Alıntı Çizelgesi: munzur yazmış
Sn.yorum2006.
Kapitalizm sömürü ve kar demektir. Sömürü ve kar kapitalizmin özüdür ki, bunları sizin de bildiğinizden hiç kuşku duymuyorum. Avrupa'da işçiler neden daha ileri yaşam ve çalışma koşulları var derseniz, bunun iki öncelikli nedeni var. Birincisi oradaki sermaye birikimi ile buradaki sermaye birikimi arasında bulunan fark, ikincisi ise batıdaki işçi sınıfı mücadelesi ile türkiye'deki işçi sınıfı mücadelesi sonucu elde ettiği kazanımlar arasındaki farktır. Buna bir de 12 eylül'ün kazanılan haklar konusundaki budama faaliyetini ve AKP'nin iktidar olduğu dönemdeki özelleştirme ve taşeronlaştırmayı eklerseniz Batı ile ülkemiz arasında sorduğunuz sorunun cevabı ortaya çıkmış olur.
Bilinçlenme konusu çok farklı. Soma'daki olaydan sonra konuşan çok işçi gördük. Hemen hepsinde kaderci bir anlayış var. AKP tarafından bu konuda kıskaca alınmışlar. Daha dün AKP bölgeye, bölge insanını yatıştırmak için pek çok hacı hoca gönderdiğini de gördük. İşlevleri bu. Sendika zaten yandaş sarı sendika. İşçiyi borçlandırarak çalışmaya mahkum eden bir sistem kurulmuş. Büyük olasılıkla bu konularda baskı ve tehdit de görüyorlardır. Gündelik yaşamlarını bozulmadan sürdürebilmek için AKP'nin iktidarda kalması gerektiğine inanıyorlar ve öyle de davranıyorlar. Çok yadırgamamak gerek.
Bu ne bitmez sermaye birikimi böyle? Sermaye iş güvenliği kurallarına uyulsa da birikir. İş güvenliği önlemleri için harcanacak para, tesisi kurmak için yapılacak yatırımın da çok küçük bir yüzdesi, tesis işletmeye girdikten sonra da işletme giderlerinin çok küçük bir yüzdesi. Sermaye birikimi için buna gerek yok, sermaye birikimi zaten oluyor. Benim söylemek istediklerimden birisi bu.
Taşaronlaştırma demek, tek başına özelleştirme demek değil. Taşaronlaştırmada resmi kuruluşun, TKİ veya TTK'nın kontrol yetkisi hala sürüyor, pekala bunu kullanabilirler. Zaten işi taşarona vermekle hukuki sorumluluk bitmez. Hukukta yetki devri, sorumluluk devri anlamına gelmez. Özelleştirmede bu yetki kalkıyor tabii -ki buradaki Soma Madencilik taşaron değil, esas işletmeci- ancak İş Yasaları var, İş Güvenliği yasası var, ilgili yönetmelikler var. Türkiye İLO'ya üye. İş yerleri Çalışma Bakanlığı tarafından sürekli denetleniyor. İşte bu mekanizmanın çalışması gerek. Bunun çalışması için de iki koşul gerekli. Birincisi doğrudan işçiler ve onların sendikaları işverene baskı yapacak. Gerekirse grev, gerekirse direniş. İkincisi de, halk, iktidarın üzerinde seçmen baskısı oluşturmalı. "Bak efendi Çalışma Bakanlığı yalnızca kapitalistlerin değil, tüm ülkenin bakanlığı, Bakanlık ve ona bağlı İş Güvenliği birimi ve diğer tüm birimler, adam gibi çalışsın, yasaları ve yönetmelikleri uygulasın" demek gerekiyor. Zor tabii. Alenen hırsızlığı, namussuzluğu ortaya çıkanların bile rahatça yeniden seçilebildiği yerde, hükümet iş güvenliği kurallarına uymayanlara destek oluyor diye oy mu kaybedecek? Anlıyorum ama, bunu sürekli söylemek ve halka anlatmak gerekiyor. Yoksa insanlar kurbanlık koyun gibi katledilmeye devam edecek, diğer koyunlar yalnızca ah vah deyip, sürüyü çeviren köpeğe itaat edecek.