AKP'nin medyaya baskısı devam ediyor. Enis Berbereoğlu'nun gazeteden ayrılmak zorunda bırakılmasından sonra sıra Yılmaz Özdil'e geldi. Yılmaz Özdil'in gazetedeki son yazısına gazete tarafından müdahale edilince ve sütununa konulmayına, Özdil istifasını verdi. AKP'nin demokrasi anlayışında kendisine muhalefete izin yok.
Yılmaz Özdil'in sansürlenen yazısı:
"Başbakan kim olsun?
Valla benim içimden geçen isim, Bilal
Birincisi, devlette devamlılık esastır, devlet dediğin babadan oğuladır.
İkincisi, hiç unutmam, 2005 senesinde Brükseldeki NATO zirvesinde, ABD Başkanı Bush, İngiltere Başbakanı Blair ve bunun babası bir araya gelmişti, Bush parmağıyla bunu gösterip çalışıyor mu bu diye sormuştu, babası çalışıyor demişti, Bush da daha bi saniye önce çalışıp çalışmadığını bile bilmediği halde çok akıllı bi çocuk demişti, Blair de gülerek tıpkı babası gibi demişti.
Üçüncüsü, Bushla Blair haklıydı, hakikaten çok zeki bi çocuk
Küçükken okuyacak parası bile yoktu, Remzinin bursuyla okudu. Şimdi, çalışarak kazandığı paralarını 48 saat sıfırlıyor, hâlâ 30 milyon avrosu kalıyor, zekâsını düşün yani.
Dördüncüsü, milletvekili olmasına filan gerek yoktur, doğuştan milli egemendir, 23 Nisan doğumludur. Seçim meçim yapılmasın, çocuk bayramında makama oturtulsun, bi daha kalkmasın, ister assın ister kessin.
Beşincisi, vakıfçı olduğu için memlekete dair her mevzuya vâkıftır
Babası ne zaman sıkışsa onu arar, telefon eder, Fenerbahçeyi şöyle yap der, telefon eder, şu işadamını kucağa oturt der, telefon eder, çiftlik ne oldu diye sorar. Gerçi biraz yavaş anlar, ha bire anlamadım babacım der ama, olsun, o kadar kusur kadı kızında da olur, imam oğlunda da olur. Bilalden şahane başbakan olur.
*
Bilal olmazsa
Hayırsever Rıza cuk oturur.
*
O da maaşallah Bilal gibi zekâ küpü, henüz 26 yaşındayken 86 milyar dolarlık altın ihracatı yaptı.
Ayrıca
Bakanların yarısı zaten emrinde.
Hayırsever olduğu için, seviyor bakanlarımızı. Kimine kol saati alıyor, kimine takım elbise alıyor, kimine çikolata kutusu gönderiyor. Bakanlarımız da onu seviyor. Mesela, içişleri bakanımız gerekirse önüne yatıyor.
Başbakanımız yuh çekersen, tokadı yersin diyor, vatandaşları yumrukluyor, yerlerde tekmeletiyor, Rıza da hırsız var diyeni, korumalarına yakalattırıyor, ağzını burnunu kırdırtıyor.
Tam halef-selef olsun.
Böyle başa böyle tarak olsun.
*
Yok eğer, Rıza da uymazsa
Müteahhit Cengiz olsun.
*
Malum tecavüz kaçınılmazsa, zevk almaya bak derler, nasıl olsa milletin orasına koyacak, bari başbakan olarak koysun. Ahaliyi donuna kadar soymalarına rağmen, ahali itiraz edeceğine soyuyorsa beni soyuyor, sana ne diye kavga ediyorsa
Gör bak, milletin orasına koyacağız diyen müteahhit Cengize törenle plaket veriliyorsa
Allah yardımcımız olsun, müteahhit Nihat da bu Cengizin başbakan yardımcısı olsun.
Çünkü naapsın bu şartlarda Nihat, koymazsa kabahat.
*
Müteahhit Cengiz de olmazsa
Sayın Apo olsun.
*
Hatırlarsınız, tapesi sızmıştı, Tayyipin beni üçüncü kişi olarak konumlandırması tesadüf değil demişti. Nedir devlet protokolü? Birinci kişi cumhurbaşkanı, ikinci kişi meclis başkanı, üçüncü kişi başbakan
E madem öyle, tesadüf olarak kalmasın, resmiyet kazansın, Yeni Türkiye protokolüne geçilsin. Apo tek başına başbakan olmasa bile, hiç olmazsa eşbaşbakan olsun.
*
Yasin el Kadı, dışişleri bakanı olsun. Recep İvedik, kültür bakanı olsun. Orhan Gencebay, Bülent Ersoy, Hande Yener, Mustafa Sandal, Alişan, Cengiz Kurtoğlu, Berdan Mardini, Ece Erken, Şafak Sezer kabineye girsin, Burhan Kuzu gene bi şey yapılmasın, düz milletvekili kalsın, delirsin. Acun, hükümet sözcüsü olsun.
*
Googledan ayet sallayan, bakara makaracı Egemen Bağışı da Ekmeleddinden boşalan İslam İşbirliği Teşkilatının başına getirdin miydi, tadından yenmez gari."
Türkiye baş aşağı yuvarlanıyor. AKP muhalefeti olmayan bir demokrasi istiyor. Kendi medyasını yarattı, havuz medyası oluşturdu, ve karşısında olduğunu düşündüğü her yazar ve yöneticiyi ulusal medyadan uzaklaştırıyor. 12 Eylül Anayasa referandumu ile daha ileri bir demokrasi getireceğini söylüyordu. Onların daha ileri demokrasi dedikleri sistem bu olsa gerek. Sadece kendi seslerini duymak istiyorlar. Karşıt her ses, kim olursa olsun onları korkutoyor. Bu yüzden tahammül gösterme gibi bir özellik fıtratlarında bulunmuyor.
Sözcü'ye bir köşe yazarı daha geldi!
Adam geçen gün "basının vesayetini bitirdik" dedi. Basının ne vesayeti olacak? Elinde silah mı var, yoksa anayasada ülkeyi basın yönetir diye mi yazıyor? Adamın "basının vesayeti" dediği şey bell ki "basın özgürlüğü". Yani basın özgürlüğünü bitirdiklerini açıkça itiraf etti. Bu itiraftan sonra, hiçbir tepki de gelmediğine göre tam gaz yola devam.
Yılmaz Özdil'in yazısının köşesinde yayınlanmaması tek başına bir anlam kazanmaz. Hürriyet gazetesi bu konuda yalnız değil. Cumhuriyet ve Yurt gazeteleri de yeni döneme hazırlık yapıyor. Cumhurbaşklanlığına tırmanmış Erdoğan'ın daha güçlü bir konuma geldiği ve kendisine bağlı AKP ve AKP hükümetiyle daha baskıcı bir duruş sergileyeceği göz önüne alındığında, dünün AKP'ye muhalif olarak gösterilen basının da kendisine çeki düzen vermeye çalıştığı söylenebilir.