Feyzioğlu'ndan adaylık açıklaması
Adı CHP Genel Başkanlığı için geçen TBB Başkanı Metin Feyzioğlu, "Demokratik şartlar gerçekleşmiş olsa ortasahadan forvete geçerim" dedi.
(İleri - Haber Merkezi) Katıldığı televizyon programında CHP Kurultayı'na ilişkin soruları yanıtlayan Türkiye Barolar Birliği(TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, CHP Genel Başkanlığı'na adaylık için "demokratik şartları sağlayan kurultay" şartını gösterdi.
Feyzioğlu, adaylık konusunda şunları söyledi:
"Ben bölmeye değil birleştirmeye aday olurum. Benim tabiki bir siyasi görüşüm var. 15 gün içerisinde şimdi size soruyorum; 'biz Cumhurbaşkanlığı seçimi hezimetini konuşuyor muyuz?' 'Konuşmaya vakit var mı?' Yok. '30 Mart'ı konuştuk mu?' Hayır. 'Türkiye'nin hangi temel meselesini konuşup hangi temel noktalarda bir araya gelebileceğimizi biliyor muyuz?' Hayır. Bunların hiçbirine izin verilmedi. Yani iktidar alternatifi olacak büyük senfoni orkestrasını nasıl kurmalıyız ve hangi kadrolarla kurmalıyızı konuşan var mı? Yok! Zaten bunlar konuşulmasın diye 15 gün sonraya baskın bir kurultay yapılıyor. Hiçbir demokratik şartı gerçekleşmeden. Ben demokratik şartlar gerçekleşmiş olsa ortasahadan forvete geçerim."
TBB Başkanı, "Yani aday olursunuz" sorusunu ise, "Elbette olurum. Niçin olmayacağım. Bu benim demokratik hakkım ve milyonlarca yurttaşın bana talimatı" şeklinde yanıtladı.
Feyzioğlu kendi kendine gelin güvey oluyor. Her önüne gelenin CHP genel başkanlığına aday olmaya hakkı var mıdır? Parti üyesi olmayan birisi, parti içinden gelmeyen birisi nasıl aday olacak? Her önüne gelenin bir partinin genel başkanlığına aday olması demokratik bir hak değildir. Partili olacaksın, partinin içinden geleceksin önce. Partiler yol geçen hanı mıdır? Aslında bu durum Türkiye'deki siyasi parti anlaşıyı bakımından vahim bir durumdur. Olaya böyle yaklaşınca parti denilen oluşumların hiçbir önemi kalmıyor. Nasıl partiyse bunlar...
Yanılıyor olabilirim ama Feyzioğlu'nun CHP üyesi olduğunu sanıyorum. Geçenlerde konu olmuştu, televizyondan duymuştum.
Bir partinin yönetimine gelmek için aranan vasıflar vardır. Bunların başında genç yaştan, hatta çocukluktan beri partide ve yan örgütlerinde bulunmuş olmak gelir. Parti eylemlerinde yer alacaksınız, eylemin içinde pişeceksiniz. Komünist partilerde ve sol partilerde bu kural çok katıdır. Çocuk yaşta "genç öncü" örgütlerine girersiniz. Gençlik çağında gençlik örgütlerinde ve partinin yan örgütlerinde görev alırsınız. Sonra semt, ilçe v.b. kollarında yönetsel görevler alırsınız. Bu görevlerde sivrilenler merkez yönetim görevlerine gelir. Merkez yönetim görevlerinde sivrilenler polit büroya seçilir. Partinin başına geçmek için bu aşamaların başarıyla geride kalmış olması gerekir. Tepeden inme yönetme gelme diye birşey olmaz. Belki diyeceksiniz ki bu komünist partiler için geçerli. Hayır, burjuva demokrasilerinde de, burjuva partilerinde de, parti içinde çalışmış olmak, kendini parti içinde yetiştirmiş olmak koşulları vardır. Orada da gençlik örgütlerinde, taşra örgütlerinde görev almamış, önce alt düzeyde yöneticilik yapmamış birisi en üst düzeyde yönetime, hele parti başkanlığına gelemez. Bu eşyanın tabiatı gereğidir.
Türkiye'de işler böyle yürümüyor. CHP'de İnönü'den sonra gelen Ecevit de, sonrasında DEniz Baykal da böyle gelmedi. Kılıçdaroğlu da böyle gelmedi, bundan sonra gelecekler de böyle gelmeyecek. Problemimiz zaten bu. İdeolojik bir tutumdan uzak, ideoloji etrafında bir araya gelmiş ekipden yoksun bir genel başkan yönetememe kriziyle karşı karşıya geliyor. CHP'nin şu an yaşadığı da bu. Kılıçdaroğlu'nun ideolojisini biliyor muyuz? Solcu mudur, Kemalist midir, liberal midir, nedir belli değil. Böyle olduğu için her görüşten adamı partiye dolduruyor ve yurttaşlardan oy almaya çalışıyor. Vitrini süsleyerek başarılı olacağını sanıyor, her defasında hüsrana uğruyor.