Kıvılcım, 1 Mayıs ve yangın (İstemi Alp Köse)
2013 Haziran Direnişi sonrası Türkiyede hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, 33 yıl sonra ayağa kalkan bir halkın var olduğunu ve bunun yangına dönüşebilecek bir kıvılcım olduğunu çok söyledik. Haziran kitlesinin sınıfsal çözümlemesini yaptığımızda örgütsüz ve sınıf bilinciyle hareket etmeyen kent emekçilerinin var olduğunu gördük. AKPde cisimleşen sermaye düzeninin karşısında olan, yurtsever, aydınlanmacı, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplamın varlığından ve bu toplamın beklentilerinin ancak sosyalizmde yaşam bulabileceğinden söz ettik. Bu süreç içerisinde sosyalizm daha açık bir biçimde konuşulmaya başlandı. Özellikle Gezi Komünü olarak niteleyebileceğiz deneyimi yaşayan ve çoğunluğu hayatında ilk kez bir eyleme gelen aydınlanmacı yurtseverler, sosyalizm olgusuyla belki yeni tanıştı, belki de ilk defa sosyalist pratiğe tanık oldular. Metaforik bir anlatımla, üzerinde Sosyalist Türkiye yazan pankartın arkasında uygun-adım yürümeye başladılar. Günümüzün akıl dolu kentli emekçileri, kadınları, gençleri, öğrencileri ve aydınları bu pankartı bırakmamak üzere sahiplenirken, eski solcu(!)lar ise İyi güzel diyorsunuz da Türkiyeye sosyalizm gelmez. ezberine sığınmaktan öteye gidemediler beklendiği gibi. Bir bakıma doğru denilebilir, çünkü sosyalizmi bir yerden getirmeyeceğiz; sosyalizm dediğimiz yapıyı kuracağız, örgütlülüğümüzle, ortak akıl ve emekle planlayıp inşa edeceğiz.
Kimi zaman bir durumu açıklamaya çalışmak yerine doğru soruyu sormak daha anlamlı olabilmektedir. Bu noktada da öncelikle şu soruyu sormamız gerekmektedir: Sosyalist Türkiye nasıl kurulur?
Suç örgütü AKPnin, Türkiyeyi yönetme yetkinliğinin ve meşruluğunun (tanınırlığının) olmadığını uzun zamandır söylüyoruz. AKPnin tüm yönetici kadrosunun; iktidarı kaybettiklerinde; 1.çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan, 2.savaş suçlusu olmaktan, 3.insanlık suçlusu olmaktan dolayı bu halka hesap vereceğini biliyoruz. Yargılanmamak için AKPnin ölümüne saldıracağını, iktidarda kalmak için her türlü hile-hurdayı, yolsuzluğu yapacaklarını zaten biliyorduk. Son tahlilde öyle de oldu; 30 Mart Seçimlerinin ardından hiçbir biçimde yanılmadığımızı, AKPnin daha da saldırganlaştığını şu günlerde görüyoruz. 21 Nisan tarihli soL gazetesinin kapağında olduğu gibi kitaba ve ekmeğe gözaltıların yaşandığı; e-bilet uygulamasıyla taraftarların fişlendiği, sendika ve meslek örgütleri temsilcilerine daha 1 Mayıs gelmeden polisin saldırdığı bir ortamda Sosyalist Türkiyenin demokrasiyle kurulamayacağını görüyoruz. Demokrasi, Cumhuriyet filan yok artık Türkiyede, bitti, gitti, unutun
Bu durumda verebileceğimiz bir tek yanıt kalıyor geriye: Sosyalist Türkiye, Devrim ile kurulacak.
Devrimin ne olduğuna gelince, sözlük anlamıyla şu karşılığı verebiliriz: Yerleşik toplumsal düzeni değiştirme ve yeniden biçimlendirme; yavaş bir gelişme olan evrime karşıt olarak, toplumsal yaşayışta ve siyasal durumda birdenbire gerçekleştirilen, köklü ve temelli bir değişme. Ben ise bir komünist olarak Türkiyede Devrimi, Sosyalist İktidarı kurmak olarak nitelendiriyorum. Bu tanımları formülize edip yerine koyduğumuzda ise şu sonucu görüyoruz: Sosyalist Türkiye, Sosyalist İktidar ile kurulacak.
Sosyalist İktidara giden yolda eldeki verilerle harekete geçmek gerekiyor. Ortada toplumsal meşruluğu olmayan bir hükümetin bulunduğunu, var olan Meclisin bir bütün olarak Türkiye İşçi Sınıfını yani sermaye-emek çelişkisi içerisinde yer alan bütün işçi ve emekçileri hiçbir biçimde temsil etmediğini biliyoruz. Suç örgütü AKPnin her fırsatta tüm gücüyle saldıracağını, dar bölge seçim sistemiyle de Sermaye Meclisindeki işgalini yaygınlaştıracağı, olağanüstü yetkilerle donatılmış İstihbarat Teşkilatının ise, AKPnin her türlü kirli işini yapabileceği görülüyor. Böylesine bir ortamda ise yalnızca sermaye sahibi bir avuç azınlığı temsil eden, halkın temsilcilerinin yer almadığı meclisin de bir hükmü ve bağlayıcılığı kalmıyor. İşte bu noktada halkın kendi meclisinde Sosyalist İktidarı kurması ve bunun için örgütlenmesi gerekiyor. Haziran Direnişi sonrasında halkın doğrudan ve katılımcı demokrasi pratiğiyle tüm Türkiyede var ettiği taban örgütlenmesi olarak forum dinamiğini ele aldığımızda ise, aşağıdan yukarıya bir örgütlenme eğiliminden söz edebiliyoruz. Her ne kadar CHP-Cemaat ittifakı statükocu yapısından dolayı halkın eylemselliğini ve dolayısıyla forum hareketini sönümlemiş olsa da, böyle bir deneyim yaşandı ve bilinçlere yerleşti. 2013 sonunda ise çok sayıda aydının çağrısıyla, aradığımız yanıt olan halk meclisi niteliğine sahip Sol Cephenin temelleri atıldı.
Herhangi bir partinin örgütlenmesi veya partiler ittifakı olmayan Sol Cephe; Türkiye İşçi Sınıfının sahiplendiği yurtsever, aydınlanmacı, eşitlikçi ve özgürlükçü ilkelere sahip bütün yurttaşları birey olarak kapsıyor. Bu kavramların ne anlama geldikleri çok açık. İşte bu noktada Sol Cephenin; Türkiyenin bütün yerelliklerinde örgütlenerek, delegasyon sistemiyle toplanacak Sol Cephe Türkiye Meclisini ve bu meclis içerisinde Sosyalist İktidarı kurması gerekiyor. Yarını bugünden kurmak biçiminde de yorumlayabileceğimiz Sol Cephe, halkın tanınır olan tek meclisi olacağından, suç örgütü AKPnin işgal ettiği Sermaye Meclisinin ve aldığı kararların da hiçbir hükmü kalmayacak.
Leninin Şubat Devrimi sonrasında yazdığı Nisan Tezlerinde Geçici Hükümetle ilişkiyi reddederek ifşaata başlaması ve halk örgütlenmesi olan Sovyetleri göstererek ortaya attığı bütün iktidar Sovyetlere söyleminde olduğu gibi, bütün iktidarı Sol Cephe almalıdır.
Türkiyede işçi ve emekçilerin yeterli örgütlenmeye sahip olmadıkları doğrudur ancak sınıf bilinciyle hareket etmediği doğru değildir. Sınıf bilinciyle hareket edilmekte ancak örgütlenmenin kitleselleşememesinden dolayı İşçi Sınıfı, yeterince etkin olamamakta, böylesine bir ortamda 1 Mayıs yaklaşmaktadır. 1917 Şubatından Ekime kadar geçen sürede Bolşevik Parti ve Sovyetlerin hızla örgütlendiğini biliyoruz. Birkaç gün sonra, Türkiye İşçi Sınıfının artık yeter! diyeceği, suç örgütü AKPnin aşırı dozda saldırganlaşacağı, pek çok olayın çıkacağı ve aynı zamanda Haziran Kıvılcımı sonrasında ilk olacak bir 1 Mayıs yaşayacağız.
Türkiyede kapitalizm artık dikiş tutmuyor ve AKP saldırmaktan başka bir şey yapamayacak. Akıldan ve stratejiden yoksun olan suç örgütünün 1 Mayısta alanlara çıkmak isteyen kitleleri bastırmaya çalışacağını, polisin ve olağanüstü yetkilere sahip İstihbarat Teşkilatının olayları körükleyeceğini öngörebiliyoruz.
Hepsinden daha önemlisi, bir kıvılcım körüklendiğinde yangın çıkacağını biliyoruz.
Aylardan Nisan. Bütün İktidar Sol Cepheye!