Bizler bu ülkede yaşayan kaldırım taşlarına izlerimizi bırakan, haklı mücadelelimiz için elbette yürüyeceğiz, ama yıkmadan gönülleri yıkmadan inşa ederek, yürüsek en güzeli olmaz mı?
Aramıza giren o provokasyonculara uymasak, canlar yok olmasa yaralanmasa, yüreğimiz yara almasa ne güzel olur. Kaldırımlara izimizle beraber kan damlamasın.
Emek, eşitlik, özgürlük, barış, adalet, için çıktığımız bu yolda, sadece kendi hakkımız için değil toplumuzu kucaklayan bir mücadele içinde olmalıyız.
Özlemini duyduğumuz o güzel yarınlara, yine beraberlik kardeşlik içinde yürüyeceğiz ve aynı ülkenin içinde gülümseyerek, yaşayacağız.
Yönümüzü güneşe dönerken arkamızda gölgede, kalanları da düşünmek zorundayız.
Ne istediğimizi biliyoruz, gönülleri kırmıyoruz yürüyüşümüze haklı onurumuz için mücadele etmeliyiz. Yürüyüşlerimiz o kadar berrak ve açık ki, her gören gülümsüyor bizlere.
Mehmet Aluç
Emeğin yürüyüşünü tarihin karanlık sokaklarına taşıyan taşeron provokatörler, haklı emek ekmek hak davamıza pervasız son çırpınışları ile müdahale etmenin derdinde.
Yaşam haklarımıza karışmayı kendilerine görev bilen bu pervasızlar, haklı emek ekmek direnişimizin karşısında bir gün yok olacaklar.
Onlar ışıltılı avizelerin altında keyif sürer iken madende karanlığın karanlığında bir avuç ışıkla hayata yürek olanların emeği bir gün onları boğacak soluksuz bırakacaktır.
Emniyet için gerekli önlemi almayan gemi tersanelerinde ölenlerin hakları veballeri bir gün uykularında boğazlarına yapışacak ecel ile onları soluksuz cehennemin dibine sürükleyecektir.
Hepimiz birden yürüyeceğiz ayrım yapmadan, düşüncelerimizin renkliliğini bilerek yürek yüreğe el ele yürüyeceğiz ve o zaman siz provokatörler
Emek ekmek hak ve özgürlük düşmanları kaçacak sığınacak bir delik bulamayacaksınız.
Mehmet Aluç
Mehmet aluç bey yazdıklarınız çok değişik. emek, hak ve özgürlüğü farklı şekilde ele alıyorsunuz. garip karşılamazsanız, bir soru soracağım, siz kendinizi sosyalist olarak mı tanımlıyorsunuz. rahatsız ettiysem cevap vermeyebilirsiniz.
Gecenin bize bakan rengi nedense hep siyah görürüz. Bakarak gördüğümüzü sandığımız gördüğümüz taraf, bakamadığımız tarafın diğer bir yüzü her an aydınlık, değişen aydın yüzüne perde olan anı gördüğümüz.
Gece bize sanki ayna tutar. Aynaların baktığımızda yansıyan yönü ile sağ elimiz sol, sol elimiz sağ görmez miyiz? Tıpkı sağ ve sol frekans ve ideolojilerin günümüzde karmaşık bakış açıları gibi, her şeyi karıştıran bizler gibi. Önemli olan yürürken bu dünyada bir iz bırakmak değil mi?
Düşüncelerimizin renk mozaiğinde el ele yürümek değil midir hayat? Yoksa herkes bir yolda karşı karşıya savaşarak hayatı kendimizi yok etmek mi, utanmadan bizi buna alet edenlerin yüzüne bakmadan?
Sorular verilmeyen cevaplarla yürüyoruz kulağımız gözümüz kapalı..
Yoksa varlığı adı sanı belli olmadan bir köşede oturarak sessizce olanları izlemek midir hayat?
Emeğinin hakkına alın terini katanın hakkını gasp edenler bakmak mı hayat?
Ekmeğe kan damlatan aç gözlerin suratındaki korkunç bakışa tükürürcesine bir tokat mı vurmak mı, yoksa korkunç bakışa sırıtarak bakarak boyun ekmek mi yaşam?
Dinimiz ki en kutsal işçinin alın teri kurumadan verin diyor, kime diyor biz insanlara
Müslümanlara, hani duyan yok, uygulayan yok.
Ramazan ayı geldi mi etrafımızda kaynayarak gezen Müslümanlar on binlerce, ramazanlık bitti mi hepsi kin nefretle kendi inine çekilerek korkunç planların peşinde koşanlara mı dönüşüyor?
Aç gözlülük vefasızlık var iken ne o mutlu olabilir nede emeğe alın teri katan mutlu olabilir.
Mehmet Aluç