Bir daha asla-Aydemir Güler
Bizim geleneğimiz ve Gelenekimiz rüzgâra karşı yelken açmaktır.
Şimdi bu da nerden çıktı, derseniz eğer, soL portalın yapıcılarının, kişilerden bağımsız olarak Türkiyede birtakım acil, öncelikli tehlikelere karşı fazla solculuk yapmamanın vaaz edildiği koşullarda sosyalist devrim programına tutunduklarını hatırlatarak başlayabilirim.
Yetmez; 12 Eylül faşizminden çıkış için hiç ama hiç solculuk yapılmaması, mümkünse geçmişteki hataların yani devrimci ve komünist özümüzün özeleştirisini vermemiz gerektiği söylendiğinde gelmişti aklımıza Gelenek kavramı.
Gelenek
Bu günah çıkarmayı dünya çapında yayıp merkezi planlamayı, kolektif mülkiyeti, kamuculuğu, anti-emperyalizmi yani reel sosyalizmin her bir kazanımı gözden çıkarmaya kalktıklarında, ayaklarımızı sağlam basalım geleneğe demiştik.
Modalar gelip geçerken Marksizm ve Leninizmdi kastımız. Dilimiz sert kaçtı biraz; mecburen. Ama aklımız açıktı, yüreğimizse kapsayıcı.
* * *
Kobanêde katliamın eşiğinde yine öyle olmalıyız.
Konumuz İslamcı çetelerin tehdidi altındaki Kürt kardeşlerimiz değil ve onların direnişi, dünyanın neresinde olursa olsun her bir mazlumun kavgası için olduğu gibi bizim direnişimizdir. İşin politik özüyse, pek kullanışlı bir alet, neredeyse bir maymuncuk olan IŞİDin, sahipleri tarafından Kürtlerin üstüne salınmasıyla başlamaktadır.
Maymuncuk kilidi açacaksa akan kanın hesabı mı tutulur! Bu kavgada can veren Rojavalı ve Kuzeyli Kürt gençlerini sayıyla mı verdiler egemenlere
Kan lazım, dünyanın gözünün buraya çevrilmesi için!
Katilse, sadece IŞİD değildi. Aynı zamanda çetelere yol veren, omuz veren, yaralısına doktor, çaldığı petrole müşteri veren AKPydi! Katil bu alçakların asker toplamasına seyirci kalan Belçika, İngiltere, Fransaydı. Ve başta ABD olmak üzere diğerleri
IŞİD tehlikesine savaş ilan eden Batılı koalisyon suç ortağıdır. Ve suç ortağının cinayet mahalline, elini kolunu sallayarak değil, kurtarıcı edasıyla dönmesi senaryonun püf noktasını oluşturuyor. Kürt kanı bunun için akıtılıyor. Kürt kanının akmaması için katillerin ağababalarının olaya el koyması isteniyor.
Bu büyük ahlaksızlık, yer yer çeşitli ülkelerden gazetecilerin kafalarının kesilme görüntüleriyle, Paris metrosunun terör saldırısı ihbarıyla paniklere gark edilmesiyle, aptallaştırılmış Batılı orta sınıflara evlerinde bile güvende olmadıklarının telkin edilmesiyle yaratılıyor
Ben dün okudum: Batının moda devleri Kürt savaşçı giysilerine el atmaya başlamışlar!
* * *
Madem rüzgâr budur; Geleneğe dönelim...
Geçenlerde kalabalık bir toplantıda gündemle alakasız konuşuverdi bir solcu arkadaş. Kobanê düştüğünde Ortadoğuda neler olacağını düşünmek bile istemiyordu! Çünkü söz konusu olan Ortadoğunun en önemli seküler hareketinin İslamcılara yenilmesiydi
Standart solcunun, hani ağabey ve ablaları acil ihtiyaçlar için sosyalizmden vazgeçelim demiş olan standart solcunun, dinci gericiliği Müslümanların kültürü diye hafife almaktan vazgeçmesine sevinemedim.
Laf yetiştirmeye fırsat olmadı. Gündem o değildi; belki dilimiz sert kaçmasın, kapsayıcılığımıza zihinlerde gölge düşmesin diye geçmiştir içimizden
Oysa Kobanêden sonra neler olabileceğini, en azından nelerin planlandığını kestirmek işten bile değildi bizim için ve arkadaşın merakını giderebilirdik!
Birinci tasarlanan sonuç, kuşkusuz emperyalistlerin Kürt hamisi rolünü almaları.
İkincisi, AKP bir biçimde, çelişkilerle, içindeki IŞİDcilere rağmen, Erdoğan ve Davutoğlunun ehveni şer partnerler olduğu kayda geçirilerek Kürt dostu olarak test edilmeli, onaylanmalıydı.
Üç; Kürtlerin, artık hakları tanınması gereken -özerklikse özerklik, neyse ne- Batının dostu ve müttefiki bir halk olarak tescil işlemleri tamamlanmalıydı.
Bu arada gericilik tehlikesine karşı anti-emperyalizm biraz gevşetilebilirdi. AKPyi eleştirmenin sırası mıydı? Tersine, yukarda adı geçen ikiliye, daha önce Fidan için söylendiği gibi, destek olunmalı, işleri zorlaştırılmamalıydı.
Bu son paragraftaki vazife sola düşüyordu tabii!
Kolay bir vazifedir. Önünü ardını düşünmeden, IŞİDe karşı Kürt halkıyla dayanışma gibi saygın bir slogana sığınarak yerine getirilebilir. Kürt kitlelerinin, laik kitlelerin, liberallerin ve başkalarının çağdaş Batı ordularından medet ummasına sıra geldiğinde ister sessiz kalırsınız, ister onu da protesto edersiniz! Kurtarıcıların arasına AKPliler karışmış, ne gam; sizin AKPyi eleştirdiğinizi herkes bilir!
Kolay bir vazifedir ve herkes AKPye karşı mücadelede nelere katlandığınızı bildiği için, kimse kalkıp IŞİD umacısı karşısında emperyalizmi ve AKP akladığınızı iddia edemez. Ederse verirsiniz ağzının payını: Her şeyi emperyalizmle açıklayan indirgemecilik diyebilirsiniz veya kısaca Kürt düşmanı. Ama zaten siz o ara Kobanêyle dayanışma halayında olacağınızdan bozguncu sözler boğuntuya gelecektir, büyük ihtimalle
* * *
Varsın sözümüz sivri kaçsın, sert gelsin!
Türkiyede asıl umacı sosyalizmin bir alternatif olmaktan uzaklaştırılmasında. Çare ve geleneğimiz sosyalizmde inat diyor.
Kobanê düşerse Kürtlere Amerikalılar silah, AKPliler de Kürtçe dua kitabı dağıtacak!
Gerçek budur ve işimiz üstüne üstüne gitmektir
Bizim geleneğimiz ve Gelenekimiz rüzgâra karşı yelken açmaktır.
Şimdi bu da nerden çıktı, derseniz eğer, soL portalın yapıcılarının, kişilerden bağımsız olarak Türkiyede birtakım acil, öncelikli tehlikelere karşı fazla solculuk yapmamanın vaaz edildiği koşullarda sosyalist devrim programına tutunduklarını hatırlatarak başlayabilirim.
Yetmez; 12 Eylül faşizminden çıkış için hiç ama hiç solculuk yapılmaması, mümkünse geçmişteki hataların yani devrimci ve komünist özümüzün özeleştirisini vermemiz gerektiği söylendiğinde gelmişti aklımıza Gelenek kavramı.
Gelenek
Bu günah çıkarmayı dünya çapında yayıp merkezi planlamayı, kolektif mülkiyeti, kamuculuğu, anti-emperyalizmi yani reel sosyalizmin her bir kazanımı gözden çıkarmaya kalktıklarında, ayaklarımızı sağlam basalım geleneğe demiştik.
Modalar gelip geçerken Marksizm ve Leninizmdi kastımız. Dilimiz sert kaçtı biraz; mecburen. Ama aklımız açıktı, yüreğimizse kapsayıcı.
Aydemir Güler'in yazdıklarını okuyan bir kişi bu yazıdan nasıl bir sosyal demokrat çıkartabilir? Sosyal demokrasi böyle bir şeyse, sosyalist ideoloji nasıl bir şey oluyor?
Kobane'yi hazırlayan şey neydi?
İki yılı aşkın süredir AKP ve emperyalistler eliyle beslenen her türden cihatçıya karşı Suriye halkının yürüttüğü, seküler karakteri çok belirgin mücadeleye emperyalist prizmadan bakmak çok açık ki Kobanêleri hazırladı.
soL yazarı A.G.Dinçel bugünkü yazısında Kobane'de binlerce insanı ölümle burun buruna getiren siyasi anlayışın temellerine dikkat çekiyor.
Esadçılık yapmamak uğruna cihatçı çetelerin bölgenin aydınlanmacı birikimini yok etmesini görmezden gelme ya da hafife almanın, güçlü bir ortak direniş hattı oluşturmaktan uzak durmanın ya da ortaya çıkan yeni dengelere oynamanın gerici çetelerin önünü açmaya yaradığını belirten Dinçel, şöyle devam ediyor:
"Kahramanca direnen Kobanêli kadın ve erkeklere rağmen siyaset yapan aktörlerden söz ediyorum. Hiç kuşkusuz kahramanca bir direnişin üzerine gölge düşsün diye değil, Suriyenin yiğit halklarının verdiği mücadelenin bölgede emperyalizm destekli gerici kuşatmaya karşı ortak bir mücadeleye dönüşmesinin olanakları üzerine akıl yürütmeye fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz için.
Bölgenin ve ülkemizin aydınlanmacı damarlarını birleştirmek için daha fazla oyalanma lüksümüz olmadığı için açık konuşma zamanı.
Kobanênin Suriye denkleminden çıkıp çözüm sürecinin parçası haline gelmesi tek başına bir AKP operasyonu ile açıklanamaz herhalde.
Suriyeye bakıp bir koyu karanlık içinde parlayan tek unsurun Kürt direnişi olduğunu düşünmek en başta cihatçı çetelere karşı dişleriyle tırnaklarıyla direnen Kürt kadın ve erkeklerine haksızlık. Bugün her şeyin bittiğini, direnişin yenildiğini kabul etmeye götürür. Suriyede bunu gören Türkiyeyi çoktan gerici karanlığa teslim etmiş demektir. Türkiyenin aydınlanmacı birikimini görmeyen ya da güvenmeyenler evlerinde oturup IŞİDin gelmesini ve kendilerini 'yemesi'ni beklemeye geçebilirler."
Yazının tamamı
Aydınlanmacı damarlar buluşmazsa
A. G. Dinçel
Dün Aydemir Güler yazmıştı. Katıldığı bir toplantıda Kobanênin düşmesi durumunda Ortadoğunun en önemli seküler hareketinin İslamcılara yenileceğine ilişkin bir kaygının dile getirildiğinden söz etmişti.
IŞİDin, cihatçı teröristlerin Kobanêye dönük saldırıları büyük bir vahşete dönüşürken eğri oturup doğru konuşmanın zamanı değil diye düşünülebilir. Ancak IŞİDden ibaret olmadığını artık herkesin bildiği, AKPnin doğrudan, emperyalist merkezlerin türlü dolayımlarla desteklediği bu gerici dalgaya karşı etkili bir mücadele hattı örmek için konuşmanın tam da zamanı.
İki yılı aşkın süredir AKP ve emperyalistler eliyle beslenen her türden cihatçıya karşı Suriye halkının yürüttüğü, seküler karakteri çok belirgin mücadeleye emperyalist prizmadan bakmak çok açık ki Kobanêleri hazırladı. Esadçılık yapmamak uğruna cihatçı çetelerin bölgenin aydınlanmacı birikimini yok etmesini görmezden gelmek ya da hafife almak, güçlü bir ortak direniş hattı oluşturmaktan uzak durmak ya da ortaya çıkan yeni dengelere oynamak gerici çetelerin önünü açmaya yaradı.
Kahramanca direnen Kobanêli kadın ve erkeklere rağmen siyaset yapan aktörlerden söz ediyorum. Hiç kuşkusuz kahramanca bir direnişin üzerine gölge düşsün diye değil, Suriyenin yiğit halklarının verdiği mücadelenin bölgede emperyalizm destekli gerici kuşatmaya karşı ortak bir mücadeleye dönüşmesinin olanakları üzerine akıl yürütmeye fazlasıyla ihtiyaç duyduğumuz için.
Bölgenin ve ülkemizin aydınlanmacı damarlarını birleştirmek için daha fazla oyalanma lüksümüz olmadığı için açık konuşma zamanı.
Kobanênin Suriye denkleminden çıkıp çözüm sürecinin parçası haline gelmesi tek başına bir AKP operasyonu ile açıklanamaz herhalde.
Suriyeye bakıp bir koyu karanlık içinde parlayan tek unsurun Kürt direnişi olduğunu düşünmek en başta cihatçı çetelere karşı dişleriyle tırnaklarıyla direnen Kürt kadın ve erkeklerine haksızlık. Bugün her şeyin bittiğini, direnişin yenildiğini kabul etmeye götürür. Suriyede bunu gören Türkiyeyi çoktan gerici karanlığa teslim etmiş demektir. Türkiyenin aydınlanmacı birikimini görmeyen ya da güvenmeyenler evlerinde oturup IŞİDin gelmesini ve kendilerini yemesini beklemeye geçebilirler.
Türkiyenin aydınlanmacı birikiminin kritik unsurları, IŞİD terörizasyonu, AKP iktidarının gerici hamleleri ve bölgesel bir çılgınlığa doludizgin ilerlemesi karşısında bir ortak mücadele hattına değil emperyalizmden medet ummaya itiliyor.
Türkiyenin aydınlanmacı damarları deyince akla hemen Kürt aydın ve emekçiler, Aleviler, kadınlar gelecektir. Ancak hem bölgedeki gelişmeler hem de 12 yıllık AKP iktidarı kimlik siyasetinin aydınlanmacı birikimi kemirdiğini fazlasıyla gösterdi. Sınıf siyaseti ve sosyalizm hedefi olmadan aydınlanmacı damarları buluşturmak, Türkiyenin kentlerinden ülkenin tamamına ve bölgeye güçlü bir aydınlanma rüzgarı estirmek ne yazık ki mümkün değil