'Demokrasinin zerresi dahi yok'
Danıştayın yıldönümünde yaşananları değerlendiren Kazan Başbakan bütün yetkiyi elinde toplamak istiyor diyor. Kazan, başkanlık sistemi gelirse yasama, yürütme ve yargının esas duruşa geçeceğini söylüyor
ÖMÜR ŞAHİN KEYİF
Türkiyede hukuksuzluk ve yargının bağımlılığı tartışmaları 17 Aralık operasyonunun ardından şiddetlenerek arttı. Sayıştay raporlarının Meclisten kaçırılmasına ilişkin tapelerin ardından, iktidar, her türlü eleştiriyi darbe şeklinde yorumlarken, hukuk kararları karşısında alınan tavırlar da sertleşti. Atatürk Orman Çiftliğinde yapılan kaçak Başbakanlık Ofisi için verilen durdurma kararına meydan okuyarak inşaata devam edileceğini söyleyen Başbakan Erdoğan, Anayasa Mahkemesinin Twitter kararına saygı duymadığını beyan etmesinin ardından, AYM Başkanı Haşim Kılıçın kurumun yıldönümünde yaptığı eleştirel konuşma boyunca salonda oturmuştu. Ancak iktidar konuşmanın ardından, ifadeleri siyasi bularak cüppe çıkarmaya davet etti.
Erdoğan, önceki gün Danıştayın 146. kuruluş yıldönümünde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlunun konuşmasının ise bitimini beklemedi. Başbakan Erdoğan Feyzioğlu kürsüdeyken Edepsizlik yapıyorsun, yeter artık dedi ve salonu terk etti. Danıştay, olaya ilişkin açıklamasında Feyzioğlunun konuşmasının teammüllere aykırı olduğunu anlattı.
Açıklamanın hemen ardından, dört dönem İstanbul Barosu Başkanlığı yapan Avukat Turgut Kazanla görüştük. Feyzioğlunun yaptığı konuşmadan önce Başbakanın tavrının değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Kazan, Türkiyenin hiçbir kontrol mekanizmasının iişlemeyeceği bir ortama doğru sürüklendiğini söylüyor...
Edepsizlike sözüm yok
»Metin Feyzioğlunun konuşması ardından Danıştaydan yapılan açıklamada, konuşmanın demokrasi teammüllerine aykırı olduğu söylendi...
Demokrasi zaten eleştiriye açıklık demektir. Ama bu açıklamadan önce olayı konuşmamız lazım. Danıştayın kuruluş yıldönümünde bir Danıştay Başkanı konuşur, bir de Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşur. Yargı yılının açılışında da bir Yargıtay Başkanı konuşur, bir Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşur. Niye Barolar Birliği Başkanı konuşur? Çünkü Danıştayda idarenin yaptığı iddia edilen haksızlıklara karşı hak arama özgürlüğünü vatandaş için avukatlar kullanır. Yargıtayda da hukuk ya da ceza alanında haklıyı haksızdan ayırma yargılamasında yine avukatlar görev yapar. Bu yüzden Yargıtay Başkanından sonra Türkiye Barolar Birliği Başkanı konuşuyor. Ve Hep konuşuyor. Her kuruluş yıldönümünde ya da Yargıtayda her yargı yılının açılışında... Konuşmalıdır. Pekş olay nedir? Başbakanın inanılmaz bir tepki göstermesi... Önce bunu değerlendirmek gerekir. Bu olay dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu güne kadar rastlanmamış bir örnektir. O yüzden doğru teşhisi böyle koymak gerekir.
»Başbakanın edepsiz lafını nasıl değerlendirmek gerek?
Bir kere bir Başbakan böyle bir şey yapamaz. Hele hele Edepsizlik yapıyorsun diye kürsüye doğru yürümesi, olabilecek bir şey değildir. Bu kabul edilebilecek bir şey değildir. Edepsizlik yapıyorsun sözüne benim söyleyecek bir sözüm olamaz. Ama böyle bir şey kabul edilemez. Danıştayın da başka hukukçuların da demokrasiye inananların da yapacağı tek şey Başbakana tepki göstermektir. Başbakan eğer Danıştayın kuruluş yıldönümünde Türkiye Barolar Birliği Başkanına ders vermeye kalkıyorsa, artık o ülkede, bırakın ileri demokrasiyi falan, demokrasinin zerresinin var olup olmadığı konusunda insanların düşünmesi, konuşması ve değerlendirme yapması gerekmektedir. Önemli olan taraf burasıdır. Peki Türkiye Barolar Birliği Başkanının konuşması eleştirilemez mi? Tabii ki eleştirilir. Ama eleştirinin de bir adabı vardır. Gidersiniz, Afyondaki konuşmanızda eleştirirsiniz. Kimsenin Başbakana niye eleştirdi deme hakkı olamaz. Ancak eğer eleştirilerde yanlışlık varsa, o yalnışlığı tartışırız biz. Bu nedenle, yapılan büyük bir demokrasi ayıbıdır, toplantı adabı ayıbıdır. Konumum ve durumum gereği başka bir tanım veremiyorum, başka bir değerlendirme yapamıyorum, yapmak doğru olmaz diye düşünüyorum; ama inanılmaz bir olaydır, bir demokraside kabul edilemez bir olaydır.
ÖNCE kaçak ofisi ELEŞTİRSİN
»Danıştayın açıklamasına ne diyorsunuz?
Türkiye Barolar Birliği ne yapmıştır ki Danıştay tepki gösteriyor? Bu konuşmaların ardından televizyonlarda idari yargının durdurma kararı verdiği Atatürk Orman Çiftliğindeki Başbakanlık Çalışma Ofisi inşaatının devam ettiği ve yakında biteceği söylenmektedir. Danıştayın önce bunu eleştirmesi gerekir. Bunu eleştirmeyen Danıştayın Başbakana arka çıkar gibi yaşanan olaya böyle bir tepki koyması bir hukukçunun kabul edebileceği bir şey değildir. Ona da söyleyecek söz bulamıyorum. Yani yargı karar veriyor, Başbakan Ben buna uymayacağım, o inşaat yapılacak, ben burada oturacağım, çalışacağım diyor, Danıştay onu seyrediyor fakat Türkiye Barolar Birliği Başkanını eleştiriyor. Bu nasıl bir eleştiridir, bunu da okuyucular takdir edecektir.
BANA KARŞIYSAN CÜBBENİ ÇIKAR
»Anayasa Mahkemesine ve Danıştaya verilen tepkilerin ardından yasama, yürütme, yargı ayrılığının geldiği noktayı nasıl tarif edersiniz?
Başbakan her şeyi, bütün yetkiyi elinde toplamak istiyor. O yüzden yargı tanımıyor, Hukuku da ben bilirim diyor. Ben ne söylersem o hukuktur diyor. Ayak bağı istemiyorum diyor. AYMnin Danıştayın kendilerine ayak bağı olduğunu gördüğü için, Benim yaptıklarıma evet diyorsanız iyisiniz, ama yanlış diyorsanız cübbenizi çıkarın karşıma gelin diyor.
»Her türlü muhalefete darbe girişimi yakıştırmasında bulunan Başbakan Afyondaki konuşmasında yine burayı işaret etti...
Başbakan; sandık, seçim, seçmenin desteği bölümlerini çok vurguluyor madem, Türkiye Barolar Birliği Başkanı da sandıkla o göreve gelmiştir. Sandıktan çıkana saygı isteyenin, sandıktan çıkana saygı göstermesi gerekir. Darbe yaklaşımı ya da vurgusu yolsuzluk iddialarını püskürtmek için bulunmuş bir formüldür. Menderses için böyle bir şey söylenmemiştir, ama Başbakan kendi konuşmasını kendisi yalanlamamıştır. O yüzden böyle bir paralellik kurmak mümkün değildir. Yolsuzlukla ilgili iddiaların çözüm yeri yargıdır. Başbakan darbe derken, kurulan soruşturma komisyonlarından da bir şey çıkmayacağı anlaşılmaktadır. Bu bize yapılan darbe girişimi deyince; insanların dehşet içinde izledikleri soygun, vurgun, yolsuzluk, paralar, kutular, sıfırlamalar, sıfırlamadan sonra geriye kalan 30 milyon euroların hesabı sorulmayacak demektir. Bunun başka türlü izahı olabilir mi? Darbe vurgusuyla bunun önlenmek istendiği anlaşılıyor, dolayısıyla meclisteki soruşturmadan da o sonuç çıkacaktır.
HİÇBİR DENETİM İSTENMİYOR
»Sayıştay, AYM, Danıştay derken iktidarın hedef almadığı neresi kaldı?
Hiçbir şey. Bu bir baskı unsuru olarak kullanılıyor. AYM de Danıştay da; yeri geldiğinde savcılıklar, ceza yargılaması yapan yargıçlıklar, mahkemeler de bu baskıyı üzerlerinde hissedeceklerdir. Yarın bize de paralel yargı denilebilir, bize de bir leke sürülür, o yüzden bulaşmayalım, Başbakanın ya da siyasal iktidarın istediği doğrultuda çalışalım gibi bir hava yaratır. Hiçbir kontrol mekanizması istenmiyor zaten, hiçbir kontrol mekanizmasının da işlemeyeceği bir ortam yaratılsın isteniyor. Oraya doğru da sürükleniyoruz.
DANIŞTAY TESLİM OLDUM DEDİ
»Danıştayın açıklaması da bu hava doğrultusunda bir toparlama çabası mıydı yani?
Danıştayın açıklamasını hiçbir şekilde doğru bulmuyorum, kabul etmiyorum, o işte Başbakanın öfkesini dindirme arayışıdır. Danıştayın görevi Başbakanın öfkesini dindirme görevi değildir.
»Peki Danıştay Başkanı Zerrin Güngörün konuşması? O da Feyzioğlundan hemen önce eleştirilerde bulunmuştu...
Danıştay Başkanının konuşmasında önemli vurgular vardı. İdarenin dolayısıyla siyasal iktidarın yargı kararlarını uygulamaması konusunda ya da Danıştayı eleştirmesi konusunda yanıtlar vardı. Aslında son açıklamada Danıştayın ona sahip çıkması gerekirdi. Son açıklamayla Danıştay teslim oldum demiş oldu.
»Bu noktadan bakınca Başkanlık sistemi sözkonusu olduğunda erkler ayrılığının geleceği nokta konusunda bir tahminde bulunulabilir mi?
Hepsi Başkanın karşısında esas duruş gösterecektir. Yani Başbakan onu istemektedir, gidiş o yöndedir.
»Nasıl çıkacağız bu işin içinden?
(Gülüyor) Sandıkla. Başka yolu yok.
Birgün
demokrasinin zerresi dahi yok ama AKP demokrasisi var.
ileri demokrasi=diktatörlük
''AKP olmasaydı bunlar ne yapacaktı''
Benim de aklıma bu veciz söz geldi!
Bir dönem başta TKP olmak üzere Türkiye solunun önemli bir bölmesi kendilerini ''enternasyonal solcu'' olarak niteleyenler tarafından bu şekilde karalanırdı!
Şimdi pek kalmadı.
Varlığını hala kürt ulusal hareketine kuyrukçuluk yaparak korumaya çalışan küçük bir kesim dışında...
Takke düştü, kel göründü.
AKP'nin ne olup ne olmadığını anlamak için aradan 12 yıl geçmesi mi gerekirdi?