Bana göre bir askeri hareketin darbe ya da devrim olarak adlandırılması için o hareketin ilerici olup olmadığına bakmak gerekir. Toplumun önünü açıyor mu, yoksa toplum üzerinde daha fazla baskı mı kuruyor? Bence önemli olan bu. Hareket daha ilerici ise, toplumu daha ileriye taşıyorsa o harekete devrimci bir hareket denilebilir. 27 Mayıs bu yönüyle ilerici bir harekettir. 12 Mart ve 12 Eylül ise toplum üzerinde faşist bir baskı kurmuştur. Gericidir. Bu yüzden ikisini birbirinden ayırıyorum. Bence 27 Mayıs bir devrim, 12 mart ve 12 Eylül ise faşist bir darbedir.
''Asker bana yakınsa müdahalesi devrim, yakın değilse faşist darbedir'' diyorsunuz. Bunu da bu devirde kitleye söyleyip yandaş kazanacaksınız! Aklınıza şaşarım!
Biçim olarak, evet, darbedir. Ama özü itibari ile ilerici yönler içerir. Portekiz, Karanfil devrimi (darbesi) gibi...
Senin "aklına" biz şaşamıyoruz, gülümsüyoruz!
Devrim denince akla gelenler o ülkede sistemin top yekün değişmesidir. Oysa hiç bir askeri darbe daha doğrusu cunta ülkemizde sistemi tümüyle yok etmemiştir ve değiştiremezde. Askeri darbeleri devrim olarak veya ilerici olarak değerlendirenlerin aklına yanıyorum. Hele hele bunların kalkıpta kendilerini sosyalist, ilerici, devrimci, demokrat olarak nitelendirmeleride ayrıca bir şanssızlık. Bunlar birde utanmadan kalkıyorlar ağızlarına sakız yaptıkları liberal yakıştırmasını yaftalıyorlar askeri darbelere karşı olanlara.
İyi cunta, ilerici cunta, faşist cunta,... gibi tanımlama yapanların solculuk, devrimcilik adına konuşmaşarı kadar utanç verici bir durum olamaz. Bu kafa genelde açıktan ve gizli kemalist olanlardır, gücünü halktan değilde silahtan, tanktan alanlardır.
Egemen sınıflar her zaman oyunun kendi kurallarına göre oynanmasını isterler. Çünkü o kuralları koyanlar da kendilerinden başkası değildir. Kurallar değişecekse, ya da toplumsal veya siyasal alanda meydana gelen birtakım değişimler o kurallara uymamayı gerektiriyorsa, kendi koyduğu kurallara uymamayı sadece kendi hakları görürler.
12 Mart ve 12 Eylül bu anlamda egemenlerin lehine kurallara müdahaledir. Bu anlamda faşist darbelerdir. 12 Mart'la başlayıp 12 Eylül'le büyük oranda amaca ulaşılan solun tırpanlanması ve üzerinden silindir gibi geçilmesiydi. Öyle olmadığını kim iddia edebilir!
Aynı şeyleri 27 Mayıs için söyleyebilmek mümkün mü?
DP iktidarının giderek gericileşen ve otoriterleşen uygulamalarına o koşullarda set çekilmesi,Türkiye'de solun yaygınlık kazanması, kitleselleşmesi ve işçi sınıfının grevli toplu sözleşmeli haklar kazanması, 27 Mayıs sonrasında hazırlanan 61 Anayasası ile mümkün olabilmiştir. Bu bağlamda 27 Mayıs, DP iktidarıyla rayından çıkarılmaya çalışılan 23 aydınlanmasının bir restorasyonudur denilebilir. Ve tıpkı 23 aydınlanması gibi ilerici bir sıçramadır.
Devrim mi, darbe mi tartışması, bu kavramlara nasıl anlam verildiğiyle ilintilidir. Devrimi altyapıda köklü bir değişim olarak niteliyorsanız, ki bu bana göre dar anlamda bir yorumdur, 27 Mayıs bir devrim değildir. Ama devrim kavramını geniş anlamda yorumlar ve kısa sürede alt veya üst yapıda büyük/önemli, toplumu ileri taşımada ön açıcı bir eylem olarak nitelerseniz 27 Mayıs bir devrimdir. Tarihte gerçekleşen birtakım süreçler de bu ikinci bağlamda yorumlanır. Rusya'da 1905 ve 1917 Şubat devrimleri toplumsal altyapıda ( en azından bizim işaret ettiğimiz anlamda) köklü değişimler gerçekleştirmemiştir. Ama ikisi de devrim olarak nitelenir.
Bu konu belki uzun ve detaylı bir tartışma konusu olabilir. Ama ortada kesin olan bir şey var: 27 Mayıs'ın sonuçları itibariyle ilerici bir niteliği olduğu yadsınamaz ve hiç bir şekilde 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleriyle bir tutulamaz.
Bir başka not; Türkiye'nin kendi doğusundaki ülkeler farklılığı iki temel nedene dayandırılacaksa, bunlardan birincisi 23 Aydınlanma devrimi, diğeri de bunu restore eden 27 Mayıs'tır.