Ortaöğretimde türban artık serbest!
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası konuşan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, MEB yönetmeliğinde değişiklik kararı alındığını ve ortaöğretimde türbanın serbest bırakıldığını açıkladı.
Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası açıklama yapan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, MEB yönetmeliğinde değişiklik kararı alındığını ve ortaöğretimde türbanın serbest bırakıldığını açıkladı.
Toplantıda MEB yönetmeliğinde değişiklik kararı alındığını belirten Arınç, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullardaki öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmeliğin 4. maddesinin birinci fıkrasının E bendinde yer alan 'başı açık' ibaresi ve aynı bendin son cümlesi yürürlükten kaldırılmıştır şeklinde konuştu.
Yeni yönetmeliğin yarın veya bir sonraki gün yayımlanacağını belirten Arınç, Ortaöğretim kurumlarında başörtülü olarak öğretime devam edilebilecek. Öğretim hayatımız için hayırlı olmasını diliyorum dedi.
Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikin 4. maddesinin e bendi şu şekilde:
Okul içinde baş açık, saçlar temiz ve boyasız olarak bulunur, makyaj yapamaz, bıyık ve sakal bırakamaz. 3'üncü maddenin altıncı fıkrası hükümleri saklıdır.
ileri haber
Kızların başını kapatıyoruz, artık daha çok demokratikleşiyoruz.
Beşinci sınıflardan itibaren kızlarımız başlarını kapatabilirler. Teklif yasalaştı ve artık bir yasak daha ortadan kalkmış oldu! Hep söylenir ya, AKP ile yasaklar kalkıyor ve demokratik bir toplum olma yolunda dev adımlar atıyoruz. Yaşasın AKP! Kahrolsun yasaklar! Yaşasın özgür eğitim! Ayrıca bu yasaya da yetmez ama evet diye bakıyorum. Neden 5 yaş ve sonrası için serbest? Neden birinci sınıfta hala yasak var? Daha fazla yaşasın AKP diyebilmek, daha fazla yaşasın özgür eğitim diyebilmek için ve daha gür bir sesle kahrolsun yasaklar diyebilmek için bu yasa için yetmez ama evet diyorum!
bütün okulları imam hatip yapsınlar olsun biter, kızların hepsi başını bağlar, bütün öğrencilere din eğitimi verirler, bu kadar neden uğraşıyorlar
Amaçları o zaten, ağır ağır oraya doğru gidiyorlar. Önünde olduklarını zannettikleri engelleri ortadan kaldırıyorlar, yeri ve zamanı geldiğinde de gerici adım atmaktan hiç çekinmiyorlar. Geleceğin toplumunu oluşturmanın yolunun eğitimle mümkün olduğunu biliyorlar, eğitimi bütünüyle gericileştireceklerle toplum da gericileşsin.
Bu gelişmeler oluyor, Türkiye hala sessiz, yaprak kımıldamıyor. 10 yaşındaki çocukların başlarını örterek gerçekte Türkiye'nin başını türbana sarıyorlar, farkında değiliz. AKP'den yakınanlar sadece konulmayla vakit geçiriyor, habire bildiriler, deklarasyonlar yayınlıyorlar, bir araya gelelim mi, gelmeyelim mi tartışması yapıyorlar. Türkiye elden gidiyor, kimsenin doğru dürüst bir şey yaptığı yok.
Türbanı özgürlük diye savunan,türbanın üniversitelerde,kamusal alanda serbest olmasını savunan ''sosyalistler'' ne yapıyor ve ne düşünüyor acaba şu anda?
Türban anaokulda serbest değilmiş!
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, türbanın ilkokul 5'nci sınıflara kadar serbest bırakılacağını söylerken, "Ama tabii anaokulda geçerli değil" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı gazetecilerin türbanın ortaeğitimlerde serbest bırakılmasına ilişkin sorularını yanıtladı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, dün Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelikte değişiklik yapıldığını söyleyerek; orta öğretim kurumlarında başörtüsünün serbest bırakıldığını açıklamıştı. Bugün de Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı 5'nci sınıftan itibaren isteyen kız öğrencilerin başörtüsü takabileceğini söyledi.
Avcı, gazetecilere verdiği açıklamada "Gelen talepler doğrultusunda bu uygulamanın kapsamı genişletildi. Ama tabii anaokulu, ilkokulda geçerli değil. İmam hatip ortaokullarında zaten uygulanıyordu. 5'nci sınıf itibariyle isteyen öğrenciler bundan yararlanabilecek dedi.
PEÇE İLE DE OKULA GELİNEBİLECEK Mİ?
Avcı bir gazetecinin Peçe ile de okula gelinebilecek mi? yönündeki sorusuna "Bazı provokasyonlar olur mu? Olabilir. Birileri bazı mizansenler kurgularlar. Ama işin doğal akışı içinde böyle şeyler olmaz. İşin doğrusu bunu arzu eden öğrencilerin önünden bu engellerin kaldırılmasıdır yanıtını verdi.
ileri haber
Al sana dindar nesil
Ahmet Abakay
Şu sözler eski başbakan, yeni Cumhurbaşkanı zata ait: Dindar nesil yetiştireceğiz.Terörist yetiştirmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız?
Demokrat nesil demiyor. Dindar nesil istiyor.
Devlet okullarının yaygın şekilde imam hatipleştirildiği, öğrencilerin ve ailelerinin karşı çıkmasına rağmen zorla bu okullara kayıtlarının yapıldığı bir süreç dayatıldı.
Ardından şimdi ortaokul ve liselerde öğrencilere başlarını örtme serbestisi getirildi.
Bakanlar Kurulu kararını Bülent Arınç uhrevi ses tonuyla (hayret ağlamadan) açıkladı. Değiştirilen söz konusu yönetmelik, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel tüm okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencilerinin kıyafetlerini düzenliyor.
Yeni Başbakan da kararı savunurken, zaferden çıkmış komutan edasıyla, herkes inancını serbestçe yaşasın, isteyen başını kapatır isteyen kapatmaz dedi.
Aynı Başbakan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, zorunlu Din Derslerine karşı çıkan kararını değerlendirirken, herkes inancını serbestçe yaşasın, isteyen din dersini alır, istemeyen almaz demedi, diyemiyor.
Başbakana hatırlatmak gerek; Zorunlu din derslerini Anayasaya koyan Darbeci Faşist General Kenan Evrendir.
Demek ki, darbeci paşanın izinden, peşinden gitmek sizi utandırmıyor. Demek bununla övünüyorsunuz.
Hem 82 anayasasından şikayet edip, hem bu anayasadan (YÖK örneğinde de olduğu gibi) zorunlu din derslerinin kalmasını savunarak halkı aldatmış olmuyor musunuz?
Dindar nesil hedefi için döşenen önemli taşlar bunlar.
Her okula mescit açılması kararı da hemen yürürlüğe sokuldu.
Pekii, mescit açılan okullarda Aleviler için Cemevi, gayri Müslimler varsa kilise ihtiyacını karşılayacak ibadet yeri neden açmıyorsunuz?
CHP Milletvekili Hüseyin Aygün TBMMde Cami var, Cemevi de yapılsın deyince TBMM Başkanı hemen Diyanetten fetva alıp karşı çıkmadı mı?
Elbette okullarda ne cami, mescit ne cemevi, ne kilise olmaz, olamaz.
Okullarda ibadethanenin ne işi var?
Okullar dini kurumlar, dini mabetler, ibadet yerleri değildir. İnançların yaşandığı yerler değildir. Hele Laik bir düzenden söz edilecekse.
Demokrat değil, Dindar nesil yetiştirecekler ya.
Demokrasi onlar için bir istasyonda inilecek tramvay ya. O istasyona da geldiler galiba.
Ara sıra geveledikleri Avrupa Birliği üyeliği girişimi de zaten politik kazanç kapısıydı. Konjonktürel olarak uluslar arası destek sağlama aracı olarak kullanıldı. Artık buna da pek ihtiyaç duymuyorlar.
Bir ara Şanghay Beşlisi diye gevelediler. Şimdi İslam dünyası liderliği.
Ancak ona izin verilmedi. İSİD o liderliği bunlara bırakmaya niyetli değil.
Dindar nesil, dindar gençlik, dindar eğitim, dindar yargı, dindar sendika, dindar medya. Sonunda dindar devlet.
Bu sevdadan vazgeçin demenin yararı, anlamı yok. Çok da denildi. Çünkü Güçün verdiği şımarıklık bunları yaptırıyor.
PKKya karşı diyerek Hizbullahı kuran, besleyenin bu iktidar olduğu biliniyor.İlk örgütlenmesini, öncülüğünü de iktidarın Diyarbakır Milletvekili olan İçişleri Bakanının yaptığı da artık sır değil.
Müslümanlık adına, İslam adına domuz bağıyla, mezar evlerle, canlı bombalarla Orta Doğuda toplu cinayetler işleyip insanları yok edenler unutulmadı.
Taliban örgütünde, Müslüman Kardeşlerde, El kaidede, şimdi de İŞİDde kafa kesenler hep dünün ve bugünün dindar nesilleri değil mi?
Bu örgütlerde dün ve bugün kamplarda eğitilen, cinayetlerde tetikçilik yapan Türkiyeli Müslüman gençler kimin eseri? Hangi nesilin cihatçıları.
Bir de çok bilmiş ülke yöneticileri, islamla terör, islamla cinayetler yan yana ifade edilemez diye nutuk atıyorlar.
Şimdi aynı cümleleri İŞİD için kullanıyorlar. İŞİDin İslamla ilgisi yokmuş.
Neyle ilgisi var?
Hristiyanlıkla mı, Alevilikle mi, Marksistlikle mi, Ateistlikle mi?
Neyle ilgisi var?
Ortaya soruyorum, üzerine alınan yanıtlasın.
İslamiyet adına terör uygulayan İŞİD ve diğer İslami örgütler ne adına, kim adına cihad ilan edip toplu cinayetlere, kafa kesmelere, mezar evler inşa etmeye girişiyorlar?
Kim bunlara silah, para, yaralısına hastane sağlıyor?
Bunu bilemeyiz diyorsunuz değil mi?
Biliyorsunuz, biliyorsunuz, bizler de biliyoruz, herkes biliyor.
Hepiniz işte o Dindar nesilsiniz,
Hepiniz cinayete ortaksınız,
Hepiniz İŞİDcisiniz,
Hepiniz demokrasi ve insanlık düşmanısınız.
Bir kez daha ve daha örgütlü olarak sormanın tam zamanı: Türban neyi örtüyor?
Ahmet Çınar
Hani sayılarla sıfatları random olarak eşleştiren şakacı bir ilkokul şarkısı vardır, bilenler bilir.
Mini mini 1'ler
Çalışkan 2'ler
Tembel 3'ler
Misafir 4'ler
Kapı dışarı 5'ler diye devam eder gider.
***
2014 Türkiyesinde o şarkının,
Türbanlı 1ler
Başörtülü 2ler
Kara çarşaflı 3ler,
Burkalı 4ler
Haydi kocaya 5ler şeklinde söylenebileceğini tahmin eder miydiniz?
***
Edemezdiniz.
Aziz Nesin ediyordu.
Bazı aydınlar ediyordu.
Bu ülkenin öngörülü solcuları, sosyalistleri, ilericileri, harekete geçememenin, yalnız kalmanın, yürekleri yanmanın kahrolası çaresizliğinde ülkenin bu yöne doğru savrulduğunu görüyorlardı.
Göremeyenler, fark edemeyenler, aymayanlar ise çoğunluktaydı.
***
Hafta başından itibaren ilk ve orta öğretimde türban yasallaştı.
Şimdi sırada ne var dersiniz? Türbanın zorunlu hale getirilmesi mi?
Yok artık, o kadar da olmaz mı diyorsunuz?
Çok değil on yıl önce türbanlı rektöre, türbanlı avukata, türbanlı TRT spikerine, türbanlı THY hostesine de O kadar da olmaz diyordunuz!
Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz derler.
Şimdi sıra, türbanın zorunlu hale getirilmesinde!
Bu cümlelerime burun kıvıranlar çıkacaktır kuşkusuz. Ancak şu var ki, türbanın ilk ve ortaokul düzeyinde serbest bırakılmasının bir adım, yarım adım, hatta çeyrek adım sonrası, türbanın ve kara çarşafın zorunlu hale getirilmesidir.
Türkiyede, zaten yarım yamalak uygulanan laiklikten ve aydınlanmadan kalan son kırıntılar da tamamen süpürülmektedir.
Ve dikkatimi çeken şu ki, türbanın ilk ve ortaokul düzeyinde serbest bırakılmasını takip eden şu birkaç günde ne yazık ki güçlü, kitlesel, yaygın bir tepki yükselmedi ülkeden.
Çünkü laikliğin, yaşamımızın temeli olduğuna dair bilimsel/tarihsel bilgi ve bilinç adım adım yok edildi, sökülüp atıldı. Oysaki laiklik, oysaki yaşamın her düzeyinde dinsel vesayetten ve referanslardan arındırılması, yaşamımızın temelidir. Hava, su, ekmek kadar gerekli temel bir ihtiyaçtır laiklik. Ya laiklik, ya yok oluş!
***
İşte IŞİD.
Siyasal İslamcı barbarlığın önemli bir basamağı. Ve IŞİDi sadece Ortadoğuda aramak, aymazlıkların en tehlikelisi. IŞİD sokaklarımızda, caddelerimizde, mahallelerimizde, kentlerimizde, ekranlarımızda, gazetelerimizdedir. Parlamentodadır. Hükümettedir.
IŞİD, kadınların kahkahayla gülmesini edepsizlik olarak gören Arınçın kafasında, hamile kadınların sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğunu savunan sözde hukukçunun zihninde, eşiyle aynı sofrada yemek yemekten çekinen eski bir bakanın anlayışındadır!
İstanbulun, Sakaryanın, Konyanın, Erzurumun, Rizenin, Manisanın, Batmanın sokaklarındadır IŞİD! Okulların koridorlarında, müdür masalarının arkasındaki koltuklarda, üniversitelerin kürsülerindedir!
IŞİD, AKP tipi ılımlı siyasal İslamcılığı tahtından indirip iktidara yürümektedir. AKPnin sermaye sınıfı ve Genelkurmayla birlikte el ele, kol kola yarattığı ılımlı islam, yerini daha vahşi, daha ilkel ve topyekün bir İslamcılığa bırakmaktadır.
Türkiyenin sokakları IŞİD kafalılarla dolup taşmaktadır.
4+4+4 denilen cahilleştirme ve yobaz üretme düzeneği, giderek bir IŞİD fabrikasına dönüşmektedir.
***
Türkiyede anayasal bir düzen olmadığı, laiklik tamamen yürürlükten kaldırıldığı için, bu noktadan sonra artık parlamento olmayan parlamentoda soru önergesi vermek, mahkeme olmayan mahkemelerde dava açmak, savcı olmayan savcılara suç duyurusunda bulunmak son derece gülünçtür!
Türbanın serbest bırakılmasını sağlayan benim diye övünen ve Laiklik tehlikedir diyemem şeklinde demeçler veren Kemal Türbanoğlu Gorbaçov mu mücadele edecek AKPyle ve IŞİD kafasıyla?
Hayır. Asla.
AKP tipi islamofaşist sıcak para diktatörlüğüne karşı çok daha örgütlü, çok daha yaygın, çok daha köklü bir mücadele örmek gerektiği açık. Kamuculuk, yurtseverlik, aydınlanmacılık ve özgürlükçülük ilkeleri temelinde kararlı bir örgütlenme. İşte önümüzde duran görev.
Görev de değil sadece, varoluşsal bir zorunluluk.
***
Ve en önemlisi
Şimdi bir kez daha ve bu kez daha örgütlü, daha güçlü şekilde, Türban neyi örtüyor? sorusunu sormanın ve türbanın ardındakileri tek tek ifşa etmenin zamanı.
Türbanla sarıp sarmalanan yağmayı, talanı, ilkel birikimi, akla karşı açılan savaşı, bilim düşmanlığını, barbarlığı, iş cinayetlerini, hepimize dayatılan ortaçağı, zenginlerin saltanatını, paranın iktidarını afişe etmenin zamanı
Hepsinin üstündeki türban örtüsünü kaldırıp altındaki çöküşü ve çürümeyi görmenin zamanı!
Türban neyi örtüyor? sorusu bir kez daha yakıcı bir biçimde güncellik kazanırken; ülkenin sosyalistlerine, komünistlerine, ilericilerine düşen görev, bu soruya olanca açıklığıyla yanıt vermek ve bu yanıtı alabildiğine yaygınlaştırmaktır.