Güne Yürümeye Devam-Onur Kılıç*
Geçtiğimiz hafta sonu, Haziran Hareketi'nin Ankara ve İstanbul'daki coşkulu buluşmalarıyla geçmişti. Haziran, dün de İzmir'de görkemli bir buluşma gerçekleştirdi. 1 buçuk ay gibi bir zamanda düzenlenen 20'ye yakın forum ve pek çok meclis toplantısının ardından dün akşamki kalabalık moralimizi katlıyor. Salona sığmayan, Haziran'ın merhabasına ortak olan herkesin emeğine sağlık.
Edirne'den Diyarbakır'a, Hatay'dan Giresun'a 200 civarında forum düzenlenmiş. Bunların ve 3 büyük ildeki Haziran buluşmalarının ardından hareketin birinci kurucu dönemini tamamlıyoruz. Hareket bu dönemde forumlar ve yaygın toplantılarla fikri temellerini sağlamlaştırdı, iddiasını ortaya koydu. Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarla ortak çalışma deneyimleri kazandık, birbirimizi tanıdık. Farklılıklarımızı yürüyüşe engel görmeme konusunda önemli mesafe kat ettik.
Eksiklerimiz oldu, daha da olacak ama hareketin bundan sonrası esas olarak yürüyüşümüz içindeki yeni deneyimlerin karakterize ettiği, heyecanlı bir dönem olacak.
Önümüzdeki hafta sonu Haziran Türkiye Meclisi toplanıyor. Bu meclisle beraber, hareketin gerçek kuruluşunu ilan edeceği ikinci dönem başlıyor. Forumlarda biriktirdiğimiz zengin mücadele programı ve enerjisini ülkenin her yerinde tek yumruk haline getireceğimiz ve diktatörün karşısına dikeceğimiz bu zorlu dönem için hazırlığınızı yapın. Çünkü bu dönemin ve hakiki kuruluşumuzun en büyük anahtarı sokak olacak.
Şimdi kıyısından bozkırına, taşrasından metropolüne hınca hınç doldurduğumuz salonlardan sokaklara çıkma zamanı. Berkin'in sevgili babası Sami Elvan'ın İstanbul Haziran buluşmasında söylediği gibi; Kral'a karşı tek yumruk olma zamanı.
Haziran'ın güneşi doğmaya başladı, güne yürümeye devam.
BHH: Avantajlar ve Kapıdaki Riskler-Metin Çulhaoğlu
Siyasetin basit gerçeklerindendir: Siyasetteki özneler için doğrudan hasım öznelerin yanı sıra bir de dış-yan özneler vardır. Örneğin bugün solda yer alan özneler için AKP iktidarı doğrudan hasım öznedir; ancak siyasetin sol tarafında birden çok özne olduğundan, bunların birbiriyle ilişkileri dış-yan öznelik bağlamında düşünülebilir.
Her özne, kendi dış-yan öznesine karşı şu ya da bu ölçüde kırılganlık taşır.
Örneğin sola bakarsak, bu alandaki özneler birbirlerinden etkilenirler. Etkilenmenin derecesi, şunu da yaptıklarına göre artık bizim önümüz açıldı umutlarından diğer tarafça izlenen siyasetin kendi içlerinde kaynaşmaya yol açıp açmayacağına ilişkin kaygılara kadar geniş bir alanda değişkenlik gösterir.
Kırılganlık sözcüğü, yakın dış etkilere açık olma durumunu anlatmak için kullanılmaktadır.
Elbette, konsolide özneler diyebileceğimiz örgütlerde bu anlamdaki kırılganlık derecesi düşüktür. Bugün Türkiye solunda konsolide öznelerin güçleri arasında büyük farklılıklar olmadığından kırılganlık derecesi hep düşük tutulabilmektedir. Yani işin püf noktası niceliktir. Bir dış-yan öznenin niceliği diğerine kat kat ağır basmadıkça, birinin söylediklerinin ve izlediği siyasetin daha sağlıklı ve tutarlı olmasının diğerlerindeki kırılganlık derecesini artırması gibi bir olasılık neredeyse hiç yoktur.
Ancak, bugün Türkiye solunda konsolide öznelerin ötesinde bir de geniş özne vardır: Birleşik Haziran Hareketi
Bu geniş özne, konsolide öznelerle birlikte herhangi bir siyasal örgütle ilişkisi olmayan kişileri de kapsamaktadır.
Dolayısıyla, kırılganlık söz konusu olduğunda BHH için konsolide özneler kadar rahat konuşmak ve kırılganlık derecesini düşük tutmak mümkün değildir. Hele bir de nicelik açısından BHHyi aşan dış-yan öznelerin varlığı düşünüldüğünde
Bu saptamalara rağmen BHH dışa karşı kırılganlık açısından avantajlı denebilecek bir ortamdadır ve konsolide özne kategorisine girmediği halde kendi kırılganlığını asgari düzeyde tutabilecek bir zeminde durmaktadır.
BHH içindeki unsurların deneyimlerini ve geçmişten çıkardıkları dersleri bir kenara bırakacak olursak bu avantajın başka kaynakları da vardır. Bunların en başında Haziran Direnişi gelmektedir. Gerçekten ciddi ve kısa sürede tükenmesi mümkün görünmeyen bir özgüven kaynağıdır.
İkincisi ve belki de birincisi kadar önemlisi, AKPnin niyetlerinin ve bugün Türkiyeyi getirdiği noktanın tereddüde yer vermeyecek kadar açık olmasıdır. Sol üzerinde 25 yıldır hep bozucu etkiler yaratmış olan liberal ve sol-liberal tezlerin de aynı bağlamda düşünülmesi gerekir:
Örneğin, laikçilik küçümsemelerinin, paranoya yakıştırmalarının, yıllarca mağdur olanların silkinişi edebiyatının ya da merkez-çevre teorilerinin bugün herhangi bir kıymeti harbiyesi kalmış mıdır?
Anlatmaya çalıştığımız, BHHnin düne göre birtakım tortulardan, hep ayak bağı olmuş tartışmalardan arınarak bugün için mümkün olabilecek en ileri ortaklaşmaya oturma ve buradan yürüme şansına sahip olduğudur.
Evet, BHH içinde sosyalistler de vardır, sosyalist olmayanlar da. Ayrıca sosyalist olanların sosyalizm anlayışları arasında önemli farklılıklar olduğu da gerçektir. Ancak, sosyalist olmayanların da farklı sosyalizm anlayışlarına sahip olanların da sosyalizmi, uygulama mekânı ancak Antalya olabilecek bir fantezi saymadıkları kesindir.
***
Zeminin ve ortaklığın belirli bir sağlamlıkta görünmesi, BHHnin kritik birtakım uğraklarda hiç zorlanmayacağı anlamına gelmiyor kuşkusuz.
Örneğin, 2015 seçimlerine az kalmıştır.
BHH bu konuyu mutlaka en geniş katılımla, en açık biçimde ele alıp tartışacak ve bir sonuca varacaktır.
Gene de, seçimler yaklaştıkça BHHnin bir yandan AKPnin oyunu yüzde 30un biraz üzerinde gösteren anketlerle gitti gidiyor (CHP), diğer yandan da aştı aşıyor (HDP ve baraj) bombardımanına maruz kalacağı kesin gibidir.
Gündem yoğun ve karmaşıktır, olasılıklar fazladır ve bugünden kesin konuşmak güçtür.
Ancak, BHH yukarıda örneklenen ve olası başka badireleri atlatırsa sol bu ülkenin siyasetinde ve gündeminde yerini pekiştirmiş olacaktır.
Dünyanın yeni bir devrimci kabarma dönemine girme olasılığı düşünüldüğünde çok önemli bir kazanım sayılmalı ve gereği buna göre yapılmalıdır.
Umudun aklı ile iradenin öfkesi
Özenç K. Demir
Birleşik Haziran Hareketi Türkiye Meclisi 27-28 Aralık günlerinde 1500 delege ile Ankarada toplandı.
Toplantı salonları sıcaktı. İçerik sıcaktı.
AKP düzenine tepki sıcaktı.
Çeşitli yerelliklerden gelen toplumsal dinamiklerin heyecanı sıcaktı.
Öfkenin sıcaklığı ve yıkıcılığı güzeldir, heyecan verir.
Ama, ortada hepimizin yanıtlaması gereken bir soru vardı: Ne yapacağız? Ne yapmalı?
Bu soruya; öncelikle siyasal içeriği düşünerek, siyasal biçim ile yanıt vermek gerekiyordu.
Toplumsal dinamiklerde ve yerelliklerde bilenen öfke ve heyecanın netleşmesi, odaklanması ve gerçek bir toplumsal örgütlenme yaratması gerekiyordu.
Özetle; ortak öfkeyi, ortak biz olan Haziranı, ortak kimlik olan siyasi çizgiyi, toplumsal alanda var edecek bir açılım ortaya konması gerekiyordu.
Bu sorulara yanıtlar verilmesi gerekiyordu.
Bu sorulara yanıtlar verildi. Yanıtları toplantıların sonunda açıklanan Sonuç Bildirisinde okumak mümkündür.
Sonuç bildirisinin; toplantının içerik ve odaklanma anlamındaki donanımını artırdığını ve bu anlamda bir derinleşme sağladığını söylemek mümkündür.
Birleşik Haziran Hareketi 9 Şubata kadar kilitlendi.
BHH, bünyesinde barındırdığı toplumsal dinamiklerin gericiliğe karşı laiklik için ayaktayız" sloganı etrafında kenetlendi ve 9 Şubat Eğitim Boykotu kararı etrafında kilitlendi.
Bu kilitlenme; kenetlenmeyi ve ilerlemeyi sağlar. Bay Diktatör kusura bakmasın, hükümeti demokrasi ve hukuka geri dönmeye çağıran, yıllarca solun Türkiyenin siyasal ve kültürel dokularından silinmesi için uğraşan sağlı-sollu liberaller kusura bakmasın, solun iç kültürüne teşne olup uzun yıllardır ülkede solcu olmayı değiştirici/dönüştürücü ve kurucu iddialardan uzak durmak olarak resmedip hazıra konanlar kusura bakmasınlar.
BHH yürümeye başladı. BHH uğraşacak, didinecek ve Haziranı yeniden ayağa kaldıracak. Örgütlü bir biçimde yeni bir Haziran ortaya çıkartacak.
Toplantının sonucunu ve Haziran Hareketinin önümüzdeki bir aylık süreçteki güncelliğini bu şekilde ortaya koyabiliriz.
İLK GÜN NELER OLDU?
İlk gün siyasal tartışmaların ve heyecanın olduğunu, ama bu tartışmaların doğrudan ve etkili bir biçimde karar tasarılarında şekillenecek olan yönelim ve odaklanmayı mükemmel bir biçimde şekillendiremediğini söylememiz gerekiyor.
Heyecan dozu yüksek, ama siyasi odaklanması heyecanına nazaran düşük konuşmalarının olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.
Mızıkçılık olsun diye değil. Yüz binlerin ve milyonların hareketi haline getirmek istediğimiz Haziran Hareketinin bugünü ve geleceği için.
Sözün kıymeti ve etkisini artırmak, eylemin kuvveti ile buluşturmak için.
Bunun için iç kültürümüzü zenginleştirici, enerji verici ve yaratıcı bir biçimde geliştirmeye ihtiyacımız var.
Bu ihtiyacı kahırlanıp nerede yanlış yaptık? sorularını daha bol sorarak gideremeyeceğimiz de açık. Biz ancak, nasıl toplumsallaşırız, nasıl ilerleriz, bu memlekette solun değerleri etrafında örülecek bir toplumsal örgütlenmeyi nasıl inşa ederiz? sorularını sorarak ve yanıtlayarak iç kültürümüzü yenileyebiliriz.
İKİNCİ GÜN NELER OLDU?
İkinci gün öfke, akıl, doğrultunun bileşkesinden umut çıktı.
Laf olsun diye söylenmiyor, umut hissediliyordu.
Odaklanmanın önemli olduğu, doğrultunun ise güçlendirdiğini gösterdi.
Öfkenin yaratıcı bir akılla büyüdüğü, öfkenin siyasetinin ise yalıtkan değil iletken bir siyaset dili ile toplumsal örgütlenmenin enstrümanı olduğu görüldü. Toplumsal örgütlenme büyür ve serpilir ise burada neşenin de yeşereceğini, toplumsal örgütlenmenin neşe ile büyüyeceği ortaya çıktı.
Birleşik Haziran Hareketi ilk günün heyecanını korudu, ikinci gün akıl ve doğrultuda netleşti.
Siyasi tartışma başlıklarında tartışmalar yaşandı.
Farklı toplumsal dinamiklerin AKPnin ve siyasal/toplumsal sistemin kritik bir noktasında odaklanmak konusunda netleşmeye başladığı görüldü.
Sonuç Bildirisi yazıldı.
Çocuklarımızı ortaçağ karanlığına teslim etmeyeceğiz. Çocuklarımız için ayaktayız!
İlk barikatı kuruyoruz!
Dindar ve kindar bir nesil yaratmak için dayatılan eğitimde gericiliğe izin vermeyeceğiz!
Gericiliğe karşı laiklik için ayaktayız!
Sokaksa sokak, boykotsa boykot!
Bizi kavgaya davet ediyorlar, davetleri kabulümüzdür!
Yani BHH diyor ki;
Defansa gel, biz toplandık, hücum yapacağız. Ayağa pas yapacağız. Topları; sömürücüye, cemaatlere, modern güçlere, liberallere, uzlaşmacılara şişirmek yok. Emekçiler, yurtseverler, ilericiler birbiriyle paslaşacak. Eğitim kanadından atak yapacak. Geleceğimizi karartanlara aydınlık yanıtlar vereceğiz. 9 Şubata kadar paslaşalım, kanatları kullanalım. 9 Şubatta hepimiz gericilerin ve yobazların ceza sahasını kuşatalım.
BHH'nin geçici bir müttefiklik olduğunu hangi parti yöneticisi söylüyormuş? Burada bu kadar yazı var, hangisinde gördün bunu? Arkadaşım, bugün kendine sosyalist diyen örgüt ve partiler sosyalist sola bir çağrıda bulunsa meydanlara kaç kişi toplayabilir, hiç düşündün mü? Kitleselleşme konusunda geride kalmış sosyalist solun, açıkladığı ilkeler yönünde halkla biraraya gelmesi neden eleştirilir; bunu da düşündün mü? HKP'yi çağırmamışlar diyorsun, gittiniz de almadılar mı? Düğün davetiyesi mi bekliyorsunuz?