Dışarıdan bilinç ve strateji sorunu?
Ercan Gündoğan
Perry Anderson 1976 tarihli Considerations on Western Marxism çalışmasında (Batıda Sol Düşünce ismiyle Türkçesi vardır), yüz elli yılın Marksist kuramını ansiklopedik olarak özetlemekte, bu muazzam kuramsal birikime rağmen, eksik olan stratejidir, demekteydi. Strateji sorunu müzmin, ama muazzam bir kuramsal hazine!
Bu saptamayı anlamak ve eleştirmek için de muazzam bir kuramsal hazineye sahibiz. Bilinç, ideoloji, devlet, hegemonya, öncülük, örgütlenme, tartışmalarını anımsayalım. Ama, yine o muazzam kurama, sadece muazzam katkılar...Kuram hep gelişiyor, hep ileri gidiyor, ama, yine o strateji sorununa dönüp düşünüyoruz. Düşünüyor ve yine yeni kuramsallaştırma teşebbüslerinde bulunuyoruz...
Muazzam bir kuramsal birikim, ama her zaman karşılaştığımız o tarihsel strateji sorunuyla karşı karşıya geliyoruz!
Bir yerlerde büyük bir eksik, kusur ya da hata var sanki!
Böyle bir yaşamsal sorun, sanıyorum varolduğu kabul edilecektir, sosyalist bilincin gelişimi ve daha önemli olmak üzere, bu bilincin aktarılması ile ilgili iki saptamayla, gözlemle ya da kabulle doğrudan ilgilidir.
Sosyalist bilinç işçi sınıfında ne kadar kendiliğinden gelişir, ne kadar dışarıdan verilir, verilmelidir? Bu sınıf içinde kendiliğinden gelişen bilincin sosyalist olmayacağıyla ilgili Leninist önerme ve gözlem kuramda amentü haline gelmiş durumdadır. Leninin zamanında olduğu gibi, Marksın döneminde de sosyalist hareket ve sosyalist kuram vardı. Ancak, Marksist olmayan sosyalistler sınıf mücadelesine hakimdiler, önderlik ediyorlardı. Hem sınıfta hem de sınıfla ilgili aydınlarda, öncülerde, bir sosyalist bilinç vardı. Hareketin kendiliğinden yükselişi de apaçıktı. Marks parti, örgütlenme, proğram sorunları üzerinde de uzun uzadıya duruyordu, ama esas amacı ve katkısı, varolan ve gittikçe yükselen sosyalist harekete (artık komünist demek lazım), tarihsel derinliği olan, kuramsal, bilimsel, sistemli, yapısal bir biçim vermekti. Verdi de...
Dışarıdan bilinç kavramının sosyalist kurama ve mücadeleye girmesi, Almanyada başlayan revizyonizm tartışmaları, dönem olarak da, sosyalist devrimin merkezinin Avrupa dışına kaymasıyla başlamıştır. Avrupa sosyalizmi aşama aşama reformculuğu benimsiyor, esas dayanağı olan sendikalar da tekel rantlarının kısmen işçi sınıfına aktarıldığı örgütler haline geliyordu. Kendiliğinden bilinç, işçi sınıfının gördüğü imkanlarla ilgiliydi. Onlara göre dışarıdan bilinç de zaten bu yönde veriliyordu. Diyeceğim şudur, kendiliğinde bilinç ile, dışarıdan verilen bilinç aslında örtüşüyor, sonraki anlamıyla sosyal-demokrat bir hale geliyordu.
Rusyanın ve Leninin durumunu anımsayalım: Lenin Rusya işçi sınıfında da gelişmekte olan reformist, sendikalist bir bilince karşı dışarıdan sosyalist bilinç aktarmaya çalışıyordu. Ama, Lenin için dışarıdan sosyalist bilincin stratejik hedefi ve malzemesi, sınıftan önce, olası öncüler, örgüt, rakip dergi çevreleri ve partilerdi.
Dışarıdan bilincin hedefinde, kendiliğinden gelişen işçi sınıf bilincinin ancak reformizme, sendikalizme varabileceği saptamasından daha önce, bizzat kuramcı, devrimci ve örgütçü olanların bu yönde gelişen bilinci vardı. 1901 ile 1902 arasında yazdığı ünlü Ne Yapmalı? çalışmasında yeralan Sosyal-Demokrat bilincin işçilere dışarıdan verilebileceği saptaması ilk hedefi görmeyi engellememelidir. Bu ünlü kitabının ilgili bölümünün (II. Bölümdür) başlığında Sosyal-Demokratların Bilinci ifadesi de bulunmaktadır. Bölümün daha ilk paragrafında da, zamanının yükselen hareketine atıfla, zayıflığın devrimci liderlerdeki bilinç ve inisiyatif eksikliği olduğu tespiti yapılmaktadır.
Bu tespiti desteklemek için, Leninin kuramsal tartışmalarıyla eş zamanlı giden politik kariyerine bakmak da yeterlidir. Parti içine ve dışına doğru, hep eleştirmiştir... Partisini bölmüş, eleştiriye devam etmiştir. Zamanın en saygın ve etkili Alman Marksistlerini eleştirmiştir. Lenini okuyanlar anımsayacaktır. Eleştirmediği, mücadele etmediği neredeyse kimse kalmamıştır. Eleştirmeyip iltifat etmedikleri tek elin parmaklarını geçmez!
Leninin durumu, Marksın durumunun tekrarı gibidir. Marks Marks olmaya başladığında, genç-Hegelcileri ve bizzat Hegeli eleştirmiştir. Sonra Proudhonu, anarşistleri, Britanya politik ekonomistlerini, Alman sosyal-demokratlarını, programlarını... (Bir de Engelsin eleştirilerini ekleyelim).
Marksta da Leninde de, dışarıdan bilinç kavramı, sınıftan önce, bilinçli olanlara yöneliyordu.
***
Şimdi, strateji meselesine dönüp, bağlantılarımızı kuralım:
Dışarıdan bilinç en çok bilinçli olanlara, öncü konumda olanlara yönelmiştir. Doğrudan sınıfa değil! Çünkü, sınıf, doğrudan iletişme geçilecek, konuşulacak bir kişi ya da makam değildir. Onunla ilişki, ki kitleyle temas noktaları bulmak ya da yaratmakla başlar, ancak öncü olanlar dolayımıyla, onların bilimsel ve kültürel üretimleriyle, propaganda, ajitasyon teknikleri, örgütleme çalışmaları, kitlesel iletişim ve pek çok yeni yöntem ve araçla kurululabilir.
Sınıf, kitlenin işlenerek heykel hale gelmesi gibi üretilir. Heykeltraş hem dışarıdan bilinç verenler hem de Leninin yukarıda bahsettiğimiz gibi, kendisi de dışarıdan bilinç aktarımına muhattap olanlardır.
Perry Andersonın yukarıda değindiğim strateji eksikliği sorunu saptaması, dışarıdan bilinç kavramının Marksist sosyalist hareketteki merkezi ve yaşamsal önemini ıskalamaktaydı...Nasıl bir bilinç, kimlerden, nerelerden, hangi dolayımlarla, kimlere aktarılacak?
Lenin bu sorulara kendi yanıtını vermiştir. Hatta, Leninden etkilerle ama farklı olarak Mao da, Che ve Castro da kendi yanıtlarını vermiştir. Batı Avrupanınsa, yanıt vereceği soruyla bağlantısı bile zayıflamış, hatta zaman zaman kopmuştu. Okuyucu burada, Antonio Gramscinin aydınlara, sivil topluma, Althussercilerin de devlete ve ideolojiye nasıl yaklaştıklarını ve onları takip edenlerin ne tür stratejiler geliştirdiklerini anımsasın, yeterlidir! Ya da Frankfurt Okulu kuramcılarının akademik entellektüel eleştirilerine... Hep ama sadece, muazzam kuramsal katkılar!
***
Marksın ve belki de ondan daha da önemli olarak Lenindeki bilinç kavrayışında öncelikle ve bizzat, bilincin bizzat kendi niteliği, bu bilinci üretenler, aktaranlar, yayanlar bulunmakta, hatta, hedef alınmaktadır.
***
Strateji neticede, dışarıdan bilinç sürecinin işlemesi, işletilmesi, dışarıdan darbelerle mermer kütlesinden heykel yapma sanatıdır.
Dışarıdan bilincin malzemesi ve hedefi, öncelikle heykeltraşlar ve heykel öğrencileridir.
Alt yapı ya da temel dediğimiz malzeme, üst-yapı ya da politika-ideoloji dediğimiz ise heykel olma, heykel yapma anlamındadır.
Ercan Gündoğan'ın yazısı gerçekten önemli. Bir anlamda Lenin'in hemen hemen en ünlü yapıtı 'Ne Yapmalı''nın bir çözümlemesi ve özeti gibi. Her Marksist Leninist'in üzerinde uzun uzun düşünmesi ve içselleştirmesi gerek.