Faşizmden faşizm mi beğenelim? Çağla Aydın
Bu halkın dertleri sizin gündeminiz değilse, bir zahmet size mecbur sandığınız insanlar üzerinden politika üretmeyin artık!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaştıkça adaylar ve üzerine yürütülen tartışmalar da alevleniyor.
Haziran İsyanı üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimleri daha önemli bir hal aldığı açık. Fakat bu durumun doğru yorumlanamadığı açıkça görünüyor.
Kimi sağ adaylarla girerek sağcılardan oy alabilmeyi umuyor, kimi kendi öznel çıkarlarını toplumun çıkarlarının üstünde tutuyor, kimi de siyaseten girdiği krizi aşmak için hazırladığı gerçekçi olmayan projelerle halk nezdinde inandırıcılığını yitiriyor.
Haziran İsyanı kitlesinin yüzünü döndüğü temel siyaset aktörü -toplumsal muhalefetin zayıflığı dolayısıyla- hala CHP. Peki CHP halka umut(!) olabilir mi?
2014 yerel seçimlerine kritik bazı kentlerde gerici-faşist adaylarla girmesi yetmediği gibi Cumhurbaşkanlığı seçiminde İslam Konferansı Örgütü eski başkanı Ekmeleddin İhsanoğlunu önermesi CHPnin Haziran isyanından hiçbir ders çıkarmadığını bir kez daha göstermiş bulunuyor.
Elbette ki Türkiyenin ve Ortadoğunun içinde bulunduğu konjonktür CHPde bir süredir iktidar olabilme umudu yaratmış durumda. AKPnin ılımlı neoliberal-İslam projesi için artık emperyalizmin ihtiyaçlarını karşılayamaması, yönetememe krizinden ileri geliyor. Bu yüzdendir halka bu kadar hırçınlığı, saldırganlığı. Sizin yüzünüzden işimden olacağımın ruh halini yaşıyor AKP.
CHP de bu durumda iktidarı sağ adaylarla almaya çalışırken aslında onun yapamadığını ben yaparım iddiasında bulmuş oluyor açıkça.
Yerel seçimlerde sağ adaylarla girip seçimi kazanma stratejisinin başarılı olmayışını belli ki adayın yeterince sağcı olamayışıyla açıklamış ve milliyetçi eğilimleri yanına çekmekle iktidar olamayacağını anlayan CHP çareyi yüzünü sola dönmekte değil, İslamcılığa yanaşmakta, neoliberal politikalarla daha uyumlu bir görüntü vermeye çalışmakta bulmuştur.
Türkiye toplumunun %60tan fazlasının sağ eğilimler taşıdığı bilinen bir gerçek. Peki, bu durumda sol muhalefet olma iddiasında olan bir parti sağ kitleye sağ aday seçtirmeye çalışarak mı toplumu dönüştürmeyi hedefliyor? Yoksa ne yaparsa yapsın kendisine oy vermeye mahkum bir taban olduğuna olan inancından mı alıyor bu gücü?
CHPnin MHPyle ortak aday çıkarmayı tartışması, açıkça AKPden kurtulmak adına kendi kitlesini katiline oy vermeye mecbur etmesi, AKP karşısındaki alternatifsizliği ve toplumsal muhalefetin zayıflığını fırsat bilip siyaset arenasında at koşturabileceğini sanmasıdır. Bu topraklarda devrimciler, Kürtler, Aleviler yıllarca faşistlerin katliamlarına, zulmüne maruz kalmıştır. Faşizme karşı omuz omuza mücadele etmeye devam ediyor bu halk. Bu halkın dertleri sizin gündeminiz değilse, bir zahmet size mecbur sandığınız insanlar üzerinden politika üretmeyin artık! Karşısındaki düşmanın ne kadar faşist ve gerici olduğunu tartışarak ilerici kitleleri başka bir faşist ve gerici adaya oy vermeye ikna edemezsiniz!
Oy almayı hedeflediği kitle açısından da ta kökenden sağcısı dururken, adına sol deyip sağ hamleler yapana oy vermek çok inandırıcı olmuyor belli ki? Haksız mı? Hiç değil: Gerçeği dururken taklidi neden desteklesin? Bu halk öyle sandığınız gibi aptal değil.
Memleketin %60ından fazlasının sağ geleneğe dayandığı bir toplumda muhalefet elbette ki bu tabanı örgütlemeye çalışmalıdır. Fakat bunun karşılığı Solun tabana benzemesi değil onları ilerletmeye çalışması olmalıdır. Basit örneklerle açıklamaya gerek var sanırım. Örneğin, AKPnin eğitime dair çıkardığı yasalardan AKPye oy veren topluluk ciddi biçimde etkileniyor. Eğitime yüklü meblağlar yatırmak zorunda kalıyor, çocukların yurt-servis vb. sorunları büyüyerek artıyor, kimi yerlerde okul yok; olanlar yıkılıyor. Muhalefetin görevi yok kardeş biz daha sağcıyız bu yasayı biz çıkarırız diyerek iktidar olmaya çalışmak değil; bu sağ tabanda direnme eğilimlerini güçlendirmek, kendi sorunlarını onlarla beraber örgütlemeyi öğrenmek ve öğreterek iktidar olmayı hedeflemektir.
Bir ayrıntıyı yeniden hatırlatmakta fayda var; biz AKPyle sadece AKP olduğu için değil; gerici, piyasacı, halk düşmanı ve katil olması dolayısıyla mücadele ediyoruz. Bu memleketi AKP gibi dönüştürmeye, halka zulmetmeye adayız diyen tüm iktidarlarla da mücadele etmeye devam edeceğiz.
Devrimciler açısından bakacak olursak bu sürece; her seçim sürecinin sonunda CHPnin aldığı başarısızlığın günah keçileri devrimciler olarak tartışılıyor. Partilerin siyasetini sürdürme biçiminin sadece seçim olduğu bir düzlemde, halkı da sadece oy potansiyeli olarak değerlendirmesi kaçınılmaz. Bu durumda devrimcilerle kurduğu düzlem de oylarının yüzde kaç olduğu üzerinden oluyor dolayısıyla.
Devrimcilerin mücadele içindeki başarısı oyla ölçülemez; çünkü devrimciler siyasetimizi seçim odaklı yapmaz. Halk için, halkın içinde halkla birlikte ürettiğinden halkın sorunlarını beklentilerini beraber örgütler. O nedenle dediklerine kulak verirseniz yararınıza olur. Zira sosyal demokratların seçimlerden başarılı çıkabildikleri yegane dönemlerin toplumsal muhalefetin güçlü olduğu dönemler olduğunu tarih yazıyor. Açıp okuyabilir isteyen.
Şimdi bu tespitlerin üstüne CHP solla-devrimcilerle bir düzlem kurmak zorunda mı? Bu memleketin eşit, özgür, aydın bir ülke olması gibi bir derdi varsa evet. Keza devrimcilerin olmadığı ya da devrimci mücadelenin büyümediği hiçbir ülkede bu değerler o ülke topraklarının değerleri olamayacaktır.
Ha yine de halka sağ adaylar göstererek iktidar olmaya çalışacağım ben diyemez mi? Elbette diyebilir. Bu durumda AKPnin iktidardan gitmeyişinin sorumlusu CHPyi desteklemeyen devrimciler değil, CHPnin ta kendisi ve pragmatist siyasetidir.
Bunca eşitsizliğin, adaletsizliğin, kadın düşmanlığının, emek hırsızlığının yaşandığı bu topraklarda biliyoruz ki sokaktaki gücümüzü kaybedersek yenilmiş sayılırız. Hiçbir muhalif yapının; sağcı, gerici, faşist, liberal adaylarla bir sokak muhalefeti örgütleme şansı olmadığına göre seçim sonucu ne olursa olsun, cumhurbaşkanı kim olursa olsun kurtuluşumuz için;
Tek Yol Sokak Tek Yol Devrim!