Kürtleri Barzanileştirme ve Köşk hesapları... - Mustafa Sönmez
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hesap-kitap gündemde öne geçti. Toplama-çıkarmaların yolu hep Kürt faktörüne çıkıyor. RTE, ister kendisi Köşke aday olsun, ister AKPden Gül ya da başka birini planlasın, Kürt seçmenin oyu kilit rol oynayacak görünüyor.
Ya da tersi, AKP adayının önünü kesip kendi adayını seçtirmek isteyen muhalefet de Kürt seçmenin oyuna muhtaç.
BDP, 30 Mart seçimlerinden yüzde 5,7 oy aldı, HDPninkilerle birlikte yüzde 6,4 ediyor. Hedefleri yüzde 8 dolayındaydı. Özellikle Batıda HDP, Kürtlerin oyunu alamadı. Peki, Batıda Kürtlerin oyu kime gitti? MHPye olamayacağına göre, AKP ile CHPye
Daha çok da AKPye
Çünkü Kürtler için, çözüm konusunda AKP, daha çok umut veriyor, ya da buna inanmak istiyorlar. Tıpkı İmralının ve BDPlilerin inanmak istedikleri gibi
Batı bir yana, bölgede BDPnin 30 Mart performansı nasıl değerlendirilebilir? Öcalanın geçen yıl hükümetle başlattığı çözüm süreci ve Rojavadaki kazanımın kitlelerin oylarına nasıl yansıyacağı merak konusuydu.
Sonuçlar
BDP, 2009da 98 belediye kazanmıştı. Bu seçimde, Mardin Büyükşehir, Bitlis ve Ağrı gibi belediyeleri de alarak sayıyı 102ye çıkardı. KCK operasyonları ve diğer engellemeler de göz önüne alarak sonucu başarı sayanlar var. Elektrik kesintileri ve sahte pusula gibi şaibeleri bir yana bırakalım; BDPnin önemli miktarda oy kaybı ve AKPnin oylarını artırdığı gerçeği de var.
Diyarbakırda 2009da yüzde 65, 2011de yüze 62 oy alan BDPnin oyları 30 Martta yüzde 55e indi ve AKP yüzde 35 oy aldı. BDP oyları, Hakkaride yüzde 80den yüzde 66ya, Şırnakta yüzde 70ten yüzde 59a geriledi. Büyükşehir Yasası bölgede en çok da BDPye yaradı. Bunun etkisiyle Mardin Büyükşehir kazanıldı, Ş.Urfada oylar yüzde 31e yükseldi
Kentlerden AKPye anlamlı miktarda oy çıkarken BDPyi ayakta tutan kırsaldan gelen blok oylar oldu.
Bölgede AKP
Bölgede AKPnin oylarının belli ölçüde artırması, AKPnin öteden beri izlediği Kürtleri Barzanileştirme politikasının ilk sonuçları sayılabilir.
AKP, kuruluşundan itibaren Kürt kimliğine bir itirazı olmadığını beyan ederek sözde demokrat bir profil çizdi. PKKnın silahlı mücadele ile bağımsız Kürt devleti stratejisini terk etmesi ve Türkiye bütünlüğü içinde özerk statü kazanma, barışçıl yöntemlerle demokratik taleplerini realize etme, bunun için de daha çok belediye yönetimi, daha çok milletvekili ile Mecliste temsil edilme stratejisine ve pratiğine başlangıçta AKP engel çıkarmadı. En azından 2007ye kadar
Ancak, izleyen zamanda Kürt siyasetinin etkinliğini artırmasından ne AKP memnun kaldı ne Cemaat
KCK operasyonları ardından geldi. AKP (MİT) için baş hedef, yok edilemeyecek PKKnın devrimci özünü çürütüp muhafazakârlığa yatkın, neoliberal KDP kıvamına getirmekti.
Kuzey Irakın hızla Türkiye kapitalizminin bir pazarı durumuna gelmesi ve enerji kaynakları potansiyeli ile Bağdattan koparılıp bir Kürt federasyonu olarak Türkiyeye yamama hayali, (Bağdat ve Washingtona rağmen!) AKPnin, Türkiyedeki, hatta Suriyedeki Kürt hareketlerini de aynı konsept içinde KDPleştirme hevesini pekiştirdi.
AKP, tüm Kürdistanda liderlik mücadelesi veren Öcalan-Barzani çekişmesinde Barzaninin yanında olduğunu iyice hissettirdi, Barzani de RTEnin
Yerel seçim maratonuna girerken 14 Kasımda Şivanı, İboyu yanlarına alan RTE ile Barzaninin Diyarbakırda şov yapmaları, Kürt seçmene verilen net bir mesajdı; KDPleşin, yani Barzanileşin!
İttifak, Rojavayı kazılan hendeklerle izole etme çabasıyla sürüyor.
Sınav...
Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kürt siyaseti, Kürt seçmeni RTEnin biat sınavından geçirilecek. RTEnin beklediği Barzani duruşu sergilenirse, biat gerçekleşmiş anlamına gelecektir. Tersi tutum, Kürt siyasetinin RTE-Barzani ittifakına direnmesi, AKP rejimine diğer direnenlerin cephesine dahil olması anlamına gelecektir. Türkiyede rejime direnen sol-sosyalist, radikal kesimler ve Kürt siyasetinin pek hoşlaşmadığı CHP, Kürt siyasetinin potansiyel müttefikleri sayılır.
Burada da verimli bir ittifak için, işbirliğinde iki tarafa da sorumluluk düşüyor. Kürt siyasetinden beklenen, AKP-Barzani çizgisine karşı ikircikli olmayan, hep kendine yontmayan, yani ben merkezci olmayan bir duruşta kararlılık göstermesi. Kürtlerin özgürleşme mücadelesinin tüm Türkiyenin demokrasi, özgürleşme mücadelesinden kopuk olmadığını gösteren bir duruş sergilenirse, potansiyel müttefiklerin güveni artabilir ve olumlu bir işbirliği gelişebilir. Böyle bir şans her şeye rağmen var.
CHPnin Kürt siyasetinin güvenini kazanması ise Kürt kimliğine gerçek bir saygı sergilemesine, Kürtlerin asgari demokratikleşme beklentilerine pozitif yaklaşmasına, kendi içindeki milliyetçi unsurlara direnebilmesine bağlı.
Tarafların bu basireti gösterip gösteremeyeceklerine dair önemli bir sınav var önümüzde. Köşk sınavından önce, Taksimde 1 Mayıs direnişi konusunda herkesin nasıl bir tutum alacağı, ayrıca, belli ipuçları verecektir...
mustafasonmez.net / 17.04.14
Kızıl Bayrak