Gericiydi, halk düşmanıydı, toplumsal ve siyasal alana dinci referanslar ve faşizan yöntemlerle müdahale ediyordu, ama Haziran direnişi ve sonrasındaki 17-25 Aralık süreçleriyle birlikte meşruiyetini de yitirmiştir.
Seçimlerde çıkan sonuç, bir sonraki seçimlere kadar siyasi iktidarın her yaptığının meşru olduğu anlamına gelmez. Meşruluk-meşruiyet
Seçimler tek başına bir iktidara hiç bir şekilde meşruiyet vermez. Daha doğru bir tanımlamayla bir siyasal iktidar seçimlerde aldığı oy oranında her istediğini yapamaz. Sandıktan çıkan her sonuç bir sonraki sandığa kadar meşruiyetin garantisi değildir. Meşruluk veya meşruiyet iktidarın yasalarla, hukukla bağının kopması durumudur. AKP baştan beri yasalarla ve hukukla sorunu olan bir partiydi. Erdoğan'ın demokrasi anlayışı ''sandıktan çıktım, istediğimi yaparım''la sınırlıdır. Milletin iradesi denildiğinde sadece yürütmenin iradesini anlamakta, yürütmenin de bağlı kalmak durumunda olduğu yargı'yı sadece kendinden yana tavır aldığında ''önemsemektedir''. Tersi olduğunda nasıl bir tavır gösterdiğini de pek çok örnekle yakından gördük. Bir solcu için 17 Aralık'a kadar pek çok örnek AKP iktidarının meşruiyetini çoktan yitirdiğinin kanıtlarıyla doludur. En son Suriye olaylarında meclis'i de ''bay pass'' ederek savaşın bir tarafı olması ve suriye halkının düşmanı pozisyonuna geçmesi bile bu meşru olmayan tavrın tipik örneğidir.
Bu kadar değil. AKP 17 Aralık'tan itibaren bütünüyle meşruiyet çizgisinden uzaklaşmıştır. Onun için söylüyoruz; bir siyasal iktidarın meşruiyetini belirleyen şey sadece sandık değildir. Yasa dışına düşen ve bu yasa dışılığını sürdürmekte direnen bir iktidar meşruiyetini yitirmiş demektir. Bir ülkede savcılar polislere mahkeme kararıyla birlikte ''şunları şunları yapacaksın, gözaltına alacaksın'' falan diyorsa ve hükümet de ''savcıları dinlemeyeceksiniz'' diye tepki koyuyorsa ve emniyet hükümetin bu talimatına uygun davranıp mahkeme kararlarını yerine getirmiyorsa orada bir yasadışılk hüküm sürüyor demektir. Meclis Başkanı Cemil Çiçek bu durumu ''devlet krizi'' olarak nitelemişti. Çiçek'in devlet krizi dediği şey, hükümetin meşruiyet krizidir ve bu kriz halen devam etmektedir.
Öteden beri AKP'nin gerici faşist bir yönetim kurmaya yöneldiğini söylüyorduk. Tersi düşünlemez. AKP bir diktatörlük kurmadan iktidarını sürdüremez. Bu kadar rüşvet ve yolsuzluk, bu kadar emekçi halk düşmanlığı yapan bir siyaset başka türlü sürdürülemez. AKP bu rotada istediği gibi kanunlar çıkarmakta, örnekse HSYK ve MİT kanunu gibi, ihtiyaç hissettiğinde yasaları takmamaktadır. Meşruiyet dışına çıkmak başka nedir ki?
Bir siyasal iktidar yasalara uymuyorsa, anayasal yargı kurumlarını denetim altına alabilmek için olmadık işler yapmaya kalkışıyorsa o iktidara hala ''meşrudur'' demek, ''demokrasilerde meşruiyet sandıktır'' diyerek olan bitene gözleri kapamak AKP'nin has adamı olmakla da nitelendirilemez. Dünün AKP şakşakçıları bile bugün bir iki örnek dışında AKP karşıtlığı bir pozisyona geçmişse üstelik kendisini yıllarca ve ısrarla ve ısrarla solcu olarak tanıtmaya çalışan birinin, hala AKP yandaşlığını muhafaza etmeye çalışması aklın alacağı bir iş değil!
ah melnur ah!.. sabır taşı olsa çaatttt diye çatlar. ama ben taş değilim. sabırlıyım ama eğlenmesini de bilirim.
"her istediğini yapamaz".. "her yaptığı meşru değildir."...
bunları neden yazıyorsun? elbette yapamaz ve elbette değildir. bunu diyen oldu mu?!
men çe guyem, tamburam çe guyet. / ben ne diyorum, tamburam ne çalıyor.
geçmişte süleyman demirel usulsüz ödemelerle ilgili "verdimse ben verdim" demişti. koç'a ayrılan arazi konusundaki eleştirilerle ilgili "cumhurbaşkanlığı köşkünün bahçesini bile verebilirim" demişti.
geçmişte 6-7 eylül olayları öncesinde selanik'deki atatürk'ün evini mit (mah) mensubu bombalamıştı ve adamı sonradan vali bile yapmışlardı.
bunları veriyorum, yanlış anlama. şimdikileri aklamak veya hafifleştirmek için vermiyorum. şunu demek istiyorum:
icraatları eleştirirsin, yerin dibine sokarsın, sokar sokar çıkarırsın ama meşru ve adil seçimleri gayrı-meşru ilan edemezsin. o seçimlerle gelmiş hükumeti gayrı-meşru ilan edemezsin. o hükumetin başbakanına, mevcut yasalar uyduğu sürece diktatör diyemezsin. adamın içeri aldığını mahkeme salıyor. adamın çıkardığı yasayı anayasa mahkemesi iptal ediyor. etrafı çevrili ve eli çok kısıtlı bir adamı sizler diktatör olarak niteliyorsunuz.
tahlilleriniz gerçekliğe denk düşmüyor; teorileriniz gerçeği analiz etmiyor; saptamalarınız havadaki bulutlara saplanıp kalıyor. sizler hâlâ aynı nakaratı sürdürüyorsunuz.
ben de size inat yazıyorum. kaçacak yerleri de kapatarak yazıyorum. sabırlı olmam bu nedenledir. bakalım kaçacak, kıvıracak hiç bir yer kalmayınca ne yapacaksınız.
hayat tarafından reddedilen, kaale alınmayan, binde 4'lük oy oranıyla cezalandırılan, gerçeklere temas etmeyen düşüncelerinizi ve yaklaşm tarzınızı gözden geçirmek zorundasınız. hayır, sola saldırmıyorum; sizleri sola çekmeye çalışıyorum.
çare sosyalizmde, sosyalizme gelin.