TÜRK SOLUNUN ARKASINDA KİM VAR?
Geçtiğimiz günlerde Odatvnin kapısı çalındı.
İki genç dağıttıkları dergiden almamızı istiyorlardı. Kendi dergisini kendi dağıtan bu girişimlere her zaman duyduğumuz sempati ile dergiyi aldık.
Derginin adı Türk Solu idi...
Adından önce sol bir dergi olduğunu düşünmüştük ki derginin sayfalarını karıştırdığımızda ilginç bir dizi yazı ile karşılaşmamız bu yargımızın yıkılmasına neden oldu. Derginin başyazısı Kürtler Çanakkalede var mıydı? başlığını taşıyordu. Yazının teması Kürtlerin Kurtuluş Savaşı ve Çanakkalede savaşmadıklarını bu nedenle Kürt-Türk kardeşliğinin imkanlı olmadığını savunuyordu.
Yazar, kaynağının neresi olduğunu okuyucularına açıklamadan Çanakkale ve Kurtuluş Savaşında il il kaç kişinin şehit olduğunu yazmış. Yazdıklarının sonucunda bir de Türkiye haritası yayınlamış. Haritada her bölgeden Kurtuluş Savaşında ve Çanakkale Savaşındaki şehitlerin oranları bulunuyor.
ŞEHİT ORANLARI (!)
Türkiye tarihinde ilk kez şehit oranı bir araştırmaya konu olmuştu!!!
"Türk Solu"nun haritasına göre Kurtuluş Savaşında şehit olanların %5i Doğu Anadolu ve %2si Güneydoğu Anadolu Bölgesinden.
Çanakkale Harbinde ise Doğu ve Güneydoğudan şehit olanların oranı %2şer oranında.
"Türk Solu" bu rakamları vererek Kürtlerin Türkler ile ortak bir tarihi olmadığını savunuyor. İlginçtir ilkel Kürt milliyetçileri de neredeyse aynı tezi tersinden savunuyor.
İki toplum arasına öfke tohumu serperek birbirinden ayırmaya çalışan bu iki faşist anlayış arasında tam bir uyum görüyorsunuz.
Kısacası insana uydurma olduğu izlenimi bırakan ve kaynağı belli olmayan bu yazı ile açık bir Kürt düşmanlığı yapıldığı görülüyor.
Bir de; tersinden bölücülük olarak anlaşılabilecek yazıda Kürtlerin bu topraklara katkısı yok aksine zararı var tezi savunuluyor!
Yalnız bu kadar mı?
Derginin arka kapağında Türkiyenin adım adım Kürtler tarafından "istila edildiğini" ve buna karşı önlem alınması gerektiğini anlatılıyor. Bunun için de hazırlanan film ücretsiz dağıtılıyor.
Filmde Kürtlerin doğum oranın yüksekliğinden yakınılıyor ve batı bölgelerine doğru Kürt nüfusunun kaydırıldığından şikayet ediliyor.
Elbette tüm bunları doğru kabul ederseniz ne yapacaksınız?
İki seçeneğiniz var
Ya Kürt tehciri yaparak (!) Kürtlerden kurtulacaksınız ya da popüler bir tabirle ver kurtul diyeceksiniz!! "türk Solu"nun ilk seçeneğe yakın durduğunu görüyorsunuz.
Ancak şaşırtıcı bir durum var ki kitapları karıştırdığınızda 1990ların başında Mehmet Altan, Murat Belge gibi liberallerin de benzer analizleri olduğunu görüyorsunuz.
Bu liberal solcular 90lı yılların başında Kürtlerin yaşadığı bölgelerin ekonomik maliyetinin Türkiyeye getirisinden fazla olduğunu söyleyerek meşhur ver kurtul tezini savunmuşlardı. Türkiyenin Kürt bölgelerinden vazgeçerek daha hızlı gelişeceğini anlatıyorlardı.
Kendini Kemalist olarak tarif eden Türk Solu dergisi ile liberaller arasındaki bu "bilimsel "uyum oldukça dikkat çekici.
RAKAMLAR UYDURUK
"Türk Solu" dergisinin bir başka dikkat çeken yanı daha var...
Derginin başyazarı kaynağı belli olmayacak şekilde il il Çanakkale Savaşında şehit olanların listesini yazmış. Tüm listeyi topladığınızda Türkiyede Çanakkale Harbinde şehit olanların sayısı 48.148 çıkıyor.
Yani dergi Kürtlerin katkısını küçülteyim derken 20. yüzyılın bu büyük kitlesel savaşını da ölçüsüzce küçültmüş. Oysa bu çocukça değerlendirmenin kocaman bir yalan olduğunu anlamak için kaynak kitaplara başvurmaları gerekiyordu.
Örneğin...
Çanakkale Harbini her yönü ile anlatan makalesinde Edward J. Erickson, savaşta şehit olanların ve kaybolanların sayısını 68.000 olarak veriyor (The Journal of Military History, October 2001, s. 1009).
Bu rakamlara evlerine geri döndükten sonra ölenler ve sakat kalanlar dahil değil.
Bunlarla beraber şehit sayısının daha da büyüyeceğini düşünebiliriz. Nitekim Genelkurmay Başkanlığının Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi isimli eserin 5. cildinin 500. sayfasında da aynı bilgileri görüyoruz. Genelkurmay Başkanlığı daha önce oldukça büyük rakamlar ile verilen Çanakkale Harbinde ölenlerin sayısını bu eserde resmi olarak düzeltildi. Ölü ve kayıpları toplam olarak 68.000 olarak açıklandı..
Sanırız anlaşıldı...
Çanakkale Harbi bu Kemalist olduğunu iddia eden ve tezleri daha çok ırkçı ve faşist siyasi tezleri andıran kişilerin milli mücadelenin kazanımlarını küçültmek konusunda da liberaller ile örtüştüklerini görüyoruz.
Benzerlik bizi daha da şaşırtıyor.
Bu kadar değil
KİM BUNLAR
Dergiyi karıştırdığınızda neden Odatv'ye getirildiğini anlıyorsunuz.
Odatv'ye hakaretlerin yağdırıldığı bir yazı var. Ancak yazı Odatv'nin Halil Berktay'a yaptığı eleştirilerden rahatsızlığını dile getiriyor.
"Türk Solu" H. Berktay'ı Odatv'nin eleştirilerine karşı savunuyor. Berktay'ı savunan ırkçıları görünce benzerliğe daha da şaşırıyorsunuz.
Her şeyi bu kadar sanabilirsiniz. Ancak Kemalist olduğunu iddia eden derginin liberaller ile muhabbeti bu kadar ile sınırlı değil.
Dergide Osmanlı İmparatorluğu Türk mü Rum mu? başlıklı çalışmada Şener Üşümezsoy, Osmanlı'nın bir ulus devlet olduğunu savunuyor! Üşümezsoy'a göre Osmanlı bir Türk Devleti idi ve son dönemde Osmanlı'ya yakıştırılan Roma kurumlarının devamcısı olduğu tezini Kürtler Osmanlı'nın ulusal kimliğini ortadan kaldırmak için önce uydurmuş ve sonra tarihçilere inandırmıştı.
Evet bu komik tezi Kemalist olduğunu iddia eden bir dergide görüyoruz. Buradan varılacak sonuç madem Osmanlı ulus devletti de Türkiye Cumhuriyeti'ne ne gerek vardı sorusu oluyor ki yazar bu soruyu sormaya cesaret edememiş. Ortaya çıkan sonuçlardan biri de Osmanlı ulus devlet olunca doğal olarak Yeni Osmanlıcılık oluyor.
Evet böylesine şaşma bir dergi konusunda lafı uzatmaya gerek yok..
Belki bu derginin yazarları arasında Yekta Güngör Özden gibi hukukçular, Türkkaya Ataöv gibi bilim adamları olmasaydı gülüp geçebilirdik. Ama dergiyi biraz daha araştırınca daha da enteresan bilgilere ulaştık...
Şöyle ki:
Dergiyi çıkaran grup, İşçi Partisi'nden karanlık bağlantıları olduğu iddiası ile atılmışlardı..
"ORDU GÖREVE"
İP'den "derin ilişkileri" nedeniyle kovulan bu grup, daha sonra bir gençlik çevresi olarak üniversitelerde çeşitli provokatif eylemlerde bulundular.
Bunlardan belki de en dikkat çekici olanı İstanbul Üniversitesi'nde kimlik kontrolü yaparak Kürt kökenli öğrencilerin dövülmesi olayı. Şaşırtıcı olmasa gerek bu olaydan sonra bu grubu emniyet mensupları otobüse bindirerek okuldan uzaklaştırdı.
Ardından dergilerinde yazdıkları bir dizi provokatif yazıyla medyanın gündemine geldiler. Dergilerinde Türk halkını lahmacun ve kebap yememeye, Kürt bakkallardan alışveriş etmemeye, Kürtler'in oynadığı dizileri izlememeye çağıran dergi ırkçılığını, Hitler'e bile şapka çıkaracak hale getirdi.
Dergi kamuoyunun yakından bildiği ve Ergenekon Davası'nda da gündeme gelen Ordu Göreve pankartını bir eylemde açmıştı. Yandaş medya aylarca bu pankartı haberlerine taşıdı. Bu pankart nedeniyle pek çok kimse gözaltına alınıp tutuklandı. Sadece bu dergiye dokunulmadı!
TARAF İLE DÜŞÜNSEL AKRABALIK
"Türk Solu" dergisi geçtiğimiz Nisan'da Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un açıklamalarını da sertçe eleştirdi. Dergi Başbuğ'u açıklamalarından ötürü PKK ile paralel bir söyleme sahip olmakla suçlayacak kadar ileri gitti. Şaşırtıcıdır aynı konuşmayı Taraf Gazetesi'de sert bir dille eleştirmişti.
Derginin Türkan Saylan'ın ölümünden sonra yayınladığı sayısında Saylan ile ilgili bir değerlendirme bulamıyorsunuz. Dergi, hangi haberi atlayacağı konusunda seçici davranmış.
Kısacası kendisine Kemalist diyen ancak açıkça ırkçı tezleri savunan ve bir ölçüde tersinden Tarafçı bu dergiyi görünce insanın ağzından şu sözler dökülüyor:
Kemalizmin böyle dostu olduktan sonra düşmana ne gerek var.
Odatv.com
İşte Türk Solu'nda yayımlanan harita:
Başyazarı, sahibi, yöneticisi İşçi Partisi içindeyken bu faşist görüşleri savunduğu ortaya çıktığı için parti tarafından kovulmuştur. Adı ''Türk Solu''dur, solculukla hiç bir ilgisi bulunmayan ve faşist fikirleri arkasında bulunan karanlık örgütlenmeler adına savunan bir çevredir bunlar. Bütün bu fikirler solculuk adına ileri sürülmekte, M.Kemal, Nazımlar ve Denizler savunularak genç nesillere düşmanlıktan başka bir şey vermemektedir. Bu çevreyi ''sol'' olarak nitelemek bile sol adına ayıptır. Aslında bütün bunlar toplum tarafından bilinmektedir. Türk Solu'nun neyi savunduğu ve niçin savunduğu hiç kimsenin yabancısı olduğu konu değil. Şaşırtıcı olan burada yazan bazı ilerici yazar ve düşün insanlarının bu derginin faşist siyasetine neden katma değer kattıkları ve burada neden yazdıklarıdır. Bu kişilerin Türk Solu ile aynı düşünceleri paylaşmadıkları biliniyor, buna rağmen bu dergide neden bulunduklarını anlamak kolay değil. Asıl sorun Türk Solu dergisinin yalanları değil, bu yazarların bu dergide neden yazdıklarıdır.