Meydan Okumak Aykut Erdoğdu
Sol nedir? Sağ nedir? Son 40 yıllık siyasi tarihi belirleyen bu iki kavram çok iyi bilinmez. Sağcılar Solu, solcular Sağı şeytanlaştırır. Solculara göre sağcılar faşist, gerici ve katildir. Sağcılara göre solcular komünist, ateist ve anarşisttir. Sağcılar ABDci, solcular Rusçu sanılır. Oysa 1970li yılların bu tartışmaları çok geride kaldı. Çelişkiler benzer de olsa önümüzde yepyeni bir dünya var ve yeni dünyada yeni Sağ ve yeni Sol eskisinden oldukça farklı. Şimdi bu yeni Sağ ve yeni Sola biraz daha yakından bakalım.
Yeni Sağ
Sanayi devrimi sonrası derinleşen emek-sermaye çelişkisi 1917de devrimi getirdi. II. Dünya Savaşı sonrası dünya Soğuk Savaşa girdi. SSCB, yani Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin varlığı ABD müttefiklerinin üzerinde büyük tehdit yarattı. Bu tehdidi topraklarından uzak tutmak isteyen liberal-kapitalist ABD ve diğer Batılı devletler uzun yıllar boyunca refah devleti politikaları uygulamak zorunda kaldı.
1980 sonrasında SSCB dağılma sürecine girerken Reagan ve Thatcher gibi liderler sayesinde batıda sağ güçlenmeye başladı.
1991 yılında SSCBnin dağılmasıyla tek kutuplu dünya ilan edildi. SSCBnin dağılması Solun ölümü kabul edildi ve bu ölüm Tarihin Sonu ve Son İnsan nidalarıyla kutlandı.
Tarihi düşmanından kurtulduğunu sanan liberal kapitalizm neoliberal tutucu (neo-con) vahşi kapitalist aşamaya geçti. Sermayeyle birlikte teknoloji de tekelleşti. Deregülasyon adı altında küresel sermayenin önündeki tüm yerel engeller kaldırıldı. ABD sermayesi ve teknolojisi Çinin ucuz işgücüyle birleşti. Üretim arttı. Fiyatlar düştü. Görece bir refah sağlandı.
Ancak üretimin Çine kaydırılması Batılı devletlerde ücretleri düşürdü. İşsizliği artırdı. Gelir dağılımı hızla bozulmaya başladı. 3 aylık dönem kârlarının peşine düşmüş şirketler ürettikleri ürünleri satamaz hale geldi. Muhasebe hileleriyle zararlarını gizlemeye çalıştılar ve rüya 2009 yılında sona erdi. Dünya büyük bir krize girdi. Geniş halk kitlelerinin birikimlerini temsil eden emeklilik fonları ve konut fiyatları yarı yarıya düştü. Kamu kaynakları ihtiraslı yöneticilerin batırdığı bankaları kurtarmakta kullanıldı. Occupy Wall Street gibi kitlesel baş kaldırılar şiddetle bastırıldı.
Kapitalizmin küresel temsilcisi ve köle yapıcısı kabul edilen IMF ve Dünya Bankasında yöneticiler
galiba Marx haklı, kapitalizmin doğasında kriz ve kaos var demeye başladılar
Neo-con ların yeni sağı hastalıklı doğmuş bir çocuk gibi hızla yaşlandı.
Yeni Sol
Sağın 1991de ilan edilen görkemli zaferi miyop solcuları paniğe sevk etti. Yeni Sol ve Üçüncü Yol adı altında makyajlı sağ politikalara sarıldılar. Küresel tehdide karşı yerel mücadele başarılı olamadı. Kısa vadeli taktik-seçim başarıları, uzun vadeli stratejik-entelektüel kayıpları engelleyemedi.
Artan gelir adaletsizliği entellektüel açıdan çökmüş Solu değil, milliyetçi-muhafazak-âr akımları besledi. Seçmenlerine yoksulluklarının küresel sebeplerini anlatamadılar. Avrupa ve ABDnin Sol olması gereken yoksul seçmenleri yoksulluklarını ülkelerine gelen daha yoksul yabancılara bağladı. Sola oy vermesi gereken batılı mavi yakalıların önemli bir kısmı ırkçı partilere oy vermeye başladı.
Türkiyenin Sağı ve Solu
Sağ ve Solun gelişimi Türkiyede benzer ama daha sert gelişmeler gösterdi. 1980de Türkiyeye çöreklenen sağın yolsuzluk ve kayırmacılığa dayalı ezici politikalarının faturası mezhepçi-dinciler tarafından ustalıkla Solun (Soldan kasıt algı olarak SHP-DSP-CHP çizgisidir) üzerine yıkıldı.
Önce 80li ve 90lı yılların Sağ iktidarlarının (ANAP-DYP) bütün kötülükleri 2002 Öncesi söylemiyle Solun üzerine yıkıldı. Daha sonra darbeler yüzünden Türkiyede herkesin kötü hatıraları olduğu ordu şeytanlaştırıldı. Cami bombalama planları Oraj-Eldiven eylem planları gömülü silahlar sahte deliller şeytanlaştırmanın aracı haline getirildi. Hedefte laik cumhuriyet vardı. Şeytanlaştırılan ordunun mirası da gericiliğe karşı laik cumhuriyeti savunmak zorunda hisseden Solun üzerine yıkıldı. Solcular darbeci-askerci ilan edildi.
Bu arada Türkiyenin kanayan yarası Kürt meselesine el attılar. Cumhuriyet tarihiyle ilgili kötü hatıraları olan Kürtlerle çıkarlarını ortaklaştırdılar. Ulusal birliğin tehlikeye girdiği endişesine kapılan solcuları bir anda Kürt düşmanı haline getirdiler.
Son olarak kendilerini iktidara taşıyan ve iktidarda tutan cemaat ile yolları ayrıldı. Cemaat, eski dostlarını yolsuzluk yaparken suçüstü yakaladı. Suçüstü yakalananlar daha önce orduya yaptıklarını cemaate yaptılar. Bütün suçlarını ve kötülüklerini cemaatin üstüne atıp cemaati şeytanlaştırdılar. Şeytanlaştırılmış cemaati yolsuzlukla mücadele ortak değeri üzerinden Sola yapıştırdılar.
Özetle dinciler Solu siyasi çöplükleri haline getirdiler. Bütün kötülüklerini Sola yapıştırdılar. Sol, askerci-darbeci-cemaatçi-Kürt düşmanı oluverdi. Bütün kötülüklerini gülümseyerek yaptılar. Mazlum ve ağırbaşlı göründüler. Ellerindeki devlet, finans ve medya gücüyle algıyı gerçek haline getirdiler. Haksızlığa uğrayan solcular hırçınlaştı. Sağ, hırsız (olduğu iddia edilen) adamdan dünya lideri çıkarırken Sol, elindeki değerleri hızla tüketti. Üst üste seçim kazandılar.
Bu arada Türkiyenin bütün kamu varlıkları satıldı. Türkiye ekonomisi yabancılaştı. Hem devlet, hem halk aşırı borçlandı. Gelir dağılımı hızla bozuldu. Zengin daha zengin yoksul daha yoksul hale geldi. Yoksul yoksulluğa prangalandı.
Türkiye ve Dünyada Solun Geleceği
Türkiyede ve dünyada Sol için karanlığın en yoğun olduğu bu dönem şafağa en yakın zamandır. Son 30 yıldır yaşanan gelişmeler solun savunduğu düşüncelerin haklılığını ortaya çıkardı. Gelir dağılımı hızla bozuldu, eşitsizlik ve ayrımcılık yaygınlaştı. Vahşi kapitalizm ahlakı, kültürü ve doğayı tamamen yok etmek üzere.
Bu ağır tablo karşısında Sol paradigmayı değiştirmek zorunda. Kimliklere sıkışmış siyaseti sınıf siyasetine dönüştürmek zorunda.
Solcular bütün dünyada sisteme meydan okumalı. Gelirin ve refahın ülkeler içinde değil, küresel ölçekte adil dağılması için mücadele etmeli. Çinde çocuk işçiliğine, Afrikada doğal kaynakların yağmalanmasına, Türkiyede yolsuzluğa karşı ortak mücadele etmeli. Onlarca mücadele alanı yazılabilir. Küresel istilaya karşı küresel bir meydan okuma gerekiyor.
Türkiyede Solun önünde geniş bir alan var. Kimlik ayrımcılığına en üst düzeyde özgürlükçü anlayışla son verilmeli. Kimlik ayrımcılığının can yakıcı sorunlarımızı gölgelemesi engellenmeli.
Tekel ve stratejik sektörlerde yapılan bütün özelleştirmeler iptal edilmeli. Bankaların faiz ve gizli ücretler sayesinde tefeci faizi almasına engel olunmalı. Hiçbir sektörde tekelleşmeye izin verilmemeli. Özel sektörün yatırım yapmadığı stratejik sektörlerde ve geri bırakılmış bölgelerde kamu tereddütsüz yatırım yapmalı.
Sendikasız ve güvencesiz bir tek işçi bırakmamak hedef alınmalı. İşçinin eğitimli, verimli ve yüksek ücretli olması için kamu dahil, bütün işverenler ve sendikalar görevli ve sorumlu hale getirilmeli.
Temel eğitim ve temel sağlık hizmetleri ücretsiz, kaliteli ve ulaşılabilir olmalı. Eğitim ve sağlığın ticarileşmesine, hastanın veya öğrencinin müşteri kabul edilmesi anlayışına son verilmeli.
Devlet her sektörde rekabeti korumalı. Rekabet sadece dezavantajlılar lehine bozulmalı. Hiçbir kişi veya kurumun kamu imtiyazları üzerinden haksız kazanç elde etmesine müsaade edilmemeli. Yerli yatırımcılar küresel şirketlere karşı korunmalı. Tarım ve imalat gibi sektörlerde ithalat zorlaştırılmalı. Madenlerimizin hammadde olarak ihracı engellenmeli.
Teknoloji ve inovasyon özendirilmeli eğitim politikaları sanayi politikaları ile uyumlu hale getirilmeli. Üniversiteler sektörlerle iç içe olmalı. Üniversiteler bor, kömür, mermer gibi stratejik kaynaklarımızla ilgili verimliği artıracak teknolojileri geliştirmekle görevlendirilmeli.
Büyük kentlerde zorunlu kamu yatırımları dışında yatırım yapılmamalı, bu alan özel sektöre terk edilmeli. Kamu kıt kaynaklarını geri kalmış bölgelere aktarmalı.
Yolsuzluklar sonucu çalınan kamu varlıkları geri alınmalı. Şaibeli özelleştirmeler ve fesat karıştırılmış ihaleler sonucu kamunun uğradığı zarar sorumlulardan hızla tahsil edilmeli. Başta imar izinleri olmak üzere kamu imtiyazları sonucunda sağlanan geçmiş rantlar vergilendirilmeli. Yolsuzluk ve hırsızlıkla edinilmiş servetin yurt dışına kaçırılmasına izin verilmemeli. Halka ait olan halka geri dönmeli.
Bu konuda sayfalarca yazılabilir
Kimbilir belki de 1991de ölümü ilan edilen Sol değildi. Belki de Sağ 200 yıllık ömrünün sonuna yaklaşıyor.
Hem Sol politikalar uygulayıp, hem zenginleşmek mümkün. Bir yandan pastayı büyütüp diğer yandan dilimleri eşitlemek mümkün. Doğayı katletmeden kalkınmak mümkün. Çalmadan çalışmak mümkün. Daha mutlu, daha sağlıklı, daha adil, daha zengin olmak mümkün. İnanmak gerekiyor. Cesur olmak gerekiyor. Meydan okumak gerekiyor.
NOT: Bu yazıyı okuyan ve tüyleri diken diken olan mezhepçi gericiler, etnik milliyetçiler, neo-liberaller-vahşi kapitalistler yukarıda yazdıklarımın tamamını mabetlerinizde yazılan kitap ve makaleler ile desteklerim. Siz yanıldınız. Biz haklı çıktık. Hadi bakalım, siz milliyetçi-muhafazakâr kimlik siyasetine!
(BirGün)
CHP içinde Aykut Erdoğdu gibi insanların olması sevindirici. Umarım sayıları çoğalır, CHP gerçek bir sosyal demokrat kimliğe kavuşur.