Alıntı Çizelgesi: yorum2006 yazmış
KP ve HTKP yöneticileri kariyerist eğilimleri nedeniyle bölünmekle sosyalizme ihanet etmişlerdir. Kendi aralarında bile birliği sağlayamayanların kalkıp seçimler için söylediklerinin etkili olacağını sanmıyorum. Genel seçmen kitlesi üzerinde etkili olamayacağı gibi, kendi sempatizan çevrelerinde de etkili olamaz. Esasen bu tavrı yalnızca KP ve HTKP de koymuyor. Sosyalist geçinen diğer örgütlenmelerin de tavrı buna yakın. En azından net birşey söylemiyorlar. Burada korkaklığın da rolü var. Aman bize CHP kuyrukçusu derler, diğer fraksiyonlar karşısında geri kalırız, hızlı sosyalistliğimize halel gelir v.b. korkusu var. İşte kitlelerden kopma da tam bu noktada başlıyor. Vay efendim Gezi olaylarının lokomotifi olamadık. Olamazsın tabii. Gezi olayları düzen karşıtı kalkışma değil, Tayyip karşıtı kalkışmaydı. Onun despot tavrına, tek adam yönetimine, kent ortasında kalmış, doğayla başbaşa kalmak isteyen, hava almak isteyen yoksul insanların, işsizlerin, sokak çocuklarının sığındığı bir avuç yeşil alanı bile katlederek, yerine Osmanlı dönemindeki gericiliğin topçu kışlasını yapmaya kalkması, aslında bunu da ticarete dökerek, günümüzün karhaneleri olan AVM modeli ile karışık yapması ve arada komisyonları götürmesine karşı ayaklanmaydı. Bunu göremezsen yaya kalırsın. Bunun öncülüğünü yapmış olsaydın, bu kitlesel kalkışmayı, ileride düzen karşıtı kalkışmaya da dönüştürebilirdin.
Çok ağır olmuş ve bana göre biraz da haksız bir eleştiri.... Bölünme konusunu başka başlıklarda konuştuk. Şu var; TKP'nin bölünmesiyle ortaya çıkan iki yapı her şeyden önce birbirlerine yönelik kırıcı ve ilerde muhtemel bir birleşmeyi olanaksız hale getirecek bir dil kullanmadılar. Bölünme olduysa Haziran ayaklanmasından sonra ciddi ve aşamadıkları bir sorun ortaya çıkmış demektir. Tam olarak ne olduğunu ben hala anlamış değilim. Ama demek ki, ciddi bir sorun var. İki ayrı kongrede bir taraf diğerine önemli bir üstünlük kurabilseydi, eminim tasfiyesiz bir birleşme de gerçekleşebilecekti. Ama o da olmadı. İki tarafın da birbirine yakın bir delegeye sahip olduğu ortaya çıktı. Artık bunu kabul etmek gerek. En kısa birleşme temennisinde bulunup artık bu konuyu bence çok sık da kurcalamamak gerek. Bekleyeceğiz göreceğiz.
KP, HTKP, Halk Cephesi ve benzer örgütlenmelerin boykot kararının zemini olmadığını düşünüyorum. Ama bu durum, boykotçuların boykot kararı gerekçelerine katılmadığım anlamına gelmiyor. CHP sağcı, islamcı, ve hatta uysal AKP'ci birini göstererek hem seçimi kaybedeceğini ve hem de Haziran direnişiyle ortaya çıkan aydınlanmacı ve sola yatkın güçleri böyle bir sürece dahil ederek heyecanlarını ve dirençlerini yok edeceğini görebilmeliydi. Aday ona göre olmalıydı. Yine kaybederdi ama, hiç olmazsa bu güçlerin heyecanlarını seçim süreci boyunca diri tutabilirdi. Bu koşullarda komünist örgütlenmelerin sorumluluğı ''kurtuluşun sosyalizmde'' olduğunu anlatmaktır, sistemin içinde çözüm olmadığının altını çizmektir, yoksa ''Ekmeleddin'e oy vereceğiz'' demek, bu örgütlerin işi değil. Çünkü Erdoğan'ı alt edecek çözüm sokaktır. Bu anlaşılmış olmalıydı. Erdoğan'ı sandıkta alt edebilmek mümkün değil. Çünkü Erdoğan sıradan bir burjuva lider de değil. Gözü kara, diktatör, kazanmak için her şeyi yapabilen biri. Kurduğu sistem sadece kendisine yarıyor. Demokrasi falan hak getire. Ayakkabısının bağını bağlarken bile 15 televizyon naklen yayına geçiyor ve devletin her türlü imkanını büyük bir pespayelikle kullanıyorsa bu kişinin sandıktan çıkmaması mümkün değil. Boykotçular bunu görüyor ve haklı olarak sosyalizmi öne çıkaran bir eylemi daha fazla önemsiyorlar. Benim boykotu yanlış bulmam, bu konjöktürde halkta bir karşılığının olmayacağı nedeniyledir. Yoksa, bu örgütlerin yayınları incelendiğinde, bütün okların Erdoğan ve 2.cumhuriyet'e yönelik olduklarını görülebilir.