TKP 94 yaşında! 94'üncü yıl etkinliklerle kutlanacak
İllüstrasyon: Arda Güler
10 Eylül 1920'de Bakü'de Mustafa Suphi ve yoldaşlarınca kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin 94'üncü yılı, üç büyük ilde düzenlenecek etkinliklerle kutlanacak.
Türkiye'nin en eski siyasi partisi olan Türkiye Komünist Partisi, 94 yıl önce bugün Azerbaycan'ın Bakü kentinde kuruldu. Kuruluştan hemen sonra Mustafa Suphi ve yoldaşları, Anadolu'da yürütülmekte olan Kurtuluş Savaşı'na katılmak ve sosyalizmin sesini yükseltmek için Anadolu'ya geçtikleri sırada öldürüldü. Türkiye komünist hareketinin tarihi, partinin ilk çıkışıyla hep benzerlik gösterdi. Komünistler, halkın çıkarları için mücadeleye hiç sakınmaksızın katılırlarken, başka bir düzeni, sosyalizmi önerdikleri için patronların ve onların çıkarlarını gözeten devletin hep hedefinde oldular. Türlü baskılara göğüs gerilerek, gözünü budaktan sakınmadan yazılan tarih, 94 yıllık bir mücadeleye ulaştı.
Türkiye Komünist Partisinin 10 Eylül 1920de kuruluşunun 94üncü yıldönümü, bugün Komünist Parti'nin üç büyük ilde düzenleyeceği etkinliklerle kutlanacak.
94üncü Yaş Gününde Parti Ayağa Kalkıyor başlıklı kutlamalar, aynı zamanda Komünist Partinin sosyalizm mücadelesini ve örgütlenme hamlesini daha ileriye taşımak üzere bir seferberlik ilanı ve Mustafa Suphilerden devralınan bayrağı yükseltme çağrısı anlamı taşıyor.
Komünist Parti Ankara, İstanbul ve İzmir il örgütlerince düzenlenen etkinliklerin akış programları, geride kalan 94 yılın mirası üzerinde, partinin önümüzdeki sürece bakışını ve politikalarını kapsayan konuşmaların yanı sıra, video gösterimi, müzik ve şiirle oluşturuldu.
Ankarada, Ankara Sanat Tiyatrosunda saat 19:00da başlayacak olan ve Mesut Odabaşının açacağı programda, Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Özgür Şen konuşacak. Çise Mıdoğlunun sunacağı gecede, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Müzik Topluluğu da bir dinleti sunacak.
İstanbulda, Kadıköy Nâzım Hikmet Kültür Merkezindeki etkinlik, saat 20:00de başlayacak. Komünist Parti İşçi Bürosu Üyesi Alpaslan Savaş, Komünist Gençlik Üyesi Gökçe Altın, Komünist Parti Kadın Bürosu Üyesi Tuğba Eryiğit ve Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Aydemir Gülerin konuşacağı, Müge Sautun sunacağı etkinlikte, Günselin Seda Çetinkaya seslendireceği parçalarla, Ender Yiğit, Beran Soysal okuyacakları şiirlerle yer alacaklar.
İzmir etkinliği, Mimarlar Odası İzmir Şubesinde saat 19:30da. Senem Dorukun sunacağı etkinlikte, Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan ve Komünist Parti İzmir İl Komitesi adına Erman Şencan konuşacak. Geceye Ufuk Karakoç müziğiyle, Cevdet Yüceer şiir dinletisiyle katılacaklar.
TOPLANTI YER VE SAATLERİ:
Ankara
Saat: 19:00, Ankara Sanat Tiyatrosu
İzmir Caddesi, Ihlamur Sokak 7/A Kızılay
İstanbul
Saat: 20:00, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi - Kadıköy
Ali Suavi Sokağı (Sanatçılar Sokağı), No: 7 Bahariye
İzmir
Saat: 19:30, Mimarlar Odası İzmir Şubesi
1474 Sokak, No: 9 Alsancak
Komünistler, İstanbul NHKM'de TKP'nin 94.yaşını kutluyor
10 Eylül 1920'de Bakü'de Mustafa Suphi ve yoldaşlarınca kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin 94'üncü yılı, İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde, Komünist Parti tarafından düzenlenen bir etkinlikle kutlanıyor.
(soL - Haber Merkezi) TKP'nin 94. yaşı, İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde Komünist Parti tarafından kutlanıyor.
Etkinlik, sosyalizm mücadelesinde yaşamını yitirenler için bir saygı duruşu ve Enternasyonal Marşı'nın hep birlikte söylenmesiyle başladı.
Komünistler, İstanbul NHKM'de TKP'nin 94.yaşını kutladı
10 Eylül 1920'de Bakü'de Mustafa Suphi ve yoldaşlarınca kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin 94'üncü yılı, İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde, Komünist Parti tarafından düzenlenen bir etkinlikle kutlandı.
Güncelleme 22.00: Komünist Parti MK üyesi Aydemir Güler de etkinlikte bir konuşma yaptı.
Güler'in konuşması şöyle;
"Bütün doğum günleri kutlanmaya değer. Bizim partimizde özellikle böyle. 10 Eylül 1920 komünizmin Türkiye'de vücut buluşudur. Mustafa Suphi ve arkadaşları Ekim Devrimi'nin çocuklarıdır. Bu çocuklar Türkiye'de sosyalizm için atan yüreklere, bunun için çalışan beyinlere sahip olduklarını gösterdiler 94 yıl önce. Türkiye Komünist Fırkası(TKF), Türkiye'de sosyalizme; işgal altındaki ülkede emperyalizme karşı mücadeleyi kızıla boyayarak gidileceğine inandılar.
Direnişin kızıl unsurlarını, ülkenin yurtsever militanlarını, genç marksistlerini Bakü'de buluşturdular. Ekim Devrimi'nin sadece prestijini, otoritesini değil sosyalist cumhuriyet hedefini Ankara yoluna çıkardılar. Komünizm bizde yurtsever olarak doğdu. Büyük mirastır.
İlk kesintiyi ve onunla iç içe ihanetleri ilk yolculukta karşılarında buldular. Ankara yolculuğu yarım kaldı. TKF ise likidasyonla yüz yüze geldi.
Bayrak düştüğü yerde hiç bırakılmadı. Ne yer altına itmeye, ne tevfikatlara boyun eğdik tarihimiz boyunca. Her defasından yeniden ayağa kaldırdık.
Türkiye'de komünist hareketin tarihinde yenilgiler, ihanetler, acılar var. Ama her defasında yeni atılımlar da var.
Bugün 10 Eylül 2014'te yeniden ayağa kalkıyoruz. AKP şu kadar seçim kazanmış, Erdoğan hapis yerine Cumhurbaşkanı olmuş, her hafta yeni işçi katliamlarına sahne olmuş. Türkiye budur ama sadece bu değildir. Asıl olarak bu değildir.
Komünistlerin geleneği, başka bir geleceğin motorudur.
Suphi'nin yurtsever ataklığı, Şefik Hüsnü'nün soğukkanlılığı, Bilen'in atılımcılığı, Denizler'in gözüpekliği
Bugün KP, 1980 12 Eylül'ünde ağır yenilgiye karşı ayağa kalkanların partisidir. Türkiye'deki ağır yenilgi 1990'ların başında direnen komünist partisinin likidasyonuyla bir kabusa dönüştü. Bugünkü KP; yenilgi ile likidasyonun arasında, tozu bulutu içinde bizim bir geleneğimiz var diyen hareketin ta kendisidir.
O günlere meydan okuyan ve partisini kuran, yeniden kuran komünistler AKP diktatörlüğüne ve soldaki akıl dağılmasına pabuç bırakmazlar.
95. yıla yelken açtık.
Biz komünist parti kültürümüz, Suphi'nin yurtsever ataklığı, Şefik Hüsnü'nün en ağır kuşatma koşullarındaki soğukkanlılığıyız. Kültürümüzün içinde Boran'ın marksist birikimi ve İsmail Bilen'in atılımcılığı var. Denizlerin gözüpekliğine hiç yabancı değiliz. Biz 1979-1980'nin Sosyalist İktidarı'nın inadıyız. 1986'nın Gelenek'iyiz.
Her daim partiyiz. Herhangi bir parti değil. Nazım'ın ve Şoför İdris'in partisiyiz. Türkiye'nin Türk ve Kürt emekçilerinin Komünist Partisiyiz.
Heyecan ve disiplini, cüreti ve aklı, halkçılığı ve aydın olmayı bütünleştirenlere komünist diyoruz. Bunları kolektif bir değer haline getiren aygıta KP diyoruz.
Gençlik ile barışık bir yapımız var. Gençlik çok heyecanlı olduğu için değil, komünist genç; siyasal aklın heyecanı demek olduğu için, KP genç bir partidir.
Devrimci strateji Türkiye'de gericiliğe, emperyalizme, sınırsız emek sömürüsüne direnmekten ibaret değil. Türkiye'nin bu karanlık güçlerin dar ve sığ dünyasına sığmayacağını esas alıyoruz. Ne yapsalar sığdıramazlar. Türkiye, AKP'nin IŞİD'le, Amerikan saldırganlığıyla, NATO füzeleriyle, tarikatlarla demokrasi ve uzlaşma safsatasıyla takviye edilmiş diktasına sığmaz.
Nesnel çok nedenimiz var bunu iddia etmek için. Ama bir de komünistliğimiz var. Ülkenin nesnel olanaklarıyla Komünist Parti'nin stratejik aklı, örgütsel birikimi üst üste geldiğinde toplam olanakların ne kadar zengin olduğunu görüyoruz.
Haziran direnişinde kentli, genç işçi sınıfını görüyoruz. Yoksulları rant için kentten kovan kapitalizm çaresizdir. Kendi mezar kazıcılarını kentlerin merkezine kendi elleriyle sokar durur. Biz bunu görüyoruz. Kürt sorununa çözüm derler. İslam kardeşliği ve emperyalizmin ön kabulleri. Ama Kürt ve Türk emekçileri gençleri, aydınları ne birine, ne diğerine sığmaz. Türkiye bu olanakları barındırıyor.
Likidasyona boyun eğilmeyecek, ayağa kalkılacak
Bizim işimiz slogancılık, goygoyculuk değildir. Zor süreç gerçeğin karşısına hayallerle, toy heyecanlarla değil; siyasetle, akılla, gençliğin enerjisiyle, partiyle çıkarız. Düz akıl veya akılsızlık ya yönü belirsiz koşulara çıkar ya da saklanacak mevzi arar. Yönsüz koşu çıkmaz sokaktır. Saklanacak mevziyeyse demokrasi mücadelesi diyorlar. 'Madem tehlike büyük, hedefleri geri çekelim.' Oysa, 'Ayağını yorganına göre uzat' atasözü en son devrimci sınıf siyasete uyarlanacak atasözüdür. Tehdit ve tehlike ne kadar koyu bir karanlık vaad ediyorsa bu karanlığın ilacı o ölçüde çıtayı yükseltmektir. Şeriata mı, savaşa mı, faşizme mi gidiş... Çare sosyalizm hedefini ve vurgusunu öne çıkartmakta aranmalıdır. Sosyalizm vurgusunu öne çıkartmak bir aydın inadı değil, parti mücadelesinin stratejisidir.
O halde parti kurulacak, parti olunacak. Likidasyona boyun eğilmeyecek, ayağa kalkılacak!
Parti toplumu örgütlülüğe çağırır. Öyleyse parti kendi içinde örgütlü olmalıdır. 95. yılda ayağa kalkmak demek toplumdaki ve içimizdeki örgütsüzlüğe savaş ilan etmektir. Komünist Parti'nin 95. yılı çalışkanlık ve fedakarlık yılı olmalıdır.
95. yıl bu doğrultuda kendini yenileyen bir partiye ihtiyaç duyuyor. Kendimizi devrimci stratejinin, sınıf partisinin ve parti kültürümüzün etrafında yeniden konumlandıracağız.
Doğum günümüzü kendi başımıza, aile içinde kutlamayız. Komünist Parti'nin 95. yılı, Türkiye emekçilerine ve aydınlarına yapılmış bir çağrıdır. AKP faşizmine, 2. cumhuriyetin gericliğine karşı Türkiye'nin emekçi, genç, aydınlık potansiyeli büyük hedefler için, sosyalizm için, sosyalist bir cumhuriyet için yeniden konumlanmalıdır. Komünist Parti bu toplumsal derlenişi, örneği, adresi, çağrısıdır. Karanlığa karşı sosyalizme yürümenin değerlerini ilke edinen bir parti olacağız.
Doğumgünümüz kutlu olsun."
Güncelleme 21.08: Komünist Parti Kadın Bürosu adına Aysima Karçaaltıncaba bir konuşma yaptı.
Karcaaltıncaba'nın konuşması şöyle;
"Gericiliğin sıkıştıkça skandallar ortaya attığını görüyoruz. Bunları hatırlayıp, bu hamlelerin normalleşmesini engellememiz gerekiyor.
Kadınlar aynı plajlara gitsinler, ayrı okullara gitsinler. Bir diğeri hamile kadın sokakta gezmesin diyorlar. Kadınlar kahkaha atmasınlar, sakin olup evlerinde dursunlar.
Sadece Ağustos ayında 22 kadın cinayeti, 18 tecavüz yaşandı. Bu ülkede, eşini öldüren adam televizyon programlarına çıkabilir hale geldi...
Öte yandan kadınların iş yaşamına katıldığını görüyoruz. Haziran'da en önde kadınlar vardı. Grevlerde en öndelerdi diyoruz...
Düzen içi muhalefet artık çözüm sunmuyor. Artık kadının emeğine sahip çıkmak için sosyalizm demenin zamanı."
Güncelleme 21.05: Komünist Gençlik adına Gökçe Altın'ın yaptığı konuşma şöyle;
"Geleceksizliğin tek geleceğimiz olduğu; işçi cinayetlerinin devam ettiği, cihatçı çetelerin ülkemizde cirit attığı, bilimin, sanatın, sporun; yaşamanın büyük bir saldırı altında olduğu bu karanlık dönemde, biricik umudumuz olan partimizin kuruluşunun 94. Yılında hepinizi Komünist Gençlik adına
selamlıyorum.
Partimizin 94. kuruluş yıl dönümünde ayağa kalkacağını vurguladığımız ve özel olarak Türkiyede düzen siyasetinin yaşadığı sıkışmaların ve tıkanıklıkların doğalında ortaya çıkan siyasi boşluğun Türkiye Komünist hareketine birçok olanak ve mevzi kazanma imkânı sağladığı bir dönemin içerisindeyiz.
Bizim burada bu kategoriye dönük olarak bir seslenme kanalı yaratmamız, yaratacağımız bu kanalın da düzenin mevcut ideolojik saldırılarına göğüs gerebilecek, beylik lafların ötesine geçen, ne yaptığını bilen, üretken, derinlik sahibi, gençliğin gündelik olarak karşılaştığı problemlerde alternatif olarak sosyalizmi kestirmeciliğe kaçmaksızın sosyalist ideolojiyle buluşturabilecek bir profil yaratmamız gerekmektedir. Bu karakterde oluşturacağımız bir kimliğin, niteliksel olarak gençlik alanında üniversitelerin, liselerin temsiliyetini taşıma ehliyetinin bulunması ve hızla yaygınlaşarak bu türden siyasi bir iddiayı niceliksel boyuta eriştirmesi gerekmektedir.
Bahsi geçen toplumsal muhalefetin öznesizliğinin ve siyasi boşluklarının merkezine Komünist Gençlik kimliğini çaktığımız ve buradan toplumsallaşacağımız bir mücadele hattı, Türkiyede uzun bir mazisi olan anti-komünist histeriyi de bertaraf edecek, toplumun büyük bir kısmında bir türlü normalleşemeyen AKP rejiminin karşısına, normalleşen, popüler bir sosyalizm mücadelesini koymalıdır.
Emperyalizmin; bölgemizde ve ülkemizde iflasın eşiğine gelmiş bir projesi olan AKP, 12 yıllık iktidarı boyunca bizlere fazlaca şey öğretti. Emperyalizme göbekten bağlı bir hükümetin kendini kaybetmişçesine nasıl savaş çığırtkanlığı yapabileceğini biz AKP ile öğrendik, getirdikleri 4+4+4 eğitim sistemi ile genç beyinlerin dinci gericilikle nasıl yoğrulabileceğini, üniversitede okurken çalışmak zorunda olmanın normalleştirilebileceğini bize AKP öğretti. İnsan aşağılamanın nasıl yapıldığını; diktatörün çiftçiye ananı da al git demesiyle, ekmeği için mücadele veren tekel işçisine arsız bunlar demesiyle öğrendik. Acıyla nasıl dalga geçileceğini, Haziranda kaybettiğimiz canlara, Somada hayatını kaybeden işçi yakınlarına sarf ettiği sözlerle öğretti bize diktatör. Nasıl katil ve nasıl hırsız olunacağının ve de nasıl bu kadar yüzsüz olunacağının yanında AKPnin bize öğrettiği en büyük şey artık böyle bir düzende yaşayamayacağımız oldu; direnmeyi öğrendik ve boyun eğmemeyi, Sosyalist Türkiyeyi kurmanın bizim için, geleceğimiz için tek çıkış yolu olduğunu öğrendik.
Komünist bir kimliği gençlik içerisinde yaratmak ve yaygınlaştırmak bugün önümüzde duran en acil ihtiyaçtır. Kurulmaya çalışılan II. Cumhuriyette kendini var edemeyen; bu düzende yaşamak istemeyen gençlik bütünlüklü bir mücadele hattı örmek zorunda; çünkü bugün genç kesimlere yapılan saldırılar aynı nitelikleri taşımakta. Bugün gençliğin büyük bir kesimi okumak için çalışmak zorunda; ister üniversitede okuyor olsun ister lisede; okurken çalışan gençlerin yaşları 16-25 arasında değişmekte, duruma bir başka yönden bakarsak gençlik aynı zamanda çalışmak için okumak zorunda; çünkü bugün en küçük işletmede dahi asgari düzeyde eğitim almış çalışanlar işe alınmakta. Durum böyle olunca da lise eğitiminden tutun yüksek öğrenime kadar tüm eğitim sistemi sömürü düzenine kalifiye elaman yetiştirmekte, buralarda eğitim alamayan gençler ise akşam okullarına, açık öğretime ya da meslek kurslarına gitmekte ve karşımızda okuyan-çalışan işçi öğrenci bir genç kesim çıkmakta.
Bu genç kesimin istediği ise özgür ve aydınlık bir ülke, ancak AKPnin Yeni Türkiyesi bu kesime böyle bir ülke vaat etmiyor. Onların vaatleri çok açık; diktatörün geçtiğimiz yıllarda höykürdüğü gibi, muhafazakar dindar kindar, sorgulamayan, biat kültürüne tabi, afyonlanmış bir nesil. Açık bir şekilde söylüyoruz; biz AKPnin gençliğe giydirmeye çalıştığı bu deli gömleğini giymeyeceğiz.
Sosyalist mücadeleyi yaşamın her alanında var edebilen bir gençlik yaratma peşindeyiz. AKPnin ülkemizde süreklileştirdiği yağmanın, emperyalizmin bölgedeki düzenli saldırılarının, kapitalizmin, sömürü düzenin farkında olan gençlik bizim için yeterli değil, biz bunları değiştirecek iradede bir gençlik istiyoruz, komünist gençlik çalışmamız ile hedeflediğimiz bu iradeyi örgütlemektir. 1920den bu yana bu topraklara sosyalist iktidarı kurmak için mücadele ediyoruz, arkamızda büyük bir birikim var, bu birikimin üstünde yükseliyoruz, komünistler her zaman ülkenin aydınlık yüzü olmuştur,
Komünist Parti ülkenin onuru olmuştur.
Yaşasın Komünist Parti!"
Güncelleme 21.01: Etkinlikte söz alan Komünist Parti İşçi Bürosu üyesi Alparslan Savaş konuşmasına dört yıl önce yaşamını yitiren TKP üyesi işçi Kamil Kinkır ve Ercüment İçil'i saygıyla anarak başladı.
Savaş'ın konuşması şöyle;
Bizim için kutlamalar mücadele gündemli olur. Mücadele ise bizler için coşkudur. Ve her kutlama ne yazık ki mutlaka bir acıyla bezelir. 94. kuruluş yıldönümünü inşaat baronlarının kar hırsına kurban edilen 10 emekçi kardeşimizin acısıyla karşılıyoruz.
Kapitalizmin bu denli saldırganlaştığı, gericiliğin, işbirlikçiliğin, piyasacılığın bu denli gemi azıya aldığı bir dönemde emekçi halkın payına başka ne düşer ki?
Bundan tam 94 yıl önce, Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Bakü'de başlattıkları yürüyüş de bu acıya mahkum olmama iradesi ve başkaldırıştan başka neydi ki?
Bu kez de, kapitalizmin saldırılarının, işçilerin ölümünün ardından toplandık.
Soma'da, Kozlu'da, Şırnak'ta yüzlerce madenci, Esenyurt'ta, Mecidiyeköy'de bir o kadar inşaat işçisi, dökümhanelerde, işçi servislerinde, traktör arkasında her gün bir başkası yaşamını yitiriyor.
Türkiye'de patronlar AKP gericiliğiyle kol kola, işçilere çalışmak için yaşayacakları ve daha fazla kar için ölecekleri bir düzenden fazlasını vaat etmiyor. Türkiye burjuvazisi ve AKP gericiliği iktidarını 1700'lü yılların kapitalizmi ile sürdürüyor.
Haziran Direnişi'nde "Hükümet İstifa" sloganlarıyla anlatılan siyasi talebin, onlarca farklı sektörde çalışan güvenceli-güvencisiz, mavi yakalı-beyaz yakalı genç- yaşlı kadın emekçiyi yan yana getirebildiğini biliyor ve bunu bir adım öteye taşımak için kolları sıvıyoruz. İşçi sınıfının birliğini ancak bu düzlemde kurabileceğimizi düşünüyoruz.
Yolumuz açıktır dostlar.