Halk Cephesi anlatıyor: HDP ile çatışma...
Halk Cephesi ile HDP arasında İstanbul Nurtepede başlayan ve diğer mahallelere sıçrayan çatışma son yıllarda sol hareketler içindeki en büyük çatışmalardan biriydi. Çatışmalar devam ederken HDPnin Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş ile bir röportaj yapmıştık. YÖN Haberde yayınlanan röportajda Demirtaş, sağduyu çağrısı yapmıştı. Bu sefer söz sırası Halk Cephesinde. Halk Cephesinden Veysel Şahin sorularımızı yanıtladı. Biz açık açık her şeyi sormaya çalıştık, Şahin de açık sözlülükle yanıtladı.
Halk Cephesi anlatıyor: HDP ile çatışma...
Önce bir netleştirme ile başlayalım. Konuşacağımız olaylarda hep Halk Cephesi ismi geçiyor. Halk Cephesi denince ne anlamalıyız, DHKP- C örgütünü mü anlamalıyız?
Halk Cephesinin. devletin deyimiyle yasadışı bir örgütle organik veya inorganik bir bağı yok. Halk Cephesi bir demokratik oluşumdur. Aynı zamanda bir dergi ismidir. Ama elbette bir dünya görüşü var. Halk Cephesi, Parti Cephe kökenli ideolojik akımın bir parçasıdır. Ama Halk Cephesini illegal bir örgüt gibi göstermek doğru değildir. Demokratik alanda mücadele vermektedir. Bunun içine TAYADı girer, İdil Kültür Merkezi girer, Grup Yorumu girer, mahallelerdeki Haklar ve Özgürlükler Dernekleri girer. Hem kurumlar hem de tek tek bireyler girer.
Bu son olayların sizdeki tanımı nedir? Bu bir PKK-DHKP C çatışması mı?
Öyle bir şey ki karşımızda nasıl bir güç olduğunun biz de farkında değiliz. Bizim karşımızdakiler de kendilerini yalın bir şekilde ifade edemiyorlar. Bize saldıranlar çeteciler midir, bize saldıranlar HDK, HDP bileşenleri midir, yoksa sadece Kürt Milliyetçi Hareketinden midir, bilmiyoruz. Kendilerine de sorduk, dört mahallede eş zamanlı olarak bize saldıranlar kimlerdir söyleyin ya da bir açıklama yapın dedik. Bize silah sıkanlar, dernekleri yakanlar, yıkanlar bizden değildir, bunlar çetecilerdir deyin, biz de kimin bize saldırdığını bilelim.
Peki, bu çatışma sizin Çayan Mahallesi dediğiniz Nurtepede birden alevlenen bir durum mudur, yoksa evveliyatı olan bir gerginlik mi?
Hayır bu ilk değil. Bizim yayın organlarımızda siyasi literatür diliyle Kürt Milliyetçi Hareketi dememizi, önderlik dedikleri kuruma, kişiye yönelik eleştirilerimizi siz bizim değerlerimize önderimize saldırıyorsunuz diyerek değerlendirmişlerdir. Güçlü olduklarını hissettikleri hemen hemen her yerde derneklerimize kurumlarımıza saldırmışlardır.Son olay da bunun hazımsızlığıyla ilgili. Çünkü Türkiye solunda Kürt Milliyetçi Hareketini eleştiren bir tek biz kaldık. Bu bizim aynı zamanda dostluğumuzun ifadesidir. Biz dostlarımızı eleştiririz. Bizim MHPyi eleştirdiğimizi kimse görmemiştir. Eleştirimiz yapıcıdır, birleştiricidir,yıkıcı ve ayrıştırıcı değildir. Yıllar yılı devam eden bu birikmişliğin bir yansımasıydı aslında Çayandaki saldırı. Orada Özgür Demokratik Alevi Derneği (ÖDAD) adına masa açmanın da provokasyona zemin hazırladığına inanıyoruz. HDP veya BDP olarak gelinseydi Aleviler de bu meselenin içine çekilmemiş olacaktı.
O mahallede kurulu bir dernek, bulunduğu mahallede bir masa, bir stand açamaz mı?
ÖDAD zaten iki senelik bir dernek. Çayanda da bir örgütlenmesi, bir bürosu yok. Kendisini HDP bileşeni mi ilan etmiş onu da bilmiyoruz. Biz kendi örgütlü olduğumuz yerlerde burjuvazinin seçim oyununu bozarız. Kimseye propaganda izni vermeyiz. Çünkü insanların kurtuluşunun parlamenter yolla sağlanamayacağına inanıyoruz. Bu nedenle insanlarımızın bu burjuva seçim sarmalının içine çekilmemesi için elimizden geleni yaparız.
Bundan önceki seçimlerde mesela yerel seçimlerde- bu mahallede hiç seçim çalışması yapılmadı mı?
Hayır. Hiç kimse gösteremez. Herhangi bir burjuva partisinin gelip Çayanda seçim çalışması yapması mümkün değildir.
Siz HDPyi bir burjuva partisi, Selahattin Demirtaşı da bir burjuva adayı olarak mı görüyorsunuz?
Burjuva partisi gibi bir nitelemede bulunmuyoruz. Ama yaptığı işlerin yani barış politikasını, cumhurbaşkanlığı politikasını yanlış buluyoruz. Hangi ülkeye cumhurbaşkanı olacaksınız? Kiminle barışıyorsunuz? Biz, Milliyetçilik Çıkmazı diye bir kitap yayınlamışız, orada milliyetçiliğin ve bu düzenle barışmanın Kürt halkının kurtuluşu olmadığını belirttik. Bu bir eleştiridir. MHP ile bir mi tutuyorsunuz, derseniz, öyle bir şey yok. Biz, HDPyi ya da Kürt Milliyetçi Hareketini bir bütün olarak halk güçleri arasında görüyoruz. Düşmanımız değildir ama milliyetçiliği eleştirme hakkımızı saklı tutarız.
Siz bir bakıma diyorsunuz ki Çayan bizimdir biz orada kimseye çalışma yaptırmayız. Bunun sınırını kim belirleyecek? Yarın çıkıp, Gazi, Ümraniye, Okmeydanı, Sarıgazi bizimdir dediğinizde kimse oralarda da çalışma yapamayacak mı ?
Bakın, koskoca İstanbulda 39 ilçe ve 900ü aşkın mahalle var. Bizim sadece hassas olduğumuz iki mahalle vardır. Çayan ve Küçükarmutlu. Çayan dediğimiz mahalle 10 tane sokak, 300-350 daireden oluşur. Küçükarmutlu keza 7-8 tane sokaktan oluşur. Buralarda hassasız. Çünkü her gecekondunun her tuğlasında emeğimiz vardır. O mahalleler kurulurken planlarına, çatılarına varana kadar her şeyini biz yapmışızdır. Bu noktada bunun bizim hakkımız olduğuna inanıyoruz. Bizimdir derken mülkiyetçi yaklaşmıyoruz. Biz kendi ideolojimize güveniriz ve kimseye siyaset yasağı koyma gibi bir derdimiz yok. 20 milyon kişinin yaşadığı bir İstanbulda 300 dairelik ve 500-600 kişinin yaşadığı bir mahalledeki hassasiyemizin herkes tarafından kabul görmesini istiyoruz.
Metropollerdeki bir mahallede veya Kürt illerinde
HDPliler de çıkıp burada biz örgütlüyüz, siz çalışma yapamazsınız dese saygı duyar, kabul eder misiniz?
Bizi siyaset yasakçılığıyla suçlayanların tarihine bir baktığımızda burası Kürdistan, burada misafirsiniz diyenleri de gördük. Dört TDKP gerillasının katledildiğini de gördük. Yine iki ESPlinin diyeyim, Kürt Milliyetçi Hareketi tarafından öldürüldüğünü de gördük. En fazla siyaset yasağına uğrayan da biziz. Devrimci Yol, Devrimci Sol sürecinden beri bu güne kadar bir çok yerde siyaset yasağına uğramışızdır. Kürt Milliyetçi siyasetinin tümüyle örgütlü olduğu bir mahalle varsa ben gidip orada bir çalışma yapmam ki zaten. Bizim anlayamadığımız, 10 sokak, 350 daire. Yaşayan insan sayısı bin 700 küsur. Buradaki insanlar örgütlü, her daire bizim dergimizi okuyan insanlardır. Seçimlere veya herhangi bir olaya karşı blok olarak tavır alır. Burası da Türkiye solunun örgütlemekle yükümlü olduğu bir mahalle olmayıversin yani. Burada siyaset yapmakla devrim yapacağına inanan varsa buyursun Çayanı baştan örgütlesin, yapsın. İstanbulun yüzde 99u örgütsüz. Çayan, Nurtepenin küçücük bir bölümüdür. Nurtepenin yüzde 90ı da örgütsüz. Veya dinciler filan örgütlü. Buyursunlar caddenin karşı tarafını örgütlesinler. Bu 10 tane sokak nasıl oldu da Türkiye sol hareketinin can damarı oluverdi, hiç anlayabilmiş değiliz.
Peki o gün Nurtepede ne oluyor? Nasıl başlıyor olaylar?
ÖDADın standı açılınca üç arkadaşımız bizim hassasiyetimizi anlatmak için gidiyorlar. Yaklaşık yarım saat tartışma oluyor. Tartışma devam ettikçe üç kişi beş kişi, beş kişi on kişi oluyor, derken sayı artıyor. Arkadan gelen kitleden birden demir sopalar çıkıyor ve bizim üç arkadaşımız orada dövülüyor. Ve patlıyor olaylar artık. Stand açmaya gelen birileri neden demir, çivili sopalarla gelir, anlayabilmiş değiliz. Birden Çayan Mahallesine bin kişi geliyor. Bu bin kişiden tek kişi bile Çayan Mahallesinde oturuyor değildir. İstanbulun hemen hemen her noktasından otobüsler kaldırılıyor Çayan Mahallesine. O akşam bize söylenen, siz bir masaya saldırdınız, bin kişi de gelir, on bin kişi de gelir
Ama HDPliler de tam tersini söylüyorlar. Diyorlar ki bir kavga oldu ama Halk Cephesi Kürtler halka, Alevilere saldırıyorlar diye çağrı yaptılar.
Bizim adımıza resmi olarak açılmış herhangi bir twitter, facebook hesabı yoktur. Bizim tek merkezi sayfamız halkinsesitv.comdur.
Gazi Halk Cephesi veya Dev Okmeydanı gibi twitter hesaplarından mesajlar yazılıyor ve sizin de bu yazılanlara karşı bir tekzibiniz yok. Neden?
Çayan Mahallesindeki çatışmada HDPlilere de söyledik. Bizim orada yazılanlarla bir ilgimiz yoktur. O yazılanlara itibar etmeyin dedik. Defalarca söyledik. Ama oralarda yazılanlar bahane edilerek saldırı meşru gösterilmeye çalışıldı. Aynı şekilde YDG-H veya başka başka isimlerle bir ton da karşıt propagandalar var. Biz de gidelim HDPnin bir bileşenine mi saldıralım.?
Şöyle yaygın bir görüş de var: Demirtaşın kampanyası iyi giderken ve Demirtaş Alevilerle, sol kitleyle buluşmuşken bunlar provokasyon yapıyorlar.
Selahattin Demirtaş Alevilerle ne kadar yakınlaştı., uzaklaştı bizi ilgilendirmiyor. Demirtaşın Alevilerle arasının açılması veya kapanmasında bizim herhangi bir siyasi çıkarımız yoktur, olamaz. Biz siyasetimizi böyle küçük hesaplar üzerinden yürütmeyiz. Bizim ideolojik çizgimiz, anlayışımız bellidir. Bizim tertemiz tarihimize gölge düşürecek herhangi bir şey yapmayacağımızı dost da bilir, düşman da bilir. Selahattin Demirtaşın ne yanındayız, ne karşısındayız. Seçim çalışmaları kendilerinin olsun.
Gazide suçsuz, günahsız emekçi bir genç vuruldu. (İbrahim Öksüz) kim vurdu. Sizde bir bilgi var mı?
İbrahim Öksüzü vuranların çeteciler olduğunu zaten her iki taraf da ifade ediyor.
Gazide Halk Cephesi ile çeteler arasında çatışması var denildi. İbrahim vurulduktan sonra bu olay Halk Cephesi HDP çatışması olarak sunuldu ve siz de patlayacak her silahtan HDP sorumludur diye açıklama yaptınız. Bir kafa karışıklığı mı var?
Biz de karşımızda kim var diye net şekilde bilebilsek çok rahatlayacağız. Şöyle bir şey anlatayım: Bizim bir ay önce arabasında uyuşturucu ile yakaladığımız vatandaş daha sonra BDP tarafından sahiplenildi. Bizim arkadaşımızdır, onun cezasını biz vereceğiz dendi. Yakalanan malzeme ve arabayı da geri istediler. Biz bu kişiyi son olaylarda Gazide bizim arkadaşımızı vururken gördük. Bu kişi HDP kitlesiyle beraber bizim üzerimize silahlı külahlı gelmiştir. Okmeydanında Sibel Yalçın Parkında çay ocağını yakanlar da uyuşturucu satıcılarıdır. Sarıgazide bizim derneğimize Molotof atanların arasında bizim dövüp mahalleden attığımız uyuşturucu satıcıları vardı.
Sizin anlattığınıza göre uyuşturucu satıcılarıyla HDPliler ortak hareket ediyor, doğru mu?
Bunun açıklamasını yapacak olan biz değiliz. Bu uyuşturucu satıcıları gelip Gazi Özgürlükler Derneğinin önünde bizim arkadaşlarımızı nasıl tehdit ettiler. Bunu açıklayacak olan HDPlilerdir.
Gazi Mahallesinde sizin taraftarlarınızın hakim olduğu bir alanda ESPli Mustafa Ceylan başından vuruldu. Bu olay nedir, sizce?
Bu olay muammadır. Karanlıkta vurulan bir arkadaşımızdır. Vurulduğu anda bizimle birlikte polisle çatışmaktadır. ESPye gidip geldiği için ESPli olarak ilan edildi ama bir gün önce de yine bizimle birlikte çatışmaktadır. Kendi facebook sayfasında da şimdi cemevinin oradayız, polisle çatışıyoruz diye mesajlar aktaran bir arkadaştır. Bizim içimizdeyken vurulan bir arkadaşı, ESP Genel Merkezi , Mustafa Ceylanı Halk Cepheliler vurdu diye açıklama yapıyor. Bu nasıl bir açıklamadır?
Ama şöyle bir ayrıntı var. Polis vurulan bölgeye yakın bir mesafede değil . Oysa Mustafa Ceylan yakın mesafeden hatta ESPnin söylediğine göre 70 cm den vuruluyor.
ESP Genel Merkezi kriminal laboratuvar değil. Çocuk daha ilk ameliyata girmiş. Kurşunlar daha kafatasında çıkarılmış da değil. İnşallah ölmez de kendisi açıklar, diyeyim. Umarım kendisi açıklar. Ortada bir ölü de yok, ortada bir otopsi raporu da yok. Nasıl ölçtün de 70 cm den vuruldu diye açıklıyorsun. Dayısının bize aktardığı şu. Hayati tehlikesi olduğu için kımıldatamıyorlar bile. Sadece tomografisi çekilmiş ve iki kurşun olduğu belli.
Gazi Mahallesi sizin örgütlü olduğunuz bir alan. İki kişinin çeteler ya da başkaları tarafından vurulması ve sizin kimin vurduğunu bilmemeniz bir zaaf değil mi?
Gazi Mahallesi, çetelerle, uyuşturucuyla, fuhuş ile tamamen yozlaştırılmaya ve bataklığa çevrilmeye çalışılan bir mahalle. Evet bizim örgütlü olduğumuz ama ev ev, sokak sokak hakim olduğumuz bir mahalle değil. Biz oradan fuhuş yapanları, uyuşturucu satanları da atmaya çalışıyoruz. Bir anda temizlenmiyor bunlar.
Dedikodu veya şaibenin ortadan kalkması için, bu iki genci vuranların ortaya çıkarılması için bir çalışmanız var mı?
Evet çalışmamız var. O arkadaşı akşam hastaneye götüren sıradan insanlar var. Biz o insanları bulup konuştuk. Ortalık karanlık olmasına rağmen dört-beş tanığımız var. Onlarla konuşup olayı aydınlatmaya çalışıyoruz. Ailesiyle de konuşuyoruz. Hala çalışmalarımız sürüyor ama bu noktada bizim alnımız ak.
Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve Levent Tüzel sizinle görüştüler. Görüşme varsa demek ki sorunları konuşarak çözme iradesi var. Ama siz o görüşmeden sonra çok sert bir açıklama yaptınız. Niye?
Demirtaş, olayı duyar duymaz Çayandan herkesin çekilmesi gerektiği talimatını verdiğini ifade etti. Güzel bir yaklaşımdı ama herhalde talimatı dinlenmedi. Çünkü konuştuğumuz dakikalarda orada bin kişi sopalı, Molotoflu, tabancalı bekliyordu. Biz bu talimatı basın yoluyla deklare etmesini istedik.
Levent Tüzelin yaklaşımı ise bırakın artık bu siyaset yasakçılığını şeklindeydi. İnsanlar ölürken siyaset yasakçılığını tartışmaya kalkmıştır Levent Tüzel. Evet, dilimiz biraz sert olabilir ama biz 45 yıldır mücadele eden bir hareketiz. Dilimiz serttir, beğenmeyebilirler. Bunu kendi yayın organlarında ifade ederler, tartışırız. Her beğenmeyen silahla, külahla karşımıza gelecekse çekeceğimiz var.
Ayrıca biz kapalı kapılar ardında görüşmedik ve Selahattin Demirtaşa bu konuşmaları yayınlamayacağız taahhüdü de vermedik. Kendi kitlemize konuşmalarımızı duyurmak için Selahattin Demirtaştan izin de alacak değiliz. O bizim izin alacağımız bir makam değil. Kendisi de yayınlamakta özgürdür. Yayınlar veya yayınlamaz kendi tasarrufudur. Konuşmam çarpıtıldı diyorsa nelerin çarpıtıldığını ifade etseydi de biz de cevap yazsaydık. Yaptığı hareketin karşılığı olarak Levent Tüzele biraz sert bir ifade kullanmış olabiliriz. O da sert cevap versin o zaman. Bunun karşılığı budur. Silahlı külahlı mahalle basmak değildir. Görüşmeleri kesen de HDP olmuştur.
Bu çatışmalar devam ederken YÖN Haber Demirtaş ile bir röportaj yaptı.Her iki tarafa da seslenerek bu çatışmayı derhal durdurun. Bir sorun varsa seçimden sonra oturur, konuşuruz dedi, Demirtaş. Siz de çatışmadan yana olmadığınızı söylüyorsunuz. Peki nasıl oldu da daha da artarak devam etti, çatışma?
Bizim kitlemiz söz dinler. Bizim kitlemiz yapılması gerekeni, doğru olanı hayata geçirir. Bunun garantisini her zaman vermişizdir, veririz. Saldıran olmayacağız dedik, saldırmadık. Herhangi bir HDP kurumu bizim saldırımıza uğramamıştır. Lokal bazı şeyler varsa onun da kanıtını, belgesini sunarlar ve gereği neyse yaparız.
Mesela ESPliler, Sarıgazide bir Cafede otururken saldırıya uğradıklarını açıkladılar.
ESP ve HDP kitlesi Sarıgazide derneğimize saldırmıştır. O saldırıya katılan ESPliler de oradaki bir takım insanlar tarafından dövülmüştür. Kahvede mi kahveden çıkarılıp mı dövülmüştür, bunun araştırmasını şu anda yapacak konumda değiliz. Bizim hatamız, eksiğimiz, günahımız önümüze konursa biz özür mü dilenecek, zararlar mı karşılanacak, her şeye hazırız. Bizim alnımız ak, Biz mağdur tarafız.
Birkaç eğilim var. Birincisi sol içi çatışma dursun, şeklinde. İkincisi Evrensel Gazetesi baş yazarı İhsan Çaralanın yazısında dile getirdiği bu sol içi bir çatışma değil, bir saldırıdır Siz bu iki bakış açısına da ne diyorsunuz?
Burada sol içi çatışma filan yok. Burada bir provokasyon , bir saldırı var. Bugüne kadar kimse bizi sol içi çatışmaların içine çekemedi bundan sonra da çekemez.
İhsan Çaralan bir gazetecidir. Ama gazeteciliğin en temel kuralı olan 5N1Kyı bile işletmemiştir. Tek taraflı olarak duyduklarını yazmış . Ağır bir deyim olacak ama tarihsel kinini kusmuştur. Halk Cephesinin arık süpürülmesi gerektiğini yazmıştır. Ne anlama geliyorsa artık süpürmek, bunu kendisinden bekliyoruz, nasıl süpürecekmiş Halk Cephesini? Daha çatışmalar devam ederken böyle bir açıklamanın tarihsel sorumluluğunu kendisine hatırlatırız. Dökülen kandan o açıklama yapanlar da sorumludur. Kürt halkını, Halk Cephesinin üstüne kışkırtanlar bu tarihsel sorumluluğun altında kalacaklardır.
Peki şimdi ne oldu, durdu mu bu çatışmalar, sürecek mi yoksa?
Sol içi bazı çevrelerin arabuluculuk girişimleri var. Cuma veya Cumartesi her iki tarafı da bir araya getirmeye çalışıyor bu sol çevreler. Cumartesi günü büyük oranda sonuçlanacağını düşünüyoruz.
Sizinle ilgili başka bir eleştiri konusu, fuhuş ile mücadele daha doğrusu fuhuş yapan bazı kadınları dövmeniz ve teşhir etmeniz. Siz kendi ahlak anlayışınızı mı dayatıyorsunuz, topuma?
Bizim anlayışımıza göre fuhuş yapmak da yaptırmak da suçtur. Hiçbir zaman ahlaki olmamıştır, olmayacaktır. Arkadaşların ahlak anlayışları bizi ilgilendirmiyor. Kimseye de ahlak dayatıyor değiliz. Kapitalizm tarafından insanlarımızın değerlerine çok büyük bir saldırı var. Seks işçiliği denilerek fuhuş meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İşçi gibi güzel bir kavram, seks işçiliği gibi ne idüğü belirsiz bir kavrama dönüştürülmeye çalışılıyor. Esas bu dayatılıyor bize. Esas bize fuhuş gibi bir ahlaksızlık meşrulaştırılarak dayatılıyor. Biz kadına şiddet çizgisinde değiliz. Siz gazetecisiniz, bu kadının nasıl biri olduğunu gidin Sarıgazide sorun. 2001 yılından beri defalarca uyarılan bir kadın. En son 16 yaşındaki yeğenini 400 liraya satmaya çalışan alçağın biridir. Düşkünleşmiş, çürümüş, rezilleşmiş biridir. Sırf kadın olduğu için sahip çıkılacak biri değildir. Herkes aç yoksul, herkes yapsın o zaman fuhuş.
Koskocaman bir düzenin ürettiği bir sonuç fuhuş. Siz en zayıf noktadan başlamış olmuyor musunuz? Bir bakıma kadın da fuhuşa itilmiş bir mağdur değil mi?
Hayır, fuhuşa itilmişlik kabul edilebilir değil. Biz polise bile simit sat onurlu yaşa diyoruz. Açlık, yoksulluk hiçbir zaman namussuz olmayı gerektirmiyor. Biz halkımızın değerlerine sahip çıkıyoruz, bizi kimse kadına şiddet sarmalına çekmesin. Buyursunlar fuhuş yapanlara sahip çıksınlar. P
z..lerle yürüyecekler mi, ne yapacaklarsa yapsınlar. Bu derece sert konuşuyorum çünkü son derece ahlaksızca saldırılıyor, bize.
İstanbulda LGBTİ yürüyüşleri yapıldı, son olarak Dersimde de yapıldı. Sol çevrelerden de katılım oluyor bu yürüyüşlere. Siz bu konuya nasıl bakıyorsunuz?
LGBTİ bir çok platformda karşımıza örgüt gibi çıkarıldı. Bizim şu an için temel sorunlarımızdan biri değil. Nasıl bakıyorsunuz, derseniz bu çok ayrıntılı bir konu. Doğru bulmadığımızı ifade edeyim. Eşcinsellik karşıtı diye damgalanmak bizi rahatsız etmiyor. Bize ne derlerse desinler, biz doğru bildiğimizi ifade ederiz. Hastalıktır, doğru değildir diye ifade ederiz. Kapitalizm bunu insanı çürütmek için meşrulaştırmaya çalışıyor. Sol çevrelerde kongrelerde bile tartışılarak yaygınlaştırılmaya çalışılıyor, biz de bunu anlamıyoruz yani. Açlık, yoksulluk, faşizmin bunca saldırıları varken herkes önümüze bu sorunları getiriyor.
Erdal Emre
YÖN Haber
''SOLDA KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKETİNİ ELEŞTİREN SADECE BİZ KALDIK:''
Halk Cephesi hiç de haksız değil.
cephe tamamen haksız. kürd hareketini eleştiren başka sol grup ve partiler var. mesela şimdinin bölünmüş tkp'si de eleştiriyor. ödp de eleştiriyor. hatta karayılan veya bayık geçen aylardan birinde, hdp içine katılmadığı için ödp'yi "tehditvari" olduğu söylenen bir ifadeyle eleştirmişti.
cepheliler haksız. silahlı çatışmalardan, bir gencin hayatına mal olan son uğursuz olaylardan cephe daha fazla sorumlu. kendi bölgelerinde başka gruplara siyasi çalışma konusunda hayat hakkı tanımamak, şarta-şurta tabi kılmak bu olayların başlatıcı sebebi.
Halk Cephesinin bu iki mahalleyi "kurtarılmış bölge" olarak gördüğü anlaşılıyor. Olaya bu açıdan bakmak gereklidir. Şimdi "kurtarılmış bölge" stratejisi ile devrim olabilir mi? Öncelikle bu tartışılmalı. İkincisi de benim "kurtarılmış bölge"mde benden başka hiç kimse siyaset yapamaz tavrı ne ölçüde doğru, bunun da tartışılması gerekir tabii. Üstelik de "Biz, HDPyi ya da Kürt Milliyetçi Hareketini bir bütün olarak halk güçleri arasında görüyoruz" diyorlar. Yani, diğerleri neyse de, halk güçleri arasında gördüğün siyasetleri de bölgene sokmuyorsun. Bu olacak şey midir? Tabii ki, burada bir provokasyon da söz konusu olabilir. Ama bu sekter tavırla provokasyona davetiye çıkarıyorlar.
Yani vatan diyen milliyetçi oluyor