Lekeli sol
Soner Yalçın
Kimi okurlar uyarıyor:
Sol demeyin!
Devrimci demeyin!
Niye? Bu kavramlar lekeli imiş! Halkta karşılığı yokmuş!
2011de dönekler; Murat Belge ve Halil Bertay, Taraf gazetesinde yazmışlardı; Artık sosyalizm-komünizm adını kullanmamak gerekir! Yeni bir ad arıyorlardı. Bulamadılar. Aradıklarını hiç sanmıyorum!
Gelin biz arayalım
Ve unutmayalım ki, anlamak her şeyden önce tarihsel zorunlulukları görebilmeyi gerektirir.
Sol denince aklınıza ne geliyor; sosyalist, komünist, sosyal demokrat vs.
Hepsi, 18inci yüzyıl Aydınlanmasının ürünü.
Bu sözcükler arasında büyük ve önemli farklar yok; birbirinden ayrı anlam yüklenmeleri daha çok pratikten geliyor.
Şöyle
Biliyorsunuz sol ve sağ kavramları; Fransız Devriminden sonra meydana gelen Meclisteki oturma düzeninden kaynaklandı. Devrimciler solda muhafazakarlar sağda oturuyordu.
Sosyalist sözcüğü ilk kez 1827 yılında R. Owen taraftarlarının çıkardığı bir kooperatif yayınında kullanıldı. Modern anlamda sosyalizmden ve sosyalist toplumdan (Yeni Toplum Projesi) bahseden bu ütopik sosyalistler oldu.
Sosyalist sözcüğünün kaynağında ortaklık vardı; ve İngilizce dernek-cemiyet anlamındaki assosiasyon sözcüğüyle aynı anlam grubundandı.
Peki, sonraki yıllarda ne oldu?
Moda-demode
Marks ve Engels Komünist Manifestoya neden Sosyalist Manifesto demediler? Niye kendilerini sosyalistlerden ayırdılar?
Engels, Komünist Manifestonun 1890 yılı basımına yazdığı önsözde ona bir Sosyalist Manifesto diyemedik dedi ve gerekçesini yazdı:
Birincisi; o zamana kadar sosyalizm adına bilinen sistemler, özellikle İngilterede Owenist ve Fransada Fourierists, ütopyacı sosyalistlerdi ve artık giderek ölmekte olan tarikatlara inmiş durumdaydılar. İkincisi; bu zamanda ortaklıkta pek çok sosyalist reçete ve öneri vardı. Fakat bunların tümü sermayeye ve kâra hiç zarar vermeden sosyalizm kurma peşindeydiler.
Komünist Manifesto, Avrupadaki büyük 1848 Devrimlerinden hemen önce yayınlandı ve bir dünya devrimi çağrısı ve inancını dile getirdi. Marks ve Engels komünist adını moda yaptı!
Ancak, Komünist adı da 1871 Paris Komünü ile yenildi!
Ve, Sosyal Demokrasi ismi doğdu! Kuşkusuz isim eklektikti; sosyal ve demokrasi sözcüklerinin yan yana getirilmesi imkansızdı. Fakat, Alman Sosyal Demokrat Partisinin büyük başarısıyla isim yaygınlaştı; model oldu. Öyle ki Leninin partisinin adı bile, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi idi!
Birinci Dünya Savaşında Avrupa sosyal demokrat partilerin şovenist tutumu sosyal demokrasiyi gözden düşürdü. Demode oldu! Lenin, 1917 Nisan Günlerinde sosyal demokrat adını attı; Komünist adını tekrar dünya gündemine getirdi. (İlginçtir; Sovyetler Birliği 1990da dağılınca Komünist sözcüğünü bazı partiler değiştirdi ve tekrar sosyal demokrat adını aldı.)
Görünen o ki:
İsimlere ısınma nasıl başarının sonucu ise, isimlerden soğuma da başarısızlık sonucu gerçekleşiyor.
Yani aslında ismin pek önemi yok. İşin özü, kapsadığı değer; teori.
Teorinin bilinmediği ya da doğru anlaşılmadığı toplumlar/kişiler, pratiğe bakarak, iyi-kötü örnekleri değerlendirerek sol kavramları benimsiyor veya sevmiyor!
Şimdi
Bu noktada bir başka konuya geçelim: Bu kavramlar ülkemizde ne derece doğru biliniyor?..
Sol cehalet
Yıl: 1850. Osmanlıda sosyalizm ve komünizm sözcüklerini ilk yazan, İstanbulda Ceride-i Havadis Gazetesini çıkaran İngiliz casusu William Churchill oldu.
Yıl: 1871. Osmanlı basını, Marks ile tanıştı. Hakayık-ul Vekayi, Paris Komününün başında kimin olduğunu açıkladı: Paristeki eşkıyanın kumandanı, Karl Marks denilen ve hâlâ Londradaki Enternasyonal nam cemiyetinin reisi bulunan pehlivandır.
Aradan yıllar geçti
Bugün Londra Highgate Mezarlığında yatan Marks, bizim topraklarda tercüme aydınları tarafından ne yazık ki hâlâ yanlış anlatılıyor.
Marksizme dair yargılar/ kafa karışıklığı, Marksın kendi düşüncelerinden ziyade onun yazılarına ait yorumların temel alınmasından kaynaklanıyor.
Bir örnekle açıklayayım; Sovyetler Birliğinden bildiğiniz, merkezileşmiş sosyalist ekonomi teorisi Marksta yoktur! Savaştan çıkmış Sovyetler Birliği zorunluluk sonucu -Marksta olmayan- yolu seçti; yüksek kalkınma hızı, sanayileşme, işgücü verimliliği vs.
Detaya girmeyeyim, bu pratik çökünce kimilerine göre, bilimsel sosyalizm de çöküverdi! Oysa, her devrim arayışı bilgi teorisinde bir yeniden arayıştır.
2008de dünya büyük ekonomik krize girince başta kapitalistler, kapitalizme kapsamlı eleştiri getiren ve Komünist Manifestoda küreselleşmeyi ve ardından çıkacak krizi öngören Marksı yeniden keşfetti!
Büyük tarihçi Eric Hobsbawm Dünya Nasıl Değişir adlı kitabında, ünlü spekülatör George Sorosun kendisine, Marksın 150 yıl önce kapitalizm hakkında bizim dikkate almamız gereken bir şeyler keşfetmiş dediğini aktardı.
İş dünyasının gazetesi Financial Times Marks üzerine incelemeler yayınladı/ yayınlıyor. Vs.
Türkiyede ne oluyor? Koca bir hiç!
Sovyetler Birliğinin yıkılmasıyla bunalıma giren kimi solcular, aşırı eşitsizlik doğuran tahripkar neoliberalizme yapışıp kaldı!
Oysa AKPnin aşıl topuğu; çöküntü içine giren neoliberalizmdir.
Bize hâlâ solun lekeli olup olmadığını tartıştırıyorlar.
Türkiyede, neoliberalizmin mezar kazıcısı olması gerekenler; etnik, dinsel, cinsiyete dayalı kimlikler üzerinden politika yapıyor!
Solun değerlerini keşfetmesi gerekenler Cemaati keşfediyor!
Sonuçta
Sol ya da başka bir ismin önemi yoktur; önemli olan kapsadığı değerlerdir: Eşitlik
Özgürlük
Ve Kardeşlik
Bu Kemalist Devrim programıdır
Sözcü