Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları üzerine
Devrimciler açısından asıl önemlisi sandığın dışında, sınıf mücadelesi alanındaki gelişmelerdir. Öyle ki bu alanda, bugünkü sandık sonuçlarını anlamsız kılacak çapta güçlü mücadele dinamikleri bulunmaktadır
Cumhurbaşkanı seçimleri sonucunda Tayyip Erdoğan kullanılan oyların yaklaşık yüzde 51ini alarak cumhurbaşkanı seçildi. Ortaya çıkan bu sonuç şaşırtıcı olmadı. Çünkü bu sonucun alınması için devlet imkanları seferber edildi. Bu da dikkate alındığında bu ancak kıl payı kazanılmış bir zaferdir.
Dahası dikkat çekici biçimde seçimlere katılım oranı oldukça düşük çıktı. Yüzde 30 oranında bir seçmen kitlesi sandığa gitmedi. Bu tablo hesaba katıldığında Tayyip Erdoğanın aldığı oy oranı yaklaşık olarak yüzde 38 çıkmaktadır. Dolayısıyla AKP önemli bir mevzideki konumunu korumayı başarmakla birlikte geleceği açısından pek de rahat edemeyeceği açıktır.
Öte yandan AKP karşıtı burjuva muhalefetin temsilcisi olarak aday gösterilen Ekmeleddin İhsanoğlunun aldığı oy oranı sandığa gitmeyenler hesaba katılmadığında ancak yüzde 38,6 oldu. Bu oran kumaşı Tayyip Erdoğandan farksız aday üzerine kurulmuş bir burjuva seçeneğin itibar görmediğini gösterdi. Alınan sonuç, İhsanoğlunun adaylığında birleşen burjuva partilerin 30 Martta aldıkları oy oranları ve sayılarının toplamının oldukça altındadır. Bu durum, düzenin muhalefet partilerinin emekçilere umut vermediğini, burjuva siyasetinde yaşanan muhalefet krizinin devam ettiğini gösteriyor.
Seçimlerde aldığı oy bakımından önceki seçimlere göre mesafe alan tek aday Selahattin Demirtaş ve partisi HDP oldu. CHPnin MHP ile ortaklaşa İslamcı bir adayla karar kılması bu sonucun çıkmasında bir etken oldu. Diğer bir etken ise HDPnin, CHPnin oy aritmetiğine dayalı umut vermeyen pragmatist seçim stratejisinin karşısında doğan boşluğu tutarlı bir sosyal-demokrat söylemle doldurmuş olmasıdır. Böylelikle az da olsa Kürt hareketinin kemik tabanının dışına çıkılmıştır.
HDPnin seçim başarısı kuşkusuz parlamenterizm cereyanına yeni bir hız kazandıracak, sandık hayallerini körükleyecektir. Bu haliyle dünün devrimcilerinin giderek bu sosyal-demokrat politik platforma demir atmalarında önemli bir işlev görecektir. Öyle ki alınan bu sonuç yıllardır seçim barajlarını aşmanın hayalini kuran reformizmin yelkenlerini şişirecek, bataklığa daha büyük bir özgüvenle yol almalarını kolaylaştıracaktır. Bu haliyle de devrimci güçler üzerindeki tasfiyeci baskı artacaktır. Tam da bu nedenle parlamenterizm batağına gömülmüş bulunan liberal-reformist sola karşı etkili bir ideolojik-politik mücadele yürütmek önümüzdeki dönem açısından çok daha büyük önem kazanmaktadır.
Devrimci perspektifle seçim sandığına baktığımızda ise, reformizmden farklı olarak devrimin imkanlarını görüyoruz. HDPnin aldığı oy oranındaki sıçrama bir başka açıdan bu imkanların varlığına bir işarettir. Bu, düzen partilerinden uzaklaşmış fakat henüz devrimci bir mecraya da ulaşamamış önemli bir kitlenin varlığını göstermektedir. Öte yandan ise sandık başına gitmeyen ya da gidip de geçersiz oy kullanan milyonlarca insanın varlığı düzenden ve partilerinden umudunu kesmiş büyük bir kitlenin olduğunu göstermektedir.
Fakat devrimciler açısından asıl önemlisi sandığın dışında, sınıf mücadelesi alanındaki gelişmelerdir. Öyle ki bu alanda, bugünkü sandık sonuçlarını anlamsız kılacak çapta güçlü mücadele dinamikleri bulunmaktadır. Özellikle işçi sınıfı cephesinden yaşanan büyük hareketlenme gelecek açısından umut vermektedir. Bunun için sınıf devrimcileri dün olduğu gibi bundan sonra da, bu umudu büyütmek için emek vermeye devam edeceklerdir.
Kızıl Bayrak