AKP Kürt iç savaşına mı oynuyor? Ferda Koç
Kürt halkı barış beklerken, birden bire kendisini iç savaşın kaynayan kazanında bulabilir!
Licede Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketinin yeni karakol yapımlarına karşı başlattığı yol kesme eylemi kısa bir süre içinde orta çaplı bir krize dönüştü. Yol kesme eylemleri yaygınlaştı, olay askeri kontrol noktalarına ateş açılmasına kadar geldi. Aynı günlerde Türkiye destekli olduğu bilinen IŞİD çeteleri Serekaniyede çoğu kadın ve çocuk 15 sivili öldürdü. Olayların gelişme çizgisi birçok kişiye Hükümet ile PKK arasındaki ipler koptu mu? sorusunu sordururken, Beşir Atalay, Çözüm sürecinde tıkanmanın olmadığını; 19 Mayısta yapılan hükümet zirvesinde Daha somut, yeni bir yol haritasının üzerinde çalışılması, sonuca doğru daha hızlı adımlar atılmasının kararlaştırıldığını, bu adımlara ilişkin olarak Kürt hareketinin siyaset kesimiyle, yani BDP ile görüştüklerini, sürece ilişkin olarak karşılıklı iradede bir zayıflama görmediklerini açıkladı. Atalayın bu açıklamayı yaptığı gün İmralıdan dönen BDP heyeti, Abdullah Öcalanın Sürecin yeni bir aşamaya geldiğini söylediğini ve tarafları süreci provoke edecek tutumlardan kaçınmaya, dikkatli ve duyarlı davranmaya çağırdığını aktardı.
Böylece taraflar, Mayıs ayı itibariyle diyalog aşamasının tamamlandığını, müzakere aşamasına geçildiğini ima ederek, yakalanan bu noktanın kaybedilmemesi gerektiğini ve buna yol açacak girişimleri provokasyon olarak kabul edeceklerini açıklamış oldular.
Beşir Atalay, aynı görüşme içerisinde Erdoğanın Cumhurbaşkanı olması halinde Abdullah Gülün partinin başına ve Başbakanlığa getirilmesi ve AKPnin reformcu ve demokrat kimliğinin zedelenmemesi gerektiğini söyledi ve Anayasa ve diğer değişiklikler için 2015 seçimi sonrasını işaret etti.
Anlaşılan o ki, Öcalan bitti demeden çözüm süreci bitmeyecek ve AKP hükümeti bu süreci en azından 2015 seçimlerine kadar yürütecek ya da yürütüyormuş gibi görünecek. Bu süre içerisinde her iki taraf da stratejik konumunu güçlendirmeye çalışacak. Yani, Kürt Siyasi Hareketi kontrollü bir gerilim politikasıyla bölgedeki iktidarının gücünü ve tanınırlığını artırmaya çalışacak; AKP ise, Ergenekon-Balyozla başlayıp, Cemaat tasfiyesiyle devam eden devlet iktidarını ele geçirme hareketini, Erdoğanın cumhurbaşkanlığı, Gülün başbakanlığıyla konsolide edecek.
AKP bu stratejik hedeflerine ilerlerken, Kürtler içindeki siyasi desteğini korumayı ve geliştirmeyi hedefleyen bir başka kontrollü gerilim politikasını uygulayacak. AKPnin izleyeceği bu politikanın bazı önemli bileşenlerini iki örnekte izleyebiliyoruz.
Birinci örnek, Diyarbakırda gerillaya katılan iki gencin ailesinin yaptığı oturma eylemi. AKP bu eylemi devlet imkanlarıyla körükleyerek genişletti. Böylece, PKKnin sivil alandaki hegemonyasını zayıflatmayı ve Kürt seçmenine nüfuz olanaklarını genişletmeyi açık bir politik taktik haline getirdi. Bu taktiği daha önce Barzani-Şiwan gösterisinde de izlemiştik.
İkinci örnek ise Serekaniye katliamını yapan IŞİD çeteleri. Bu çetelere Türkiyeden katılan (maaşlarını dolar olarak alan) gönüllülerin önemli bir bölümünün Hizbullah ve bölgedeki diğer ultra-gerici Kürt gruplarından geldiği ve bu militan trafiğinin MİTin denetimi altında sistemli bir biçimde sürdürüldüğü, bölgede yaşayan herkes tarafından biliniyor. Yani AKP, Rojawadaki kontra savaşını bir Kürt iç savaşı olarak örgütlemeye çalışıyor.
İki tarafın uyguladığı bu kontrollü gerilim taktiklerinden iki tarafın birden kazançlı çıkması ise kolay değil. Bütün şartların aynı kalması ve 2015 seçimlerine kadar süreçin bugüne dek yaşadığımız biçimiyle sürmesi halinde, AKPnin bu taktiğiyle 2015 seçimlerinde bölgedeki ve Kürtler arasındaki desteğini artırması, BDP/HDPnin ise güç kaybetmesi galip olasılıktır. Bu olasılığın gerçekleşmesi halinde ise AKPnin kartını Kürt sorununun çözümüne mi yoksa bir Kürt iç savaşına mı oynayacağı kestirilemez.
Kürt halkı barış beklerken, birden bire kendisini iç savaşın kaynayan kazanında bulabilir!