Faşist Olmak, Bir Hak Değildir
Murat Sevinç
İsrail devletinin sınır tanımaz, arsız şiddeti ve katliamları, yeni değil.
Doğrusu, kendisini Müslüman kimliğiyle tanımlayan, buna mukabil dinlerin özüne ağır hakaret olduğunu düşündüğüm malum siyasetçi ve yazar çizer tayfasının gösterdiği tepkiler de fazlasıyla tanıdık. Bunların tepki olarak adlandırılmasının dahi iltifat olduğu kanısındayım.
Sol savaştı, sağ sömürdü
Filistin mücadelesinin gerçek destekçisi, yani Filistin halkının yanında olup silahlı mücadelede yer alanlar, bu memleketin solcusu, devrimcisi (Türkü ve Kürtüyle) olmuştur. Filistin halkının yanında savaşmış devrimci gençlere saldıranlar ve idamlarını onaylayanlar ise memleketin o günkü sağcısıdır.
ABD gemilerinin önünde saf tutarak, Amerikan askerini protestocu devrimci gençlerden koruyan Komünizmle Mücadele Derneği mensupları ve benzerlerinden söz ediyorum. Demem o ki Filistin için sol savaştı, sağ sömürdü. Sömürüyü sürdürecekler elbet; fıtratlarında var.
Seçmen memnun mu, memnun
eh daha ne olsun!
Önceki yıllarda, Beyazıtta Cuma Namazı çıkışı tekbir eşliğinde İsrail ve ABD bayrağı yakıp sonrasında Lalelide çalıştığı dükkâna dönerek çayını yudumlayan esnaf, şimdilerde tweet atmayı öğrenmiş görünüyor. Üstelik esnafın bir kısmı yazar ve akademisyen yapıldı.
Partileri de boş durmayıp miting meydanlarında Filistin sorununu sömürmeyi sürdürüyor. Hiçbir ticari ve askeri ilişkinin kesilmeyeceği belliyken, aynı masalları giderek daha fazla bağırıp çağırarak yinelemekten hoşnutlar. Bağırdım mı, bağırdım; sabrımızı sınamayın dedim mi, dedim; omzuma Filistin atkısı attım mı, attım; seçmen kitlesi memnun mu, memnun
eh daha ne olsun!
Sıradan, yüzeysel ve bildik faşizm
Bu yazının asıl konusu ne İsrailin katliamları ne de bizim sakil siyaset esnafının sömürüsü. Sorun, İsrailin Filistine yönelttiği her saldırıyı fırsat bilerek ırkçılık yapma telaşına düşen yurttaş kesiminin; sıradan, yüzeysel ve bildik faşizmi. Yazının iddiası son derece basit: Irkçılık ve faşist düşünce, hak değildir. Irkçı faşistler, cezalandırılmalıdır.
20. yüzyılda birden fazla faşizm doğdu. Alman faşizmiyle (NS) İtalyanı ya da Frankoculuk ile Japon militarizmi arasında farklar var. Buna mukabil belli ideoloji ya da düşüncelere karşı tavırları, çok sayıda benzerlik de barındırıyor.
Faşiste faşist demeyeceğiz de ne diyeceğiz!
Ancak okuduğunuz yazı faşizmler üzerine de değil. Bu nedenle faşizm türleri üzerine bilgiçlik yapmak yerine kestirmeden gidelim: Yahudiler yok edilmeli, korkuyla yaşamalı diyenlere, isim ayırt etmeden ve özellikle hedef göstermeden, öncelikle ırkçı, ardından faşist demeyi tercih ediyorum.
Nihayetinde biri diğerinin kan kardeşidir. Bazen, büyük şair Can Yücelin yöntemini benimsemek gerekiyor: Faşiste faşist demeyeceğiz de ne diyeceğiz!
Sonu gelecek bu rezilliğin
İster inanın, ister inanmayın ama Türkiyenin bir hukuk sistemi, Anayasası, yasaları, tarafı olduğu uluslararası sözleşmeler var!
Farkındayım, bir hukuk sistemimiz olduğunu sizlere unutturmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Hükümetlerin, başbakanların, danışmanlarının, çevrelerine kümelenmiş arsızlar sürüsünün, canlarının istediğini yapabileceğini belletmeye çalışıyorlar. Seçmenin oyunu aldıktan sonra hiçbir gücün/kurumun kendilerini kontrol edemeyeceğinin propagandasını sürdürüyorlar.
Ama bir yanılsamayı ilanihaye sürdüremezsiniz. Nasıl olsa sonu gelecektir bu rezilliğin.
Filistini sömürü sezonu açılır açılmaz
İşte, Türkiyenin milliyetçi, zaman zaman ırkçı ve ayrımcı nitelikleri barındıran hukuk sistemi dahi, böylesi açık bir ırkçılığa izin vermiyor. Irkçılık, hukuk düzenimizde bir tercih olamaz. Yurttaşın böyle bir konforu yoktur. Oysa Filistini sömürü sezonu açılır açılmaz, ne yazık ki Hitler övgüsü de başladı. Basında, siyasetçide, sosyal medyada; Hitler hayranlığı, Seni özledik, Seni arıyoruz ifadeleri
Doğrudan Yahudileri hedef alan kapkara bir propaganda aldı yürüdü. Benim ve Musevi yurttaşların vergisiyle vekillik yapabilenler, Hitleriniz eksik olmasın ve benzeri ifadeleri sarf edebildi. Dindar olduğu iddiasındaki kimi ahlaksızlar, sahur programında Kavgamın okunmasını önerebildi.
Bir fırsat arar sıradan faşizm
Sünni-Türk olmayana ırkçılık ve faşizan tavır bu topraklara hiç yabancı değil, doğruya doğru. Günlük pratiğinin dışında, coşmak için -ki Türkiyede buna tahrik diyorlar- bir fırsat arar sıradan faşizm
Bu fırsat, Ermeni meselesinin bir ülke parlamentosunda gündeme gelişi, bir şehrimizde bayrak direğine tırmanılması ya da İsrailin işgal altındaki topraklara füze atmaya başlaması olabilir. Bir anda Kürte, Museviye, Ermeniye; günlük rutin içinde farklı cinsel yönelimlere yönelik sözlü ve fiili şiddete tanık oluveririz.
Nerden baksan suç
Ancak her durumda bir kez daha ve ısrarla altını çizmek gerekir ki ırk ve mezhep ayrımcılığı, nefret ve şiddet içerikli söylem suçtur. Şiddete, ölüme çağrı yapan ifadeler kullanmak serbest değildir. Kişilerin iradesine bırakılmamıştır.
Sıradan bir yurttaş, kendisine benzemeyeni ya da kendinden olmayanı sevmeyebilir. Onunla yakınlık kurmak istemeyebilir. Kendi sorunudur. Özel yaşamına ilişkindir ve yalnızca o kişiyi ilgilendirir.
Ancak bu sevmeme halini dile getirdiği andan itibaren artık dış dünyanın ve tabii hukukun ilgi alanındadır. Haliyle dile getirme şekli, yoğunluğu, dile getirilen koşullar; beyinde olduğu müddetçe zararsızmış gibi algılanan o düşünceyi, birdenbire son derece tehlikeli bir eylemin gerekçesi haline getirebilir. Hukuk dilinde, bir eylem ya da düşünce açıklamasının belli koşullarda sınırlanması için kullanılan, açık ve yakın tehlikeye dönüştürüverir.
Bu nedenle türlü gerekçelere dayalı ayrımcılık, Anayasada yasaklanmıştır. Farklı kamusal yararları sağlayabilmek için sağlanmaya çalışılan yurttaşlar arasındaki eşitliğe vurguya, yasalarda da yer verilir. Siyasal Partiler Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, İş Kanunu, Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu; sosyal hizmetlere, yayıncılığa dair kanunlar vs
Türkiyede dahi kabul edilemez
Bu gerekçelerle ve Türkiyenin Anayasasında hala hukuk devleti, demokratik devlet, eşitlik gibi ilkeler yazılı olduğu için; ırkçılık yasaktır. Irkçılığa savrulacak ifadeler, TCKye göre suçtur.
Her bir dinin ve ırkın mensupları, diğeri gibi özgür ve diğeri kadar yurttaştır. Bir inancın ya da ideolojinin mensubunu yok etmeyi kafaya koyup milyonlarca insanı öldürmüş bir ismi, böylesine rahat anmak ve özlem duymak, Türkiyede dahi kabul edilemez.
Günahkar ve ahlaksız olunabilir!
Bir süredir çok popüler olan ayıp ve günah tespitlerini ise bir yana bırakıyorum. Çünkü günah uyarısı inançlıyı, ayıp duygusu ahlaklıyı ilgilendirir.
Hukuk kurallarıyla çatışmadığı sürece, ayıp ve günah, devletin ilgi alanına girmez. Hukuka uygun davrandıkları sürece yurttaşlar, günahkâr ve ahlaksız olabilir. Örneğin hırsızlığı görmezden gelen ya da içten içe takdir eden bir ahlaksız olmak mümkündür. Bunun yaptırımı, toplumsal/ahlaki ve dinidir (inanan için). Buna mukabil çalmak fiilini övmek ve fiilin kendisi, suçtur.
Ayet ve hadislerin, hukuk sistemimiz açısından bir önemi yok
Türkiye, en azından şimdilik resmen İslami kurallara göre yönetilmiyor. Demek ki bir yurttaş eylemine uygulanacak yaptırım açısından, artık günlük yaşamın parçası haline gelen ve ne yazık ki hiç kimseyi olduğundan daha namuslu yapmadığına tanık olduğumuz ayet ve hadislerin, hukuk sistemimiz açısından bir önemi yoktur.
Ezcümle; duygusal gerekçeleri ne olursa olsun, ırkçılık ve şiddet çağrısı yasaktır. Faşist düşünce ve ifadeler, ifade özgürlüğü kapsamında değildir.
Yurttaşlar günahkâr ya da ahlaksız olabilirler. Bu durum günahkârları, ahlaksızları ve çevrelerini ilgilendirir. Ancak demokratik bir hukuk devletinin yurttaşı, özel ve kamu kurumları, hukuka aykırı davranamaz, ırkçılık yapamaz.
Faşizm yasak, faşistler tehlikelidir
İsrail devletinin hukuk tanımazlığını ve insanlığa karşı suçlarını bahane edip azımsanmayacak bir halk desteğiyle elde ettiği iktidarında, milyonlarca insana, inançları, ırkları, cinsel tercihleri, siyasi görüşleri nedeniyle büyük acılar çektirmiş ruh hastası bir adama özlem duymak ve bunu dile getirmek, mümkün değildir.
Faşizm yasaktır. Faşistler tehlikelidir. Görüldükleri yerde, en keskin önlemler alınmalıdır. Bu kadar açık ve basit.
(Diken)