Ahmet Çınar
Hizbullah Basın Bürosundan dün yapılan resmi açıklama, zaten neyin ne olduğunu, kimin ne düşünüp nasıl davrandığını tüm açıklığıyla anlatıyordu.
Genelde Müslüman halka, özelde ise İslama yönelik bir saldırı var. Allah'ın izniyle ne gerekiyorsa o yapılacaktır deniliyordu.
Gerekenin ne olduğu da Hac suresinin 39uncu ayetine dayandırılıyordu: Kendileriyle savaşılanlara (Müminlere), zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kâdirdir.
Ve ardından şu kanlı tehdit geliyordu: Hizbullah Cemaati, kendilerini korumak için Allahın izniyle ne gerekiyorsa yapacaktır. İslami değerlere ve Müslüman halkımıza yönelik yapılacak hiçbir saldırı, zulüm ve haksızlığı kabul etmeyeceğimizi ve buna karşı duracağımızı kamuoyuna bu vesileyle ilan ediyoruz.
***
Bir gece önce AKP polisinin Yaşasın IŞİD sloganı attığını duymayan kalmadı.
Polis, artık büyük ölçüde tarikatların kontrolündedir. Gericilik, polis teşkilatında çok güçlü ve örgütlüdür. Polislerin önemli bir bölümü, IŞİD ile aynı ideolojik ve zihinsel yapıdadır. Polisin İslamcılaştırılması ise bir 12 Eylül politikasıdır. İlerici değerlerden ve soldan korkmanın, ilerici değerlere ve sola karşı yeminli düşmanlığın polis teşkilatı içindeki yansıması, IŞİDçiliktir.
***
Hemen ardından bir AKP milletvekili olan Emrullah İşlerin IŞİD avukatlığına soyunduğu Twitter paylaşımı geliyordu: Kafası taşla ezilerek öldürülen gencin suçu neydi? Bunu yapanların eline IŞİD su dökemez. IŞİD öldürüyor ama işkence bari yapmıyor.
***
İBDA-C adlı İslamcı terör örgütünün yayın organı Adımlar dergisi geçen hafta IŞİD sen oradan, biz buradan diye manşet atarak, IŞİDe tam destek verdiğini açıkladı.
Siz şu anda imam hatip liselerinde IŞİDin zaferini hayal eden öğrenciler olmadığını mı düşünüyorsunuz? Düşünmeyin öyle: Yanılırsınız.
AKP, Saadet, BBP, MHP ve benzeri siyasal İslamcı, ırkçı, Osmanist ve İslamist hareketlerin tabanında, IŞİDin zaferini arzu eden unsurlar olmadığını mı düşünüyorsunuz? Öyle düşünmeyin: Yanılırsınız.
Olası bir iç savaşta IŞİD çeteleriyle Ülkücü çetelerin beraberce tekbir getirip kafa kesmeyeceklerini mi sanıyorsunuz? Düşünmeyin öyle: Yanılırsınız.
İşte dün
AKPnin İslamist ve Osmanist politikalarının en asli müttefiklerinden biri olan ve Amerikancılıkta AKPden bir adım bile geri kalmayan MHPnin Ülkü Ocaklarından gelen, Kobanede yaşananlar bizi ilgilendirmez açıklaması
ABDsinden AKPsine, emperyalizmin kompradorlarından siyasal işbirlikçilerine, Türk gericiliğinden Kürt gericiliğine hepsi elbirliğiyle, bir Frankenstein misali yarattıkları IŞİD vahşetini alkışlıyorlar.
Hepsinin ve her birinin hakkından laik, aydınlanmacı, kamucu, ilerici, eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyet gelebilir: Bir sosyalist cumhuriyet. Bunun dışındaki tüm ara çözümler, formüller, denklemler geçersizdir. Bizi çıkmaz sokaklarda kaybedecek önerilerdir: Reddedilmelidir.
***
İki hafta önce bu köşede yazdığım cümleleri tekrar etmek isterim:
Siyasal İslamcı barbarlığın önemli bir basamağıdır IŞİD. Ve IŞİDi sadece Ortadoğuda aramak, aymazlıkların en tehlikelisi. IŞİD sokaklarımızda, caddelerimizde, mahallelerimizde, kentlerimizde, ekranlarımızda, gazetelerimizdedir. Parlamentodadır. Hükümettedir.
IŞİD, kadınların kahkahayla gülmesini edepsizlik olarak gören Arınçın kafasında, hamile kadınların sokağa çıkmasının terbiyesizlik olduğunu savunan sözde hukukçunun zihninde, eşiyle aynı sofrada yemek yemekten çekinen eski bir bakanın anlayışındadır!
İstanbulun, Sakaryanın, Konyanın, Erzurumun, Rizenin, Manisanın, Batmanın sokaklarındadır IŞİD! Okulların koridorlarında, müdür masalarının arkasındaki koltuklarda, üniversitelerin kürsülerindedir!
IŞİD, AKP tipi ılımlı siyasal İslamcılığı tahtından indirip iktidara yürümektedir. AKPnin sermaye sınıfı ve Genelkurmayla birlikte el ele, kol kola yarattığı ılımlı islam, yerini daha vahşi, daha ilkel ve topyekün bir İslamcılığa bırakmaktadır.
Türkiyenin sokakları IŞİD kafalılarla dolup taşmaktadır.
4+4+4 denilen cahilleştirme ve yobaz üretme düzeneği, giderek bir IŞİD fabrikasına dönüşmektedir.
Bu satırlardan iki hafta sonra ülkenin her kilometrekaresinde baş gösteren IŞİD savunuculuğu!
***
Yandaş, penguen ve havuz medyasının kepazeliğini dün gördünüz. IŞİD protestolarındaki büyük fotoğrafı gözlerden kaçırmak amacıyla, AKPnin Türkiyenin başına açtığı dertleri gizlemek gayesiyle, Kobane bahanesiyle PKK ülkeyi yaktı haberlerini okudunuz. Gazete adı altında yayınlanan paçavraların, AKPnin IŞİDçiliğini örtmek için nasıl bir algı yaratmaya çalıştığına tanık oldunuz.
Petkimden Tekele, Sekadan Telekoma, limanlardan ormanlara kadar memleketin her metrekaresini satan AKPnin yarattığı yağma ve talan düzenini gizleyen gazetelerin, iki gündür Kobane destekçileri, kamu malına zarar verdiler teranesine başvurmasındaki garabeti, akıl tutulmasını gördünüz.
İki günde 22 kişinin ölmesinin ve ülkenin yangın yerine dönmesinin faili, sanki AKP-ABD işbirliğinde billurlaşan alçak politikalar değilmiş gibi davranan ikiyüzlü bir medya düzeni var ülkede.
***
Gazeteleri bırakıp televizyonları kapatıp sokağa çıkalım bir de. Orada ne görüyoruz?
Sokağa çıkma yasakları, tanklar, TOMAlar, panzerler
Ve İstanbulda şehre inen askerler!
İki günde 22 kişinin öldüğü, korkunç ve tehlikeli bir milliyetçiliğin kışkırtıldığı, sokağa çıkma yasağının geri döndüğü Yeni Türkiye!
Darbelere karşı, askeri vesayete karşı sivil irade diyerek ülkenin altını üstüne getiren, bu bahaneyle her türlü yalanın dolanın, düzmecenin kitabını yazanlar, sokakları adeta 12 Eylül sokaklarına çevirmiş. Genç siviller suskun, darbeye karşı 70 milyon adımcılar sessiz, sivillik uğruna kefen giyip çıkanlar suspus!
***
Camiler dolusu IŞİDçi haberleri henüz çok taze.
IŞİD, bayram namazını Türkiyede kıldı.
IŞİD'e yakın bir internet sitesi, birçok camide binlerce IŞİD taraftarının toplu bayram namazı kıldığını yazdı. Namazda çekilen fotoğraflarda çocukların da olması dikkat çekti.
Çünkü IŞİD, Türkiyenin içindedir. Türk gericiliğini temsil eden yapılar ile Kürt gericiliğini temsil eden yapılar giderek artan oranda ve yoğunlukta, IŞİDin kontrolü altına girmektedir. Dünya İslamcılığının kalbi IŞİDle birlikte, IŞİD için atmaktadır.
Ne diyordu Alman Parlamentosundaki muhalefet partilerinden Sol Partinin Genel Başkanı Katja Kipping, Deutschlandfunk radyosuna verdiği demeçte? Türkiyenin IŞİD ile yıllarca birlikte çalıştığını ifade ederek, terör milislerini önlemeye yönelik bir çaba içerisine gireceğine inanmadığını söylüyordu.
Tüm ilericilerin, sosyalistlerin, komünistlerin, cumhuriyetçilerin bu gerçeği bir an önce görmeleri ve siyasetlerini bu gerçeği veri alarak oluşturmaları mutlak bir zorunluluktur.
***
Bir başka zorunluluktan daha söz etmek gerekirse
Bölgede ABDnin sahnelediği Büyük Ortadoğu Projesini bilmeyen kalmadı. Bu politikanın yaşama geçirilmesinde en kritik rol ise Barzani Kürtlerine verilmişti. Bu projenin en önemli boyutu Barzanistandı. AKP iktidarı hem Barzanistanı tanımış, hem de büyük ölçüde laik olan Türkiye Kürtlerini Barzani hegemonyasına sokmak için çalışmış ve başarmıştı. Barzani hegemonyası demek, Kürt halkının tarikatlara, şeyhlere, dinsel gericiliğe teslim edilmesi anlamına geliyordu. Suriyede de benzer bir politika izlenmişti. Ancak Esad rejimi, stratejik olarak doğru bir hamle yaparak Suriye Kürtlerine kısmi özerklik vermiş, onların gerici cepheye katılmalarını önlemişti. İşte şimdi Suriye Kürtlerine, gerici/şeriatçı cepheye katılmamalarının bedeli ödetilmek istenmektedir. Sadece Kobaneye değil, tüm bölge halklarına, yoksul/emekçi Türk ve Kürt halklarına ödetilmek istenmektedir. Kobane halkının, şeriatçı ve barbar IŞİD çetelerine karşı verdiği mücadele, varoluşsal olarak laik bir mücadeledir.
Tamam, belki Kobanede laik bir konsolidasyondan, stabilizasyondan söz edemeyebiliriz; Kobanede yekpare, sımsıkı bir aydınlanmacı/laik damar yok belki ama genel olarak bakıldığında IŞİD vahşiliğine karşı daha laik unsurların mücadele ettiği bir zemin var.
Kendisini laik ve cumhuriyetçi olarak tanımlayan herkesin ve her kesimin, Kobane halkının yanında olması, bu anlamıyla hem insani bir zorunluluktur hem de politik.
***
Yıllar yılı Ilımlı İslam adı altında AKP ve cemaat ekenler, bugün IŞİD biçmektedirler.
Bize düşense çok açık ve net: Laik, aydınlanmacı, kamucu, ilerici, eşitlikçi, özgürlükçü bir cumhuriyet için çok somut adımlar atmak, harekete geçmek.
Kendisini laik ve cumhuriyetçi olarak tanımlayan herkesin ve her kesimin, Kobane halkının yanında olması, bu anlamıyla hem insani bir zorunluluktur hem de politik.
Aynı zamanda sol bir tavırdır ve sol bir zorunluluktur. İyi ama böyle bir siyasi tavır, yazıda anlatılan olaylara karşı yeterli sayılabilir mi? Kobane halkının yanında olmak kadar AKP karşıtı olmak da kendisini laik, cumhuriyetçi, solcu ve komünist olmanın ön koşuludur. Bu iki zorunluluk birbirinden önemdedir.
Independent: IŞİD Erdoğan için tehdit değil fırsat
İngiliz Independent gazetesi muhabiri Patrick Cockburn yazdığı yazıda, "Kobanê IŞİD'in eline geçerse Kürtler Ankara'yı suçlayacak. Zaten sallantıda olan yakınlaşma tamamen çökebilir" dedi.
Kobanê'nin düşmesi halinde Türkiye'deki şiddetin tırmanabileceği ifade edilen yazıda, ismi verilmeyen bir Kürt siyasinin görüşleri aktarılıyor. Independent'a konuşan Kürt siyasetçi, "Suriye'de Kürtlerin belini kırıp Türkiye'de kalplerini kazanmayı bekleyemezsiniz" şeklinde yorumluyor.
Türkiye genelinde yapılan Kobanê'ye destek eylemlerinin hatırlatıldığı haberde, "Genelkurmay 'Kürtler bayrak yaktı' iddialarını ortaya atarak milliyetçi duyguları kaşıdı. Erdoğan ise açıkça IŞİD ve PKK'nin arasında hiçbir fark olmadığını söyledi" deniyor. Kobanê'de IŞİD'e karşı savaşan Kürtlerden 5'inin Türkiye sınırını geçtikten sonra asker tarafından gözaltına alınmasının ipleri daha da gerdiği ifade edildi.
'Ankara Kürtleri 'şeytanlaştırmaya' geri dönüyor'
Patrick Cockburn yazısında Türkiye'de yaşanan sokak olaylarının ardından Ankara'nın söyleminde değişiklik olduğu yorumunu da yapıyor. "Ankara 1990'lardaki PKK'yi ve Kürtleri şeytanlaştırma politikasına geri dönüyor" denen haberde, hükumetin şu ana kadar sokaklarda artan şiddet olaylarına rağmen alarm durumuna geçmediği de söyleniyor. Yazı şöyle devam ediyor:
"Bunun bir nedeni de Erdoğan'ın medyayı susturmakta başarılı olması olabilir. Yetkililer bu sansür yüzünden durumun ciddiyetinin ve daha da kötüleşme ihtimalinin farkına varamıyor olabilirler. Erdoğan'ın Kürtlerin öfkesi karşısındaki ilgisizliği kafa karıştırıcı. Ne de olsa barış süreci Erdoğan'ın Başbakanlık görevini yürüttüğü AKP hükumetlerinin en önemli başarılarından birisi olarak görülüyordu. Kürtlerin de desteğini alan Erdoğan iktidardaki konumunu güçlendirmişti."
'PYD'ye 'Esad'a karşı ol' şartı'
Suriye'deki PYD Eş Başkanı Salih Müslim'in Ankara temasları sırasında Türkiye'den silah yardımı istediği ancak Ankara'nın bir dizi şartın yerine getirilmesi halinde bu yardımı yapacağı ifade edilen haber, "Bu şartlar PYD'nin Beşar Esad karşıtı güçlere katılması, kuzey Suriye'deki özerk yapılanmaları feshetmesi ve PKK ile bağlarını koparmasıydı" yorumlarıyla devam ediyor.
Erdoğan'ın IŞİD tehdidini kullanarak ABD ve Kürtlerden taviz koparmaya çalıştığı söylenen yazıda "Ancak Erdoğan şansını fazla zorluyor olabilir" deniyor.
Cockburn yazısını şöyle sonlandırıyor:
'Erdoğan'ın hedefi Esad'
"Erdoğan'ın temel hedefi Suriye'deki tüm kötülüklerin kökü olarak gördüğü ve kendi halkını acımasızca öldürdüğünü düşündüğü Beşar Esad. Öyle gözüküyor ki Türkiye'de Kobani protestoları yüzünden sokaklarda kanlı çatışmalar çıkmış olsa da, Erdoğan bu duruşunun iki yüzlü bir yaklaşım olduğunu düşünmüyor."
Independent gazetesinin 'günün karikatürü' köşesi de Türkiye'nin Suriye politikasını konu alıyor. Karikatürde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan namlusu Kobani'ye dönük bir tankın içinden gülümserken, tank namlusundan 'Bekleyin' yazısı çıkıyor.
sol
Sınırda skandal fotoğraf: Askerle IŞİD'liler yan yana
Kobanê'deki çatışmaların bugüne gelmesinde en büyük pay sahiplerinden biri olan Türkiye'nin IŞİD'e karşı tutumu bir kez daha gün yüzüne çıktı. Oliver North'un yayımladığı fotoğrafta bir Türk askeri ile IŞİD militanları uçaksavarın önünde yan yana poz veriyor.
Kobanê'deki IŞİD kuşatması kent savaşı halini aldığı, IŞİD Irak'ta ve Kobanê'de ilerleyişi devam ederken, belki de bu ilerleyişin en büyük sorumlularından biri olan Türkiye'nin IŞİD'le olan ilişkileri bir kez daha gün yüzüne çıktı. Eski Amerikalı asker Oliver North'un twitter'dan paylaştığı fotoğrafta bir Türk askeri ile IŞİD militanlarının, IŞİD'e ait bir uçaksavarın önünde poz verdikleri görülüyor. Fotoğrafın ne zaman çekildiğine dair bir bilgi verilmezken, North söz konusu fotoğrafı, "Bir Türk askeri IŞİD militanlarını 'ziyaret' ediyor, Ne kadar da dostça görünüyorlar" sözleriyle paylaştı.
İşte Oliver North'un Twitter'dan paylaştığı o fotoğraf:
Srebrenica ve Kobanê- Özgür Dirim Özkan
Srebrenica, Foça, Gorazde, Vişegrad, Bijeljina, Trebinje ve daha birçok Doğu Bosna kenti Bosnalılar için hâlâ iç ürpertici bir imgeleme sahiptir. Bosnanın doğusu Sırbistana komşudur ve Çetnikler (Sırp milliyetçileri) Büyük Sırbistanın önündeki en büyük engel olan Doğu Bosnadaki Boşnakları soykırıma tabi tutmuşlardır.
Katliamların en korkuncu Srebrenicada yapılmıştır. Srebrenicanın etrafındaki köylerde yaşayan Boşnaklar, Çetnik saldırılarından canlarını ancak Srebrenica kasaba merkezine kaçarak kurtarabilmişlerdir. Srebrenicayı güvenli bölge ilan eden BM, güvenli enklav Srebrenicaya sığınan Boşnakların silahlarını teslim etmelerini şart koşmuştu.
11 Temmuz 1995 tarihin utanç sayfalarından biridir. Ratko Mladiç komutasındaki Çetnikler Srebrenicayı ağır silahlarla kuşatmışlardı. Kendi askerlerinin canlarının telaşlarına düşen BM ise soğukkanlılıkla Srebrenicadan çekilip kasabayı katliama açık bir halde terk etti.
Takip eden iki gün ise trajedidir. Bosna-Hersek Ordusunun kontrolündeki en yakın bölge olan Tuzlaya kaçan Boşnaklar arasında bir sürek avı başlatan Çetnikler toplam 8732 erkeği öldürmüştür.
Yeni Dünya Düzeni, benzeri birçok katliama sahne oldu. Örneğin, aynı yıllarda, 1994te Tutsiler de benzer bir katliama maruz kalmıştı. Fazla uzağa da gitmeye gerek yok: IŞİD Irak ve Suriyenin birçok kent ve kasabasında yaptığı katliamı Kobanêde de tekrarlama girişimi içinde ve Kobanê direniyor. Kobanê sadece bir kent, sadece bir yerleşim merkezi, sadece bir toprak parçası değil, tam anlamıyla bir ölüm-dirim kavgasının yaşandığı yer.
Doğal olarak, Srebrenica ve Kobanê arasında benzerlikler kuruluyor. Birçok yazar, birçok duyarlı insan IŞİDin Kobanêdeki direniş karşısında galip gelmesi durumunda Kobanê halkının Srebrenica halkıyla çok benzer bir kadere sahip olacağını biliyor.
Buna itirazlar var. Kürtler Esada karşı ÖSOyla işbirliği yapmışmış, Kürtler emperyalizmden medet ummaktaymış, Kürtler AKPyle işbirliği yapmaktaymış, Kürtler ihanet etmişlermiş ve Srebrenica gibi bir soykırımla eş tutulamazmış.
Yani katliama, soykırıma uğrayan bazı halklara ağlayabilir, bazılarına da hak ettiniz deyip sırtımızı dönebilirmişiz.
Bir katliama sırtınızı dönebilir, duyarsız kalabilirsiniz, katliama sessiz kalabilirisiniz ve hatta bu katliamı meşru da görebilirsiniz. Bir katliamı meşrulaştırmaktan kolay bir şey yok! Katliamları rasyonel bir neden üzerinden meşrulaştırmaktan kolay bir şey yok!
Örneğin, ortalama bir Sırp milliyetçisine sorduğunuzda 1992-1995 yıllarında Bosnada yapılan katliamların da oldukça meşru ve rasyonel bir zemini vardır. Ortada bir ihanet vardır: Boşnaklar işgalci Türklerle işbirliği yapıp Sırplara ihanet etmiştir. Hatta bunun için dinlerini bile değiştirmişlerdir ki, bu katliamı daha da meşru kılar. Zaten Srebrenica Fatihi Ratko Mladiç, Srebrenicaya girdğinde aynen şunları söylemiyor muydu: "Bugün 11 Temmuz 1995. Sırplar için kutsal bir günün yıldönümünü kutlamadan önce Sırp Srebrenitsa'dayız. Bu kenti Sırp milletine armağan ediyoruz. Türklere karşı gerçekleştirdiğimiz ayaklanmanın anısına, Müslümanlardan öç alma vakti gelmiştir."
Sırp milliyetçilerin, yaptıkları katliamdan utandıklarını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Ortalama bir Sırp milliyetçisi gelecekte de olası bir katliamı meşrulaştırmak için geçerli nedenlere sahiptir. Örneğin, daha önce nüfusunun önemli bir kısmı Bosnalı Sırp ve Hırvatların oluşturduğu Saraybosnanın, günümüzde %96sı Boşnaktır ve ortalama bir Sırp milliyetçisi size Saraybosnanın Vahabilerce, El-Kaidelilerce ele geçirildiğini rahatlıkla iddia edebilir. Ortalama bir Sırp milliyetçisi size Boşnaklar tarafından yapılmış olan (ve hatta bir kısmı Laheyde Uluslar arası Yugoslavya Mahkemesi tarafından da karara bağlanmış olan) katliam, ırza geçme gibi savaş suçlarının listesini sunabilir. Hatta Boşnaklarının işledikleri savaş suçlarının yanında, Çetniklerin gerçekleştirdikleri katliamların kendilerini savunmayı amaçladıklarını bile soğukkanlılıkla iddia edebilir.
Herhangi bir ülkede, her hangi bir ulusa, etnik gruba bağlı ortalama bir milliyetçi, başkasına masum gelen, başkasının gözünde mağdur olan, katliama uğramış olan bir başka halkı cani, dönek, kan içici olarak tanımlayabilir.
Ortalama bir milliyetçinin, başka bir ulusu katletmek için her zaman bir nedeni, üstelik çok da rasyonel ve meşru bir çok nedeni vardır. Ortalama bir milliyetçinin, katliamdan geçirilen insanları, esir alınıp köle pazarında satılan kadınları görmezden gelmek için de benzer nedenleri olabilir. İnsanlar kuşatılmış kentlerde katliamla yüz yüzeyken bu gözler ölen masum insanları değil, insanların uğradığı katliamı rasyonelleştirecek neden aramakla meşguldürler.
Kobanê özelindeki argümanları tekrarlayalım:
Kürtler Esada karşı ÖSOyla işbirliği yaptı.
Kürtler emperyalizmden medet ummakta.
Kürtler AKPyle işbirliği yapmakta
Elbette ki Kürt hareketinin Suriyedeki tutumunu, emperyalizmle ilişkilerini sorgulayacağız, çözüm süreci garabetini sorgulayacağız. Fakat Kobanêde halkın katliamla karşı karşıya kaldığı, IŞİD belasının Ortadoğuda kan kusturduğu bir konjonktürde bu tartışmaları rezervimizde tutuyoruz.
Kobanê yanarken Srebrenicayı Kobanêyle bir tutmayın şeklindeki bir argümanın ardında yatan mantık, faşizmin katliamları meşrulaştıran, rasyonelleştiren mantığıdır.
Susmak onaylamaktır deriz. Kusura bakmayın ama Kobanêde olan biteni meşrulaştıran bir söylemi sahiplenmek, susmanın da, onaylamanın da ötesinde katliama bizzat ortak olmaktır.