Şeytanın fısıltıları
Metin Çulhaoğlu
Üç yere birden bakmak, ama sonuçta bunlardan birine ya da ikisine odaklanmak zorundayız.
Nereleri?
Dünya, Türkiye ve Türkiye sol hareketi
İlkiyle başlayalım.
Öyle dönemler olur ki, birinci plana dünya geneli oturur. Ülkede hangi durum, hangi konjonktür olursa olsun, işe oradan başlarsınız. Sonuçta ulaştığınız bütünsellik gene ülkeyle çerçevelenir, ama dünya geneli bu bütünselliğe ulaşmanın olmazsa olmazıdır.
Örneğin Türkiyede 1918-1923 arasındaki dönem, bu dönemin mücadelecileri ve kurucuları, kendi önlerindeki gündeme önce dünya geneline bakarak eğilmişlerdir. Dönemin mücadelecileri ve kurucuları arasından Mustafa Kemal böyle yapmıştır. Savaş sonrası dünyanın ve elbette 1917 Ekim Devriminin ortaya çıkardığı durumdan hareket etmiştir.
O zaman bugün biz de böyle mi yapalım? Önce dünyaya bakıp ne çıkacaksa oradan mı çıkaralım?
Bunu söylemek pek mümkün görünmüyor.
Ne kadar derin bakarsak bakalım, kapitalizmin iflah olmaza benzeyen krizi deriz, belirli bir üretim tarzının ideolojik-kültürel iflasından söz ederiz, ardından ya sosyalizm ya barbarlık sonucuna varırız.
Doğrudur, ama ortada hemen görülebilecek bir istikamet yoktur. Ya sosyalizm ya barbarlık iyi sözdür, hoş sözdür; ama gerçekte bir istikamet göstermez. yapamazsak, olacak olan budur demektir, o kadar
Uzatmayalım; dünya bugün ülkelerdeki mücadelecilere en baştan istikamet gösterecek bir dönemden geçmemektedir. Böyle bir dönem hiç gelmez demiyoruz. Gelir ve mutlaka gelecektir.
O zaman bakarız
***
Bu durumda, Türkiyeye ve sol harekete bakmak, buralara odaklanmak durumundayız.
Görülen şudur: Türkiye kapitalizmi, 12 yıllık AKP iktidarıyla ve yaptıklarıyla kendi özüne, doğasına aykırı, anormal bir dönemden geçmemektedir. AKPnin ve liderinin bazı sivrilikleri, aşırılıkları vb. olsa bile bugün karşımızda olan tastamam Türkiye kapitalizminin kendisidir. Yarın bir gün Erdoğan da, AKP de gitse bile bu kapitalizm ancak böyle yaşayabilecek, AKPnin ve liderinin zamanında yaptıklarını müktesebat sayarak kendini sürdürebilecektir.
Yaptıkları iyi şeyler de var bazı vatandaşlardan duyduğumuz sözdür. Türkiye kapitalizmini bir vatandaş olarak cisimleştirecek olursak, söylediği şudur: Aslında çok iyi şeyler yaptılar, ama
Türkiye kapitalizmi amadan sonrasını getirebilecek durumda değildir.
Bu kadar basittir ve yüklenilmesi gereken yer de tam tamına bu basit gerçektir.
Ve şu anlama gelmektedir: Bugün sol hareket, AKPye karşı verdiği mücadeleyle, Türkiye kapitalizminin şapkasından çıkarabileceği AKP alternatiflerini de boşa düşürecek imkânlarla dolu bir dönemden geçmektedir.
Gelgelelim, eldeki imkanlara bakıldığında henüz zayıf kalmaktadır.
***
O zaman sırada sol var
İş buraya geldiğinde pek çok şey söylenebilir.
Sınıf hareketi, sokak ve eylem, Haziran direnişi, Gezi ruhu, yeni kuşaklar, gençlik, kadınlar, örgütlülük ve örgütlenme zorunluluğu
Hepsi çok ama çok önemlidir.
Ama
Yazının başında üç yere bakmaktan söz etmiştik.
Sonra, bu üç yerden ikisine odaklanmak gerekir dedik: İfadesini AKPde bulan Türkiye kapitalizmi ve sol hareket...
İyi de, buralara şu an için kim bakacak? Kim odaklanacak?
Eğer bu bakmalardan ve odaklanmalardan en sonunda bir devrim çıksın isteniyorsa, nasıl bakılmalı, nasıl odaklanmalı?
Bir akademisyence bakmak, bir de entelektüelce bakmak vardır.
İkisi birbirinden farklıdır.
Gerçek entelektüelde mutlaka demonik, yani şeytanın dürtüklediği bir yan vardır. O da ölçer biçer, tartar, irdeler, titizlenir; ama bunlarla yetinmez, bunlarla yetinecek olan akademik bakıştır. Gerçek entelektüel, ama elbette devrimci olanı, şeytanın fısıldamalarına da kulak verir, soluğunu bu fısıldamalarla da tazeler.
Bu nedenle gerçek devrimci aynı zamanda bir bilim insanıdır; ama hülyalı cinsten...
Metin Çulhaoğlu parti içindeki ayrışmaya yönelik düşüncelerini yazısının içine yerleştirmiş gibi geliyor bana. Genel olaral solu eleştiriyor gibi görünse de sanki TKP'nin mevcut önderliğini eleştiriyor.