığını gösteriyor. Özellikle 30 büyükşehir belediyesindeki oy oranları analiz edildiğinde çok daha somut bir fikir edinmek mümkün.
CHP, karizmatik kişilikleri ön plana çıkartarak hem başarılı olmayı hedefledi, hem politik eğilimini yeniden şekillendirdi. Bu metot bütün burjuva partilerinde bir kural olarak işlemektedir. Partiler, genelde her ilde belli bir oy potansiyeline sahip kişileri aday göstererek seçimlerdeki potansiyel gücünü artırmak ister. CHP İstanbulda Mustafa Sarıgül, Ankarada MHP kökenli Mansur Yavaş, Hatayda eski AKPli Lütfü Savaş, İzmirde Aziz Kocaoğlu, Mersinde Macit Özcan ile seçimleri kazanmaya düşünüyordu. İzmir ve Hatayda başarılı oldu. Ankarada hileyle kaybetti. İstanbulda oy oranında belirli bir artışa rağmen, yine AKP galip geldi.
CHP 30 büyükşehir belediyesinden ancak 5ini kazanabildi. Üç büyük mega kent olarak bilinen İzmir %49,6, Ankara % 43,8, İstanbul % 40,1 oranında oy aldı. Bu üç kentte oy oranlarını % 40ın üzerine çıkarmış olmasının aday profiliyle de doğrudan ilişkili olduğu biliniyor. Bu üç mega kentte oy oranını süreklileştirebilirse, önümüzdeki dönemde oy oranını ülke genelinde yüzde 30ların üzerine çıkarma şansına sahip olabilir.
CHP kalesi olarak bilinen Ege bölgesinde belirli bir oy kaybına uğramasına rağmen Aydında % 43.8, Muğlada % 49.1 ile büyükşehir belediyelerini kazanabildi. Tekirdağda % 45.8, Eskişehirde % 45.3 oy oranı ile büyükşehir belediyelerini kazandı. Egenin diğer üç şehri olan Denizlide %38.7 oy oranıyla ikinci, Balıkesirde % 25.3, Manisada % 18.3 oranında oy alarak üçüncü parti olabildi. Geçmiş yıllarda CHPnin oy merkezi olan ve işçi sınıfının en yoğun olduğu iller olarak bilinen Bursada % 28.7, İzmitte % 26.2, Sakaryada % 9.3 oy alabildi.
CHPnin oy kabına uğradığı bölgelerden biri de Akdeniz oldu. Antalya Belediye başkanlığını AKPye kaptırdı ve % 34.6 oy oranıyla ikinci olabildi. Buna paralel olarak Hatayda bir dönem önce AKPli olan belediye başkanını CHP aday göstererek % 41,2 ile kazanabildi. Hatay özellikle Suriye sürecinden bu yana önemli bir merkez olarak ön plana çıktı. Etnik ve mezhepsel olarak kırılgan bir konumda olan Hatayın CHP tarafından kazanılmasının iç politik dengeler bakımından önemli olduğu söylenebilir. Favori gösterildiği Mersinde % 28.3 ve Adanada %25.0 oy oranı ile ikinci oldu ve belediye başkanlıklarını MHPye kaptırdı. Ayrıca Karadenizde bekleneni veremeyen bir CHP gerçeği var. Geçmişte önemli bir güç olduğu iki büyükşehir belediye başkanlığını AKPye kaptırdı. Orduda % 35,2
Trabzonda % 24,9 oyla ancak ikinci olabilir.
CHP en büyük darbeyi ise Orta Anadoluda ve Kürdistan bölgesinde yedi. Bu illerin çoğunluğunda % 5 barajının altında kaldı. Konyada % 5.7 ve Kayseride % 8.9 oy alabildi.
Kürdistan bölgesinde ise Antep dışta tutulduğunda CHP gibi bir partinin olmadığı görülüyor. Gaziantepte % 21.5 , Malatyada % 17.8, Erzurumda % 1.8, Diyarbakırda % 1.2, Maraşta % 6.3, Urfada % 0.9, Mardinde % 0,9, Vanda % 0.8 oy alarak bölgeden tamamen silindiğini gösterdi. Antep, Malatya ve nispeten Maraşta yoğunluklu olarak Alevilerden oy aldı.
CHPnin büyükşehir belediyelerinin çok önemli bir kısmında bu düzeyde düşük oy almış olması, onun izlediği politikalarla doğrudan ilişkilidir. Toplumun sosyolojik ve politik sorunlarını çözmeye aday olmayan bir partinin bu bölgelerde oy alması oldukça zordur ve hatta imkansızdır. Örneğin Kürt sorununun çözümünde yer almayan, devletin statükocu politikalarını devam ettirmede ısrar eden CHP ve MHP gibi partilerin oy oranları % 2yi geçmeyecektir. Ayrıca İç Anadolu bölgesinde toplumun sosyolojik ve dinsel yapısını analiz etmeyen ve buna uygun reel politikalar geliştirmeyen bir partinin toplumsal ilişkilerde güçlenmesi oldukça zordur. Bu bakımdan CHPnin klasik Kemalist çizgiden kurtulmadan, toplumsal kucaklaşmayı sağlayacak politikalar oluşturmadan, elit güçlerin politikalarına dayanarak güç olma şansı bulunmuyor.
CHP geleneksel egemen sınıfların ve orta burjuvazinin partisi haline geldi
Türkiyenin tekelci sermaye grubu esasen CHPnin etrafından kümelenmiştir. Özellikle İstanbul burjuvazisinin Sarıgül ve Yavaşın kazanması için ciddi bir çaba gösterdi. İstanbul merkezli tekelci sermayenin küresel güçlerle olan sıkı bağları, aynı zamanda CHPnin önümüzdeki süreçte ön plana çıkartmasını sağlayacaktır. İstanbul ve Ankara gibi merkezlerde CHPnin oylarını ciddi oranda arttırması, sermaye grupları arasındaki saflaşmanın önemli bir etkisi olduğu biliniyor.
CHPnin özellikle İstanbul ilçelerinde almış aldığı oylar hangi toplumsal kesimlerin CHPye oy verdiği konusunda bize bir fikir verebilir. İki İstanbuldan bahset etmek mümkün. Birincisi, ekonomik ve toplumsal ilişkileriyle Avrupa düzeyinde olan Bakırköy, Kadıköy, Şişli, Beşiktaş gibi CHPnin etkin olduğu ilçeler, diğeri gecekondu bölgesi denilen, yoksullaşmanın ve işsizliğin en üst sınırda olduğu Bağcılar, Pendik, Esenler, Tuzla gibi AKPnin etkin olduğu ilçeler. Ankara ve İzmir gibi mega kentlerde de bu dunumu görmek mümkün.
CHPnin oy oranlarını yükselttiği ilçeler ise Türkiye genelinde GSMHden en çok pay alan ve kişi başına milli gelirin 30 bin dolar civarında olduğu bölgelerdir. Varoşların umudu hükümet karşısında işçi, memur ve dar gelirli sınıfı doğal seçmen yapısını oluşturan sosyal demokrat parti CHP, en büyük yenilgiyi bu seçmen grubunun yoğunlukta olduğu ilçelerde aldı. Kişi başına yıllık geliri 2 bin dolar civarında bulunan Zeytinburnunda iktidar partisi AKP oylarını yüzde 50′nin üzerine çıkarırken, CHPnin oyları ise yüzde 20′nin altında kaldı. Benzer sonuçlar gelirin bin-3 bin dolar arasında değiştiği Bağcılar, Esenler, Eyüp, Pendik ilçelerinde de yaşandı. On yıl önce AKP ve CHPye ilişkin yapılan değerlendirme 2014 yılında bütünlüklü olarak doğrulanmış bulunuyor.
Milli geliri yıllık 30 bin dolara ulaşan Şişlide ise, AKP adayı yüzde 28′de kalırken CHPnin oy oranı % 62 oldu. CHP İstanbulun altyapısı tamamlanmış, gecekondu sorunu yaşanmayan ve gelir seviyesi yüksek diğer ilçeleri olan Beşiktaşta % 76, Kadıköy % 72, Bakırköyde % 69 oy aldı. Aynı şekilde İzmirde zengin ilçeler olarak olarak bilinen ve kişi başına düşen gelirin 20 bin dolar olduğu Karşıyakada % 71, Konakta %74, Balçovada % 61, Bornovada ise % 50 civarında oy aldı. Ankarada CHP sadece iki ilçe belediye başkanlığını kazandı. Kemalist rejimin simgesi haline gelen ve tekelci burjuvazinin yaşam alanı olarak bilinen Çankayada CHPnin oy oranı % 65, Yeni Mahallede % 51dir. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi mega kentlerin tekelci ve orta sınıf katmanlarının yoğunluklu olarak yaşadığı bölgelerde CHPnin büyük bir farkla birinci parti olması tesadüfi olmayıp, CHPnin hangi sınıf katmanlarına hitap ettiğini belirleyen önemli faktörlerden biridir.
Yıllık geliri bin-3 bin dolar arasında olan Bağcılarda belediye başkanlığını AKP, geliri 30 bin dolara yaklaşan Bakırköyde ise CHP açık farkla kazandı. Sosyal demokrat olduğunu iddia eden CHP, İstanbulun gelir seviyesi düşük ilçelerinde belirli bir yenilgi alırken zengin ilçelerde ise AKPye fark attı. Türkiye genelinde CHPnin, ekonomik bakımdan nispeten gelişmiş orta sınıf katmanlarının ve sosyal yaşam standartları yüksek olan bölgelerde oy aldığı görülüyor. Yoksullaşmanın arttığı bölgelerde ise genelde İslamcı AKPye bir yönelim var. Öyle ki, emekçilerin yoğunluklu olarak yaşadığı İstanbulun birkaç bölgesinde yüzde 20nin altında kalmıştır.
Mevcut veriler incelendiğinde özellikle Türkiyenin politik merkezi olarak bilinen üç büyük mega kentte, sermayenin büyük ve orta kesimlerinin büyük bir farkla CHPye yöneldiklerini, tersten gecekonduların yoğun olduğu yoksul emekçi semtlerinin halen AKPnin etkisinde olduğu görülüyor.
Sonuç
Seçimlerde dinsel faktörlerin tercihlerde halen belirgin bir etkin olduğu görülüyor. İslamcı cemaatlerin yoğun örgütlü olduğu bölgelerde AKPnin, Alevilerin ağırlıkta olduğu semtlerde CHPnin ön plana çıktığı görülüyor. Sosyal yaşam alanlarına müdahalede tedirgin olanlar CHPye yöneldiklerini söylenebilir. Kürt sorununda devletin geleneksel çizgisini devam ettiren CHP, mega kentlerde Kürtlerden oy alamadı, AKP hem Kürt sorununu çözeceğini iddia ederek hem de dini söylemleri ön plana çıkartarak mega kentlerde Kürtlerden küçümsenmeyecek bir oy aldı.
Gezi sürecinin politik yansıması CHPye önemli bir yönelim sağladı. HDP beklenileni vermedi ve toplumsal tepkinin CHPde oya dönüşmesini engel olamadı.
CHP, mega kentlerde önemli bir potansiyel yakalamasına rağmen, Türkiye genelinde bakıldığında çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Türkiyenin önünde bulunan Kürt ve Alevi sorunu gibi noktalarda çözüme yönelik somut adımlar atmadan, toplumun sosyolojik ve dinsel yapısını hesaba katan politikalar üretmeden, ülkenin demokratikleşmesinin önünü açacak politik stratejiler geliştirmeden, geleneksel Kemalist-ulus devletçi çizgiyi aşmadan, kendi iç dinamiklerinde elitleşmiş örgütsel ve politik çalışmadan yoksun kadrolardan kurtulmadan, sistemin kendi içerisinde dahi alternatif bir güç olma şansı bulunmuyor.
Ayrıca CHP-Gülen Cemaat ittifakının, CHPye herhangi pozitif bir artısının olmadığı çok daha belirgin olarak ortaya çıktı. Cemaat tabanının AKPye oy verdiği anlaşılıyor. Buna paralel olarak, temel politik stratejiler yerine kasetler savaşının CHPye ekstradan bir oy getirmediği, bu tür argümanlar eleştiri olarak belirli bir düzeyde tutmak ve daha çok alternatif politikalar üretmek gerektiği görüldü.
CHP, kendi içinde bir kısım arayışlara girebilir. Özellikle ulusalcı kanatın Kılıçdaroğluna yönelik bir kısım hamleleri olacak gibi görünüyor. CHPde Kılıçdaroğlu-M. Sarıgül- M. Yavaş-A. Kocaoğlu ittifakı belirleyici olacaktır.
Küresel sermayenin CHPyi nasıl devşireceği bilinmez ama CHP, bugünkü politik çizgisi ve örgütsel yapısıyla sistemin kendi içinde alternatif olma şansı son derece zordur.
sendika.org
CHP neden bu kadar tartışılıyor, solcusunun da sağcısının da gözü hep CHP'de? CHP Türkiye siyasetinin en köklü partisi, hemen her dönemde siyaseti belirleyen bir odak durumunu da hiç yitirmiyor. Nedeni bu olabilir mi, bu kadar önemseniyor olmasının nedeni bu mu?