Türkiye ve Suudi Arabistan bir Frankenstein yarattı
İngiliz Independent gazetesinden Patrick Cockburn dünkü değerlendirmesinde Türkiyenin ve Suudi Arabistanın desteğiyle palazlanan IŞİD'in nasıl kontrolden çıktığını ve kendisini destekleyenlere karşı nasıl bir tehdit haline geldiğini yazdı.
YDH'nin aktardığına göre, Irak ve Şam İslam Devletinin (IŞİD) Suudi Arabistan ve Katardaki özel bağışçılardan gelen hatırı sayılır meblağlardaki sürekli devam eden fonlarla desteklendiğini savunan Independent muhabiri Patrick Cockburn, bu paraların IŞİDin saldırılarının merkezinde olduğunu ileri sürdü. IŞİDin bu paralarla iyice palazlandığını ve El Kaideden daha organize bir örgüt haline geldiğini ifade eden İrlandalı gazeteci, ABD ve İngiltere gibi Batı ülkelerinin de bu duruma destek verdiğini ifade etti. Ancak Batının Suudi Arabistan gibi ülkelerle işbirliğinin bedelini ödeceyeceğini söyleyen Cockburn IŞİD, Batılı hedeflere saldırırsa sonuçlar çok tahrip edici olacaktır dedi.
Cockburn, Suudiler için sorun, (eski istihbarat şefi Prens) Bender işini kaybettiğinden beri hem (Irak Başbakanı Nuri) Maliki ve (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad karşıtı, hem de El Kaide ve klonlarına karşı olan bir toplum üretme çabalarının başarısız olması olabilir.
Maliki ve Esadı daha ılımlı bir Sünni kesimin lehine zayıflatmaya çalışırken, Suudi Arabistan ve müttefikleri pratikte IŞİDin elini güçlendiriyorlar, o da Suriye ve Iraktaki Sünni muhalefetin tam kontrolünü hızla ele geçiriyor. Musulda, daha önce Suriyenin Rakka vilayetinde olduğu gibi, eleştiri ve karşı çıkma potansiyeli olanlar silahlandırılarak yeni halifeye biat etmeye zorlandı, direnirlerse de öldürüldüler ifadelerini kullandı.
Cockburn, Suriyedeki iç savaşı sona erdirmeye çalışmamakla, Batılı liderlerin Irakta da çatışmanın yeniden başlamasını kaçınılmaz hale getirecekleri konusunda Iraklı siyasetçiler tekrar tekrar uyarıda bulundular Geçen hafta Bağdatta Iraklı bir lider Galiba bize bir türlü inanmadılar ve kafayı Esaddan kurtulmaya taktılar dedi.
Tabii ki, ABDli ve İngiliz politikacılar ve diplomatlar, Suriyedeki çatışmaya son verecek bir konumda olmadıklarını iddia edeceklerdir. Fakat yanıltıcıdır bu. Barış görüşmelerinin Esedin iktidardan çekilmesi üzerine kurulmasında ısrar ederek asla olmayacak bir şeydi bu, çünkü Esed ülkedeki şehirlerin çoğunu elinde tutuyordu ve ordusu ilerleyişini sürdürüyordu-, ABD ve İngiltere savaşın devam etmesini garantiye aldılar.
Bundan en büyük fayda IŞİDe düştü, son iki haftadır Doğu Suriyede son muhalefeti de kendi hâkimiyeti altına süpürdü. Kuzeyde Kürtler ve resmi El Kaide temsilcisi olan Nusra Cephesi, yüksek moralle Irak ordusundan ele geçirilmiş tanklar ve cephane kullanan IŞİD kuvvetlerinin etkisi altında bocalıyor. Bunun yanında, dünyanın geri kalanı bunun farkında bile olmaksızın, zaten ele geçirmediği Suriye petrol kuyularını da kontrolü altına alıyor diye ekledi.
Cockburnun yazsı şöyle devam etti: Suudi Arabistan bir Frankenstein canavarı yarattı, üzerindeki kontrolünü hızla kaybettiği bir canavar. Aynısı Türkiye gibi, 510 mil uzunluğundaki Türk-Suriye sınırını açık tutarak IŞİD ve Nusra Cephesi için hayati bir arka destek görevi görmüş olan müttefikleri için de geçerli.
Kürtlerin elindeki sınır bölgeleri IŞİDin eline düşerken, Türkiye, yanında sıra dışı vahşetle dolu yeni bir komşu bulacak, Türk istihbarat servisinin geçmişteki iyiliklerine karşı son derece nankör bir komşu olacak bu.
Suudi Arabistana gelince, Suriye ve Iraktaki Sünni isyanlara verdiği destekten pişmanlık duymaya başlayabilir; çünkü cihatçı sosyal medya sıradaki hedef olarak Suud Hanedanından bahsetmeye başladı.
http://haber.sol.org.tr/dunyadan/turkiye-ve-suudi-arabistan-bir-frankenstein-yaratti-haberi-94903
Suriye konusunda Türkiye'nin takındığı pozisyonun yanlış olduğunu, emperyalizmin taşeronu gibi hareket ettiğini hep söylüyorduk. Türkiye'de solcuların sesi bir kesime hep yanlış geldiği için pek duyulmadı. Esad'ı devirmenin demokratik başarı olacağını ve bölgeye huzur getireceğini söyleyen liberallerin sesi daha çok çıktı ve rağbet gördü. Kamuoyunu da yandaş medyaları aracılığıyla inandırdılar. Kürt siyaseti sesini çıkarmadı, işlerine geliyordu. Erdoğan'la görüşmeler bile yapıldı. Sol yine haklı çıktı. Esad unutuldu, şimdi hep birlikte böyle bir beladan nasıl kurtuluruzu düşünmeye başladılar. Adamlar öbür dünya için, şehit olmak için savaşıyorlar, bu saatten sonra bunlardan kurtulmak hiç kolay değil.
ABD'nin BOP projesi kapsamında Irak'ı üçe bölmek için yapacağı buydu zaten, Yani IŞİD gibi bir örgütü yaratmak. Bununla tabii ki Suriye'yi de bölecek. Bütün bu vahşet, bu olaylar nasılsa ABD'den binlerce kilometre uzakta oluyor. Peki bu canavarın yaratılmasında tam destek veren Tayyip-Davutoğlu ikilisi ve Tayyip'in işgüderi Hakan Fidan'ın bu durumdan rahatları kaçmayacak mı?
Türkiye'de tüm büyük kentler Suriye'li mültecilerle doldu. Dilencisi, gaspçısı, her yer Suriyeli doldu. Yıkıntılarda, sokaklarda yatanlar var. Toplum kaynıyor. Bu garibanlara saldırılar da oluyor. Toplumda bunlara karşı nefret de giderek büyüyor. Havuz medyası olan bitenin çok azını yazıyor. Yakında Irak'tan da mülteci akını başlar. Tayyip Şii de olsalar Türkmenleri almam diyemez mesela. Peki ne olacak bunun sonu?
Erdoğan'ın sonu ne olacaksa bu işin sonu da oraya varacak. Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı demek bu işin sürmesi demek. Türgevcilerin Erdoğan diye tutturması tamam da, çakma solculara ne oluyor? Her dönemeçte Erdoğan'ın önünü açmak için fırsat kolluyorlar sanki.